Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2019/1353 E. 2022/80 K. 19.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2019/1353 Esas
KARAR NO: 2022/80 Karar
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 1. FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 21/03/2019
NUMARASI: 2017/589 E. – 2019/73 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Tecavüzün Tespiti İstemli)
KARAR TARİHİ: 19/01/2022
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü:
DAVA:Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili şirketin 26/03/2004 tarihinde 35.sınıf emtialar için … marka numarası ile “…” markasını tescil ettirdiğini, reklam amacı ile 07/06/2000 tarihinde “http://www…com.tr” internet sitesi tahsis edildiğini, bu siteyi ticari amaçla kullanmaya devam ettiğini, İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğüne … nolu kayıtlı davalı … Tic.Ltd. Şirketi’nin konut inşaatı alanında ticari faaliyetini sürdürdüğünü, BTK.nın resmi internet sitesi üzerinden tanzim edilen raporda “www…com.tr” alan adı sahibinin davalı olduğunun sabit olduğunu, davalının “…” ibaresini büyük puntolar ve kırmızı ile beyaz renklerde öne çıkarmak suretiyle kullandığının görüldüğünü, davalının tescilli bir “…” markası bulunmamasına rağmen ibareyi markalaştırarak kullandığını, ticaret unvanının tescil edildiği şekilde kullanılmadığını, davalının kullanma şeklinin marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet oluşturduğunun sabit olduğunu, müvekkiline ait “…” markasının eskiliği, kullanımının yaygınlığı ve tanınmışlığı nedeniyle de bu internet sitesinin müvekkili şirkete ait olduğu ve bu site üzerinden yapılan inşaat işlerinin müvekkil şirket veya müvekkil şirkete bağlı bir şirket üzerinden yapıldığı algısının mevcut olduğunu, internet sitesine yönelik erişimin engellenmesi ve bu sitelerin müvekkil şirkete devredilmesini, tescile ve izne dayanmayan kullanımın önlenmesi, marka hakkına tecavüzün durdurulması, haksız rekabetin ortadan kaldırılması, “http://www…com.tr” internet sitesinin belirli bir bedel karşılığında veya bedelsiz olarak müvekkil şirket adına kullanım hakkı tanınmasına ve bu internet sitesinin müvekkil şirkete devredilmesine, bu taleplerinin reddi halinde müvekkil şirkete ait “…” markasına tecavüz ve haksız rekabet oluşturduğunun tespitine, marka hakkına tecavüzün önlenmesine ve haksız rekabetin neticesi olan maddi durumun ortadan kaldırılmasına, “http://www…com.tr” internet sitesine erişiminin engellenerek davalı tarafından kullanımının önlenmesine, dava sonuna kadar tedbiren internet sitelerine erişimin engellenmesine, karar kesinleşinceye kadar tedbir kararının devamına, Türkiye çapındaki “…” yazılı tabela, vergi levhası, broşür, katalog, el ilanları, kartvizit vs. her türlü tanıtım ve ticari evrakın toplatılarak imhasına karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde; müvekkili … Ltd. Şirketi’nin 19/01/1995 tarihinde kurulduğunu ve bu tarihten itibaren kesintisiz faaliyet gösterdiğini, 22 yılı aşkın süredir bilinen ve tanınan bir şirket olduğunu, 22 yıl sonra böyle bir dava açılmasının iyi niyetli olmadığını, dilekçe ekinde eski tarihli kullanımın gösterir resmi evraklar ve çizimi yapılan inşaatların ruhsatları, tapu, atık su, belediye nüshaları örneklerinin ibraz edildiğini, davalının 22 yıldır … ibaresini kullandığını davacı şirketin 27/09/1994 yılında … ibaresini aldığı düşünüldüğünde her ikisinin de eski birer şirket olduğunu, www…com.tr’nin müvekkiline ait olduğunu, bu siteyi de hukuka uygun şekilde kullandığını, dava açılıncaya kadar davacı tarafından müvekkiline hiçbir