Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2019/1060 E. 2021/1717 K. 07.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2019/1060 Esas
KARAR NO: 2021/1717
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 21/06/2018
NUMARASI: 2015/758 2018/679
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 07/10/2021
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde; “Davacının 2014 yılının Kasım ve Aralık aylarında KKTC’de bulunan … Hotel isimli otelde oynanan kumar esnasında kuponunun bittiğini, yeni kupon alımı amacıyla kredi kartından para çekilememesi üzerine boş senetler üzerine imza atarak kupon aldığını, müvekkili tarafından takip eden gün içerisinde … Bankası A.Ş. İnternet Bankacılığı kanalı ile kupon bedellerinin ödendiğini ancak davalı tarafından İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … sayılı takip dosyasında 500.000,00-USD bedelli 2 adet senet alacağından dolayı icra takibi başlatıldığını, ilgili senetlerin herhangi bir ticari faaliyet neticesinde de verilmediğinden bahisle davacının borçlu olmadığının tespitine, dava konusu miktarın % 20’sinden aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini” talep ve dava etmiştir.
CEVAP:Davalı vekili cevap dilekçesinde; “Davalının KKTC vatandaşı ve Gazimagosa’da kayıtlı avukat olduğunu, 2013 yılında tavsiye üzerine gelen davacı ile müvekkilinin ofisinde görüşmeler yaptığını, davacının KKTC’de büyük bir yatırım yapmak istediğinden danışmanlık hizmeti almak istediğini söylemesi üzerine danışmanlık hizmetleri için davacı ile 1.000.000,00-USD meblağ karşılığında anlaştıklarını, süreçten davacının vazgeçmesi halinde dahi meblağın ödeneceğinin kararlaştırıldığını, davalının yaşadığı sağlık sorunları nedeniyle yazılı sözleşmenin yapılamadığını, davalının ödeme konusunda kaygısı olduğunu paylaşması üzerine davaya konu senetlerin davacı tarafından düzenlenerek verildiğini, daha sonra davacının bu yatırımdan ve ortaklıktan vazgeçtiğini, davacının dayandığı olayların tümünün gerçek dışı olduğunu belirterek davanın reddine, alacağın %20’si oranında tazminatın davacıdan alınarak davalıya verilmesine karar verilmesini.” talep etmiştir. Davalı vekili 11.04.2018 tarihli ‘tamamen ıslah edilmiş ‘cevap dilekçesinde; “Davacının kumar borcu iddiası ile açtığı menfi tespit davasındaki iddiaları kabul etmediklerini, davacının gerçek borcunu inkar için bu davayı açtığını, kumar borcu iddiasına dayalı davada ispat yükünün davacıya düştüğünü.” beyanla davanın reddine ve % 20 oranında tazminata karar verilmesini.” talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARI: İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 19.07.2018 tarih ve 2015/758 Esas – 2018/679 Karar sayılı kararıyla; davanın menfi tespit davası olduğu, dava konusu olayda davacı tarafın, davalının icra takibinden sonra menfi tespit davası açtığı, davaya konu 500.000,00-USD bedelli 25/01/2014 tanzim tarihli 28/02/2015 ödeme tarihli bono ve 500.000,00-USD bedelli 25/01/2014 tanzim tarihli 30/01/2015 ödeme tarihli bonoda davacı …’ün keşideci, davalı …’nün lehtar olduğu, bononun geçerli unsurları ihtiva ettiğinin anlaşıldığı, uyuşmazlığa konu bonoların düzenleme (ihdas) nedeni bölümünde “nakten” ibaresinin yazıldığının görüldüğü, davacı tarafın, davalı ile arasında hiçbir şekilde ticari bir ilişki veya borçlanmaya neden olacak bir ilişki olmadığını öne sürerek bono nedeni ile borçlu bulunulmadığının tespiti talebinde bulunduğu, davalı …’nün ise cevap dilekçesinde davacının Kıbrıs’ta yapacağı yatırıma ilişkin olarak davacıya ait projede koordinatör olarak yer aldığını, dava konusu bonoların da bu projeye ilişkin masraflar ve danışmanlık hizmetlerine karşılık olarak davacı … tarafından düzenlenip kendisine verildiğini savunduğu, kural olarak bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran/iddia eden tarafın o vakıayı ispat etmeye mecbur olduğu (4721 sayılı TMK’nun 6. maddesi), ispat yüküne ilişkin bu genel kuralın menfi tespit davaları için de geçerli olduğu, bono nedeni ile borçlu olunmadığının tespitini içeren davada ispat yükü kural olarak senedin bedelsiz olduğunu iddia eden tarafa ait olduğu, somut olayda davalı … bonoların ihdas nedenini tâlil etmiş olup ispat yükü HMK 190 hükmü uyarınca, dava konusu bonoların proje sürecinin sonuna kadar üstlendiği masraflar ve sürecin bütününe dair vereceği danışmanlık hizmetine karşılık düzenlendiğini savunan davalı …’ye ait olup, savunmasını 6100 sayılı HMK’nun 200 ve 201 maddeleri uyarınca yazılı deliller ile kanıtlanması gerektiği, davalı …’nün dosyaya yazılı delil sunmadığı, davalı … delilleri arasında ayrıca ve açıkça yemin deliline de başvurmadığından yemin teklif etme hakkı hatırlatılmadığı, bu durum karşısında davalı … bonoların proje sürecinin sonuna kadar üstlendiği masraflar ve sürecin bütününe dair vereceği danışmanlık hizmetine karşılık olarak kendisine verildiğini usulüne uygun olarak kanıtlayamadığı, İİK’nun 72/5 maddesi hükmüne göre menfi tespit davasının borçlu lehine sonuçlanması halinde davalı alacaklının tazminattan sorumlu tutulabilmesi için borçluyu menfi tespit davası açmaya zorlayan takibin haksız ve kötüniyetli yapılmasının gerekli olduğu, somut olayda davalının icra takibine girişmekte kötüniyetli olduğunun ispat edilemediği gerekçesiyle davanın kabulüne, İstanbul 27. İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı takip dosyasına konu 500.000,00-USD bedelli 25/01/2014 tanzim tarihli 28/02/2015 ödeme tarihli bono ve 500.000,00-USD bedelli 25/01/2014 tanzim tarihli 30/01/2015 ödeme tarihli bono nedeni ile davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine, davacının kötü niyet tazminat talebinin reddine karar verildiği anlaşılmıştır.
