Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2019/1481 E. 2020/33 K. 15.01.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2019/1481 Esas
KARAR NO : 2020/33
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 12/01/2017
NUMARASI : 2013/193 2017/13
DAVANIN KONUSU: Sözleşmenin İptali
KARAR TARİHİ: 15/01/2020
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 356. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma açılarak yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili, 29/12/2011’de davalı …… A.Ş’den 97.000 EURO bedelli çekici satın aldığını, söz konusu çekicinin 24/01/2012 ‘de müvekkiline teslim edildiğini, difrensiyalden ses gelmesi ve aşırı ısınma nedeniyle aynı gün davalı …… A.Ş’nin Ankara’daki servisine aracın götürüldüğünü, yapılan incelemede arızalı difrensiyel takıldığının tespit edildiğini, yeni difrensiyalin yurt dışından sipariş verildiğini, aracın bu nedenle 24/01/2012 ile 05/03/2012 arasında serviste kaldığını, 30 günlük azami tamir süresinin aşıldığını, müvekkilin aracın 05/03/2012 tarihinde teslim aldığını, ancak kış şartları nedeniyle 21/05/2012 tarihinde kadar aracı çalıştırma imkanının bulunmadığını, bu tarihte çalıştırıldığını, aracın yolda kaldığını, servisi aradığını, akünün kutup başları değişince arızanın sona erdiğini, daha sonra 28/05/2012 tarihinde aynı arızanın meydana geldiğini, 29/05/2012 de davalı …’nın servisine gittiklerini ve arızanın giderildiği bildirilerek aracın teslim edildiğini, ancak aracın daha sonra yine yolda kaldığını, tekrar arıza çıktığını, 25/06/2012 de de aracın yolda kaldığını, 26/06/2012’de de tekrar arıza yaptığını, davalılara çekilen ihtarların sonuçsuz kaldığını, garanti şartlarının 4.maddesine göre aracın bedelinin iadesini talep ettiklerini, ayıpların gizli ayıp niteliğinde bulunduğunu, bir yıl içinde beşden fazla arıza meydana geldiğini, bu arızaların birinin difrensiyalden, 5’inin de beyin ve elektronik sistem arızası olduğunu belirterek sözleşmenin feshine, satış bedeli olarak ödenen 240.776,31 TL’nin aracın davalılara teslim tarihinden itibaren en yüksek ticari faiziyle ve yine aracın çalışmaması nedeniyle müvekkili tarafından yapılan 49.560,00 TL giderin de dava tarihinden itibaren en yüksek ticari faiziyle davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı …. A.Ş vekili, davanın reddini istemiştir. Davalı …… A.Ş vekili, aracın 29/05/2012’de 08/06/2012 de iki kere arıza verdiğini, 24/01/2012 deki durumun araç difrensiyelinin siparişe uygun duruma getirilmesi olduğunu, difrensiyel değişikliği yapılan aracın 27/02/2012’de teslime hazır olduğunu, bunun davacıya bildirildiğini, ancak davacının 05/03/2012 tarihinde aracı teslim aldığını, araçtaki arızaların davadan önce giderildiğini bildirerek davanın reddini istemiştir. Mahkemece toplanan delillere ve bilirkişi raporlarına göre; araçta ayıp olduğu, ayıbın kullanıcı hatasından kaynaklanmayıp imalat hatasından kaynaklandığı, ayıp giderilmiş ise de aracın orjinalliğinin bozulduğu, davacının araca duyduğu güvenin sarsıldığını, araçtan beklediği yararı sağlayamadığı, davacı tarafça değişiklik talebi iletilmesine rağmen davalının bunu yerine getirmediğini, davacının 26/06/2012’de meydana gelen arızadan dolayı 49.600,00 TL ödeme yaptığını, davalı ….. A.Ş’nin ithalatçi olup garanti belgesindeki sorumluluğunun sadece onarımı kapsadığı gerekçeleriyle davanın, davalı … … A.