Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2019/1434 E. 2021/2184 K. 23.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2019/1434 Esas
KARAR NO: 2021/2184
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 02/11/2018
NUMARASI: 2014/224 E. – 2018/944 K.
DAVA: İtirazın İptali (Vekalet Sözleşmesinden Kaynaklanan), Alacak (Ticari Nitelikteki Vekalet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 29/05/2014
BİRLEŞEN İSTANBUL ANADOLU 6 ASLİYE TİCARET MAHKEMESİNİN 2014/1696 ESAS 2015/514 KARAR SAYILI DOSYASI
DAVA:Alacak (Ticari Nitelikteki Vekalet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 11/11/2014
KARAR TARİHİ: 23/12/2021
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirket ile davalı arasında 02.01.2009 tarihli ticari vekillik sözleşmesi imzalandığını, sözleşme gereğince teminat olarak davalıya ait takip konusu İstanbul ili Güngören ilçesi … Mahallesi, … parsel … pafta … cilt nolu tarla niteliğindeki gayrimenkulün 40/400 hissesinin ipotek olarak verildiğini, taraflar arasında imzalanan ticari vekillik sözleşmesi ve cari hesap sözleşmesinin davalının sözleşmeye aykırı davranışları nedeniyle feshedildiğini, cari hesap sözleşmesince oluşan cari hesap bakiyesinin 7 gün içinde ödenmediği takdirde ipoteğin paraya çevrileceğinin Beykoz …Noterliğinin 09.08.2012 tarihli ihtarnamesi ile bildirilerek davalıya tebliğ edildiğini, bu ihtarnameye karşı davalının sessiz kaldığım ve müvekkili şirkete herhangi bir ödeme yapmadığını, takip konusu alacağın taraflar arasında imzalanan ticari vekillik sözleşmesinin feshi nedeni ile cari hesap alacağına ilişkin olduğunu, davalının itiraz dilekçesinde hiçbir neden göstermeksizin yalnızca borç ve ferilerine itiraz ettiğini, davalının tamamen kötü niyetli olarak itirazda bulunduğunu belirtmiş olup, açıklanan nedenlerle davanın kabulü ile davalının itirazının iptaline, alacağa işlemiş ve işleyecek ticari faiz ve masrafı ile birlikte tahsiline, takibin devamına, haksız ve kötü niyetli itirazda bulunan davalı aleyhine alacağın %20′ sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ve ücreti vekaletin davalı tarafın üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin 12.07.2005 tarihinden itibaren davacı şirketin acenteliği işini üstlendiğini, davacının unvan değişikliği sebebiyle önce 30.08.2008 tarihinde yeni bir ticari vekillik sözleşmesi imzalandığını, sonra bu sözleşmenin de 02.01.2009 tarihinde yenilendiğini ve 2005 yılında başlayan acenteliğin 26.12.2011 tarihinde davacı tarafından tek taraflı ve haksız olarak feshedildiğini, müvekkilinin acentelik için davacı şirkete 15.000,00 USD isim hakkı ödediğini, teminat olarak hem 50.000,00 USD bedelli teminat senedi verdiğini hem de İstanbul Güngören’deki evine de 30.000,00 TL’lik ipotek konmasına muvafakat ettiğini, 02.01.2009 Tarihinde süresiz olarak akdedilen son sözleşmenin 26.12.2011 tarihinde davacı tarafından feshedildiğini, fesih sebebi olarak kasadan para kullanılmasının gösterildiğini, davacının iddia ettiği gibi sözleşmenin akde aykırılıktan feshedilmediğini, şubeyi devralan davacı şirket yetkilisi …’un düzenlediği kasa tutanağında müvekkilinin elinde 45.701,00 TL nakit para olduğunu tespit ettiğini ve bu parayı tediye makbuzları ile kasadan çıkarak müvekkiline ödenmesini sağladığını, sözleşmesinin feshedilebilmesi için 3 ay önceden fesih bildiriminde bulunulması gerektiğini, davacı şirketin bu ihbar öneline uymadığını, fesihten sonraki süreçte hem müvekkilinin davacı tarafından kendisine bildirilen kestiği hakkediş faturasını cari hesabına girmediğini