Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2019/1453 E. 2022/63 K. 19.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2019/1453 Esas
KARAR NO: 2022/63
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 10/05/2018
NUMARASI: 2014/1308 2018/507
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 19/01/2022
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili; davalının müvekkili aleyhine çeke dayalı takip başlattığı, çek üzerinde takip alacaklısı olan davalının cirosunun bulunmadığını, dolayısıyla davalının meşru ve yetkili hamil olmadığını, ayrıca çek üzerindeki imzanın da müvekkili şirket yetkilisine ait olmadığını belirterek müvekkilin çekten dolayı davalıya borçlu olmadığının tespitine ve davanın %20 oranında kötü niyet tazminatıyla sorumluluğuna karar verilmesine talep ve dava etmiştir. Davalı vekili; davanın reddini istemiştir. Mahkemece toplanan delillere ve bilirkişi raporuna göre; dava konusu çekteki imzanın davacı şirket yetkililerinin eli ürünü olmadığı, davalının takibinde iyi niyetli olmadığı gerekçeleriyle davanın kabulüne ve davalının tazminat ile sorumluluğuna karar verilmiş, kararı davalı vekili istinaf etmiştir. Davalı vekili istinafında; … A.Ş. ile … A.Ş.’nin T.T.K. hükümleri doğrultusunda birleşmesi neticesinde … A.Ş. tüm aktif ve pasifleri ile … A.Ş.’ne devrolduğunu, birleşme işlemi 21.09.2018 tarihinde İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğünce tescil edilerek 27.09.2018 tarihli Ticaret Sicil Gazetesinde ilan edildiğini, müvekkil şirketin, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu’nun 6858 sayı ve 21.04.2016 tarihli kuruluş izni uyarınca 03.10.2016 tarihinde kurulduğunu, müvekkili … A.Ş. 5411 sayılı Bankacılık Kanunun 143/5. Maddesi hükmü uyarınca kuruluşunu izleyen 5 yıl boyunca “492 sayılı Harçlar Kanununa göre ödenecek harçlardan istisna olduğunu, davacı şirket tarafından açılan menfi tespit davasında, icra takibine konu çek üzerinde bulunan imzanın kendilerine ait olmadığı iddiasının öne sürüldüğü, mahkemece yapılan yargılama esnasında imza incelemesine ilişkin olarak rapor alındığını, dosyaya sunulan bilirkişi raporu doğrultusunda davanın kabulüne karar verildiğini, mahkemece verilen kararın hukuka aykırı olduğunu, mahkemece alınan raporun hüküm kurmaya elverişli bir rapor olmadığını, hatalı ve eksik rapor olduğunu, mahkemenin Yargıtay’ın istikrarlı kararları göz ardı edilerek imza incelemesi için bir heyetten değilde sadece tek bir grafologtan rapor alındığını, bu rapor dikkate alınarak hatalı hüküm kurulduğunu, Yargıtay’ın yerleşik ve istikrarları kararlarında da belirtildiği üzere Güzel Sanatlar Fakültesi Öğretim Üyeleri arasından seçilecek uzman bilirkişilerden oluşturulacak 3 kişilik heyetten rapor alınması ve denetime elverişli rapor alındıktan sonra hüküm kurulması gerektiğini, mahkemece bu hususlarında gözardı edildiğini, bu konuda Yargıtay 19.Hukuk Dairesinin 2016/17847 E., 2018/2247 K. ve 24.04.2018 tarihli ilamında; “…uyuşmazlığın sağlıklı bir çözüme kavuşturulabilmesi için Güzel Sanatlar Fakültesi öğretim üyeleri arasından seçilecek uzman bilirkişilerden oluşturulacak 3 kişilik heyet vasıtasıyla yeniden imza incelemesi yaptırılıp ayrıntılı ve Yargıtay denetimine elverişli rapor alındıktan sonra diğer raporlar arasındaki çelişki giderilerek varılacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir…” Yargıtay 19. Hukuk Dairesi 2014/6193 E., 2015/3046 K. ve 04.03.2015 tarihli ilamında; “…Dava, icra takibine konu 3 adet bonodaki borçlu imzasının davacı eli ürünü olmadığı iddiasıyla İİK’nın 72. maddesi hükmü uyarınca menfi tespit istemine ilişkindir. İcra Hukuk Mahkemesi’nin istihkak ve ihalenin feshi dışındaki kararları maddi hukuka ilişkin menfi tespit davası yönünden kesin hüküm teşkil etmeyip icra hukuk mahkemesince alınan imza incelemesine ilişkin grafoloji raporunun menfi tespit davası bakımından bağlayıcılığı bulunmamakta ise de, Mahkemece alınan Adli Tıp Kurumu raporu ile İcra Hukuk Mahkemesi’nce alınmış olan rapor arasında çelişki bulunduğundan ve mahkemece alınan rapora davalı vekilince 27.12.2013 tarihli dilekçe ile itiraz edilmiş olduğundan, uyuşmazlığın sağlıklı bir