Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2019/1312 E. 2021/2185 K. 23.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2019/1312 Esas
KARAR NO: 2021/2185
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 27/02/2019
NUMARASI: 2016/1188 E. – 2019/154 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 23/12/2021
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı … Ltd. Şti’nin eski ortağı olan … davacı şirketteki tüm hisselerini Kartal … Noterliğinin 29/04/2013 tarihli hisse devir sözleşmesi ile devrettiği ve temsil ve ilzama yetkili olmadığını, ortağı ve müdürü bulunduğu dava dışı diğer şirketi olan tasarım evi … Ltd. Şti adına … Bankası A.Ş Kadosan şubesince 24/04/2013 tarihinde basımı yapıldığı ve 28/06/2013 tarihinde teslimi yapılan davaya konu çeki tanzim ederek lehtar kısmına davacı şirketi yazmak ve adına ciro atarak bankaya ibrazını sağladığını sonra İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyası ile takip yapılan çekteki davacı şirket kaşesi ve imzası sahte olarak atıldığı bu suret ile davacının borçlu gösterildiğini, davacı şirket adına ciranta imzayı atan …’ın imza yetkisinin davacı şirketin hisselerini devrettiğini 29/04/2013 tarihinde sona ermiş olduğunu nedeniyle ciranta imzanın davacı şirkete ait olmaması nedeniyle davacı şirketin borçlu olmadığının tespitini ve davalı tarafın kötü niyetli olduğunu %20 den az olmamak şartı ile icra inkar tazminatına hükmedilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmektedir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı iddialarını kabul etmediklerini, müvekkilinin borcun konusunu oluşturan çekte iyi niyetli hamil olduğunu, senet metninden anlaşılan defiler dışında borç ilişkisinin temelini oluşturan başkaca unsurların varlığını araştırmakla yükümlü olmadığını ve müvekkiline karşı ileri sürülemeyeceğini, davanın açılmasına müvekkilinin sebebiyet vermediğini, ciro silsilesiyle devralmış olduğu çekte bir önceki cirantadan olan vekalet ücretine yönelik alacağı dosyaya sunduğu deliller ile sabit olduğunu, bu nedenle davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 27.02.2019 tarih ve 2016/1188 Esas – 2019/154 Karar sayılı kararıyla; “…davaya konu takibe dayanak 165.000,00 TL bedelli, 15.09.2013 tarihli çekte davacının lehdar ve ciranta olarak yer aldığı, şirket kaşesi üzerinde … şeklinde imza ve …’ın isminin bulunduğu, davalının ise dava dışı şirketten ciro yoluyla çeki teslim alarak hamil konumunda bulunduğu, çekin bilirkişi tarafından yapılan tespit doğrultusunda 28.06.2013 tarihinde bankadan teslim alınmış olması, … isimli şahsın ise 29.04.2013 tarihi itibariyle davacı şirketi temsil yetkisinin ticaret sicil bilgilerine göre sona ermiş olduğu görülmekle çekin 28.06.2013 tarihinden önce tanzim edilme imkanın bulunmuyor oluşu böylelikle çekte yer alan cironun davacı şirketi temsil etme yetkisi bulunmayan bir kişi tarafında yapılmış olması nedeniyle geçersiz ve yok hükmünde olması, bu cirodan dolayı da davacı şirketin çeke dayalı olarak borçlu olduğunun kabul edilememesi, imzanın davacı şirketi temsile yetkili kişilere ait olmamasının mutlak defilerden olup herkese karşı ileri sürülebilmesi nedenleriyle davanın kabulüne, davacının davalıya takip bakımından borçlu olmadığının tespitine, şartları oluşmayan davacı tazminat talebinin reddine” karar verilmiştir.
İSTİNAF İSTEMİ: Davalı vekili süresinde ibraz ettiği istinaf dilekçesinde; “Çekin avukat olan müvekkil davalıya vekalet ücreti alacağına karşılık olarak verildiğini, çekin ibraz süresi içinde bankaya sunulduğunda karşılıksız çıktığını, Mahkemenin davayı kabul gerekçesi olarak şirket kaşesi üzerine atılı imzanın şirketi temsile yetkili olmayan birisi tarafından atılmasının gösterildiğini, oysa son hamil olan davalının imzaların sıhhatini araştırmak gibi bir yükümlülüğünün olmadığını, Cirantalardan birisinin imzasının sahte olmasının ciro zincirini etkilemeyeceğini, ciro silsilesinde kopukluk olmadığı sürece hamilin hak sahibi olacağını.” beyanla ilk derece mahkemesi kararının kaldırılması istenmiştir.
