Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2019/1091 E. 2019/1295 K. 12.06.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2019/1091 Esas
KARAR NO : 2019/1295
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 24/11/2016
NUMARASI : 2015/1241 2016/976
DAVANIN KONUSU: Alacak (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 12/06/2019
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 356. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma açılarak yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekili, “müvekkilinin, dava dışı …. Ltd. Şirketi’nin ortağı olduğunu, 2014 yılında dava dışı …Şirketi ile davalı Banka arasında genel Kredi Sözleşmesi imzalandığını, bu çerçevede …Şirketinin, müşteri çeklerini davalıya teminat vererek nakit kredi kullandığını, davalı bankanın kredi teminatı olarak vade tarihi boş olan 2.500.000,00 TL teminat bonosu aldığını, müvekkilinin kullandığı kredi nedeniyle 66.433,64 TL borçlu olmasına rağmen, davalının hesabı kesip, ihtarname gönderdiğini ve ayrıca 2.500.000,00 TL’lik bonoyu protesto ettiğini, davalının sanki 2 alacağı varmışcasına hareket ettiğini, oysa müvekkilinin borcunun sadece 66.433,64 TL olduğunu, oysa TTK 716/2. maddesi gereği kısmi ödeme varsa protestoda bunun gösterilmesi gerektiğini, müvekkilinin menfi tespit talep etmekte hukuki yararının bulunduğunu,” iddia ile 2.500.000,00 TL’lik teminat senedinin icra takibine konu edilmemesi için tedbir kararı verilmesini ve müvekkilinin 243.356,63 TL borçlu olmadığının tespitini, en az %20 kötüniyet teminatına hükmolunmasını talep ve dava etmiş, 27/01/2016 tarihli maddi hata dilekçesi ile menfi tespit talebinin sehven 243.356,63 TL yazıldığını, taleplerinin 2.433.566,36 TL olduğunu beyan ederek eksik harcı ödeyeceklerini bildirmiş, 09/02/2016 tarihinde tamamlama harcı yatırmıştır.Davalı vekili cevap dilekçesinde, “davanın genişletilmesini kabul etmediklerini, müvekkili bankanın iyi niyetli hamil olduğunu, bedelsizlik iddiasının müvekkiline karşı ileri sürülemeyeceğini, kredi sözleşmesinden doğan borcun ödenmemesi nedeniyle 03/12/2015 tarihinde….Şirketine ihtar gönderdiklerini, bu tarihte davacının borcunun 66.433,64 TL odluğunu, 2.500.000,00 TL’lik bononun ise davacı tarafından ….Şirketine verildiğini ve …Şirketinin bu senedi temlik cirosu ile müvekkiline verdiğini, bunun eksiksiz bir kambiyo senedi odluğunu, dava dışı … firmasının protesto ihtarnamesinde gösterilen miktarda borçlu olduğunu, eğer senet miktarından daha düşük bir bedel talep edilse idi, kredi müşterisi… firmasının, bankalarından senet bedelinin tamamının talep edilmemesinden kaynaklanan tazminat talebi ile karşılaşacağını, elbette ki müvekkili bankanın senedin tamamını talep ederek, ödenen bedellerini tamamını kredi müşterisinin hesabına yatıracağını, zira davacının zaten şirketin sahibi olduğunu, senet bedelinin tahsili anında eğer … firmasının bankaya borcu daha az ise, riskten mahsup edildikten sonra kalan bakiyenin zaten … firmasının hesabında kalacağını, gönderilen ihtarnamede, bankaya olan asıl borcun 66.433,64 TL olduğunun açıkça belirtildiğini, buna rağmen müvekkili bankanın daha fazlasını talep edeceği yönünde tereddüt oluşmasının ve davacının davayı açmakta hukuki yararın bulunduğunun kabul edilemeyeceğini, davacının icra takibine konu edilmeyen ve kendisinden talep edilmeyen 2.433.566,30 TL için menfi tespit davası açmakta hukuki yararın bulunmadığını, ayrıca müvekkili bankaya yapılan ödemeler ile kredi borcunun tasfiye edildiğini, buna rağmen borç kalmadığı halde bu davanın açılmasının kötüniyetli olduğunu, davacının bankaya olan borcunun ihtarnamede talep edilen kadar odluğunu,” savunarak davanın reddini istemiştir.03/10/2016 tarihli bilirkişi raporunda, “dava dışı …Şirketinin davalıya 64.605,25 TL kredi ana borcu bulunduğu, dava tarihinden sonra yapılan ödemelerle anapara ve faiz borçlarının tamamının kapatıldığı, davacının dava dışı firmaya kefaletinden dolayı dava tarihi itibariyle 2.500.000,00 – 67.538,93 = 2.432.461,07 TL borçlu bulunmadığı, dava tarihinden sonraki ödemelerle dava dışı firmanın kredi borcu tamamen kapatılmış odluğundan, 2.500.000,00 TL’lik senedin borçlu firmaya iadesi gerektiği,” görüşü açıklanmıştır.Mahkeme 24/11/2016 tarihinde davanın kısmen kabulüne, davacının 02/10/2014 tanzim, 10/12/2015 vade tarihli 2.500.000,00 TL’lik senetten dolayı davalıya 2.432.461,07 TL borçlu olmadığının tespitine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar vermiştir. Bu karara karşı davalı vekili 09/02/2017 harç tarihli dilekçe ile istinaf isteminde bulunmuş, bilirkişi raporuna itirazlarının dinlenmediğini, senedin hak kazanmak ve yargılama gideri ödetmek için bu davanın açıldığını, dava açılmadan önce davacının sahibi olduğu … şirketinin müvekkili bankadan senedin iadesini talep etmediğini,” iddia ile kararın kaldırılmasını istemiştir.Davacı vekili istinaf cevap dilekçesinde müvekkilinin dava açmakta hukuki yararın bulunduğunu, kararın doğru olduğunu, davalının davayı kabul imkanı varken kabul etmeyip, sonuna kadar davanın reddini istediğini savunarak istinaf isteminin reddini istemiştir.Davalı vekili 08/03/2017 havale tarihli dilekçe ile, … 06/03/2017 tarihli özel mütalaasını ibraz ederek, istinaf incelemesinin duruşmalı yapılmasını istemiştir.
