Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2019/1247 E. 2021/1784 K. 20.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2019/1247 Esas
KARAR NO: 2021/1784 Karar
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 1.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 04/04/2017
NUMARASI: 2011/234 E. – 2017/101 K.
DAVANIN KONUSU: Fikir Ve Sanat Eseri (Maddi Tazminat İstemli)
KARAR TARİHİ: 20/10/2021
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde; davacı ile davalı arasında Türkçe- İngilizce & İngilizce- Türkçe elektronik sözlük için kapsamlı geniş bir çalışma içine girdiklerini, davacı ile ticari ilişkisi olan davalı ile sözlük konusunda bir anlaşma yaptıklarını ve telif hakları davacıya ait olmak üzere bir veri tabanı hazırladıklarını, bunun ücretinin de davacı tarafından ödenerek veri tabanının mali haklarının … şirketine ait olduğunu, sözlüğün düzenlemeler neticesinde … adı ile hazırlanarak üretildiğini, pazarlamasının davalı tarafça yapılması hususunda görüşmeler yapıldığını, ancak fiyat konusunda anlaşma sağlanamadığını, Türkiye’de … firması aracılığıyla satılmaya başlandığını, ancak bu duruma katlanamayan davalının veri tabanı elinde olduğu için bir örneğini Kültür Bakanlığına tescil ettirdiğini, bu belgeyle toplamda 3 kez arama kararı alınması suretiyle şirket yetkilileri ve bayiler hakkında ceza davası açtırdığını, ayrıca tüm satış noktalarına vekilleri aracılığıyla ihtar gönderilerek ürünlerin satılması halinde şikayette bulunacaklarını bildirdiklerini, bu suretle elektronik sözlük satışı yapan davalının 10 yıl süre ile rekabet ortamı olmadan satış yaptığını, haksız toplatma nedeniyle 1.FSHH Mahkemesinde 2006/429 Esas sayılı dosyasıyla mali hakların davacı şirkette olduğunun tespitinin yapıldığını, hukuk mahkemesi kararı kesinleşene kadar davacının üretim yapamadığı gibi Türkiye pazarına da giremediğini, 10 yıl süre ile kardan mahrum kaldığını, bu nedenle hukuka aykırı eylem nedeniyle 18 Şubat 2000 tarihinden Yargıtay onama tarihi olan 28/04/2011 tarihine kadar 11 yıl boyunca davacının … adlı sözlüğün satışını engelleyen davalının yoksun kalınan kar kapsamında şimdilik hakları saklı tutularak 950.000 TL tazminata mahkum edilmesi, yoksun kalınan karın her yıl için ayrı ayrı hesaplanarak her yıl için ayrı ayrı her yılın başından başlayacak şekilde avans faizi hesaplanması ve tazminat ile birlikte tahsili, 50.000 TL manevi tazminatın yine avans faizi ile birlikte 18 Şubat 2000 tarihinden itibaren davacıya verilmesi istemli dava açtıkları anlaşılmıştır.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde; iş bölümü ve görev itirazında bulunduklarını,ayrıca husumet itirazında bulunduklarını, toplatma nedeniyle bir mağdur varsa bunun davacı değil … Şti. Olması gerektiğini, aktif husumet nedeniyle davanın reddi gerektiğini, zaman aşımı itirazında bulunduklarını, dava tarihinden itibaren 1 yıldan önceki eylemlerin zaman aşımına uğramış olması nedeniyle (12/11/2010 tarihinden önceki), davacı taleplerinin dava tarihinden 1 yıl öncesi olan 12/11/2010 tarihi ile sınırlandırılması gerektiğini, davacının zarara uğrayıp uğramadıkları hususunun ispat edilmesi gerektiğini, öncelikli olarak zaman aşımı nedeniyle davanın reddi gerektiğini, 11 yıl geçtikten sonra zarar talep etmenin MK.2 hükümleri ile bağdaşmadığını, davalının veri tabanıyla ilgili telif haklarını satın aldığı 07/08/2000 tarihinden sonra davacının ticari faaliyetine engel olacak bir davranışta bulunmadığını, davacının fono yayıncılıktan aldığı sözlük veri bankasıyla Türkiye’de faaliyet gösterdiğini, davacının iddiasının Türkiye’de faaliyet gösteremediği ihtimaline ilişkin olarak açıldığını, 23/02/2001 tarihli … Gazetesi incelendiğinde … elektronik sözlüğün … Cad. No…. Sirkeci/İstanbul adresinde bulunan … Ltd.Şti. Tarafından ithal edilip satıldığının açık olduğunu, ayrıca davacının … ve … ve … markaları altında iki ayrı ürünle ilgili olarak Türkiye piyasasında faaliyette bulunduğunu, söz konusu ürünlerle ilgili olarak bakanlıkça verilen garanti belgelerinden de 2003 yılında verilmiş olması gözetilerek herhangi bir ticari engellemeyle karşılaşmadıklarını, tüm iddiaların gerçek dışı olduğunu, davanın kötü niyetle açıldığını, tazminatın fahiş olduğunu, 1.FSHH Mahkemesinin 2006/429 Esas 2008/275 Karar sayılı ilamıyla da davalı şirket ile … arasında imzalanan sözleşmenin iptali talebinin de reddedildiği göz önüne alınarak davalının bedel ödeyerek hak sahibi olduğu mali hakların korunması için yasal yollara başvurmasının zaten davalının yasal hakları olduğunu, davanın haksız olması nedeniyle reddi gerektiğini beyan ettikleri anlaşılmıştır.
