Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2019/1195 E. 2021/2188 K. 23.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2019/1195 Esas
KARAR NO: 2021/2188
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 08/02/2019
NUMARASI: 2018/297 E. – 2019/140 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 23/12/2021
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı alacaklı tarafından müvekkili aleyhine Silivri İcra Dairesi’nin … Esas sayılı dosyası üzerinden icra takibi başlatıldığını, takip dayanağı senet borçlusunun (davacının kardeşi) … olduğunu, davacının bu senette kefil olarak göründüğünü, davalı tarafın asıl senet borçlusu hakkındaki takibi devam ettirmemesine rağmen davacı yönünden ısrarla takibe devam ettiğini, taraflar arasında “dava konusu senet üzerindeki imzanın müvekkilinin eli olmadığı ” iddiasına dayalı olarak davalar görüldüğünü, ancak işbu davada takip konusu senet üzerindeki yazı ve rakamlar hakkında da (rakam ilavesi suretiyle oynama) sahtecilik yapıldığı iddiasında bulunduklarını, bu nedenle daha önceki davaların kesin hüküm teşkil etmeyeceğini, takip konusu senedin sahteliğinin ve müvekkilinin takip alacaklısı durumundaki davalıya borçlu olmadığının tespitini, tahsilatı yapılan kısmın istirdatını, davalının en az % 20 oranında kötü niyet tazminatı ile mahkumiyetini, yargılama gideri ile vekalet ücretinin davalıya yüklenmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının dava dilekçesinde ileri sürdüğü iddiaların yeni iddialar olmadığını, yıllardır farklı mahkemelerde açtığı aynı davalarda ileri sürdüğü hususlar olduğunu, aynı sahtecilik iddialarıyla mahkememizin 2014/1261 Esas- 2015/307 Karar sayılı dosyası ile yargılama yapıldığını ve kesin hüküm nedeni ile davanın reddine karar verildiğini, kararın kesinleştiğini, senetteki imzaların davacının eli ürünü olduğuna dair Silivri İcra Tetkik Merci’nin 2000/38 E-2001/38 K. Sayılı dosyasında alınan 09/11/2000 tarihli ATK raporu ve Silivri 1. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2012/845 E-2016/…K. Sayılı dosyasında alınan 22/06/ 2016 tarihli ATK raporu ile mahkeme kararının bulunduğunu, ancak buna rağmen davacının aynı davaları açmayı alışkanlık haline getirdiğini, davacının “takip konusu senedin … isimli kişiden aldıkları 1500 mark karşılığında verdikleri boş senet olduğunu” iddia etttiğini, ancak Silivri 1. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2012/845 sayılı dosyasının 22/10/2014 tarihli duruşma tutanağına bakıldığında dava dilekçesinin tam aksine “Biz …’e … ile birlikte 1500 markı verdik. Boş senedi de …’den … ile birlikte aldık o senedi yırtıp attık bundan eminim. Çünkü benim gözümün önünde oldu” dediğini, davacının 2001 yılında takibe konu senet hakkında Silivri Asliye Hukuk Mahkemesi’nde 2001/925 sayılı menfi tespit davasını açtığını ve temel borç ilişkisini kabul ederek takibe konu senedi ödediğini elinde ibraname olduğunu iddia ettiğini, ekte dava dilekçesini ve gerekçeli kararın sunulduğunu, bu ibranamenin sahte olduğu ve ibranamedeki yazıların davacı …’e ait olduğunun ATK tarafından tespit edildiğini, Sahte Hususi Belge Tanzim Etmek Ve Kullanmak Suçundan hakkında Silivri 1. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2003/227 Esas sayılı davası açıldığını, dosyada dava zamanaşımı gerçekleştiğinden davanın düşürüldüğünü, davacının borç ilişkisini mahkemeye verdiği dilekçede kabul ettiğini, takibe konu senedi ödediğine ilişkin sahte ibraname yazan davacının beyanlarına itibar edilemeyeceğini, dosyaya delil olarak sunulan … adlı bilirkişiye ait olduğu iddia edilen raporunun hukukla ilgisi olmayan bir belge olduğunu, müvekkilinin, davacının takibe konu senetle ilgili açtığı davalarda sahte ibraname ve sahte davayı kabul dilekçesi ile karşılaşıldığını, bu bilirkişi raporu olduğu iddia edilen belgenin de sahte olma olasılığının yüksek olduğunu, imzaya ilişkin incelemelerin senet aslı olmadan yapılamayacağını, ancak bilirkişinin cep telefonu görüntülerinden bu tespiti yapmış göründüğünü, sahte olduğu iddia edilen imzaya ATK tarafından senedin tanzim tarihi ile aynı yıl düzenlenen 09/11/2000 tarihli rapor ve 22/06/2016 tarihli raporla açıklık getirildiğini ve sahtelik olmadığının tespit edildiğini, davacının aynı iddialarla İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/1376 Sayılı menfi tespit davasını açtığını ve davanın reddedildiğini, kararı … temyiz ettiğini, Yargıtay aşamasında dosyaya müvekkili adına PTT’den sahte davayı kabul dilekçesi gönderildiğini (ekte bu kabul dilekçesi ve Yargıtay kararının sunulduğunu) bu kararın da kesinleştiğini, …’in Silivri 1. Asliye Mahkemesi’nin 2008/311 Esas sayılı dosyasında da davalı olduğunu, davayı kaybettiğini, kararı temyiz ettiğini, dosya Yargıtay’dayken bu kez de davacı adına PTT’den sahte davadan feragat dilekçesi gönderildiğini, (ekte o davadaki davacı vekilinin dilekçesinin sunulduğunu) bu sahte dilekçelerin tesadüf olup olmadığını, davacı hakkında Silivri Savcılığı’nda Sahtecilik ve Dolandırıcılık nedeniyle pek çok soruşturma dosyası bulunduğunu, davacının dilekçesinde delil olarak gösterdiği noter ihtarnamesinin tam bir danışıklı dövüş hikayesi olduğunu, davacının 2000 yılına ait senetle ilgili 17 yıl sonra (üstelik Silivri 1. Asliye Ceza Mahkemesi’ne yırttığını-bundan emin olduğunu iddia ettiği senetle ilgili) … adlı kişiye Noter’den ihtarname gönderdiğini, bu kişinin de Noter’den ihtarnameye detaylıca sanki dava- cının ağzından yazılmış gibi bir cevap verdiğini, bu durumun hayatın olağan akışına aykırı olduğunu ve yeni delil yaratma amaçlı olduğunu, Davacının müvekkiline karşı aynı iddialarla; -Silivri 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2001/925-2004/218 K. Sayılı, -Silivri 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2010/497 E-2011/167 K. Sayılı, -Bakırköv 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/1261 E-2015/307 K. Sayılı, -İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/1376 E-2015/1068 K. Sayıl, -İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/993 E-2016/1 K. Sayılı, -Gaziosmanpaşa 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2011/387 E-2013/501 K. Sayılı dosyaları üzerinden açtığı menfi tespit davalarının reddedildiğini, daha da açmış olduğu iadei muhakeme dava- larının bulunduğunu ve davaların da hepsinin tashihi karar aşaması da olmak üzere Yargıtay’dan geçerek