hem de çok sayıda haksız ve mesnetsiz ceza faturaları kestiğini, böylece davacının gerçekte borçlu durumda iken kağıt üzerinde alacaklı duruma geçtiğini, tüm bu nedenlerle müvekkilinin uğradığı zararın tespit ve tazminini talep etmek için ayrıca bir alacak davası açtığını ve bu davanın derdest olduğunu belirtmiş olup, açıklanan nedenlerle davacı tarafından haksız yere feshedilen sözleşme ve fesih sonrası kesilen mesnetsiz ve haksız faturalarla müvekkilinin alacaklı iken borçlu gösterilmesi sebebiyle davanın reddine, haksız ve kötü niyetli davacının reddolunan meblağın %20’sinden aşağı olmamak üzere tazminata mahkum edilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacıya yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
BİRLEŞEN DAVA (Mahkemenin 2014/1696 – Esas 2015/514 Karar sayılı dosyası): Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; taraflar arasında 02/01/2009 tarihinde yapılan ticari vekillik sözleşmesinin davalı tarafından 26/12/2011 tarihinde tek taraflı olarak haksız olarak feshedildiğini, ayrıntıları dava dilekçesinde belirtilen nedenlerle davalı tarafından ileri sürülen fesih nedeninin haksız bulunduğunu, davalının tek taraflı faturaya dayalı olarak davacıyı borçlu göstererek taraflar arasındaki sözleşme kapsamında, davacı tarafından verilen ipoteğin paraya çevrilmesini sağlamak için davacı hakkında takip yaptığını, bu nedenlerle, belirsiz alacak davası kapsamında şimdilik 50.000,00 TLnin sözleşmenin fesih tarihinden itibaren ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, sözleşmenin akdi sırasında davalı lehine teminat olarak kurulan ipoteğin kaldırılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; dava konusu taleplerin zamanaşımına uğradığını, bu nedenle, öncelikle zamanaşımı itirazı hakkında karar verilmesini, dava konusu alacağın belirlenebilir bir alacak olduğunu, bu nedenle, davacının belirsiz alacak davası açmakta hukuki yararının bulunmadığından davanın usulden reddine karar verilmesi gerektiğini; davanın esasına yönelik olarak da davacının sözleşmeye aykırı olarak kasadan para kullandığını ve kasa açığı verdiğini, bu nedenle, davacının sözleşmeyi haklı nedenle feshettiğini, davaya cevap dilekçesinin 2. ve 3.sayfasında ayrıntıları ile açıklanan nedenlerle, davacı talebinin yerinde bulunmadığını, ayrıca, ipoteğin kaldırılması talebinin de haksız ve hukuki aykırı bulunduğundan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstanbul Anadolu 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 02.11.2018 tarih ve 2014/224 Esas – 2018/944 karar sayılı kararıyla; “Her iki bilirkişinin raporunun birbiriyle örtüştüğü, özellikle bilirkişi …cunun raporundaki açıklamaların dosya kapsamıyla birebir örtüştüğü, asıl davada davacının sözleşmeyi hem ihbar öneline uymadan hem de haklı bir sebep bulunmadan feshetmesi nedeniyle alacağı bir miktarın bulunmadığı, kesin delil teşkil eden kendi defter kayıtlarına ve sunulan muhasebe kayıtlarına, tediye makbuzlarına göre 2009 yılından feshin yapıldığı 26.12.2011 tarihine kadarki sürede davalı …’nın hep alacaklı göründüğü, davacı … şirketinin fesih tarihine kadar kasa açığıyla ilgili herhangi bir ihtarname göndermediği, … Kargo 26.12.2011 tarihinde davalı ticari vekilin kasasında tespit ettiği 45.701,59 TL nakit parayı tediye makbuzları ile davalıya borç kaydı girmiş ise de bu makbuzlar davalının kabulünde olmadığından bu tutarları davalının nakden teslim aldığı, alacağına mahsup edildiği şeklinde yorumlanamayacağından yani asıl davada davacı … Kargonun 26.12.2011 tarihinde kasada bulunan 45.701,59 