MAHKEME KARARI: İstanbul 1.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 04.04.2017 tarihli 2011/234 E. – 2017/101 K. sayılı kararıyla; “1.FSHM’nin 2012/195 esas-2004/752 karar sayılı dosyasında….mahkeme kararının kesinleştiği tarih dikkate alındığında; davacı açısından hak sahibi olduğunun hukuk mahkemesince tespit edilerek , mahkeme ilamının kesinleşmesi ile birlikte, söz konusu arama ve toplatma eylemlerinin haksız olduğu hususunun netleştiği, bu tarihten itibaren, zaman aşımı süresini başlatmak gerektiği, her ne kadar,arama kararının icra edildiği tarihte davacı eyleme vakıf oldu ise de o sırada davalı halen hak sahibi olduğu inancı ile hareket ederek arama taleplerinde bulunduğundan, davacıdan bu davayı açmasının objektif olarak beklenemeyeceği, bu bakımdan, 11.11.2011 tarihinde açılmış olan davanın, eylem tarihi itibariyle süresi içinde olduğunun kabul edildiği ve davalının ileri sürdüğü zamanaşımı itirazının yerinde olmadığı…, Davalının haksız arama ve el koyma talepleri neticesinde davacının müşterileri nezdinde hak sahibi olmadığı ürünleri pazarladığı gibi bir algının piyasada oluşmasına sebebiyet verilmesi suretiyle ürünün piyasaya sürümünün mümkün olmadığı, bu nedenle davacının gerek maddi gerekse manevi itibarinin zedelendiğinin kabulünün gerekeceği, Davalı tarafından alınan arama kararları sonucunda davacının zarara uğradığı, Söz konusu zararların haksız fiil oluşturması nedeniyle davalı tarafından tazmin edilmesi gerektiği, Davacının … ibareli sözlüğün satışının toplatılmak suretiyle engellenmesi nedeniyle EL KONULAN 88 ADET ÜRÜN için 6.204- TL müspet bir zararının bulunduğunun bilirkişi raporu ile tespit edildiği , ürünün o tarihdeki satış fiatı üzerinden bilirkişilerin hazırladığı rapordaki miktarın denetime uygun bulunduğu, davacının ayrıca satış yapamadığı yıllar gözetilerek yoksun kaldığı karında hüküm altına alınmasını talep ettiği, dosyadaki delillere göre Davacı …’nin, söz konusu veri bankasını 07.08.2000 tarihli sözleşme ile … Yayıncılıktan satın aldığı, davaya konu ürünün alt yapısı için bir emek ,çaba sarf ettiği, bunun için mali bir bedel ödediği, bazen ticaret hayatında tüketicinin bir ürünü basit , kolay ve anlaşılır şekilde kabul etmiş ise ürünün bir üst versiyonunun piyasaya sürülmesi halinde dahi tüketicinin eski ürünü satın almak isteyebileceğini, tıpkı çoğu yaşlı insanların teknolojik gelişmelere ayak uyduramaması nedeniyle bildiği, duyduğu , piyasada reklamı yapılan daha önceki tarihli bir telefon, tablet yada bulaşık makinası vb ürünleri satın almak istemesinde olduğu gibi…. Dolayısıyla aramanın yapıldığı tarihler bilindiği gibi henüz akıllı telefonların yaygın olarak piyasada kullanıldığı bir dönem olmayıp, elektronik sözlüklerin piyasada tutulduğu bir dönem olduğu, bu açıdan davacının taleplerinin ayrıca genel ispat kuralları yanında borçlar hukuku hükümlerine göre de incelenmesinin gerekli olduğu, toplanan delillere göre davacının … ibareli ürünü ile piyasada tutulmaya, belliki bir satış grafiği yakalamaya çalıştığı sırada haksız arama kararlarına maruz kaldığını, davalının bunun dışında başka bir çok çeşitli ürünler satmasının da sonucu etkili olmadığını, zira somut dava dosyasında yargılama konusu olan ürünün … modeli olup, davacının bu ürününün diğer ürünlerden bağımsız olarak zararının tespit edilmesi gerektiği, mahkemece bilirkişilere 5 ve 10 yıllık seçenekli zarar hesabı yaptırıldığı, Davalı tarafın haksız arama kararları sonrasında davacının zararına neden olduğundan, davalı tarafın eylemi ile davacı zararı arasında illiyet bağının bulunduğu, davalı tarafın hak arama özgürlüğünü aşan tarzda ve bu hakkını kötüye kullanacak şekilde farklı tarihlerde de aynı haksız eylemi tekrar ettiği, dolayısıyla eylemlerin haksız fiile neden olduğu,hak ve nesafet kuralları, eylemin oluş şekli dikkate alındığında , bu açıdan BK ‘nun genel hükümlerine göre mahkemece 4.294.91 TL davacının yoksun kaldığı kar mahrumiyeti olarak kabul edildiği,…. davalı tarafın eylemleri nedeniyle davacı şirketin sektör içindeki ticari değerlerinin zarara uğradığı, davalının haksız eylemi nedeniyle