kesinleştiğini, davacının müvekkili davalı hakkındaki tüm şikayetlerinin takipsizlikle sonuçlandığını, hem menfi tespit hem de istirdat davası yönünden zaman aşımının dolduğunu, davacının davasının kötü niyetli olduğunu, davanın reddini, davacının % 100 oranında tazminat ile mahkumiyetini, yargılama gideri ile vekalet ücretinin davacıya yüklenmesini talep ve dava etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 08.02.2018 tarih ve 2018/297 Esas – 2019/140 Karar sayılı kararıyla; “Açığa imza suretiyle bono düzenlenmesi yasaya aykırı olmadığına göre, bononun anlaşmaya aykırı doldurulduğu iddiasının HMK 200 md gereğince yazılı delil ile ispatı gerekmektedir. Davacı taraf da bu yönde yasal delil sunamadığından bu iddiası da dayanaksız bulunmuştur.’Rakam ve yazıda tahrifat yapıldığı’ iddiasına gelince, bononun açık olarak düzenlendiği iddiasıyla çelişkili olup, açık olarak verilmiş bir senette ne şekilde tahrifat yapıldığı anlaşılamamıştır. Kaldı ki, mahkeme hakimince celp olunan bono aslı üzerinde çıplak gözle yapılan incelemede bono bedelinin çok net ve okunur şekilde rakamla “25.000,00 TL” yazıyla “yirmibeşbin” ibarelerini içerdiği, ödenecek bedel yönünden farklılık içermediği görülmüştür. Davacının mahkememizdeki iş bu davaya kadar, imza inkarına dayalı olarak davalı aleyhine açtığı çok sayıda davada böyle bir iddiayı ileri sürmemiş olması karşısında iddianın inandırıcılıktan ve samimiyetten uzak olduğu, dürüstlük kuralına aykırılık teşkil ettiği, davalının alacağına kavuşmasını önlemek amacıyla ve kötü niyetle ileri sürüldüğü sonucuna varılmakla davacının hukuki dayanaktan bu iddiasına da itibar edilmemiş ve davanın tümden reddine karar verilmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde her ne kadar davacının dava değerinin % 100’ü oranında tazminata mahkumiyetini talep etmiş ise de; eldeki dosyada davacının talebi üzerine tensiben “icra veznesine giren paranın dava sonuna kadar takip alacaklısına ödenmemesi hususunda” tedbir kararı verilmiş, bu ara kararın yazılı delillerin celbi sürecinin büyük oranda tamamlandığı ön inceleme duruşmasında verilen ara karar ile kaldırıldığı, alacağına kavuşmasının sadece tedbirin devam ettiği 6 aylık süreç için geciktiği, davalının iş bu davadan kaynaklanan zararının daha fazla olduğunu ispata yarar delil bulunmadığı anlaşıldığından davalı lehine % 20 tazminata hükmedilmesine” karar verilmiştir.
İSTİNAF İSTEMİ: Davacı vekili süresinde ibraz ettiği istinaf dilekçesinde; “Mahkemenin dava dilekçesinde dayanılan maddi olguları yanlış değerlendirdiğini, ayrıca dosyaya sunulan bilirkişi mütalaasının gerekçeli kararda irdelenmediğini, Bononun anlaşmaya aykırı olarak doldurulduğuna dair bir iddialarının bulunmadığını, davalı ile hiçbir şekilde hukuki ilişki ve anlaşmalarının bulunmadığını, bononun imzalı ve boş şekilde bir başkasına verilmiş iken davalı tarafından haksız olarak ele geçirilip doldurulduğunu, davalının ilk yazdığı rakamları daha sonra artırmak suretiyle sahtecilik yaptığını, Sahtecilik iddiaları yönünden mahkemece hiçbir araştırma yapılmadığını, Adli Tıp Kurumundan rapor aldırılması gerektiğini.” beyanla ilk derece mahkemesi kararının kaldırılması istenmiştir.