çözüme kavuşturulabilmesi için Güzel Sanatlar Fakültesi öğretim üyeleri arasından seçilecek uzman bilirkişilerden oluşturulacak 3 kişilik heyet vasıtasıyla yeniden imza incelemesi yaptırılıp ayrıntılı ve Yargıtay denetimine elverişli rapor alındıktan sonra diğer raporlar arasındaki çelişki giderilerek varılacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir…” şeklinde Yargıtay kararlarının olduğunu, müvekkil şirket aleyhine kötü niyet tazminatına hükmettiğini, mahkemenin gerekçeli kararında “davalı tarafın takipte haksız olduğuna, davacının iddiaları karşısında iyi niyetli sayılamayacağı kanaat getirilerek taktiren ve vicdanen karar vermek gerekmiştir.” gerekçesi belirtilmiş ise de kötü niyet tazminatına karar verilebilmesi için kötü niyetli hareket edilmesinin açık bir şekilde ortada olması ve ağır kusur bulunması gerektiğini, mahkemece kötü niyet tespit edilmeksizin iyi niyetli sayılamayacağı gibi bir kanaatle kötü niyete hükmedilmesinin hukuka aykırı ve haksız olduğunu beyanla, müvekkil şirketin sadece iyi niyetli sayılamayacağı kanaat ve yorumu ile davaya konu çek bedelinin %20’si oranında kötü niyet tazminatına hükmetmesinin hatalı olduğunu beyanla mahkeme kararının kaldırılarak, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İstanbul … İcra Dairesinin … E. sayılı takip dosyasının incelenmesinde davalının davacı ve diğer çek borçluları aleyhine toplam 27.948,26 TL nin tahsili için kambiyo senetlerine özgü yolla icra takibi başlattığı, takip dayanağı çekin 13.01.2013 tarihli 25.000,00 TL bedelli keşidecisinin dava dışı … lehtarının dava dışı …- … sonraki cirantaların davacı ve …Ltd.Şti. Olduğu, çekin 13.01.2013 tarihinde ibraz edildiği, karşılıksız şerhinin yazıldığı, görülmüştür. Mahkemece Grafolog Pr.Dr. …’dan alınan 04.08.2016 tarihli bilirkişi raporu incelendiğinde, netice itibariyle; inceleme konusu çek aslı arka yüzde ikinci ciranta … Ltd. Şti. adına atfen atılı imzanın şirket yetkilileri … ya da … eli ürünü olup olmadığının incelenmesi sonucu davacı şirket yetkilileri … ve … mukayese imzaları arasında teknik ve grafolojik bir ilişki tespit edilmediği kanaatini bildirmiştir.
GEREKÇE: Dava İİK’nın 72. Maddesi uyarınca icra takibinden sonra açılan menfi tespit davasıdır. Davalı taraf davacı aleyhine çeke dayalı takip başlatmış, davacı ise çekteki imzanın davacı şirket yetkilisine ait olmadığını iddia etmiş, davalı taraf da davanın reddini istemiştir. Yargılama sırasında alınan bilirkişi raporunda dava konusu çekin arka yüzündeki ikinci ciranta imzasının davacı şirket yetkililerinin eli ürünü olmadığı anlaşılmıştır. Davalı vekili raporun yetersiz olduğunu ileri sürmüş ise de alınan raporun ayrıntılı incelemeyi içerdiği gibi istinaf denetimine de elverişli olduğu, davalı vekilinin yargılama sırasında duruşmada sadece rapordaki aleyhe hususları kabul etmiyoruz şeklindeki beyanları dikkate alındığında bu yöne ilişkin istinaf talepleri yerinde değildir. Dava konusu çekin incelenmesinde keşidecisinin dava dışı … lehtarının dava dışı …- … sonraki cirantaların davacı ve …Ltd.Şti. olduğu, çekin 13.01.2013 tarihinde davalı bankaya ibraz edildiği, karşılıksız şerhinin yazıldığı görülmüştür. Yukarıda da belirtildiği üzere çeki … LTD. ŞTİ bankaya ibraz etmiştir. Takibi ise davalı banka başlatmıştır. Bilindiği üzere çekin ibrazdan sonraki cirosu alacağın temliki hükümlerine tabidir. Davalı bankanın çeki alacağın temliki hükümlerine göre devraldığı hususunda dosyaya bilgi ve belge sunulmamıştır. Dolayısıyla davalı banka bu haliyle çekin meşru hamili olduğunu da ispatlayamamıştır. Bu açıdan mahkemece davalı aleyhine kötü niyet tazminatına hükmedilmesinde de usule aykırı bir yön bulunmamaktadır. Hal böyle olunca usul ve yasaya uygun olan ilk derece mahkemesi kararına yönelen dacvalı vekilinin istinaf taleplerinin reddi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalı vekilinin istinaf talebinin HMK’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Alınması gereken 566,65 TL harçtan, peşin alınan 426,93 TL harcın mahsubu ile bakiye 139,72 TL harcın davalıdan alınarak hazineye irat kaydına, 3-Davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.19/01/2022