Ş yönünden kabulüne, 240.776,31 TL araç bedelinin aracın davalı …’ya tesliminden itibaren, 49.560,00 TL’nin de dava tarihinden itibaren ticari avans faiziyle birlikte tahsiline, davalı …. .AŞ hakkındaki davanın reddine karar verilmiş, kararı davacı vekili ile davalılardan … vekili ayrı ayrı istinaf etmiştir. 1-Davacı vekili istinaf sebebi olarak; garanti belgesinde davalı …. A.Ş’nin imzasının bulunduğunu, bu itibarla davanın bu davalı yönünden de kabulü gerektiğini bildirmiştir. 2-Davalı …… A.Ş vekili, aracın 24/01/2012’de teslim edildiğini, davanın ise TTK 25/4’de öngörülen 6 aylık zamanaşımı süresi geçtikten sonra 09/08/2012’de açıldığını, davalı …. A.Ş’nin üretici olup, bizzat üretici olması nedeniyle bu zarardan sorumlu olduğunu, karara gerekçe yapılan garanti şartları 4. Maddesinin ticari/mesleki olmayan amaçlarla kullanılan araçlar için geçerli olduğunu, araç ticari olduğundan bu maddenin somut olayda uygulanamayacağını, kaldı ki … garanti belgesini imzalamakla zarardan Yargıtay kararına göre sorumlu olduğunu, kanunda öngörülen süre ve şekilde ayıp ihbarı yapılmadığını, davacının 28/06/2012 de ihtar çekmiş ise de, avukatın geçerli bir vekaletnamesi olmadığından ihtarın geçerli olmadığını, dava konusu araç servise ilk getirildiğinde siparişteki difrensiyalin araca uygun olmadığı anlaşılmış, siparişe uygun hale getirmek için siparişe uygun difrensiyalin bedelsiz olarak monte edildiğini, davacının bildirime rağmen aracı 05/03/2012’de teslim aldığını, bu hususun aracın orjinalliğini bozmadığını, bundan sonra aracın bir kez 29/05/2012’de bir kez de 08/06/2012’de servise geldiğini, toplam iki kez arızalandığını, bu arızaların da davadan önce tamir edilerek giderildiğini, davacının aracı alıp kullandığını, artık iade konusundaki seçimlik hakkını kullanamayacağı, garanti süresinde meydana gelen arızaların giderildiğini, araçtan sürekli yararlanmayı engelleyen bir durum bulunmadığını, aracın kullanıldığı döneme ilişkin davacının elde ettiği yararların mahsubu taleplerinin reddedildiğini, kira bedelinin ödenmesi gerektiğine ilişkin kararın yerinde olmadığını, zira devir olarak dosyaya sunulan faturaların gerçeği yansıtıp yansıtmadığının incelenmediğini, piyasada aylık çekici/araç kira bedellerinin 3-4 bin TL olduğunu, davacının bir seferlik kiralama bedeli ve bu kadar kısa mesafe için 49.560,00 TL kira bedeli istemesinin kötü niyetli olduğunu, yine bala/kesikköprü gidiş dönüş ücretinin yaklaşık mesafe 100 km olup 23.000 TL olmasının mümkün olmadığını, bekleme bedelinin dayanağının ise anlaşılamadığını, kaldı ki hükmedilen tutarın davacının talebinin üzerinde olduğu, dosyadaki raporların araçtaki arızaların tespitinde teknik bir inceleme yapılmayıp sadece tanık beyanlarına istinaden düzenlendiğini, keşif esnasında aracın arızasız ve verimli bir şekilde çalıştığını, kendisinden beklenen ekonomik faydayı sağladığını, tamirden sonra aracın faal olarak kullanıldığının sabit olduğunu, bilirkişi raporları arasındaki çelişkinin de giderilmediğini bildirmiştir.Davalı …… A.Ş tarafından davacıya düzenlenen 29/12/2011 tarihli satış faturasında dava konusu aracın bedelinin KDV dahil 240.766,31 TL olduğu görülmüştür. Dava dilekçesi ekinde yer alan garanti şartnamesinde davalı …. A.