Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2019/1502 Esas
KARAR NO : 2019/1959 Karar
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 1. FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 29/01/2019
NUMARASI : 2018/21 E., 2019/13 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 03/10/2019
İstinaf incelemesi üzerine Dairemize gelen dosya incelendi;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:İLK DERECE MAHKEMESİNE AÇILAN DAVADA A-)Açılan dava ve iddia : Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili şirketin Türkiye’de ve yurtdışına ihracat olarak çocuk giyim ve aksesuar üretim, dağıtım ve pazarlama alanında bilinen … gibi birçok büyük ve tanınmış markanın sahibi olduğunu, müvekkili davacıya ait markaların çocuk-bebe giyim ve aksesuar alanında annelerce en bilinir markalar arasında olduğunu, ayrıca müvekkilinin “….” isimli markasının ise; logosu olan ayıcık görselinin 1996/013063 başvuru numarası ile bugün nerdeyse 30 yıldır piyasada var olan çok yoğun üretilen, pazar payı çok büyük, çocuk giyim ve aksesuar sektörünün en bilinir markalarından biri olduğunu, müvekkili davacının markası olan … isim olarak bilinirliği yüksek bir marka olup, aynı zamanda çeşitli görsellerle de marka tescil belgesi olduğunu, işbu dilekçe ile hükümsüzlüğü ve iptali talep edilen dava konusu “…” ibareli markanın davalı adına Türk Patent Kurumu nezdinde 07.07.2011 tarih ve 2011/57146 Başvuru ve tescil no ile 03 / 24 / 25 / 28 / 35 / şeklinde davalı adına belirtilen emtia ve hizmetler için tescil edildiğini, ancak huzurdaki dava konusu … ibareli mezkûr marka davalı tarafından tescil edildiği emtia ve hizmetlerin hiçbiri için 6769 Sayılı Sinai Mülkiyet Kanunu’nun markayı kullanma olarak kabul ettiği şekilde bugüne kadar kullanılmamış olup, davalı yan tarafından tescil tarihinden beri kullanılmamasına rağmen, davalı yan adına kayıtlı olması nedeniyle müvekkili şirketin marka hukukuna ilişkin haklarının haksız olarak kısıtlandığını, bu nedenle davalı adına kayıtlı bulunan ve davalı yanca yaklaşık 7 yıldır bugüne kadar hiç kullanılmayan “…” markasının tescilinin belirtilen sınıflar açısından hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep etme zaruretinin hasıl olduğunu belirterek, öncelikle, mevcut durumun korunması ve davanın etkinliğini temin etmek amacı ile 2011/57146 başvuru kod numarası ile davalı yan adına tescilli bulunan ‘’… ” ibareli markanın TPE nezdinde tutulan sicil kaydına, dava sonuçlanıncaya dek 3. kişilere devri önleyecek şekilde teminatsız olarak tedbir konulmasına, Türk Patent Kurumu nezdinde 07.07.2011 tarih ve 2011/57146 Başvuru ve tescil no ile davalı adına kayıtlı ancak tescil tarihinden itibaren 03 / 24 / 25 / 28 / 35 / şeklinde belirtilen emtia ve hizmetlerde hiçbir şekilde ve surette kullanılmayan, “cucuna” ibareli markanın, tescil edildiği 03 / 24 / 25 / 28 / 35. sınıfa bağlı tüm emtia ve hizmetler yönünden kanunun ilgili maddelerine istinaden hükümsüz sayılmasına, iptaline ve markalar sicilinden terkinine karar verilmesini talep