DELİLLER: *Mali bilirkişi raporu. (İcra takibi konusu çekte kazıntı, silinti, düzeltme gibi tahrifata dair herhangi bir bulguya rastlanmadığını, davacı şirket lehine düzenlenen ve akabinde davacı şirket kaşesi üzeri atılı imza sırasıyla ciro yoluyla önce …’a, , … Ltd. Şti’ne ve son hamil davalıya devir edilerek çekin teslim edildiğini, ciro silsilesinde de yasa ve ilgili mevzuata uygunluk arz ettiğini, şirket kaşesi üzerindeki imzanın … tarafından atılı olup olmadığına ilişkin takdirin sayın mahkemenin olduğu, davalı … ile takip borçlularından … Ltd. Şti. arasında “Avukatlık Ücret Sözleşmesi” bulunduğu ve söz konusu çekin avukatlık ücret sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili amacıyla ciro yoluyla alındığı yönündeki savunmanın sunulan delillerle doğrulandığı, sonuç olarak davacı şirketin dava konusu çekten dolayı son hamil davalı …ya çek bedelinden ve işlenmiş faiz ve ferilerinden dolayı takip dosyasından borçlu olduğu, tarafların diğer taleplerinin sayın mahkemenin takdirinde olduğu sonuç ve kanaatini içerir.)
GEREKÇE: Dava, İİK’nun 72.maddesi uyarınca icra takibinden sonra açılan menfi tespit davasıdır. Davacı, takibe konu çekin lehtarı göründüğünü, ancak çekteki lehtar imzasının şirket yetkilisi tarafından imzalanmadığını beyanla menfi tespit isteminde bulunmuş; davalı ise iddiaları kabul etmeyerek davanın reddi gerektiğini savunmuştur. İlk derece mahkemesi tarafından, davaya konu çekin de içinde olduğu çek defterinin muhatap bankadan 28.06.2013 tarihinde teslim alınmış olması nedeniyle çekin bu tarihten önce keşide edilmesinin mümkün olmadığı, davacı şirket adına çeki imzalayan …’ın ise 29.04.2013 tarihi itibariyle davacı şirketi temsil yetkisinin ticaret sicil bilgilerine göre sona ermiş olduğu görülmekle, çekteki davacı şirket adına atılı imzanın şirketi temsile yetkili olmayan kişi tarafından imzalanmış olması nedeniyle davacının sorumlu tutulamayacağı gerekçesiyle menfi tespit talebinin kabulüne karar verilmiştir. Hüküm davalı vekili tarafından istinaf edilmiştir. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Davaya konu 15.09.2013 keşide tarihli ve 165.000,00 TL bedelli çekin de dahil olduğu çek koçanınındava dışı keşideci …Ltd.Şti. tarafından muhatap banka … Bankası A.Ş. Kadosan Şubesi’nden 28.06.2013 tarihinde teslim alındığı dosyada mevcut banka yazıları ve teslim tutanaklarıyla sabittir. Davacı şirketin çekin lehtarı olarak gösterildiği ve lehtar şirket kaşesi üzerine … imzasının atılı olduğu, bu şahsın davacı şirketin 29.04.2013 tarihine kadar yetkilisi olup bu tarihte temsil yetkisinin sona erdiğinin dosyada mevcut ticaret sicil kayıtları ile anlaşıldığı, buna göre çekin bankadan teslim alındığı 28.06.2013 tarihi veya sonrasında düzenlendiği gözönüne alındığında davacı şirket imzasının o tarih itibariyle şirketi temsile yetkili olmayan kişi tarafından atıldığı görülmüştür. 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 677. maddesi hükmüne göre, ticari senetteki geçersiz imza sadece kendisi yönünden hükümsüzlük sonucu doğurur. Senetteki her imza diğerlerinden bağımsız olarak sadece imza sahibini bağlar. İmzaların bağımsızlığı ilkesi, poliçeye atılı her geçerli imzanın (keşidecinin, cirantanın, avalistin, kabul eden muhatabın imzası gibi) sahibini bağladığını, geçersiz imzaların sahiplerinin sorumlu tutulmamasına rağmen poliçenin geçerliliğini ortadan kaldırmadığını ifade eder. Geçerli imzaların sahipleri, başkasının imzasının geçersiz olduğunu ileri sürerek kambiyo sorumluluğundan kurtulamazlar. Geçersiz bir imza sahibini bağlamaz ise de, ciro zincirini de koparmaz. Bu ilke uyarınca davalının imzaları geçerli olan keşideci ve diğer cirantalara tahsil için başvuru hakkı var ise de; davacı lehtar imzasının açıklandığı şekilde davacı şirketin yetkilisine ait olmaması nedeniyle, ilk derece mahkemesi kararının isabetli olduğu anlaşıldığından, davalının istinaf isteminin reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalı vekilinin istinaf talebinin HMK’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Alınması gereken 11.271,15 TL harçtan, peşin alınan 2.817,80 TL harcın mahsubu ile bakiye 8.453,35 TL harcın davalıdan alınarak hazineye irat kaydına, 3-Davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nun 361.maddesi uyarınca tebliğden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay ilgili hukuk dairesinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.23/12/2021