GEREKÇE: Dava, bono nedeniyle menfi tespit davasıdır. Dairemizce 23/11/2017 tarih, 2017/1120 E. 2017/3523 K. Sayılı ilam ile davacının dava tarihi itibariyle borcunun 66.433,64 TL olduğunun taraflarca bilindiği, sırf bononun iade edilmemesinin dava tehdidi olarak görülemeyeceği, davalıdan bononun iadesinin istenebileceği, iade talebinde bulunmayıp dava açılmasında hukuki yarar bulunmadığı gerekçesiyle istinaf talebinin kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmiş, davacı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 19.Hukuk Dairesi’nin 05/02/2019 tarih, 2018/649 E. 2019/593 K. Sayılı ilamıyla davaya konu bonoda davacının keşideci, davalının ise bonoyu ciro yoluyla teslim alan yetkili hamil olduğu, Bakırköy 32.Noterliği’nden çekilen protestoda muhatabın davacı olduğu, davacının henüz icra takibi başlamadan önce yapılabilecek olası bir takibi düşünerek menfi tespit davası açabileceği, davacının dava açmasında hukuki yararı bulunduğu, davalı bankanın elindeki senet bedeli kadar tahsilat yapması ve kendi alacağını aşan kısım yönünden dava dışı şirkete fazla tahsilatı iade etmesi gerektiği yönündeki beyanlarının davacının, davalı banka elindeki senet bedelinin tamamından sorumluluğuna gidilmesi tehdidi altında olduğunu gösterdiği, buna göre davacının menfi tespit davası açmakta hukuki yararı bulunduğu, bu itibarla ilk derece mahkemesi kararının onanması gerekirken kararın kaldırılarak hukuki yarar yokluğu nedeniyle davanın reddinin doğru olmadığından bahisle dairemizin kararının bozulduğu anlaşılmış olup bozma sonrası yapılan yargılamada usul ve yasaya uygun olan Yargıtay bozma ilamına uyulmuştur. Gerçekten de hukuki yarar dava şartıdır. Dosya içinde bulunan 14/12/2015 tarihli Bakırköy ….Noterliği’nce düzenlenen ödememe protestosunda davacının muhatap olarak gösterildiği anlaşılmaktadır. Davalı tarafın cevap dilekçesinin 2.sayfasının son paragrafında, bankanın elinde bulunan senet miktarının tamamını düzenleyenden talep edeceği ve ödenen bedellerin tamamını kredi müşterisinin hesabına yatıracak olduğunu, senet bedelinin tahsili anında dava dışı firmanın bankaya borcunun daha az ise riskten mahsup edildikten sonra kalan bakiyenin dava dışı firmaya iade edeceğinin savunulduğu, buna göre davacı tarafın senet bedelinin tamamı yönünden sorumluluğuna gidilmesi tehdidi altında bulunduğu, dolayısıyla davacının eldeki menfi tespit davasını açmakta hukuki yararı bulunduğu anlaşılmıştır. İlk derce mahkemesince davacının dava dışı borçlu şirkete kefaletinden dolayı dava tarihi itibariyle 67.538,93 TL borçlu olduğu, bu tutarın senet bedeli olan 2.500.000,00 TL’den mahsubu sonucu kalan 2.432.461,07 TL’den menfi tespit davasının kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya uygun olup davalı vekilinin istinaf talepleri yerinde değildir. Hal böyle olunca usul ve yasaya uygun olan ilk derece mahkemesi kararına yönelen davalı vekilinin istinaf taleplerinin reddi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;1-Davalı vekilinin istinaf talebinin HMK’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,2-Alınması gereken 166.161,42 TL harçtan peşin alınan 41.540,35 TL harcın mahsubu ile bakiye 124.621,07 TL harcın davalıdan alınarak hazineye irad kaydına, 3-Davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapıldığından ve bir duruşma icra edildiğinden davacı yararına Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre belirlenen 1.362,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, Dair, duruşmalı yapılan inceleme sonunda, oy birliğiyle ve iş bu kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.12/06/2019