manevi zarar oluştuğundan davacı lehine manevi tazminata hükmedilmesinin gerektiği, Türk Borçlar hukukunda objektif görüş kabul edildiğinden şahsiyet haklarından yararlandıkları ölçüde tüzel kişilerinde TBK’nun 58. ( BK’nun 49.) maddeleri koşulları gerçekleştiği ölçüde manevi tazminat isteyebilecekleri, manevi tazminat miktarının somut olaya göre olayda acı ve üzüntü yaşayan kişilerde huzur ve rahatlama duygusu oluşturabilecek bir miktarın mahkeme tarafından belirlenebileceği, manevi tazminata hükmedilirken zenginleşmeme ve telafi edicilik unsurlarının da gözetilmesi gerektiği, buna göre davacı şirket lehine 10.000 TL manevi tazminata hükmedilmesinin hakkaniyete uygunluk teşkil edeceği” gerekçesiyle; “I-Davacının … ibareli sözlüğün satışının toplatılmak suretiyle engellenmesi nedeniyle EL KONULAN ürün adeti ve niteliği dikkate alınarak 6.204- TL nin 18.02.2000 tarihinden itibaren hesaplanacak avans faizi ile davalıdan tahsiline, II- Davacının … ibareli sözlüğün satışının toplatılmak suretiyle satış yapamadığı yıllar dikkate alınarak YOKSUN KALDIĞI kar mahrumiyeti nedeniyle 4.264.91-TL nin 18.02.2000 tarihinden itibaren hesaplanacak avans faizi ile davalıdan tahsiline, fazlaya ilişkin istemlerin reddine, III- Davacının Manevi tazminat isteminin kısmen kabulü ile 10.000-TL manevi tazminatın 18.02.2000 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile davalıdan tahsiline, fazlaya ilişkin istemin reddine” karar verilmiştir.
İSTİNAF BAŞVURULARI: Davacı vekilinin süresinde ibraz ettiği istinaf dilekçesinde; davalının gerçek dışı sonradan iptal edilen kayıt tescil belgesi alarak müvekkilin Türkiye’deki ürünlerini satış noktalarından toplatması, bayilere ceza davası açılması nedeniyle, haksız fiil ve haksız rekabet ile, müvekkilin Türkiye pazarına girmesini önlemesi ve uzun süren yargılamalar neticesinde ürünün Türkiye de artık hiç satılamaması pazara girememesi ve bundan doğan zararlarının yoksun kalınan karın istenmesi için dava açtıklarını, müvekkilinin yaptığı yatırımların boşa gittiğini, yaptığı tüm giderleri ve Türkiye’ye göndermek için hazırladığı materyallerin elinde kaldığını, büyük bir zarara uğradığını, kardan yoksun kaldığını, mahkemenin bütün zarar 88 adet ürünmüş gibi karar verdiğini, bilirkişinin yeni teknolojiye geçildiği ve bu nedenle satışların olmayacağı kanaatinin de yanlış olduğunu, bu ürünün azalarak da olsa 10 yılın üzerinde bir satış imkanı olduğunun dikkate alınarak bir hesaplama yapılması gerektiğini beyanla; mahkeme kararının bozulmasını talep etmiştir. Davalı vekilinin süresinde ibraz ettiği istinaf dilekçesinde; 6100 sayılı HMK’ya göre malvarlığı ve şahıs varlığı haklarına dair davalarda dava konusunun miktarı veya değeri önem arz etmeksizin genel görevli mahkemenin asliye hukuk mahkemeleri olduğunu, davanın tarafların ticari faaliyetlerinin iyiniyet kurallarına aykırı şekilde pazara giriş engeli yaratıp yaratmadığının (haksız eylem sebebiyle) tespiti ile maddi-manevi zararın giderilmesine ilişkin olduğu, FSEK kapsamında herhangi bir hak ihlaline ilişkin olmadığı, davanın Asliye Ticaret Mahkemesinde görülmesi gerektiğini. – Davacının 23.05.2000 tarihinde gerçekleşen ürünlerin toplatılması nedeniyle üretim yapılmadığı, Türkiye pazarına girilemediğinden bahisle 10 yıldan fazla süre elde edeceği kardan mahrum kaldığını ileri sürdüğünü, dava tarihi itibari ile maddi tazminat ve yoksun kalınan kar taleplerinin zamanaşımına uğradığını, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 49. vd. maddelerinde haksız eylemden doğan borç ilişkileri için m.72’de iki yıllık görece (nisbi) ve on yıllık kesin (mutlak) zamanaşımı süreleri yer aldığını, TTK m.62’de yer aldığı üzere haksız rekabet davalarının, davaya hakkı olan tarafın bu hakların doğumunu öğrendiği andan itibaren bir yıl ve her halde bunların doğumundan itibaren üç yıl geçmekle zamanaşımına uğrayacağını, zamanaşımının başlaması için zararın öğrenilmesinin yeterli olup ayrıca miktarının öğrenilmiş olmasının aranmayacağını, talep hakkının “haksız” olduğu iddia edilen toplama ve arama kararlarının gerçekleştiği tarihten itibaren sona ermesi sebebiyle zamanaşımı sebebiyle usulden davanın reddine karar verilmesi gerekirken, mahkemenin İstanbul 1. FSHHM 2012/195 E. 2004/752 K. Sayılı dosyası kapsamında mahkeme ilamının kesinleşme tarihinden itibaren zamanaşımı süresinin başlayacağını kabul etmesinin hukuka aykırı olduğunu. -Husumet itirazlarının mahkemece değerlendirilmediğini, talepler ve toplatma kararları incelendiğinde, verilen Mahkeme kararlarının muhatabının davacı … Adlı firma ve firma yetkilileri olmadığını muhatabın … Ltd.