Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2019/1134 E. 2019/2174 K. 17.10.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA N: 2019/1134 Esas
KARAR NO : 2019/2174 Karar
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 17/10/2018
NUMARASI : 2017/25 E., 2018/980 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 17/10/2019
İstinaf incelemesi üzerine Dairemize gelen dosya incelendi;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İLK DERECE MAHKEMESİNE AÇILAN DAVADA A-)Açılan dava ve iddia :Davacı vekili dava dilekçesinde, davacının kardeşi olan davalının 23 Aralık 2016 tarihinde davacıyı kimliği belirsiz kişilere dövdürmek suretiyle 500.000,00 TL miktarlı, 1.500.000,00 TL miktarlı, 400.000,00 TL miktarlı ve 300.000,00 TL miktarlı 4 adet bono imzalattığını, bu bonolardan dolayı davacının borcunun bulunmadığının tespitine, senetlerin hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep etmiştir.
B-) Cevap ve Karşı Talepler :Davalı vekili cevap dilekçesinde, davacının iddialarının gerçek olmadığını, söz konusu iddialar nedeniyle İst. Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığının 2016/183078 esas sayılı dosyası ile soruşturma dosyası açıldığını, soruşturma dosyasında davacının iddia ettiği gibi olayların meydana gelmediğine dair deliller toplandığını, davacının 70 yaşında olduğunu, kafasına, karnına, kalbine yumruk atılmış olsa vücudunda morluklar oluşması gerektiğini, olayın olduğu iddia edilen 23/12/2016 tarihinde aldığı sağlık kurulu raporunda hiç bir bulguya rastlanmadığını, davacının inanılması güç mafya hikayesini ciddiye almak zorunda olan polis memurlarının davacıyı hastaneye götürdüklerini, herhangi bir darp izine rastlanmadığını, polis memurlarının davacının belirttiği yerlere gittiklerini, fakat davacının anlattığı gibi bir durumun olmadığını anladıklarında işin gerçeğini davacıya sorduklarında “kardeşime verdiğim senetleri iptal ettirebilmek için bu hikayeyi uydurdum” söylediğini belirttiğine dair tutanak hazırladıklarını, haksız ve mesnetsiz açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
C-)İlk Derece Mahkemesi Kararı : İlk derece mahkemesince bu davanın konusunu teşkil eden senetlerden dolayı Mahkememizin 2016/1483 esas sayılı derdest dosyasının olduğunu, aynı senetlerle ilgili işbu davayı açtıklarını” beyan ettiğinden, Mahkememizin 2016/1483 esas sayılı dosyası işbu dosyamızın içine getirtilmiş olup, incelenmesinde, davacı … tarafından davalı …’e karşı “mafya eliyle cebir ve silahlı tehditle zorla imzalattırılan senetlerin ve taşınmaz satışına ilişkin belgelerin iptali” talebiyle 28/12/2016 tarihinde dava açıldığı, daha sonra 25/10/2017 tarihli davacı ve vekilinin bulunduğu oturumda davacı vekilinin “senet iptali davası açmak istediklerini, daha sonra mahkememizin 2017/25 sayılı dosyasında aynı senetlerden dolayı menfi tespit davası açtıklarını, bu davadan feragat ettiklerini” beyan ettiği, Mahkememizin 25/10/2017 tarih, 2017/1092 karar sayılı ilamı ile davanın feragat nedeniyle reddine karar verildiği, kararın taraflara tebliğ olunduğu, 17/10/2018 tarihi itibariyle kesinleştirilmediği tespit olunmuştur. -6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 114’üncü maddesinin (ı) bendi uyarınca “aynı davanın, daha önceden açılmış ve halen görülmekte olmaması” dava şartları arasında düzenlenmiş olup, aynı Kanunun 115’inci maddesi gereği bu durum kamu düzeni