B-) Cevap ve Karşı Talepler :Davalı vekili cevap dilekçesinde; öncelikle mahkeme tarafından işbu davanın konusu ile aynı nitelikte olan ve Bursa 2. Asliye Ticaret Mahkemesinde görülen 2017/1575 Esas sayılı dava ile birleştirilmesine, birleştirme taleplerinin kabul edilmemesi halinde, işbu davanın sonucuna direk etkili olması nedeni ile Bursa 2. Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından 2017/1575 Esas sayılı dava dosyasının bekletici mesele yapılmasına, müvekkilinin hak sahibi olduğu mevcut logoyu ve markasını 07.07.2011 başvuru tarihiyle 03/24/25/28/35. sınıfları kapsayacak şekilde … başvuru no ve … tescil yayın bülten numarası ile tescil ettirdiğini, müvekkilinin söz konusu markayı süreç içerisinde kullandığını veya kiraya verdiğini, halen de kullanımın devam ettiğini, müvekkilinin hak sahibi olduğu markanın adına tescilli ve tanınmış marka olduğunu, çok uzun bir süredir müvekkilinin varlığına ait olarak gerek yurt içinde ve gerekse yurt dışında tanınmış marka olduğunu belirterek, hukuki dayanaktan yoksun, haksız ve kötü niyetli işbu davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
C-)İlk Derece Mahkemesi Kararı :İlk derece mahkemesince; Dava tarihinden önce yürürlükte olan 556 sayılı KHK’nın 14. maddesi ile, markanın kullanılması zorunluluğu getirilmiştir. KHK’da öngörülen 5 yıllık kesintisiz kullanmama hali söz konusu olduğunda, markanın iptaline mahkeme tarafından karar verilebileceği ve marka korumasının sona ereceği düzenlenmiştir. Ancak bu hüküm Anayasa Mahkemesi’nin 14/12/2016 tarihli ve 2016/148 Esas ve 2016/189 Karar sayılı kararı ile iptal edilmiştir. İptal gerekçesinde; tescilden önce kullanımla yahut kullanım olmaksızın tescille kazanılan marka hakkının mülkiyet hakkı kapsamında olduğu, bu sebeple marka üzerindeki hakkın temel haklardan olduğu, sadece kanunla sınırlandırılabileceği, 556 sayılı KHK’nin 14. maddesiyle getirilen kullanma külfetinin mülkiyet hakkı kapsamında bulunan bir sınırlandırma olduğu, mülkiyet hakkına ancak kanunla sınırlandırma getirilebileceği, Kanun Hükmünde Kararname ile sınırlandırma getirilemeyeceği, bu durumun Anayasanın 91. maddesinin 1. fıkrasına aykırı olduğu belirtilmiştir.Her ne kadar Türkiye’nin taraf olduğu TRIPs’nin 19. maddesinde de benzer bir hüküm mevcutsa da, bu hükmün markanın kullanma zorunluluğunun mevcut olması halinde uygulanabileceği, 556 sayılı KHK’nin 14.maddesinin iptali ile iç hukukumuzda markanın kullanılması zorunluluğunun kalmadığı, bu nedenle TRİPs hükümlerinin uygulanmasının da mümkün olmadığı anlaşılmaktadır. Bu karardan sonra 10/01/2017 tarihinde yürürlüğe giren 6769 numaralı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 9. ve 26. maddesinde de markanın 5 yıl içinde ciddi şekilde kullanılmamış olması halinde iptaline karar verilebileceği düzenlenmiştir. Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararı ile Sınai Mülkiyet Kanunun yürürlüğe girmesi arasında 4 günlük bir süre mevcuttur. Bu durum, kullanmama nedeniyle marka iptalinde belirtilen 5 yıllık sürenin hangi tarihte başlatılacağı konusunu tartışmalı hale getirmiştir.Bir Kanunda geçmişe etkili olacağı açıkça belirtilmediği sürece her Kanun kural olarak ileriye etkili olmak üzere hüküm ve sonuç doğurur. Bunun aksinin düşünülmesi hukuk güvenliğin ile bağdaşmaz. Anayasa Mahkemesi’nin bir kararında belirtildiği gibi, Anayasa’nın 2. maddesinde belirtilen hukuk devleti, eylem ve işlemleri hukuka uygun, insan haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, her alanda adil bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasa’ya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan, yargı denetimine açık olan devlettir. Hukuk devleti ilkesinin önkoşullarından biri kişilerin hukuki güvenliğinin sağlanmasıdır. Hukuk devletinin sağlamakla yükümlü olduğu hukuk güvenliği ilkesi, hukuk normlarının