Şti. olduğunun açıkça görüldüğünü haksız eylem niteliğinde hiçbir surette davacının Türkiye’ye mal ithal etmesini engelleyecek şekilde gümrük nezdinde bir toplatma işlemi uygulanmadığını. -Müvekkili aleyhine hükmedilen maddi ve manevi tazminat şartlarının oluşmadığını, davacı şirketin veri tabanını mali hak sahibi … Yayıncılık’tan ürün toplatmaya ilişkin mahkeme kararından sonra 07.08.2000 tarihli sözleşme ile devraldığını,07.08.2000 tarihinden sonra da davacı şirket ile dava dışı … Ltd.Şti.’ye yönelik herhangi bir ürün toplatma başvurusu olmadığını, ürünlerin toplatılmasına ilişkin savcılığa başvurunun yasal hakkın kullanılması mahiyetinde olduğunu, başvuru neticesinde arama kararı verilmesinin bir mahkeme kararı olduğunu, toplatma karar tarihinde davacının hak sahibi olmadığını. -Kabul anlamına gelmemek üzere, davacının maddi ve manevi zararının bulunmadığını, Bilirkişi heyeti raporlarında açıkça Gümrük Bakanlığı İstanbul Gümrük ve Ticaret Bölge Müdürlüğü Ambarlı Gümrük Müdürlüğü’nün göndermiş olduğu belgelerin incelenerek, davacının “Türkçe-İngilizce” veri tabanına ilişkin elektronik sözlüğü Türkiye’ye ihraç ettiğini, dolayısıyla müvekkili tarafından, davacının ticaretini engelleyici herhangi bir hareketin olmadığını, davacının çeşitli distribütörler aracılığı ile … Yayıncılıktan satın almış olduğu “Türkçe-İngilizce” sözlük veri bankasını dilediği elektronik araçlar ile ticarete konu yaptığının açık bir şekilde tespit edildiğini, … isimli ürünün davacı tarafından ithal edildiğini ve müvekkilinin söz konusu ürünün ithaline engel olabilecek herhangi bir hareketi olmadığını, 23.02.2001 ve 26.03.2001 tarihli … Gazeteleri ve Gümrük Belgeleri incelendiğinde de davacının “…” isimli ürünü ithal ettiğinin görüldüğünü, … Gazetesi’nden gelen cevabi yazıda “… İngilizce Sözlük”e ilişkin ilanın “… Limited Şirketi” firması tarafından verildiğinin belirtildiğini, davacının … isimli cihazın ithalatçısı olduğu, Türkiye’ye satışının gerçekleştirildiği dosyada yer alan T.C. Gümrük Müdürlüğü’nün ve Halkalı Gümrük Müdürlüğü’nün kayıtları ile sabit olduğunu, bu ürünün muadillerini ithal ettiğini, hızla değişen teknoloji dünyasında zaten aynı ürünün 12 yıl boyunca ithal edilmesinin güncel taleplere cevap verme bakımından mümkün olmadığı, toplatma kararı verilen ürünlerin … firmasına iade edildiğini, davacının hiçbir zararının bulunmadığını. -Müvekkil’in mali hak sahibi olduğu tarihlerde (davacının mali hakları devir aldığı 07.08.2000 tarihinden önce ) “ürünlerin toplatılmasına ilişkin Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvurulması” “başvuru neticesinde arama ve toplama kararı verilmesi” ve “toplama işleminin uygulanması” kusur olarak değerlendirilemeyeceğini, zarar meydana gelmişse bile muhatabının Adalet Bakanlığı olduğunu. -Davacının dava tarihi itibari ile herhangi bir hukuki başvuru hakkını kullanmadan 11 yıl geçtikten sonra uğramış olduğunu iddia ettiği 11 yıllık maddi ve manevi zararı tazmin talebinin MK 2. dürüstlük kuralı ile bağdaşmasının mümkün bulunmadığını. – Mahkeme tarafından müspet zararın tespiti noktasında iadesi gerçekleşmiş ürünler için de zarar tespiti yapılarak bu zarara karşı faiz hesabına gidilmesinin haksız ve mesnetsiz olduğunu, mahkeme tarafından hükmedilen tazminat miktarlarının fahiş olduğunu, faiz hesabı yapılabilmesi için müvekkilinin temerrüde düşürülmesi gerektiğini ancak düşürülmediğini. -BK 44. Madde gereğince, birlikte kusur halinde mahkemece tazminattan indirim yapılabileceğini. -Manevi tazminatın zenginleşme aracı olamayacağını, beyanla; mahkeme kararının bozulmasını talep etmiştir.