ile ilgilidir ve davanın her aşamasında kendiliğinden araştırılır. Mahkememizin 2016/1483 esas sayılı dosyası ile işbu 2017/25 esas sayılı dosyasının tarafları, sebepleri ve konusu aynıdır. Tüm bu nedenlerle derdest dava şartı yokluğu nedeniyle HMK’nin 114/1-ı ve 115/2. Maddeleri uyarınca davanın usulden reddine karar vermek gerekmiştir. Her ne kadar, Mahkememizin 2016/1483 esas sayılı dosyasında 25/10/2017 tarihinde karar verilmiş ve işbu 2017/25 esas sayılı dosyanın kararının verildiği tarihte 2016/1483 esas sayılı dosyanın kesinleştirilmiş olması ve bu durumda kesin hüküm dava şartının tartışılması gerekir ise de, yüksek Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 15/03/2017 tarih, 2016/7241 esas, 2017/2146 karar sayılı ilamındaki Sayın Başkan … ve yüksek üye … azınlık görüşünde tespit ettikleri üzere; kural olarak her dava açıldığı tarihteki koşullara göre değerlendirilir. Her ne kadar HMK.’nın 115. maddesinde bazı dava şartlarının tamamlanabileceği ve bu konuda süre verilebileceği düzenlenmiş ise de HMK.’nun 24. maddesinde düzenlenen “tasarruf ilkesi” karşısında, derdestlik dava şartı yönünden HMK.’nun 115. maddesindeki “tamamlama” hükmünün uygulanamayacağı düşünülmektedir. Zira, tarafları, kararın tebliğine zorlama olanağı veren bir yasal düzenleme mevcut değildir.Tüm bu nedenlerle HMK’nin 114/1-ı ve 115/2. Maddeleri uyarınca işbu dava tarihinde aynı davanın daha önce açılıp halen görülmekte olması nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmek gerekemiştir diyerek davayı usulden reddetmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:Kararı davacı yan istinaf etmiş ilk davanın TTK 651 e göre açılmış bir senet iptali davası olduğu, bu davanın ise menfi tespit davası olduğu, her iki davanın dayandığı hukuki sebebin farklı olduğu , mahkemenin olaya şekilci baktığını, senet miktarlarının dahi farklı olduğunu, verilen kararın kaldırılarak menfi tespit davasının görülmesi gerektiğini beyan etmiş ve ardından dilekçesinde dava dilekçesindeki tüm iddia ve taleplerini tekrar etmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE :Dava cebir ve tehdit sebebine dayalı olarak 4 adet senetten dolayı borçlu bulunmadığının tespiti davasıdır.İlk derece mahkemesince açılan dava derdestlik nedeni ile dava koşulu yokluğundan usulden reddedilmiştir.Davacı yan istinafında ; ilk davanın ” hasımlı senet iptali davası olup TTK 651. maddeye göre ” açıldığını, eldeki davanın ise nisbi harç yatırılarak açılan bir menfi tespit davası olduğunu dava konusunun , sebebinin ve konu edilen senetlerin de farklı olduğunu bu nedenle iki davanın birbiri açısından derdest kabul edilemeyeceğini iddia etmektedir.Öncelikle ; açılan bir davada tarafların ileri sürdükleri maddi vakıalar ve taleplere göre Mahkeme davayı nitelendirmek, uygulanacak kanun maddelerini olaya göre doğru tespit etmek zorundadır.Bu nedenle davacının açtığı ve derdestlik itirazına uğrayan İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/1483 Esas ve 2017/1092 Karar sayılı davasının ne davası olduğunun tespiti gerekmektedir.