Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2019/1059 E. 2019/2031 K. 07.10.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2019/1059 Esas
KARAR NO : 2019/2031 Karar
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 07/02/2019
NUMARASI : 2017/344 E., 2019/27 K.
DAVANIN KONUSU: Endüstriyel Tasarım (Tasarımın İtibarının Kaybı Nedeniyle Tazminat İstemli)
KARAR TARİHİ: 07/10/2019
İstinaf incelemesi üzerine Dairemize gelen dosya incelendi;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: İLK DERECE MAHKEMESİNE AÇILAN DAVADA A-)Açılan dava ve iddia :Davacı vekili dava dilekçesinde; Bakırköy 1. FSHHM’nin 2010/339 Esas sayılı dosyası kapsamında 09/05/2014 tarihli bilirkişi raporu alındığını ve bu rapor içeriğinde 105.391,66 TL (32.980,66 + 72.411,00 TL) maddi tazminat alacaklarının olduğunun tespit edildiğini ve mahkemece verilen karar ile taleple bağlı kalınarak davalılardan …için 28.000,00 TL, diğer davalılar için 1.000,00’er TL tazminata hükmedildiğini ve mahkemece takdire edilen 30.000,00 TL’lik kısım düşüldüğünde şimdilik bakiye 75.391,66 TL maddi tazminat alacaklarının bulunduğunu iddia ederek, fazlaya dair haklarını saklı tutarak şimdilik bakiye 75.391,66 TL maddi tazminatın (65.571,00 TL’sinin … Ltd.Şti’den, 5.126,33 TL.’sinin …, 4.694,00 TL.’sinin … olmak üzere) hukuka aykırı işlemlerin başladığı tarihten itibaren ticari avans faizi ile birlikte davalılardan alınarak müvekkiline ödenmesini ve verilecek hüküm özetinin ilanını talep etmiştir.
B-) Cevap ve Karşı Talepler :Davalı … vekili cevap dilekçesinde; müvekkilinin dava konusu ürünleri üreten konumunda olmadığını, müvekkilinin davaya konu ürünleri üretici firma olan diğer davalı … Şirketinden aldığını, bu durumun Bakırköy 1. FSHHM’nin 2010/339 Esas sayılı dosyası ile de sabit olduğunu, müvekkilinin kendisinde bulunan ve haksız olarak üretilen veya ticaret alanına çıkarılan eşyanın nereden alındığını veya nasıl sağlandığını bildirmektende kaçınmayarak, üretici firma bilgilerini açıkça ortaya koyduğunu, bu aşamada müvekkiline işbu davalarda davalı olarak gösterilmesinin yasaya aykırılık teşkil ettiğini ve talebin zaman aşımına uğradığını savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.Davalı …San.ve Tic.Ltd.Şti vekili cevap dilekçesinde; davacının müvekkilinin tasarımdan doğan haklarına tecavüz niteliğinde olduğnu belirttiği eylemlerin 2010 yılı ve öncesine dayandığını, bir an için davacının talebinde haklı olduğu varsayılsa dahi, o tarihte yürürlükte olan 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 60. Maddesine göre, davacı yanın zarar ve faili öğrendiği tarihten itibaren bir yıl içerisinde haksız fiile ilişkin istemlerde bulunması gerektiğini, bu nedenlerle işbu davanın zamanaşımına uğradığını ve taleplerin yersiz olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.Davalı … vekili cevap dilekçesinde; davacı yanca huzurdaki dava konusu ile tarafları aynı olan davanın yine Bakırköy 1. FSHHM’nin 2010/339 Esas sayılı dosyası ile açılmış olduğunu ve halen Yargıtay incelemesinde olduğunu, bu nedenle öncelikle derdestlik yönünden davanın reddedilmesi gerektiğini, ayrıca davacı taleplerinin zaman aşımına uğradığını savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir. C-)İlk Derece Mahkemesi Kararı :Mahkemece gerekçeli kararda özetle “…. Talep bu haliyle tasarımdan kaynaklanan haklara tecavüz ve haksız rekabet nedeniyle maddi tazminata ilişkindir. Mahkememizin 2010/339 Esas sayılı dosyasından gerekse işbu dosyadaki bilgi ve belgelerden de anlaşılacağı üzere, davaya konu eylemlerin 2010 yılı ve öncesine dayandığı, tespit dosyalarına göre, davacının faili ve zararı öğrenme tarihinin 22/06/2010 tarihi olduğu, eldeki davanın ise 19/10/2016 tarihinde açıldığı, her üç davalının da süresinde zaman aşımı savunmasında bulundukları anlaşılmıştır. Tasarım tescilinden doğan özel hukuka ilişkin taleplerde, zaman aşımı süresi için Türk Borçlar Kanununun zaman aşımına ilişkin hükümleri uygulanır. Olay tarihinde yürürlükte olan 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 60. Maddesine göre, davacı yanın zarar ve faili öğrendiği tarihten itibaren bir yıl ve her halükarda 10 yıl içerisinde, 6098 Sayılı TMK hükümleri gereğince de öğrenmeden itibaren iki yıl içerisinde davanın açılması gerekir. Dava konusu tecavüz eylemi aynı zamanda ceza hukuku bakımından bir suç teşkil ediyorsa TBK 70 maddesi gereği daha uzun olan ceza zaman aşımı süresi uygulanacaktır. Bu takdirde de, zaman aşımı süresi, zararın öğrenildiği tarihten itibaren değil, zarar verici fiilin işlendiği tarihten itibaren hesaplanacaktır. Davacı taraf aynı zamanda haksız rekabete de dayanmış olup, TTK’nın 60. Maddesi uyarınca zaman aşımı süresi öğrenmeden itibaren bir yıl ve herhalde hakkın doğumundan itibaren 3 yıldır. Görüldüğü üzere, gerek tasarım hakkına tecavüz ve gerekse haksız rekabet yönünden dava tarihi itibariyle yasada öngörülen dava açma süreleri geçmiştir. 5252 sayılı Kanun’un geçici 1. maddesi ile TCK’nın 2. maddesi ve 01.01.2009 tarihinde yürürlüğe giren 5. maddesi birlikte değerlendirildiğinde; 554 sayılı KHK’nin suç tanımlayan hükümlerinin tümüyle zımni olarak ilga edildiğinin (örtülü olarak yürürlükten kaldırıldığının) kabulü gerekmektedir. Bu hukuki değerlendirmeye göre atılı eylem 554 sayılı KHK hükümleri kapsamında suç oluşturmayacaktır. Öte yandan 554 sayılı KHK’ye göre suç oluşturmayan eylemin Türk Ticaret Kanunu’nda düzenlenen haksız rekabet suçunu oluşturup oluşturmayacağı hususunun da bu noktada ayrıca değerlendirilmesi gerekmektedir. 4128 sayılı Kanun’un 554 sayılı KHK’ye eklenen ceza hükmünün yürürlüğe girmesiyle birlikte bu hükümler daha önceden yürürlükte bulunan ve aynı hukuki değeri koruyan diğer kanunlardaki ceza hükümlerini zımni olarak yürürlükten kaldırmış olduğundan, bu nedenle, 554 sayılı KHK ile koruma altına alınan endüstriyel tasarımlar yönüyle sanığa atılı eylem haksız rekabet suçunu da oluşturmamaktadır.” Buna göre, dava konusu olay gerek 554 Sayılı KHK, gerekse haksız rekabet yönünden suç oluşturmamaktadır. Bu itibarla olaya ceza zaman aşımını uygulanma olanağı da bulunmamaktadır….” denilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:Kararı davacı vekili istinaf etmiş ve dilekçesinde özetle “….554 sayılı Endüstriyel Tasarımların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin zamanaşımını düzenleyen 57. maddesinin yapmış olduğu atıf sebebi ile tasarımdan doğan haklara tecavüzden doğan, özel hukuka ilişkin taleplerde zamanaşımı süresi için Borçlar Kanunun zamanaşımına ilişkin hükümlerinin uygulanacağı açık ve nettir. Borçlar Kanununun zamanaşımını