TL yi davalı ticari vekile verdiğini ispatlayamadığı göz önüne alındığında alacaklı olduğu iddiasını ispat edemeyen davacı şirketin icra takibi yapmakta haklı olmadığı anlaşılmış ve bu nedenle itirazın iptali davasının reddine dair karar verilmiştir. Davacının herhangi bir alacağı bulunmadığı gibi ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla icra takibi yapmakta haklı olmadığı anlaşıldığından ipoteğin konuluş nedeni bulunmamakla davacı tarafça konulan ipoteğin kaldırılmasına dair karar verilmiştir. Birleşen dava açısından; Bilirkişi …nun dosya kapsamına uygun düşen denetime elverişli raporundan da anlaşılacağı üzere yapılan feshin geçersiz olduğu, 2011 yılı Kasım sonu itibariyle davacı … Balcının alacağı ve davalı …nun onayladığı Aralık ayı hakedişine ve ihtilafsız olan davacı yansıtma faturasına göre oluşan davacı alacağı 45.858,87 TL olarak tespit edilmiş, sözleşmenin 38/e bendinde belirtilen 3 aylık ihbar öneline uyulmadığı için 26.12.2011 tarihinin fesih ihbar tarihi olarak kabulü nedeniyle ihbardan 3 ay sonraki süreye kadar olan davacı alacağı 855,59 TL olarak tespit edilmekle davacının alacağının 45.858,87 TL + 855,59 TL = 46.714,46 TL olarak kabul edilerek davanın kısmen kabulüne dair karar verilmiş ise de fesih tarihi olan 26.12.2011 tarihi itibariyle davacının tespit edilen alacağı 45.858,87 TL olduğu için haksız yere feshedilen sözlemeden kaynaklı davacı ticari vekilin 26.12.2011 tarihi itibariyle uğradığı maddi zarar 45.858,87 TL olarak belirlenmekle bu miktarın fesih tarihinden itibaren işleyecek faiziyle tahsiline karar vermek gerekirken 45.858,87 TL + 855,59 TL = 46.714,46 TL şeklinde karar vermek doğru olmadığından, fakat gerekçeli karar kısa karara da aykırı olmayacağından bu durumun gerekçeli kararda açıklanmasıyla yetinilmesine” karar verilmiştir.
İSTİNAF İSTEMİ: Davacı – birleşen davada davalı vekili istinaf dilekçesinde; “Davalı-karşı davacının sözleşmeye aykırı olarak kasadan para kullanmış ve kasa açığı vermesi nedeniyle sözleşmenin haklı nedenle feshedildiğini, Ticari Vekillik Sözlşemesi’nin 17/a maddesine göre, karşı tarafın yaptığı tahsilatları belirnene sürede müvekkili şirkete aktarmadığını, bu durumun sözleşmede derhal bildirimsiz fesih nedeni sayıldığını ve bu nedenle 3 aylık fesih önelinin bu durumda geçerli olmayacağını, Davalı tarafın parayı uhdesinde tuttuğu konusunda ikrarının da bulunduğunu, müvekkil şirketin bu paraların davalı tarafından alacağına karşılık tahsil edilmesi konusunda yazılı veya sözlü bir izninin bulunmadığını, Sözleşme’nin 38.maddesi gereğince derhal fesih hakkının kullanıldığını, bu maddeye göre fesih iradesinin acenteye tebliğinin ertesi günü sözleşmenin sonra erdiğini, Faturaların müvekkil cari hesabına işlenmediği yönündeki davalı iddiasının doğru olmadığını, davalının bu konuda delil sunmadığını, Müvekkil şirket tarafından düzenlenen kasa açığı ceza faturalarının sözleşmeye uygun olarak düzenlendiğini, davalı tarafın bu faturalara itirazının bulunmadığını, Sözleşme’nin 39.maddesinde, müvekkil şirket kayıtlarının defter ve kayıtlarının delil olacağının belirtildiğini, bu nedenle sunulan diğer delilleri kabul etmediklerini, Hükme dayanak yapılan bilirkişi raporlarında çelişki bulunduğunu, rapora ayrıntılı olarak itiraz ettiklerini ve araştırılmasını istedikleri hususlar (kasa açığına sebep faturaların muhataplarına müzekkere yazılarak tahsilatları kimin yaptığı gibi) sonrasında yeni rapor alınması taleplerinin haksız şekilde kabul edilmediğini.” beyanla ilk derece mahkemesi kararının kaldırılması istenmiştir.