İstinaf üzerine celbedilen dava dilekçesi ve gerekçeli karar incelendiğinde ; davacının ayni maddi vakıaları tümüyle tekrar ederek ,aynı senetlere ilişkin olarak SENETLERİN HÜKÜMSÜZLÜĞÜ NEDENİ İLE İPTAL talep ettiği, maktu harç yatırdığı görülmektedir. Senedin hükümsüzlüğü için dava dilekçesinde açıklanan maddi vakıalar ” menfi tespit talebi” kapsamındadır. Zaten o davada TTK 651. madde hükmüne göre hasımsız olarak açılmış ve senet hamilin açtığı bir zayi davası bulunmamaktadır. Davacı vekili davada uygulanacak kanun maddesinin TTK 651. madde olduğunu talep etse de o dava niteliği gereği menfi teespit davasıdır. ( Eksik harcın tamamlanmasının karar bağlanması ve sonucuna göre işlem yapılması davada her zaman mümkündür)Davacı senedin hükümsüzlüğü ve iptali talepli açtığı ancak içerik olarak borçlu bulunmadığına iliişkin maddi vakıların açıklanıp delillendirildiği dava devam ederken DAVADAN FERAGAT beyanı sunmuştur.Mahkemenin de feragat hükmüne göre davayı reddettiği, taraflara tebliğ edildiği anlaşılmaktadır.İkinci ve istinafa konu edilen eldeki davda ise aynı davacı, aynı davalıya karşı aynı dört adet senetten dolayı cebir şiddet tehdit sebebine dayalı olarak borçlu bulunmadığını talep etmektedir.Bu durumda her iki dosyanın tarafları, konusu, dayanılan maddi vakıalar ve varılmak istenen gaye birebir aynıdır.Bu noktada üzerinde duruması gereken husus ilk derece mahkemesince de tartışılan kesin hüküm mü sözkonusu olduğu yoksa derdestlik mi sözkonusu olduğu hususudur.Mahkeme gerekçesi açıklayarak davanın dava açıldığı anda kesinleşmediğini , sonradan kesinleşetirildiğini bu nedenle kesin hüküm değil derdestlik durumu sözkonusu olduğunu açıklamıştır.Ancak bilindiği gibi FERAGAT BEYANI yapıldığı andan itibaren KESİN HÜKMÜN TÜM SONUÇLARINI OLUŞTURAN bir beyandır. Mahkemenin bu beyan üzerine verdiği karar aslında mahiyet olarak bir durum tespitinden ibarettir. Bu nedenle ilk davanın FERAGAT BEYANI TARİHİNDE zaten kesinleştiğinin kabulü bu nedenle zorunlu olup, ilk derece mahkemesinin istinafa konu eldeki davayı kesin hüküm nedeni ile reddetmesi gerekirken derdestlik nedeni ile reddi doğru görülmemiştir. Ancak bu husus düzeltilebilir bir hata olmakla hükmün kaldırılarak aynı şekilde ancak kesin hüküm bulunması nedeniyle usulden red yönünde hüküm kurulmasını gerektirmiştir.
H Ü K Ü M :Yukarıda açıklanan gerekçe ile 1 – Davacı yanın istinaf başvurusunun KABULÜ ile ilk derece mahkemesinin kararının KALDIRILMASINA HMK 353/ b- 2 Madde gereğince açılan dava hakkında a-Davanın daha önce kesin hükme bağlanmış olması gözetilerek HMK 114/ 1 -i ve HMK 115. maddesi hükümlerine göre davanın DAVA ŞARTI YOKLUĞU NEDENİYLE USULDEN REDDİNE b- Dava açılırkan yatırılan 43.511,73 TL harçtan Alınması gerekli 44,40 TL red harcının mahsubu ile fazla yatırıldığı anlaşılan 43.467,33 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacı yana iade edilmesine c-Yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına d- Dava usulden reddedilmiş olmakla hüküm tarihindeki tarifeye göre 2.725,00 TL ücreti vekaletin davacıdan alınıp davalıya verilmesine e- Kullanılmayan gider avansının bulunması halinde karar kesinleştiğinde taraflara iadesine İSTİNAF YARGILAMASINDA 2-Davacı yanca yatırılan peşin harcın davacı yana iadesine 3-Davacının yapmış olduğu başvuru harcı 98,10 TL, 3 tebligat gideri 42,00 TL, posta gideri 32,50 TL ki toplam 172,60 TL yargılama giderinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine 4-Duruşmasız inceleme yapılmış olmakla ücreti vekalet tayinine yer olmadığına Dair; dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu gerekçeli karırın tebliğinden itibaren iki haftalık yasal sürede Yargıtay’a temyiz yolu olanaklı ve oy birliğiyle karar verildi. 17/10/2019