DELİLLER: Mahkemece firmalara yazılan yazı cevaplarından; … Elektronik firmasının 03/03/2016 tarihli beyan yazısında … Kargo Gümrük Müdürlüğünden 06/03/2003 tarih ve … sayılı serbest dolaşıma giriş beyannamesiyle Arap Emirliklerinde yerleşik … firmasından ithal ettiği tercüme ve sözlük fonksiyonlu ürünlerin … marka … modeli olduğu ve taraflarınca fiili ithalatının gerçekleştiğini bildirdikleri, Gümrük ve Ticaret Bakanlığının 17/03/2016 tarihli yazı cevabında; davaya konu ithalat beyanname ve eklerinin arşiv süresi dolduğundan imhası gerçekleştiğinin bildirildiği, beyannamelerin dökümünün sistemden alınarak gönderildiği anlaşılmıştır. Davacı şirket ile dava dışı … Ltd. Şti. Arasında … markalı tercüme cihazlarının, Türkiye’de (bölge) satış ve pazarlanması için münhasır Distribütörlük Sözleşmesi imzalandığı, ( sözleşme tercümesinde tarih bulunmadığı ) anlaşılmıştır. İstanbul 12. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 07/09/2000 tarihli, 2000/444 Esas-2006/788 Karar sayılı dosyasının incelenmesinde; katılan … Ltd. Şti.’nin şikayeti üzerine, sanıklardan … ve … hakkında, şikayetçi şirketin eser sahibi olduğunu ileri sürdüğü…isimli Databanktan 88 adet ithal edildiği iddiasıyla, 5846 Sayılı Yasa’nın 72/6-son, 79. Madde gereğince cezalandırılmaları talebiyle dava açıldığı, sanık …’ın işyerinde 8.2.2000 tarihinde yapılan aramada 88 adet … ibareli cihaza el konulduğu , adli emanetin 2000/378 sırasına kayıtlandığı, ürünlerin 29.2.2000 tarihinde adli emanete alındığı, suç tarihinin 20.2.2000 olarak belirlendiği, sanıkların beraatlerine karar verildiği, dosyanın temyizi üzerine 7.CD nin 07/2546 esas-2009/2390 karar ve 4.11.2009 tarihli ilamı ile sanıklar hakkında verilen beraat kararının gerçekleşen zamanaşımı nedeniyle 765 sayılı TCK nun 102-4 ve 104/2 maddelerine göre ortadan kaldırılmasına karar verildiği anlaşılmıştır. Dosyaya sunulan evraklardan … Şirketinin şikayeti üzerine … Şirketinin adresinde 18/02/2000 ve 23/05/2000 tarihlerinde arama işlemi yapıldığı, ilkinde 88 adet, ikincisinde toplam altı adet databank bulunduğu görülmüştür. Ceza Dosyasında bulunan Kültür Bakanlığı Telif Hakları ve Sinema Genel Müdürlüğü’nün 08 Ağustos 2000 tarihli yazısından, … Ltd. Şti. Adına düzenlenmiş olan 01.10.1999 tarihli ve 99/133 sayılı Eser İşletme Belgesinin, “İlim ve edebiyat eserleri” kapsamında yer aldığından ve ilim ve edebiyat eserleri tescile tabi olmadığından, 3257 Sayılı Sinema Video ve Müzik Eserleri Kanunu’nun 5. Maddesi uyarınca da kayıt ve tescil edilemeyeceğinden, iptal edildiği anlaşılmıştır. İstanbul 4. FSHHM’nin 29/06/2011 tarihli 2006/4 Esas-2011/122 Karar sayılı kararıyla; davacı … Ltd. Şti. tarafından, davalılar …, … Ltd. Şti. ve … aleyhine, davacının elektronik sözlükler üzerinde eser sahibi olduğu ve davalıların işyerinde 88 adet databank ele geçirildiği, toplam ithal edilen databankın 300 adet olduğundan bahisle FSEK 68. Madde gereğince üç kat tazminat talepli dava açtığı, mahkemece … isimli elektronik sözlük üzerinde dava dışı … Şirketinin mali hak sahibi olduğu, davalılardan … Şirketinin bu şirketin distribütörü olduğu ve hukuka uygun bir şekilde bu elektronik sözlükleri pazarladığı, davacı şirketin talep ve dava hakkının bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verdiği, kararın Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 21/06/2013 tarihli 2011/11896 Esas-2013/13058 Karar sayılı kararıyla onanarak kesinleştiği görülmüştür. İstanbul 1.FSHM’nin 2006/429 Esas-2008/275 Karar sayılı dosyasında; davacılar … Ltd. Şti. ve … Ltd. Şti. Tarafından, davalılar … Ltd. Şti. Ve … aleyhine; … Markalı elektronik sözlük ve databanklarda kullanılan eserlerin tüm mali haklarının … şirketine ait olduğundan bahisle, davalılar arasında sahte olarak düzenlenen sözleşmenin iptali talebiyle dava açıldığı, dava tarihinin 12/03/2002 tarihli olduğu, mahkemenin 31/10/2008 tarihli kararıyla, … Şirketi tarafından açılan davanın husumetten reddine, diğer davacı tarafından açılan davanın kısmen kabulüne, … Markalı elektronik sözlük ve veriler üzerindeki mali hakların davacı … şirketine ait olduğunun tespitine, sair taleplerin reddine karar verilmiştir. Kararın davalılar tarafından temyizi üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 04/10/2010 tarihli 2009/3312 Esas-2010/9618 Karar sayılı kararıyla onandığı, davalılar vekilinin karar düzeltme talebi Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 28/04/2011 tarihli kararıyla reddedilerek kesinleştiği görülmüştür. İlk derece mahkemesince Doç.Dr. …, … ve …’den oluşan heyetten alınan 12/09/2013 havale tarihli bilirkişi raporunda; davacı tarafın toplatma kararından sonra ithalata devam ettiği ve davacı tarafın zararının sadece toplatılan ürünlerden kaynaklandığı kanaati oluştuğunu, toplatılan ürünlerin bugünkü satış fiyat ve adedi üzerinden yapılan hesaplamada davacının 30.176,47 TL’si faiz olmak üzere 6.204 TL ana para olarak tazminat hesapladıklarını bildirdikleri anlaşılmış, rapora karşı davacı vekilinin itiraz ettiği, raporun sadece el konulan ürünler üzerinden yapıldığını, oysa taleplerinin 12 yıl boyunca üretim yapılamama ve mahrum kalınan kara yönelik olduğunu, toplatmadan sonra ithal yapıldığı belirtilse de ithal edilen ürünlerin … değil başka elektronik sözlük olduğunu beyan ettiği anlaşılmıştır. İlk derece mahkemesince alınan 10/01/2014 havale tarihli I.Ek bilirkişi raporunda; bilirkişilerin , aynı kanaati tekrarladıkları, ayrıca raporda dava konusu ürünün aynısı ithal edilmese bile muadili olan ürünleri ithal ettiklerini, ayrıca hızla değişen elektronik teknoloji dünyasında bir ürünün 12 yıl gibi sürede güncel kalmasının ihtiyaç ve talepler dikkate alındığında söz konusu olamayacağını, davacı firmanın ürünü ithal edememesinden dolayı kar kaybı olup olmadığını tespit edebilmek için üretici firmanın kapasite raporları, maliyet raporları, aynı ürünlerin ithal edildiği ülkelerde birbirini ikame oranları, ithal edilen ürünler ile engellenen ürünlerin pazardaki yerleri, müşterilerin ürünler arasındaki farkı, algı kapasiteleri gibi birçok verinin incelenmesi gerektiğini, bu ölçekte bir firmanın 12 yıllık raporlarının incelenmesinin imkansız olduğunu, davacının muadil ürün ithal ederek satışa devam ettiğini, davacı firma açısından herhangi bir kar kaybının söz konusu olmayacağını, ilk rapordaki belirlemelerin dikkate alınmasını, sadece bozularak ürünlerin teslim edilmemiş olması halinde 30.176,47 TL faiz ve 6.204 TL anaparanın tazminat ödenmesinin söz konusu olacağını bildirdikleri anlaşılmıştır. İlk derece mahkemesince alınan 24/11/2015 havale tarihli bilirkişi II.Ek raporunda; aynı kanaatte beyanda bulunduklarını beyan etmişlerdir. Davacı vekili 26/01/2016 havale tarihli dilekçesi ekinde Dr. … imzalı 12 sayfadan ibaret mütalaa sunmuştur. İlk derece mahkemesince …, … ve …’ten oluşturulan bilirkişi heyetinden alınan 07/05/2016 tarihli kök raporda; toplam 88 adet ürün için 7.258,68 TL anapara ve ilk toplatma kararı 18/02/2000 tarihinden itibaren 5 yıllık faizinin18.872,57 TL, 10 yıllık faizinin 29.834,68 TL olduğu, davacı firmanın 2003-2008 yılları arasında …- …- …-… gibi ürünleri … Ltd. Şti üzerinden Türkiye’ye ihraç ettiğinin Gümrük belgelerinden anlaşıldığını, satışı yapılmış bu ürünlerde Türkçe-İngilizce sözlük veri tabanı olarak telif hakkı alınmış olan veri tabanını kullanmasının önünde engel bulunmadığı, ayrıca davacı tarafça 1998-2001 satış tutarlarını gösteren tablonun delil olarak sunulduğu, 23/02/2000 tarihinde Türkiye’ye … Ltd. Şti. Firması üzerinden … ürününden 200 adet getirildiği, 20/10/2000 tarihinde … firmasına … modelinden 200 adet ve … modelinden 100 adet, 06/11/2000 tarihinde yine … firmasına … modelinden 2379 adet ürün sattığının anlaşıldığı, … firmasının … firması olduğu, … firmasının Türkçe İngilizce sözlükten farklı markalar arasında satış yaptığının dosyadaki verilerle açıkça belli olduğu, Atatürk Hava Limanı Kargo Müdürlüğü’nün 15/02/2001 tarih ve … sayılı gümrük beyannamesinde de … Firmasının … firmasından … adlı üründen 647 ithalat yaptığının anlaşıldığı, … gazetesindeki ilanın … Firmasına ait olduğu, kardan yoksun kalınmadığı düşüncesinde olduklarının beyan edildiği, elektronik sözlüklerin marka ve modellerinin değişmesi, ayrıca akıllı cep telefonlarının çoğalması ve kişisel bilgisayarların artmasının … adlı ürünün adet ve fiyatlarının düşmesine neden olduğu, 2000 yılı için 10.000 adet üzerinden