Ş’nin de kaşe ve imzasının bulunduğu, garanti süresinin teslimden itibaren 2 yıl, 200 bin km olduğu görülmüştür. Davacının 28/06/2012 tarihinde davalılara çektiği ihtarname ile aracın İstanbul’dan Ankara’ya gelirken araçta uğultu ortaya çıkması sonucu … servisine götürüldüğü, 20 gün serviste kaldığını ve müvekkilinin savunma sanayine ve TSK’ya yaptığı çalışmayı aksatarak zarara uğradığını, servisin arızayı ve hatayı gideremediğini, müvekkilinin itibar kaybettiğini, zarar gördüğünü, aracın ayıplı olduğunu belirterek 7 gün içinde yenisi ile değiştirilmesini ya da araç için ödenen 247.000,00 TL’nin iadesi istenmiştir. Davalı ……. A.Ş vekili verdiği 27/07/2012 tarihli cevabi ihtarnamede; aracın tamirinin 02/07/2012 tarihinde tamamlandığını, 03/07/2012 de alınması için hem sözlü hem de faks yoluyla bildirimde bulunulmasına rağmen halen servisten alınmadığını, tamiratların yapıldığı ve sorunun giderildiği, talebin kabul edilemez olduğunu bildirmiştir. Davalı …. A.Ş vekilinin cevabi ihtarının da benzer olduğu görülmüştür. Dosyada bulunan servis fişlerinin incelenmesinde; aracın 24/01/2012 tarihinde difrensiyelden ses geliyor şikayetiyle servise teslim edildiği, yapılan incelemede difrensiyelin müşterinin istediği oranda değil daha düşük oranda olduğu, bu nedenle müşterinin talebi de dikkate alınarak değiştirildiği ve aracın 27/02/2012 de hazır hale geldiği, 29/05/2012 tarihli servis için de aracın Kastamonu’da göstergelerinin sona vurduğu ve lambanın yandığı şikayetiyle servise girdiği, ekranda arızanın tespit edilip iletişim hatasından kaynaklandığı ve hattın topraklamalar kontrol edilerek uçlarının temizlendiği ve araçta arızanın kalmadığı, aracın 04/06/2012 tarihinde müşteriye teslim edildiği, 08/06/2012 tarihli servis işinde ise aracın ECM-VCM-SCR arızası veriyor şikayetiyle servise getirildiği, serviste VCM kontrol ünitesi ve komple kontak anahtarının değiştirilip programalar yapılıp aracın test edildiği ve 25/06/2012 de aracın müşterinin test etmesinin talep edildiği, davalı … servisi tarafından düzenlenen 05/07/2012 tarihli tutanakta aracın tamirinin 02/07/2012 de tamamlandığı, davacıya alması için 03/07/2012 ve 05/07/2012 tarihlerinde almasının bildirildiği, ancak aracın alınmadığı, davalı … servisi tarafından düzenlenen 17/07/2012 tarihli tutanakta ise aracın 25/06/2012 deki şikayetleri dikkate alınarak inceleme ve testler yapıldığı ve aracın 02/07/2012 de teslime hazır hale getirildiği, davacıya defalarca bildirilmesine rağmen aracın halen servisten alınmayıp serviste olduğunun bildirildiği görülmüştür. Yargılama sırasında alınan 08/01/2015 tarihli üç kişilik bilirkişi raporunda; aracın 02/10/2012, 21/10/2012, 23/10/2012, 29/11/2012, 01/12/2012, 14/12/2012 tarihlerinde servis işlemlerine tabi tutulduğu, yine Bursa’da … yetkili servisi tarafından 21/10/2012 tarihinde acil servis formunun düzenlendiği, aracın diferansiyel değişiminden sonra 5 kez aynı arıza sebebiyle servise geldiği, ayrıca aynı servis formaları dikkate aldığında 05/07/2012 tarihinden sonra gerçekleşmiş olması muhtemel servisten alınması sonrasında da aynı arızanın devam ettiği, aracın arıza sırasında hızını düşürerek 30-40 km hızda seyrettiği, bu durumun araçta arıza olduğunu gösterip aracın servise ulaştırılmasını amaçlayan bir sürüş olduğunu, aracın elektronik sistemlerine ait tesisat kablolarında meydana gelebilecek temassızlık veya kopukluk aracın güvenli sürüş moduna geçmesine sebebiyet verdiğini ve davaya konu araçta bu durumun meydana geldiğini, araçtaki arızaların