şekilde sözlü veya yazılı ihtar yapılmadığını, davacının her ne kadar davasını terditli açarak “internet sitesinin bedelli veya bedelsiz” tahsisini istemiş ise de, davadaki söylemleri ile internet sitesinin hiçbir ilgisinin olmadığını, davalı ile davacının sektörünün farklı olduğunu, davacının 22 yıl sonra iş bu davayı açmasının dürüstlük kuralına ve Ticaret Kanunundaki “basiretli tacir ilkesine” aykırı olduğunu, davacının sessiz kalarak hak kaybına uğradığını, davacının, davalının … ibaresini kullanım şekline karşı 5 yıllık dava zamanaşımını kaçırdığını, haksız ve mesnetsiz, sessiz kalınarak süresinde açılmayarak zamanaşımına uğrayan davadaki tüm taleplerin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
MAHKEME KARARI: İstanbul Anadolu 1. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 21.03.2019 tarihli 2017/589 E. – 2019/73 K.sayılı kararıyla; “… somut olaya bakıldığında, davalının ticaret unvanında yer alan “…” ibaresinin davacının tescilli markalarının esas unsuru ile aynı olduğu, davalının inşaat hizmetleri alanında faaliyet gösterdiği, davacının markalarının bir kısmının da 37. Sınıfta inşaat hizmetleri için tescilli olduğu, bu nedenle davacının tescilli markaları ile davalının ticaret sicilinde yer alan “…” ibaresinin işitsel, görsel ve anlamsal olarak birebir benzer olduğunun anlaşıldığı, her ne kadar davalıya ait internet sitesinde bilirkişilerin yaptıkları incelemede davalının tescilli ticaret unvanını tescilli olduğu şekilde kullanıldığı ve farklı bir kullanımın tespit edilemediği belirtilmişse de, davalı vekilinin cevap dilekçesi ekinde sunduğu tapu kayıtları, fatura örnekleri ve atık su tadilat projesi gibi davalıya ait ticaret unvanının kullanım şeklini gösteren belge örnekleri incelendiğinde, davalının ticaret unvanında esas unsur olarak yer alan “…” ibaresinin alt ve üstüne iki eğri çizgi koyulmak ve büyük harflerle yazılmak suretiyle ön plana çıkartılarak kullanıldığı, bu kullanım şeklinin davacının dava dilekçesi ve ekinde davalının kullanım şeklini ispatlamak için sunduğu belge örneklerinde yer alan kullanım ile aynı olduğu, bu kullanımın ticaret unvanının kullanımını aşarak markasal kullanım niteliğinde olduğu, davalının inşaat alanında hizmet verdiği düşünüldüğünde, ticaret unvanının hizmet markası olarak da algılandığı, bu şekilde kullanımın davacının marka haklarına tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiği, davalının daha sonra bu kullanım şeklini değiştirdiği, her ne kadar davacı tarafça davalıya ait internet alan adının davacıya devredilmesi veya erişimin engellenmesine karar verilmesi de talep edilmişse de, davalının tescilli ticaret sicilini kullanmasının hukuka uygun olduğu, bu unvanına uygun bir alan adını kullanmasının da yasal hakkı olduğu ” gerekçesiyle; “Davanın kısmen KABULÜNE, Davalının ticaret unvanının çekirdek unsuru olan “…” ibaresini daha büyük harflerle ve farklı renk ve karakterle yazarak ön plana çıkartmak suretiyle iş evrakında ve internet sitesinde kullanmasının davacının marka haklarına tecavüz ve haksız rekabet oluşturduğunun tespitine, Marka hakkına tecavüzün önlenmesine, Haksız rekabetin neticesi olan maddi durumun ortadan kaldırılmasına, Davalının bu şekilde … ibaresini daha büyük harfle ve farklı renk ve karakterle yazarak ön plana çıkardığı tabela, vergi levhası, broşür, katalog, el ilanları, kartvizit vs.her türlü tanıtım ve ticari evrakın toplatılmasına, karar kesinleştiğinde imhasına, Davalının ticaret unvanını bu şekilde internet sitesinin içeriğinde kullanmasının yasaklanmasına, Davacının diğer taleplerinin reddine” karar verilmiştir.