DELİLLER: *İstanbul Anadolu …İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyası; davacı …nin borçlu … hakkında (02.07.2013 faiz başlangıç tarihli 30.000 TL tutarlı ipotek belgesinden kaynaklanan alacak açıklamasıyla) 03.07.3013 tarihinde 13.253,28 TL asıl alacağın tahsili amacıyla ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla icra takibi yaptığı, borçlunun herhangi bir borcu olmadığı gerekçesiyle takipteki borca ve tüm ferilerine itiraz ettiği, bunun üzerine takibin durmasına karar verildiği anlaşılmıştır. *16.06.2017 tarihli bilirkişiler … ve … raporu; “Davacı şirket kayıtları uyarınca davacı …’in takip tarihi itibariyle davalıdan 13.253,28 TL alacaklı göründüğü, ancak kayıt altına alınmayan BS formuyla bildirilen fatura ve tediye makbuzları gözetildiğinde davacının alacak iddiasının ispata muhtaç kaldığı.” kanaati bildirilmiştir. Raporda birleşen dava ile ilgili değerlendirme bulunmamaktadır. *18.06.2018 tarihli bilirkişi … raporu; davacı …’in incelenen muavin hesap dökümünde 31.12.2009’dan sözleşmenin fesih tarihi olan 26.12.2011 tarihine kadar tüm işlemlerde hep davalı …’nın alacaklı olduğu, yine aynı muavin dökümünde yaklaşık 7-10 günlük dönemlerde davacı tarafın tediye makbuzu tanzim ederek davalı tarafa “borç” kaydı düştüğü, davacının dava dosyasına önceki dönemlerle ilgili kasa açığı konusunda bir ihtarname sunmadığı, dolayısıyla davacının kabulünde olan süre gelen kural haline gelen uygulama için sözleşmenin haklı nedenle feshine gerekçe olamayacağının değerlendirildiği, davacı … Kargonun tüm muhasebe yetkililerine 08.12.2011 tarihinde gönderdiği e-posta yazışmasından feshin 26.12.2011 tarihinden çok önce planlandığı hususları da dikkate alındığında feshin haklı sebebe dayanmadığının düşünüldüğü; … Kargonun davalı adına tuttuğu hesap hareketlerinde Kasım 2011 sonundaki 41.027,52 TL alacağına (28.198,62 TL+12.828,90 TL) Aralık ayı için davacı tarafından hesaplanıp e-posta ile bildirilen 10.099,36 TL hak ediş faturası Kasım ve Aralık ayının yansıtma faturaları ve davacı kabulündeki 3.533,86 TL demirbaş faturası dikkate alınarak davalı ticari vekilin 26.12.2011 tarihli alacağının 45.858,87 TL olduğu, sözleşmenin 38/e maddesine göre sözleşmenin 3 ay önceden yazılı haber verilerek feshedilebileceği hükmü gereği 26.12.2011 tarihinin fesih bildirim tarihi olarak kabul edilmesi, böylelikle feshin 3 ay sonraki tarihte 26.03.2012 tarihinde fesholacağı dikkate alındığında davalı ticari vekilin bu sürede elde edebileceği net kazancının 855,59 TL olarak hesaplandığı.” kanaati bildirilmiştir.