ECM A8, çekiçten düşme, VCM-ECM-SCR arızası şeklinde olup elektrik tesisatındaki temassızlığa bağlı olarak gerçekleştiği, bu durumun da aracın imalatı sırasında elektrik tesisatında problemli bir üretimin gerçekleştiği anlamına geldiğini ve gizli ayıp niteliğinde olduğunu, ayıbın davacı tarafından davalı tarafa ihbar edildiği, keşif sırasında araçta arıza gözlemlenmediği ancak gerçek yol şartları hakkında değerlendirme yapılmasının mümkün olmadığından aynı arızayı verip vermeyeceği konusunda karar verme imkanının olmadığı, bu konuda takdirin mahkemeye ait olduğunu, ayıba karşı tekellüf hükümleri gereğince davacının seçimlik haklarını kullanabileceği, 49.560,00 TL tazminat konusunun ise tamamen hukuki konu olup bu konudaki takdirin mahkemeye ait olduğu şeklinde görüş bildirilmiştir. Yargılama sırasında alınan 13/10/2015 günlü üç kişilik bilirkişi raporunda; 07/08/2014 tarihinde servis istasyonunda yaptıkları incelemede düşük hızdaki test sürüşlerinde herhangi bir arızanın olmadığı ve arıza ışığının yanmadığı, dava konusu araçtaki VCM-ECM-SCR arızasının giderildiği, bu konuda taraf vekillerinin aynı konuda olduğu, araçta geçen bir yıllık süre içinde tekrar arıza oluştuğu yönünde bir iddia olmadığı, ayıbın giderilmiş olduğu, gerek bahsedilen arızaların ve gerekse vitese zor geçme , vites atma, diferansiyel yağ kaçırma ve uğultu çıkarma arızasının, çekiç düşüklüğü ve arıza lambasının kullanım kaynaklı olmayıp üretimden kaynaklı gizli ayıp niteliğinde olduğu, servis tarafından yapılan onarımlarla arızanın giderildiği, davacının İstanbul’dan Ankara’ya gelişi sırasında aracın yolda kalması nedeniyle toplam 41.880,00 TL zarara uğradığının tespit edildiğini, araçtaki ayıbın araçtan sürekli yararlanmayı ortadan kaldıran nitelikte olmadığını, yapılan tamiratlar sonrasında çekicinin arızasız ve verimli bir şekilde çalıştığını, davacının seçimlik hakkını onarım doğrultusunda kullandığını, sadece ayıp nedeniyle uğradığı zararları isteyebileceği, bu tutarın da 41.880,00 TL olduğu yolunda görüş bildirildiği görülmüştür. Yargılama sırasında alınan 06/10/2016 tarihli üç kişilik bilirkişi raporunda ise; araçtaki diferansiyel değişikliğin davacıya teklif edilenden farklı olduğu için ve aracın vaad edilen özelliklerinden farklı olduğundan ayıplı olduğunu ve bunun satın alma sırasında makul ve yeterli bir süre inceleme ile anlaşılamayacak olduğundan gizli ayıplı olduğunu, araçta daha sonradan elektrik ve kontrol sistemi arızalarının çıktığı, buna göre aracın arıza meydana geldiğinde 30-40 km’nin üzerine hızının çıkmadığı, bu arızaların 5.onarımla giderilmiş olduğu, yapılan onarımlarla aracın orjinalliğinin bozulmuş olduğu, davacının sözleşmeden dönme ve bedel iadesi hakkını kullanmakta olup bu hakkını davalılardan sadece …. A.Ş’ye karşı ileri sürebileceği, her ne kadar davalı …. A.Ş tarafından garanti belgesi imzalanmış ise de, garanti belgesi incelendiğinde ticari satışlarda ithalatçının bedel yükümlülüğü altına girmediği, bu nedenle davacını sözleşmeden dönme ve bedel iadesi hakkını davalı … ‘ya karşı ileri süremeyeceği, aracın satım bedelinin 240.776,31 TL olup davacının bu tutarı isteyebileceği, davacının arıza nedeniyle uğradığını iddia ettiği 49.560,00 TL yönünden ibraz ettiği faturaların ve kiralama bedellerinin rayice uygun olup olmadığı hususunun uzmanlık alanlarının dışında olduğu yolunda görüş bildirmişlerdir.