İSTİNAF BAŞVURULARI: Davacı vekilinin süresinde ibraz ettiği istinaf dilekçesinde; Mahkemece oluşturulan hüküm fıkrasında sadece haksız rekabetin tespitine karar verilip, haksız rekabetin sonuçlarının ne şekilde ortadan kaldırılacağına dair olumlu veya olumsuz bir karar verilmemesi suretiyle infazda tereddüt oluşturacak şekilde hüküm kurulmasının doğru olmadığını. (Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2013/5455 E, 2014/12211 K ve 26.06.2014 tarihli kararı) Davalı’nın, “…kur” kelimesini alan adında ve internet sitesinde ticari amaçlı ve markasal olarak kullanmaya devam ettiğini, davalı tarafından “…” ibaresinin kullanılmaması için erişime engellenmesini, “…” ibaresinin alan adından kaldırılması veya internet sitesinin bedelli/bedelsiz olarak müvekkili şirkete devredilerek haksız rekabetin sonuçlarının ne şekilde ortadan kaldırılacağına ilişkin uyuşmazlığın çözümüne dair hüküm tesis edilmesi gerektiğini. -Sundukları kesinleşmiş mahkeme kararlarından da anlaşılacağı üzere müvekkilinin markasının tanınmış marka olduğu ve davalının “…” ibaresini kullanımının da iltibas teşkil ettiğini, davalının “…” markasını tescilsiz kullanımının korunamayacağını, davalının “…” ibaresini ticaret unvanında kullanmasının ticari dürüstlüğe uygun olmadığını, alıcıların iki işletme arasında bağlantı kurmalarına neden olabileceğini diğer taleplerinin de kabulüne karar verilmesi gerektiğini. -Bilirkişi raporuna karşı ciddi itirazlarının değerlendirilmesi için, marka uzmanı, ticaret hukuku öğretim üyesi, bilgisayar mühendisi ve sektörden bilirkişinin de içinde bulunduğu 4 kişilik bir bilirkişi heyetten, denetime elverişle yeni bilirkişi raporu alınması gerektiğini, beyanla, mahkeme kararının kısmen kaldırılmasını talep etmiştir. Davalı vekilinin süresinde ibraz ettiği istinaf dilekçesinde; Müvekkili şirketin 19/01/1995 tarihinde kurularak, kesintisiz faaliyet gösterdiğini, 22 yılı aşkın süredir bilinen ve tanınan bir şirket olduğunu, 22 yıl sessiz kaldıktan sonra bu şekilde bir dava açılmasının iyi niyetli olmadığını, davacı şirketin 27/09/1994 yılında … ibaresini aldığı düşünüldüğünde, her iki şirket arasında ticari unvan olarak kullanmaya başlama zamanı açısından arada 4 ay olduğunu, Mahkeme’ye yıllar önce kullanılan eski faturalardan örnekler sunularak sessiz kalındığını ispatladıklarını, bu faturalardan bahisle marka tecavüzü tespiti ile kısmen kabule yönelik bölümün hukuka aykırı olduğunu, dilekçelerinde yer verdikleri Yargıtay’ın yerleşik kararında belirtildiği üzere; dava açıldığı tarihte 22 yıldır aynı şekilde kullanılan … ibaresinin, kullanım şeklinin, davacının dilekçesinde saydığı marka tescillerine tecavüz ve haksız rekabet olarak değerlendirilemeyeceğini, müvekkilinin korumadan yararlanan haklarına dayanarak kullandığını. -Her iki tarafın sektörleri farklı olduğu gibi, … ibaresini kullanım şeklinin de farklı olduğunu. -TMK’da düzenlenen dürüstlük kuralında “ Herkes haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken, dürüstlük kurallarına uymak zorundadır” denildiğini, müvekkilinin 1995 yılında seçtiği, kendi sektöründe tanıttığı ve yatırım yaptığı bir ibareyi “ticaret hayatında seçerek” kullandığını, bilirkişi kök raporunda “davalının “…” ibaresinin kullanımı, davacı marka haklarına iltibas teşkil etmemektedir. Davaya konu www…com.tr alan adında yer alan “…” ibaresi, davalı alan adını, davacının tanınmış markasından ayırt edilebilmesine imkan tanımaktadır.” şeklinde tespitte bulunulduğunu beyanla, kararın kısmen kabulüne ilişkin kısmının kaldırılarak, tümüyle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER: Dosya içerisinde bulunan ticaret sicil kayıtlarından; davalının ticaret sicil kaydının 19/01/1995, davacının ticaret sicil kaydının ise 03/11/1989 tarihinde yapıldığı