ve devam eden yıllarda azalarak satış ve fiyat düşüklüğü yansıtılarak yapılan hesaplamada 5 yıllık 2.223.875,18 TL ve 10 yıllık hesaplamada 4.264.910,84 TL hesaplandığı beyan edilmiştir. Davacının davalı şirkete ( İstanbul 1. FSHHM’nin dosyası içerisinde bulunan) Ankara … Noterliği’nin 25 Eylül 2000 tarihli … sayılı ihtarnameyi keşide ederek davalının hakları davacıya ait olan ürünleri Kültür Bakanlığında Eser Tescil Belgesi ile tescil ettirmesi, marka tescili yapılması, ürünlerin 5846 Sayılı Yasaya aykırı olarak umuma arzı, müvekkilinin distribütörü … Ltd. Ve şirket yetkilileri hakkında şikayetler, arama el koyma kararları alınarak ve ticaretlerini engelleyerek zarar verdiğini, ürünlerin CD’lere aktarılarak bilgisayarlarda kullanılarak umuma arzının, … ile yapılan sözleşmenin hukuka aykırı ve suç teşkil ettiğini bildirerek eylemlere son verilmesinin ihtar edildiği anlaşılmıştır. Davacı taraf ile davalı arasında dava konusu databanka ilişkin 17/12/1997 tarihli distribütörlük sözleşmesi bulunduğu ve daha sonra feshedildiği, davacının davalı şirkete ( İstanbul 1. FSHHM’nin dosyası içerisinde bulunan) Ankara … Noterliği’nin 25 Eylül 2000 tarihli … sayılı ihtarnameyi keşide ederek davalının hakları davacıya ait olan ürünleri Kültür Bakanlığında Eser Tescil Belgesi ile tescil ettirmesi, marka tescili yapılması, ürünlerin 5846 Sayılı Yasaya aykırı olarak umuma arzı, müvekkilinin distribütörü … Ltd. Ve şirket yetkilileri hakkında şikayetler, arama el koyma kararları alınarak ve ticaretlerini engelleyerek zarar verdiğini, ürünlerin CD’lere aktarılarak bilgisayarlarda kullanılarak umuma arzının, … ile yapılan sözleşmenin hukuka aykırı ve suç teşkil ettiğini bildirerek eylemlere son verilmesinin ihtar edildiği anlaşılmıştır.
G E R E K Ç E: Davacı tarafça, davalının Savcılıktan aldığı arama ve el koyma kararları nedeniyle müvekkilinin … Ltd. Şti. Adresinde arama yapılarak, müvekkilinin hak sahibi olduğu ürünlere el konulduğu, şirket yetkilileri aleyhine ceza davası açıldığı, müvekkilinin Türkiye piyasasına girmesine engel olunduğu, giderlerinin bulunduğu ve cihazların satılamaması nedeniyle zarara uğradığı gerekçesiyle, maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmuş, mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Karara karşı davacı vekili ve davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. Davalı vekili yargılama sırasında ve istinaf dilekçesinde; yargılamanın Asliye Ticaret Mahkemesinde görülmesi gerektiğini ileri sürmüşse de, davacının davaya konu Türkçe-İngilizce sözlük veri tabanı üzerinde 5846 Sayılı FSEK’den kaynaklanan mali hak sahibi olduğu ve davalının fiillerinin haksız fiil/haksız rekabet teşkil ettiği ileri sürülmekle, yargılamanın Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinde yapılmasında, FSEK 76. Maddesi gereğince usul ve yasaya aykırılık görülmemiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde, husumet itirazında bulunduğu, davacının aktif dava ehliyetinin bulunmadığını, mahkemece zamanaşımı itirazlarının reddi kararının yerinde olmadığını ileri sürülmüştür. Davacı vekilinin dava dilekçesinde, davalı tarafça yapılan arama el koyma işlemleri nedeniyle, ürünlerini Türkiye’de satamadığını ve zarara uğradığını ileri sürdüğü anlaşılmakla, husumet itirazının yerinde olmadığı anlaşılmıştır. Davalı tarafça İstanbul C. Başsavcılığı’na başvurulduğu, 18/02/2000 ve 23/05/2000 tarihlerinde, davalı şirketin Türkiye distribütörü olan … Ltd. Şti. Adresinde arama yapılarak ilkinde 88 adet ikincisinde 6 adet databank bulunduğu anlaşılmıştır. Davalı vekili zamanaşımı süresinin bu tarihlerden başlatılacağı ve haksız fiil zamanaşımı süresinin Borçlar Kanunu’nda düzenlenen iki yıl ve haksız rekabete dayalı taleplerin ise TTK’nın 60. Maddesi uyarınca üç yıl olduğunu ve zamanaşımı süresi dolduktan sonra dava açıldığını ileri sürmüştür. Mahkemenin gerekçeli kararında ise; 1.FSHM’nin 2012/195 esas-2004/752 karar sayılı dosyasında, tüm mali hakların davacı şirkete ait olduğunun tespitine karar verildiği ve zamanaşımının başlangıcı olarak mahkeme kararının kesinleştiği tarihin dikkate alınacağı, mahkeme ilamının kesinleşmesi ile birlikte, söz konusu arama ve toplatma