GEREKÇE:Dava, satışa konu aracın ayıplı olduğu iddiasıyla sözleşmenin feshi, bedelin iadesi ve maddi tazminat taleplerine ilişkindir. Dairemizin 2017/2590 Esas, 2018/1785 Karar sayılı ilamıyla; dava konusu aracın ayıplı olduğu ve süresinde ayıp ihbarı yapıldığı, davalı …. A.Ş’nin de ayıplı araç satışı nedeniyle sorumlu tutulması gerektiği, ayrıca aracın arızalanmasından dolayı davacının 43.660,00 TL’nin tahsilini talep edebileceği gerekçeleriyle davanın kısmen kabulüne, satış bedeli olarak ödenen 240.776,31 TL’nin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, birlikte ifa kuralı gereğince aracın davalı …’ye iadesine, aracın iade edildiği tarihte davalılarca bedel ödenmemiş ise hükmedilen bu bedele iade tarihinden itibaren avans faizi işletilmesine ve 43.660,00 TL muadil araç kiralama bedelinin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş, işbu kararın davalılar vekilince temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 19.hukuk Dairesi tarafından 16/05/2019 tarihli ve 2018/3744 Esas – 2019/3262 Karar sayılı ilamla; davalı …. A.Ş’nin garanti belgesinde ticari araçların bedelsiz tamirini üstlendiği, aracın geri alınmasının taahhüt edilmediği, bu nedenle davalı …. A.Ş’nin sorumlu tutulmasının doğru olmadığı, davalı … yönünden ise muadil araç kira gideriyle ilgili olarak konusunda uzman bir bilirkişiden rapor alınarak karar verilmesi gerektiğinden bahisle dairemiz kararının bozulmasına karar verilmiş, bozma sonrası duruşma açılarak yapılan istinaf incelemesinde usul ve yasaya uygun olan bozma ilamına uyulmasına karar verilmiştir. Dava konusu araç 29/12/2011 tarihli fatura ile davacıya satılmış olup aracın 24/01/2012 tarihinde difransiyelden ses geliyor şikayetiyle servise götürüldüğü, yine 29/05/2012 tarihinde göstergelerin ve lambanın yanması şikayetiyle servise girdiği, yine 08/06/2012 tarihinde arıza şikayetiyle servise götürüldüğü, her ne kadar aracın yapılan tamirat sonucu arızanın giderildiği belirtilmiş ise de, aracın 08/01/2015 tarihli bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere 02/10/2012, 21/10/2012, 23/10/2012, 29/11/2012, 01/10/2012 ve 14/12/2012 tarihlerinde servis işlemlerine tabi tutulduğu, aracın difransiyel değişiminden sonra 5 kez aynı arıza sebebiyle servise geldiği, buna göre araçtaki aynı arızanın devam ettiği, araçta bulunan ECM A8 arızası, çekiçten düşme, VCM-ECM-SCR şeklindeki arızaların elektrik tesisatında meydana gelen temassızlığa bağlı olarak gerçekleştiği, bu durumun aracın elektrik tesisatında problemli bir üretim olduğunu gösterdiği, bu durumun tespitinin hemen yapılamayacağı ve gizli ayıp niteliğinde bulunduğu, davacının sürekli olarak aracı servise götürmekle ayıp ihbarında bulunduğunun kabulü gerektiği, zaten davacının 28/06/2012 tarihli ihtarname ile de aracın değiştirilmesini istediği, aracın yolda kaldığı ve davacının çekici kiralamak zorunda kaldığı, bu itibarla aracın gizli ayıplı olup birçok kez servise götürülmesi ve ihtar da çekilmesi gözetildiğinde, ayıp ihbarının süresinde yapıldığının kabulü gerektiği, yeni alınan bir araçta bu denli çok arızanın meydana gelmesinin araçtan beklenilen faydayı ve sürekli kullanımı engeller nitelikte bulunduğu, bu nedenle davacının sözleşmeden dönme ve bedel iadesi talep hakkı doğmuştur. Bu nedenlerle davalı …’nin bu yöne ilişkin istinaf talepleri yerinde değildir. Davalı …’nin hükmedilen muadil araç kira masrafı yönünden istinaf taleplerinin değerlendirmesine gelince; Yargıtay bozma ilamında da işaret edildiği üzere dairemizce bozmaya uyulmuş olup ve bozma doğrultusunda alınan bilirkişi raporunda; aynı yol için birbirinden farklı kesilen faturaların taşınan askeri araçların ağırlık ve boyutlarının birbirlerinden farklı olmasından kaynaklandığı, bu nedenle faturaların uyumlu ve piyasa rayiçlerine uygun oldukları, kesilen faturaların tamamının piyasa rayiçlerine uygun olduğu yolunda görüş bildirildiği görülmüştür. Ne var ki dairemizce ilk istinaf incelemesi sonucunda verilen kararda davacı tarafın istemiş olduğu 49.560,00 TL araç kiralama bedelinden indirim yapılarak 43.160,00 TL’ye hükmedilmiş olup bu miktara yönelik davacı taraf temyiz talebinde bulunmadığından ve kazanılmış haklar da gözetilmek suretiyle davalı … aleyhine yeniden kurulan hükümde 43.160,00 TL üzerinden hüküm kurmak gerekmiştir. Davacının istinaf talebinin değerlendirilmesinde; davacı, dava konusu aracı davalı …’den satın almıştır. Davacı taraf her ne kadar davasını diğer davalı … San ve Tic. A.Ş’ye yöneltmiş ise de, adı geçen bu davalı sadece garanti belgesindeki taahhüt ettiği hususlarda sorumludur. Davalı … San ve Tic. A.