anlaşılmıştır. Taraflara ait alan adlarının tescil tarihlerinin; davalıya ait www…com.tr alan adının 10 Nisan 2015 tarihinde, davacının www…com.tr alan adının ise 07/06/2000 tarihinde tescil edildiği anlaşılmıştır. Dosya içerisinde bulunan Davacıya ait marka tescil kayıtları incelendiğinde; … numaralı “…” markasının 14/01/2015 tarihinde 01, 02, 03, 04, 05, 06, 07, 08, 09, 10, 11, 12, 13, 14, 15, 16, 17, 18, 19, 20, 21, 22, 23, 24, 25, 26, 27, 28, 29, 30, 31, 32, 33, 34, 35, 36, 37, 38, 40, 41, 42, 44, 45. sınıflarda, 2011 119131 numaralı “…” markasının 18/02/2013 tarihinde 36, 37. sınıflarda, … numaralı “…” markasının 11/09/2003 tarihinde 35. sınıfta, … numaralı “…” markasının 16/03/2003 tarihinde 35.sınıfta, … numaralı “…” markasının 08/06/2003 tarihinde 08,09,10,21,27. sınıflarda, … numaralı “…” markasının 24/01/2000 tarihinde 08,09,18,25,27. Sınıflarda, … numaralı “…” markasının 07,09,11,18,20,21,24,25,27. sınıflarda davacı adına tescil edildiği tespit edilmiştir. TPMK’nın 23/10/2008 tarihli yazısından, davacı tarafça yapılan 11/06/2008 tarihli başvuru üzerine, davacının … markasının 556 Sayılı KHK 7/1-(ı) bendi çerçevesinde herkes tarafından yaygın olarak bilinen tanınmış marka olduğu (T/01667) tespit edilmiştir. İlk derece mahkemesince bilişim uzmanı bilirkişi ile, marka vekili bilirkişiden alınan 24/08/2017 tarihli raporda; davalıya ait intrenet sitesinin 10/04/2015 tarihinde tescil edildiği, içeriğinde davalı şirketin faaliyetlerinin tanıtıldığı, her iki tarafa ait internet alan adlarında “…” ibaresinin yer alması nedeniyle karıştırılma ihtimalinin bulunduğu, davalının internet sitesinin arşiv kayıtlarının mevcut olmadığı, davalı firmanın ticaret unvanını tescil ettirdiği tarihte, davacı markasının tanınmış olmadığı gibi, davacı firma adına tescilli tek markanın da … sayılı “…” markası olduğu, davalının ticaret unvanının ise, gerek davacı … unvanından, gerekse davacının … sayılı markasından ayırt edilebilecek derecede farklı olduğu, davaya konu www…com.tr alan adında yer alan “…” ibaresinin, davacının tanınmış markasından ayırtedilebilirlik sağladığı, alan adlarının sadece anonim şirketler için kanunen zorunlu olmakla beraber, davalı gibi limited şirketler için de kanunen olmasa da, ticari teamülde yaygın uygulama bulduğu, davalı şirketin ticari unvanı “… Limited Şirketi” olduğuna göre alacağı her alan adının davacının “…” tanınmış markasını zaruri olarak içereceği, davalı firmanın iştigal alanı da inşaat sektörü olduğuna göre, mevcut alan adının kötü niyetli olduğunu söyleme imkanının da söz konusu olmadığı, aksi taktirde davalı firmanın alabileceği tek alan adının, tescilli ticari unvanının bütünüyle kullanılmasından oluşan www…com.tr alan adı olabileceği, davalının internet sitesinde ticaret unvanını tescilli olduğu şekilde “… LİMİTED ŞİRKETi” olarak kullandığı yönünde tespit ve görüşlere yer verilmiştir. İlk derece mahkemesine alınan 20/07/2018 tarihli bilirkişi heyet ek raporunda; ” davalı tarafa ait olduğu anlaşılan www…com.tr internet sitesinin arşiv görüntülerinin kayıtlı olmadığını, bu sebeple kök raporlarında vardıkları sonuç ve kanaatte herhangi bir değişiklik bulunmadığı” yönünde tespit ve görüşlere yer verilmiştir. Davalı vekilinin cevap dilekçesi ekinde; 19/07/2004 tarihli “Betonarme ve Statik Proje” örneği, 24/05/2010 tarihli Tapu nüshası, 03/10/2011 tarihli tapu nüshası, 11/01/2010 tarihli Atıksu Projesi, 2010, 2011 yıllarına ait atıksu projeleri, 01/07/2011 tarihli proje bedeli faturası, 11/01/2011 tarihli proje bedeli faturası ve bir kısım başka faturalar sunulduğu, sunulan proje örnekleri ile faturalarda, davalı şirketin ticaret unvanının yazıldığı, unvan yazılırken … ibaresinin büyük koyu renkli, altında ve üstünde çerçeveli olarak yazıldığı anlaşılmıştır.