öngörülebilir olmasını, bireylerin tüm eylem ve işlemlerinde devlete güven duyabilmesini, devletin de yasal düzenlemelerde bu güven duygusunu zedeleyici yöntemlerden kaçınmasını gerekli kılan ortak değerdir. Kural olarak hukuk güvenliği kanunların geriye yürütülmemesini zorunlu kılar. “Kanunların geriye yürümezliği” olarak adlandırılan bu ilke uyarınca, kanunlar kamu yararı ve kamu düzeninin gerektirdiği, kazanılmış hakların korunması, mali haklarda iyileştirme gibi kimi ayrıksı durumlar dışında ilke olarak yürürlük tarihinden sonraki olay, işlem ve eylemlere uygulanmak üzere çıkarılır. Geçmiş, yeni çıkarılan bir kanunun etki alanı dışında kalır. Bu nedenle, sonradan yürürlüğe giren kanunların geçmişe ve kesin nitelik kazanmış hukuksal durumlara etkili olmaması hukukun genel ilkelerindendir Kararda söz edilen kamu yararı veya kamu düzeni istisnalarının uygulanabilmesi için Kanunun geçmişe yürürlüğüne ilişkin açık bir düzenleme yapılması da gerekir. Anayasa Mahkemesi’nin 556 sayılı KHK’nin 14. maddesini iptal etmesi nedeniyle Türk Hukukunda markanın kullanılmasını zorunlu kılan bir düzenleme kalmamış olup, 6769 sayılı SMK yürürlüğe girdiği tarihte de böyle bir hüküm bulunmamaktadır. Sınai Mülkiyet Kanunu ile hem markayı kullanma zorunluluğu düzenlenmekte, hem de buna aykırı davranılmasına bazı sonuçlar bağlanmaktadır. Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararının Resmi Gazete’ de yayınlandığı 6 Ocak 2017 tarihi itibariyle tescilli bir markanın kullanılmamasına bağlı iptalini düzenleyen hüküm iptal edilmiştir. Bu sebeple artık markadan doğan mülkiyet hakkı üzerinde kullanılmamaya bağlı bir yaptırım söz konusu değildir. Dolayısıyla 7 Ocak 2017 günü marka sahibine karşı markasını 5 yıldan uzun süredir tescilli olmasına rağmen kullanmaya başlamadığı gerekçesiyle dava açılamayacağı gibi, 10 Ocak 2017 günü Sınai Mülkiyet Kanununun 9. ve 26. maddesinin geçmişe de etkili olacağı açıkça belirtilmediğinden, bu Kanun ile markanın kullanılmamasına sonuç bağlandığı gerekçesiyle Kanunun yürürlüğe girmesinden önceki tarihteki kullanmama haline, geçmişe etkili olarak sonuç bağlanması ve dava açılması da mümkün değildir. Tüm bu nedenlerle, Sınai Mülkiyet Kanunu ile getirilen kullanmama nedeniyle marka iptali, Kanun yürürlüğe girdiği tarihte iç hukuk sistemimizde yer almadığından ve Anayasa Mahkemesi kararı ile tüm sonuçları ile daha önce ortadan kalkmış olduğundan, 5 yıllık kullanmama süresi de Sınai Mülkiyet Kanununda yeni getirilen düzenleme ile yeniden başlayacağı, bu Kanunla ilk defa getirilen kullanma zorunluluğuna bağlanan sonucun ancak Kanunun yürürlüğe girmesinden 5 yıl sonra ortaya çıkabileceği, dolayısıyla 10.01.2022 tarihinden önce açılacak bu tür davaların mevsimsiz dava olmaları nedeniyle reddi gerekeceği anlaşılmakla, davanın reddine…. ” karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:Karar davacı yanca istinaf edilmiş ve davacının dava açtığı andaki yasal düzenlemelere göre haklı olduğunu, kaldı ki yeni yasanın da benzer hakları koruma altına aldığını , bu nedenle kararın kaldırılarak davanın kabulüne ve davacı lehine ücreti vekalet ve yargılama giderine hükmedilmesine karar verilmesini istemiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE :Dava, markanın kullanılmaması nedeni ile iptali istemine ilişkindir.