eylemlerinin haksız olduğu hususunun netleştiği, 11/11/2011 tarihinde açılan davanın zamanaşımı süresinde olduğuna karar verilmiştir. İstanbul 1. FSHHM’nin kararının 28/04/2011 tarihinde kesinleştiği anlaşılmıştır. Haksız olduğu ileri sürülen arama ve el koyma kararlarının tarihlerinin 18/02/2000 ve 23/05/2000 tarihleri olduğu ve davalı tarafın, davacının Türkiye piyasasına girmesine engel teşkil edecek başka fiilinin bulunmadığı anlaşılmaktadır. Haksız fiillerde, haksız eylem failinin ve zararın öğrenilme tarihi zamanaşımının başlangıç tarihi olmakla, somut olayda uygulanması gereken, 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 60. Maddesine göre, davacı yanın zarar ve faili öğrendiği tarihten itibaren bir yıl ve her halükarda zarara sebep olan fiilin vukuundan itibaren 10 yıl içerisinde davanın açılması gerekir. Somut olayda davacı tarafça dava dilekçesinde, hukuka aykırı eylem olarak, arama ve el koyma kararlarından bahsedildiği, 18/02/2000 ve 23/05/2000 tarihli arama ve el koyma kararları üzerinden, 818 Sayılı Borçlar Kanunu 60/1 maddesi gereğince 10 yıldan fazla bir süre süre geçtikten sonra 01/12/2011 tarihinde dava açıldığı anlaşılmıştır. Mahkemece davalı vekili tarafından usulüne uygun olarak ileri sürülen, zamanaşımı itirazının kabul edilerek, davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken, hatalı değerlendirme ile, zamanaşımı itirazının reddine karar verilerek yargılamaya devam edilmesi yerinde görülmediğinden, davacı vekilinin istinaf başvurusunun reddine, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulüne kısmen reddine, mahkeme kararının kaldırılmasına, davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M: Yukarıda açıklanan gerekçe ile: 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KISMEN KABULÜNE KISMEN REDDİNE, 3-İstanbul 1.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 04.04.2017 tarihli 2011/234 E. – 2017/101 K. sayılı kararının 6100 Sayılı HMK 353/1-b-2 maddesi gereğince KALDIRILMASINA, 4-Davanın zamanaşımı nedeniyle REDDİNE, 5-İlk derece yargılaması yönünden; A)- Maddi tazminat ve manevi tazminat talepleri yönünden ayrı ayrı 59,30 TLx2= 118,60 TL maktu karar ve ilam harcının, peşin yatırılan 14.850 TL harçtan mahsubu ile 14.731,40 TL fazla harcın karar kesinleştiğinde ve talebi halinde davacıya iadesine, B)-Reddine karar verilen maddi tazminat tutarı üzerinden, davalı lehine Avukatlık asgari ücret tarifesi uyarınca hesaplanan miktar AAÜT 13/4 madde gereğince tarifenin ikinci kısmı, ikinci bölümüne göre belirleneceğinden, 5.900,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, C)-Reddine karar verilen manevi tazminat tutarı üzerinden, davalı lehine Avukatlık asgari ücret tarifesi uyarınca hesaplanan miktar AAÜT 10/3 madde gereğince tarifenin ikinci kısmı, ikinci bölümüne göre belirleneceğinden, 5.900,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, D)-Davacı tarafın yapmış olduğu yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, E)-Davalı tarafın yapmış olduğu 218,00 TL posta giderinin davacıdan tahsili ile davalıya ödenmesine, F)-Artan gider avansının karar kesinleştiğinde taraflara iadesine, 6-İstinaf yargılaması yönünden; -Davacı vekilinin istinaf talebi yerinde görülmediğinden davacı yandan alınması gereken 59,30 TL maktu istinaf harcının peşin yatırılan 44,40 TL’nin mahsubu ile bakiye 14,90 TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına, -Davalı vekilinin istinaf talebi kabul edildiğinden, istinaf peşin harcının talep halinde iadesine, -İstinaf yargılaması sırasında davalı tarafından yapılan 121,30 TL istinaf yoluna başvurma harcı, 73,10 TL tehir-icra karar harcı ile 31,50 TL tebligat ve posta gideri olmak üzere toplam 225,90 TL’nin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, -Davacı avansından kullanılan masrafların üzerinde bırakılmasına, -İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına, -Artan gider avanslarının karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilk derece mahkemesince taraflara iadesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda iş bu kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere 20/10/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.