GEREKÇE: Davacı vekili dava dilekçesinde, davalının ticaret unvanındaki … ibaresini vurgulayarak ön plana çıkararak, markasal kullandığını, müvekkilinin tanınmış markasına yaklaştırmaya çalıştığını ve internet sitesi alan adının da müvekkilinin tanınmış markaları ve internet sitesi alan adı ile iltibas teşkil ettiğini ileri sürerek, alan adının bedelli/bedelsiz olarak müvekkiline devredilmesini, bu talebin reddi halinde davalının eyleminin markaya tecavüz ve haksız rekabet oluşturduğunun tespiti ve önlenmesine, sonuçlarının ortadan kaldırılmasına, internet sitesine erişimin engellenmesine, Türkiye çapında “…” yazılı tabela, vergi levhası, broşür, katalog, el ilanları, kartvizit vs. her türlü tanıtım ve ticari evrakın toplatılarak imhasına karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, taraf vekillerince istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Dosya kapsamına sunulan mahkeme kararları ile tanınmış marka tescil kaydından, davacı … markasının, ev eşyaları satışına ilişkin mağazacılık hizmetlerinde tanınmış olduğu, davalının ise inşaat hizmetlerinde faaliyet gösterdiği anlaşılmaktadır. Davacı tarafça, davalının ticaret unvanının terkini talepli dava açılmadığı, davalının ticaret unvanının 19/01/1995 tarihinde tescil edildiği, davalının www…com.tr alan adının 10 Nisan 2015 tarihinde tescil edildiği anlaşılmıştır. Davalının internet sitesi alan adının davalının tescilli ticaret unvanının çekirdek unsuru olan “…” ibarelerinden oluştuğu ve davalının tescilli ticaret unvanını internet sitesi alan adında kullanmakta haklı yararının olduğu, davacı vekilinin davalının alan adı tescilinin iyi niyetli olmadığına yönelik istinaf sebebi ile site içeriğinde markasal kullanım tespit edilmediğinden alan adına erişimin engellenmesi talebinin yerinde olmadığı kanaatine varılmış, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir. Davacı vekilinin dava dilekçesi ekinde, iki adet fotokopi belge sunulmuşsa da, belgelerin davalı internet sitesinden hangi tarihte alındığı konusunda kanaat oluşturulamamış, noter tespiti yahut mahkemeden delil tespiti yaptırılmadığı anlaşılmıştır. Mahkemece alınan bilirkişi raporu ve ek raporunda, davalının internet sitesinde “…” ibaresinin markasal kullanılmadığı, ticaret unvanının tescilli olduğu şekliyle kullanıldığının ve arşiv görüntülerinin bulunmadığının tespit edildiği, kök rapor ekinde internet sitesinde kullanım şekline ilişkin görsellere yer verildiği görülmüştür. Davalı vekilinin cevap dilekçesi ekinde; 19/07/2004 tarihli “Betonarme ve Statik Proje” örneği, 24/05/2010 tarihli Tapu nüshası, 03/10/2011 tarihli tapu nüshası, 11/01/2010 tarihli Atıksu Projesi, 2010, 2011 yıllarına ait atıksu projeleri, 01/07/2011 tarihli proje bedeli faturası, 11/01/2011 tarihli proje bedeli faturası ve bir kısım başka faturalar sunulduğu, sunulan proje örnekleri ile faturalarda, davalı şirketin ticaret unvanının yazıldığı, unvan yazılırken … ibaresinin büyük koyu renkli, altında ve üstünde çerçeveli olarak yazıldığı anlaşılmıştır. Mahkemece davalı vekilinin sunduğu belgelerdeki “…” ibaresinin alt ve üstüne iki eğri çizgi koyularak ve büyük harflerle yazılmak suretiyle ön plana çıkartılarak kullanımın” markasal kullanım olduğu gerekçesiyle davacının markalarından kaynaklanan haklarının ihlal edildiğine karar verilmişse de, davalının sunduğu belgelerdeki kullanımı markasal kullanım olmayıp ticaret unvanı kullanımı şeklindedir. Kaldı ki, davalı tarafça davacı tarafın müvekkilinin kullanımına sessiz kalındığı da ileri sürülmüştür. Dava dilekçesi ekinde sunulan İstanbul Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2001/63 D.