Ş garanti belgesinde, ticari araçların bedelsiz tamirini üstlenmiştir. Aracın değişimi hususu konusunda bir garantisi bulunmamaktadır. Dolayısıyla ilk derece mahkemesince davalı … San. ve Tic. A.Ş hakkındaki davanın reddi kararı doğru olup davacı vekilinin istinaf talepleri yerinde değildir. Hal böyle olunca davacı vekilinin istinaf talebinin reddine, davalı … vekilinin istinaf talebinin ise kısmen kabulüne karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;1-Davacının istinaf başvurusunun REDDİNE, 2-Davalı …’nin istinaf başvurusunun KISMEN KABUL, KISMEN REDDİNE, 3-İlk derece Mahkemesi (İstanbul Anadolu 3.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 12/01/2017 gün, 2013/193 Esas, 2017/13 Karar) hükmünün HMK’nın 353/1-b-3 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, 4-Davalı … yönünden davanın REDDİNE, 5-Davalı … yönünden davanın kısmen kabul kısmen reddiyle; … plakalı …. marka çekicinin satışına ilişkin sözleşmenin feshine, satış bedeli olarak ödenen 240.776,31 TL’nin davalı …’den alınarak davacıya verilmesine, birlikte ifa kuralı gereği aracın davalı …’ye iadesine, aracın iade edildiği tarihten davalıca bedel ödenmemişse hükmedilen bu bedele iade tarihinden itibaren avans faizi işletilmesine, 6-Muadil araç kiralama masrafına yönelik talep yönünden davanın 43.160,00 TL için kabulü ile bu bedele dava tarihinden itibaren avans faizi işletilerek davalı …’den alınarak davacıya verilmesine, 7-Alınması gereken 19.429,16 TL harçtan, peşin alınan 4.311,50 TL harcın mahsubu ile bakiye 15.114,66 TL harcın davalı …’den alınarak hazineye irad kaydına, 8-Davacı lehine Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre belirlenen 23.015,58 TL vekalet ücretinin davalı …’den alınarak davacıya verilmesine, 9-Davalı … lehine Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre belirlenen 23.370,18 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı …ne verilmesine, 10-Dava kısmen reddedildiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre belirlenen 3.400,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı …’ye verilmesine, 11-İlk derece yargılamasında davacı tarafından yapılan 4.311,50 TL nisbi harç ile UYAP’ta ayrıntıları gösterilen 7.298,80 TL tebligat, müzekkere ve bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 11.610,30 TL’den davanın kabul ve red oranı dikkate alınarak belirlenen 11.354,36 TL’nin davalı …’den alınarak davacıya verilmesine, bakiye kısmın davacı üzerinde bırakılmasına, 12-İlk derece yargılamasında davalı … tarafından yapılan ve UYAP’ta ayrıntıları gösterilen 2.724,00 TL’nin davacıdan alınarak davalı …ne verilmesine, 13-İlk derece yargılamasında davalı … tarafından yapılan ve UYAP’ta ayrıntıları gösterilen 2.814,50 TL masrafdan davanın kabul ve red oranı dikkate alınarak belirlenen 62,04 TL’nin davacıdan alınarak davalı …’ye verilmesine, bakiye kısmın davalı … üzerinde bırakılmasına, 14-Talebi halinde istinaf peşin harcının davalı …’ye iadesine, 15-İstinaf yargılaması yönünden davacıdan alınması gereken 54,40 TL harçtan, peşin alınan 31,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 23,00 TL harcın davacıdan alınarak hazineye irad kaydına, 16-Davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 17-Davalı … tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama gideri olan 85,70 TL istinaf yoluna başvurma harcı ile 70,00 TL Yargıtay posta masrafı olmak üzere toplam 155,70 TL’nin davacıdan alınarak davalı … ‘ye verilmesine, 18-Davalı … tarafından yargılama gideri olarak yapılan 50,80 TL’nin (Yargıtay’a dosya gönderme posta masrafı) davacıdan alınarak davalı …ne verilmesine, 19-İstinaf incelemesi duruşmalı yapıldığından ve birden fazla duruşma icra edildiğinden davalı … lehine Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre belirlenen 3.400,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı … ‘ye verilmesine, 20-İstinaf incelemesi duruşmalı yapıldığından ve birden fazla duruşma icra edildiğinden davalı … lehine Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre belirlenen 3.400,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı …’ne verilmesine, 21-Gerek ilk derece aşamasında gerekse istinaf aşamasında taraflarca yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısımların karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nun 361.maddesi uyarınca tebliğden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay ilgili hukuk dairesinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.15/01/2020