GEREKÇE: Asıl dava itirazın iptali, birleşen dava ise sözleşmenin haksız feshinden kaynaklanan alacak davasıdır. Asıl davada davacı …, davalının ticari vekil olarak tahsil ettiği bedellerin kendisine ödenmediğinden bahisle sözleşmede teminat olarak ipotek edilen taşınmazın ipoteğinin paraya çevrilmesi yoluyla başlattığı icra takibine itiraz üzerine itirazın iptali davası açmış; davalı, sözleşmenin haksız feshedildiğinden ve davacıya borcunun bulunmadığını beyanla davanın reddini istemiştir. Birleşen davada davacı …, sözleşmenin davalı şirket tarafından haksız olarak feshedilmesi nedeniyle uğradığı zararların tahsili amacıyla alacak isteminde bulunmuş; davalı şirket ise, iddiaların yerinde olmadığını, feshin haklı olduğunu beyanla davanın reddini istemiştir. İlk derece mahkemesi tarafından, “-Asıl davanın reddine, gayrimenkul hissesi üzerine davacı tarafça konulan ipoteğin kaldırılmasına, davalının kötü niyet tazminatı isteminin reddine, -Birleşen dosyada; Davanın kısmen kabulü ile 46.714,46 TL alacağın sözleşmenin fesih tarihi olan 26/12/2011 tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemlerin reddine” karar verilmiştir. Davacı-birleşen dosya davalısı vekili yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurmuştur. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Mahkemece yaptırılan her iki bilirkişi incelemesinin genel olarak uyumlu olduğu, ancak ilk bilirkişi raporunda birleşen dava yönünden inceleme ve tespitlere yer vermediği görülmüştür. Asıl davada davacı …,’nin “Davalının ticari vekil olarak tahsil ettiği paraların kendisine ödenmeyen kısmı” olarak gösterdiği 13.253,28 TL asıl alacağın tahsili amacıyla ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla icra takibi yaptığı, ancak alınan her iki bilirkişi raporu uyarınca davacı alacağının ispatlanamadığı anlaşıldığından, asıl davanın reddine dair mahkeme kararı isabetlidir. Taraflar arasındaki02.01.2009 tarihli Ticari Vekillik Sözleşmesi’nin 26.12.2011 tarihinde … tarafından “Ticari vekil …’nın sözleşmeye aykırı davranışları” gerekçe gösterilerek feshedildiği, davacı-birleşen dosya davalısı şirketin feshi “Ticari vekilin tahsil edip de kendisine ödemediği tutarlar bulunduğu” iddiasına dayandırdığı, mahkemece yaptırılan bilirkişi incelemesi ile, “Sözleşmenin ayakta kaldığı tüm dönem boyunca taraflar arasındaki parasal işlemlerin aynı şekilde olduğu ve teamül haline geldiği, şirketin daha önce aynı işlemlere itiraz etmediği”nin tespit edildiği, buna göre davacı-birleşen dosya davalısı şirketin “Ticari vekil …’nın müşterilerden tahsil ettiği paralardan kendi hak edişini şirketin tediye makbuzları uyarınca mahsup etmesi” şeklindeki uygulamanın şirketin tediye makbuzları ve kayıtları da dikkate alındığında sözleşmenin derhal fesih hali olarak düzenlenen Sözleşme’nin 17/a ve 38.maddeleri kapsamında olduğunun kabul edilemeyeceği, buna göre sözleşmede öngörülen 3 aylık fesih öneline uyulmadan yapılan sözleşmenin feshi işleminin haksız olduğu ve birleşen dosya davacısı …’nın bu nedenle uğradığı zararların karşılanmasının gerektiği, bilirkişi raporuyla belirlenen davalı-birleşen dosya davacısı alacağının tahsili yönündeki mahkeme kararı yerinde olduğundan, davacı-birleşen dosya davalısı vekilinin istinaf isteminin reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacı – birleşen davada davalı vekilinin istinaf talebinin HMK’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Asıl dava yönünden alınması gereken 59,30 TL maktu harç ile birleşen dava yönünden alınması gereken 3.191,06 TL harç olmak üzere toplam 3.250,36 TL harçtan, peşin alınan 44,40 TL maktu harç ile 797,76 TL nispi harç olmak üzere toplam 842,16 TL harcın mahsubu ile bakiye 2.408,20 TL harcın davacı – birleşen davada davalı vekilinden alınarak hazineye gelir kaydına, 3-Davacı – birleşen davada davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.23/12/2021