İş sayılı dosyasında alınan 18/05/2001 tarihli bilirkişi raporundan, taraflar arasında unvan kullanımı nedeniyle ihtilaf yaşandığı, davacı tarafın davalı şirketten haberdar olduğu, davalı vekilinin delil olarak sunduğu belgelerin tarihleri dikkate alındığında, 13/09/2017 dava tarihine kadar 5 yıldan fazla bir süre geçtiği, davacının davalının ticaret unvanını belirtilen şekilde kullanımına sessiz kaldığı, başkaca markasal kullanımın da ispatlanamadığı anlaşılmakla, mahkemece davanın tümüyle reddine karar verilmesi gerekirken davanın kısmen kabulüne karar verilmesi yerinde görülmediğinden davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, mahkeme kararının kaldırılmasına, davanın reddine karar verilmiştir.
H Ü K Ü M: Yukarıda açıklanan gerekçe ile: 1-Davacı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf isteminin 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Davalı vekilinin istinaf isteminin esastan KABULÜNE, 6100 sayılı HMK.’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince İSTANBUL 1.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ’nin 13/03/2018 tarihli 2015/22 E. – 2018/81 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA, 3- Davanın REDDİNE, 4- İlk derece yargılama giderleri; A) Alınması gereken 80,70 TL maktu karar ve ilam harcından peşin yatırılan 31,40 TL harcın mahsubu ile, bakiye 49,30 TL harcın davacıdan tahsili ile Hazine’ye irat kaydına, B) Davacı tarafça yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına, C) Kendisini vekille temsil ettiren davalı lehine karar tarihinde yürürlükte olan A.A.Ü.T.’ne göre 7.375,00 TL maktu vekalet ücreti taktirine, davacıdan tahsil edilerek davalıya ödenmesine, Ç) Davalı taraça yargılama gideri yapılmadığından karar verilmesine yer olmadığına, D) Taraflarca yatırılan gider avanslarından kullanılmayan miktarların karar kesinleştiğinde taraflara iadesine 5-İstinaf yargılama giderleri; A)Davacı vekilinin istinaf talebi yerinde görülmediğinden davacı yandan alınması gereken 80,70 TL maktu istinaf harcının peşin alınan 44,40 TL’nin mahsubu ile bakiye 36,30 TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına, B)Davalı vekilinin istinaf talebi kabul edildiğinden, istinaf peşin harcının talep halinde iadesine, C)İstinaf yargılaması sırasında davalı tarafından yapılan 121,30 TL istinaf yoluna başvurma harcı ile 32,00 TL tebligat ve posta gideri olmak üzere toplam 153,30 TL’nin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, Ç)İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına, D-Artan gider avanslarının karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilk derece mahkemesince taraflara iadesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda iş bu kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere 19/01/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.