İSTİNAF İSTEMİ: Davalı vekili süresinde ibraz ettiği istinaf dilekçesinde; “Davacının tanık dinletme talebinin mahkemece reddinin yasa gereği olduğunu, ancak kendi tanıklarının ‘Danışmanlık hizmeti ilişkisi’ savunmasının tanıkla ispat yasağı kapsamında olmadığını, mahkemenin davalının tanık dinletme talebini reddetmesinin hatalı olduğunu, Davada gerekmediği halde bilirkişi incelemesi yapıldığını ve bilirkişi raporunun tamamen hukuki yorum içerdiğini, itiraza rağmen mahkemece hükme esas alındığını, Tahkikatın bittiği oturumda sözlü yargılamaya geçilip, sözlü yargılama için ayrı bir duruşma günü verilmeyerek HMK.186.madde hükmüne aykırı davranıldığını.” beyanla ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak talepleri gibi karar verilmesi istenmiştir. Davacı vekili katılma yoluyla istinaf dilekçesinde; “Mahkeme tarafından davanın kabulüne ilişkin verilen karar usul ve yasaya uygun olduğunu, ancak kötü niyet tazminatının reddine dair kararının hatalı olduğunu.” beyanla ilk derece mahkemesi kararının bu kısmının kaldırılarak, talepleri gibi karar verilmesi istenmiştir.
GEREKÇE: Dava, İİK’nun 72.maddesi uyarınca icra takibinden sonra açılan menfi tespit davasıdır. Davacı, icra takibine konu edilen bonoları KKTC’de otelde kumar oynarken kupon almak amacıyla boş olarak imzaladığını, daha sonra kupon bedelini banka aracılığıyla ödediğini ve bakiye borcunun bulunmadığını, buna rağmen bonoların doldurularak takibe konulduğunu beyanla menfi tespit isteminde bulunmuştur. Davalı cevaben; davacı ile KKTC’de yapacağı yatırımları konusunda danışmanlık hizmeti vermek üzere anlaştıklarını, bonoların danışmanlık ücreti karşılığında verildiğini, davacı iddialarının yerinde olmadığını beyanla davanın reddini savunmuş; 11.04.2018 tarihli ‘tamamen ıslah edilmiş’ cevap dilekçesinde ise; “Davacının kumar borcu iddiası ile açtığı menfi tespit davasındaki iddiaları kabul etmediklerini, davacının gerçek borcunu inkar için bu davayı açtığını, kumar borcu iddiasına dayalı davada ispat yükünün davacıya düştüğünü.” beyanla davanın reddini talep etmiştir. İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından; “…Somut olayda davalı … bonoların ihdas nedenini tâlil etmiş olup ispat yükünün ‘dava konusu bonoların proje sürecinin sonuna kadar üstlendiği masraflar ve sürecin bütününe dair vereceği danışmanlık hizmetine karşılık düzenlendiğini savunan’ davalıya ait olup, davalının bu savunmasını usulüne uygun olarak kanıtlayamadığı,” gerekçesiyle davacının menfi tespit talebinin kabulüne, kötüniyet tazminatı talebinin reddine karar verilmiştir. Hüküm davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda; davaya konu iki adet bono kapsamında borcun bulunmadığının tespitini içeren davada ispat yükünün kural olarak davacı tarafa ait olduğu, ancak “dava konusu bonoların davacının Kıbrıs’a yapacağı yatırıma ilişkin verilecek danışmanlık hizmetine karşılık alındığı” yönündeki davalı savunması karşısında bonoların ihdas nedeni tâlil edilmiş olduğundan ispat yükünün yer değiştirerek davalı tarafa ait olduğu, davalının belirtilen savunmasını kesin delillerle kanıtlaması gerektiği, ancak dosyaya bu yönde delil sunulmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesinde isabetsizlik bulunmadığından davalının istinaf talebinin reddine karar verilmiştir. Somut olayda davalının kötüniyetle icra takibi başlattığı ispat edilemediğinden mahkemenin davacının kötüniyet tazminatı talebinin reddine karar vermiş olması da yerinde olduğundan, davacının bu yöndeki istinaf talebinin reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Taraf vekillerinin istinaf taleplerinin HMK’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE, 2-Davacıdan alınması gereken 59,30 TL harçtan, peşin alınan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 23,40 TL harcın davacıdan alınarak hazineye irat kaydına, 3-Davalıdan alınması gereken 183.815,38 TL harçtan, peşin alınan 45.953,85 TL harcın mahsubu ile bakiye 137.861,53 TL harcın davalıdan alınarak hazineye irat kaydına, 4-Taraflarca yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 5-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nun 361.maddesi uyarınca tebliğden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay ilgili hukuk dairesinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.07/10/2021