GEREKÇE: Dava, İİK’nun 72.maddesi uyarınca icra takibinden sonra açılan menfi tespit davasıdır. Davacı, taraflar arasında malen ve de nakden her hangi bir hukuki ilişki olmadığını, kendisinin imzalı ve boş şekilde dava dışı kişiye verdiği bononun davalı tarafından alınarak doldurulduğunu, davalının yazdığı miktarları daha sonra artırarak sahtecilik yaptığını beyan ederek menfi tespit ve ödenen bedellerin istirdadı isteminde bulunmuş; davalı ise, davacı iddialarının doğru olmadığını beyan ederek davanın reddi gerektiğini savunmuştur. İlk derece mahkemesi tarafından, “…bononun anlaşmaya aykırı doldurulduğu iddiasının yazılı delil ile ispatı gerektiği ve davacının delil sunamadığından bu iddiası dayanaksız bulunmuştur. ‘Rakam ve yazıda tahrifat yapıldığı’ iddiasının ise; bononun açık olarak düzenlendiği iddiasıyla çelişkili olup, açık olarak verilmiş bir senette ne şekilde tahrifat yapıldığı anlaşılamamıştır. Kaldı ki, mahkeme hakimince celp olunan bono aslı üzerinde çıplak gözle yapılan incelemede bono bedelinin çok net ve okunur şekilde rakamla “25.000,00 TL” yazıyla “yirmibeşbin” ibarelerini içerdiği, ödenecek bedel yönünden farklılık içermediği görülmüştür. Davacının mahkememizdeki iş bu davaya kadar, imza inkarına dayalı olarak davalı aleyhine açtığı çok sayıda davada böyle bir iddiayı ileri sürmemiş olması karşısında iddianın inandırıcılıktan ve samimiyetten uzak olduğu, dürüstlük kuralına aykırılık teşkil ettiği, davalının alacağına kavuşmasını önlemek amacıyla ve kötü niyetle ileri sürüldüğü sonucuna varılmakla davacının hukuki dayanaktan bu iddiasına da itibar edilmemiş ve davanın tümden reddine, davalı lehine % 20 tazminata hükmedilmesine” karar verilmiştir.Hüküm davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Davaya konu bononun 10.02.2000 vade tarihli ve 25.000.000.000 TL (Türk Lirasından altı sıfır atılması ile daha sonra 25.000,00 TL) olduğu, bononun ödenmemesi üzerine Silivri İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile davaya konu icra takibinin başlatıldığı, davacının Silivri 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2001/925 Esas -2004/218 Karar, Silivri 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2010/497 Esas -2011/167 Karar, Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/1261 Esas – 2015/307 Karar, İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/1376 Esas -2015/1068 Karar, İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/993 Esas -2016/1 Karar ve Gaziosmanpaşa 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2011/387 Esas -2013/501 Karar sayılı dosyaları ile açmış olduğu menfi tespit davalarının ret ile sonuçlandığı ve dosyaların kanun yolu aşamalarından geçerek kesinleştiği, davacının belirtilen dosyalarda ‘bonodaki imzanın sahteliği’ iddiası dahil tüm iddialarının araştırıldığı, davacının somut olayda ise ‘bononun bedel kısmında sahtecilik yapıldığı’ iddiasına dayandığı, davacının bu iddiasının farklı olması nedeniyle belirtilen dosyalar arasında kesin hükmün oluşmayacağı, bononun boş olarak ele geçirildiği iddiası karşısında bedelin serbestçe yazılabilme imkanına sahip olan davalının kendi yazdığı bedelde sahtecilik yapmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğu, mahkemece bono üzerinde çıplak gözle yapılan incelemede bedel kısmına ilişkin yazı ve rakamlarda herhangi tahrifata rastlanmadığı, davacı tarafından dosyaya sunulan uzman görüşünün bono aslı incelenmeden hazırlandığı ve imzanın davacı kabulünde olmasına rağmen bonodaki imzanın davacıya ait olmadığı görüşünü de içermesi nedeniyle bilimsel nitelikte olmadığı, tüm bu hususlar gözetildiğinde mahkemece yapılan tespitlerin ve ulaşılan sonucun yerinde olduğu anlaşılmakla davacı vekilinin istinaf isteminin reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacı vekilinin istinaf talebinin HMK’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Alınması gereken 59,30 TL harçtan, peşin alınan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 14,90 TL harcın davacıdan alınarak hazineye irat kaydına, 3-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.23/12/2021