İlk derece mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekili, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi gereğince, ileri sürülen istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.Somut uyuşmazlığa konu dava; 15/01/2018 Tarihinde açılmış olup dava tarihi itibarı ile 6769 sayılı SMK yürürlüktedir.Mahkemece; Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararı gereği 10.01.2022 Tarihine değin kullanmama sebebine dayalı olarak dava açılamayacağı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş ise de;mahkemenin gerekçesinin aksine, 6769 sayılı SMK’nın yürürlüğe girdiği 10 Ocak 2017 tarihinden önceki 4 günlük yasa boşluğu dönemi hariç, 6 Ocak 2017 tarihine kadar bir yasal düzenleme eksikliği bulunmamaktadır. Mülga 556 sayılı KHK’nın kullanmama nedeniyle marka iptali yaptırımına ilişkin 14.maddesi 6 Ocak 2017 tarihine kadar yürürlükte olup, dava konusu marka sahibi de markanın tescil ettirdiği tarihten, 6 Ocak 2017 tarihine kadar markayı kullanmamanın iptal yaptırımını gerektirdiğini ve markanın tescil olduğu sicil veya hizmetlerde ciddi biçimde kullanmadığı takdirde mahkemece iptal edilebileceğini bilmektedir. 6769 sayılı SMK’nın 9., 26. ve geçici 4.madde ile Mülga 556 sayılı KHK’nın iptal yaptırımını düzenleyen 14.maddesinin yerine aynı yasal yaptırım tekrar getirilmiş olup, önceden bilinmeyen, öngörülemeyen ve geçmişe dönük olarak mülkiyet hakkını kısıtlayan bir durum söz konusu değildir. Kullanılmayan markaların iptal edileceğine dair yasal düzenlemelerin amacı, kullanılmayan ve atıl durumda bulunan markaların, gereksiz yere marka tescilini işgal etmelerinin önüne geçmektir. Anayasa Mahkemesinin iptal gerekçesi de, önceki düzenlemenin yasa ile yapılması gerekirken Kanun Hükmünde Kararname ile yapılmasına ilişkindir. Bu nedenle 6769 sayılı SMK’nın yürürlüğe girdiği 10 Ocak 2017 tarihinden sonra ve 10 Ocak 2022 tarihine kadar marka iptal davası açılamayacağına dair görüş yerinde değildir. Her ne kadar mahkeme SMK öncesi dönemde markanın kullanılması yükümlülüğü bulunmadığı gerekçesiyle yazılı şekilde karar vermiş ise de, bu kararı isabetli olmayıp, SMK’nın yürürlüğünden önce tescil edilmiş olan markalar hakkında SMK’nın yürürlüğünden sonra açılan kullanmama nedeniyle iptal davalarında, 06.01.2017 ilâ 10.01.2017 tarihindeki 4 günlük yasa boşluğu süresi, yasal 5 yıllık süreye eklenerek ve böylece bu gibi davalarda marka iptal için gerekli en az kullanmama süresi 5 yıl 4 gün kabul edilerek, buna göre tüm deliller toplanarak bir inceleme ve değerlendirme yapılması zorunludur .Açıklanan nedenlerle davacı vekilinin istinaf isteminin kabulü ile ilk derece mahkemesince verilen kararın kaldırılmasına karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi ayrıntılı kararda açıklandığı üzere;1-Davacı vekilinin istinaf isteminin kabulü ile,2-İstanbul Anadolu 1. FSHHM’nin 24/01/2019 gün ve 2017/147 Esas, 2019/10 Karar sayılı kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince KALDIRILMASINA, -Yargılamaya kaldığı yerden devam olunmak üzere, dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-İstinaf talebi kabul edildiğinden, istinaf peşin harcının talebi halinde davacı tarafa iadesine,4-İstinaf aşamasında davacı tarafça yapılan yargılama gideri olan 121,30 TL istinaf yoluna başvurma harcı 9,00 TL e-tebligat gideri ve 17,63 TL posta gideri olmak üzere toplam 147,93 T L’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu 04/10/2019 tarihinde HMK’nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca oybirliğiyle kesin olarak karar verildi. 03/10/2019