düzenlediği 72. maddesi; “…..Tazminat istemi, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yılın ve her hâlde fiilin işlendiği tarihten başlayarak on yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrar. Ancak, tazminat ceza kanunlarının daha uzun bir zamanaşımı öngördüğü cezayı gerektiren bir fiilden doğmuşsa, bu zamanaşımı uygulanır…..” hükmünü havidir. İlgili maddeye göre tazminat, ceza kanunlarının daha uzun bir zamanaşımı öngördüğü cezayı gerektiren bir fiilden doğmuş ise ceza zamanaşımı sürelerinin uygulanacağı hüküm altına alınmış olup, Türk Ceza Kanununun 66. maddesi uyarınca 8 yıllık zamanaşımı süresine tabi bir dava olduğunu, Ayrıca FSEK kapsamında da haklarının korunduğunu ve 71 e göre ceza zamanaşımının sözkonusu olduğunu, ilk davanın zaten zamanaşımını da kestiğini ve yeni bir süre işlemeye başladığını kararın kaldırılması gerektiğini savunmuştur.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE :Dava tasarım hakkına tecavüz edilmesi iddiasına dayalı tazminat davasıdır.Somut olayda hukuki ihtilaf davacının tazminat isteminin zamanaşımına uğrayıp uğramadığı hususudur.Tazminat isteminin temeli Bakırköy 1. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2010/339 Esas sayılı dosya kapsamına dayalıdır. Bahsi geçen dosyada davacı yanca açılan ve davalılar tarafından açılmış hükümsüz davaları birlikte görülmüş ve davacı yan açısından taleple bağlılık ilkesi gereği bilirkişi raporu ile hesaplanan miktar değil dava dilekçesindeki miktar üzerinden tazminata hükmedilmiştir.Anılan karar temyiz edilmiş ve Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2015/7287 ve 2016/3514 Karar sayılı ilamı ile onanmıştır.Davacı yan bilirkişi raporu ile tespit olunan tazminat tutarlarından mahkemenin hükmettiği tutarı mahsup ederek bakiye tazminatlarını talep etmektedir.İlk dava HUMK nun yürürlükte olduğu tarihte açılmış bir ” kısmi dava” niteliğinde olmakla dava açıldığı tarihteki usul hükümlerine göre zaten belirsiz alacak davası açma imkanı bulunmadığından, kısmi dava olarak sonuçlanmıştır. Yerleşik içtihatlar ve yasal düzenlemeye göre kısmi dava açılması ancak dava edilen kısım için zamanaşımını kesecektir.Davada mahkeme kararında da açıklandığı üzere uzamış ceza zamanaşımının uygulanma yeri ve imkanı da bulunmamaktadır.Şöyle ki ceza hukukunda temel ilke ” kanunsuz suç ve ceza olmayacağı” temel ilkesidir. 5252 sayılı Kanun’un geçici 1. maddesi ile TCK’nın 2. maddesi ve 01.01.2009 tarihinde yürürlüğe giren 5. maddesi birlikte değerlendirildiğinde; 554 sayılı KHK’nin suç tanımlayan hükümlerinin tümüyle zımni olarak ilga edilmiştir. Bu nedenle eldeki davada suç teşkil eden bir fiil değerlendirmesi yapma imkanı da bulunmamaktadır.Üzerinde tartışılması gereken bir diğer husus ” zararı öğrenme ” kavramıdır. Yerleşik içtihatlara göre davacının dava açtığı tarih itibari ile artık zararı ve zarar sorumlusunu öğrendiği kabul edilmektedir.Davada zamanaşımı TBK 154 ( eski BK 133 ) uyarınca ilk davanın açıldığı 06/10/2010 tarihinde kesilmiştir. TBK 157/1 e göre de bir dava ile kesilmiş zamanaşımı, dava süresince tarafların yargılamaya ilişkin her işleminden veya hakimin her kararından sonra yeniden işlemeye başlar Keza ilk dava açıldığı tarihte yürürlükte olan eski BK 136. maddede de aynı düzenlememe mevcuttur. İlk davada mahkemenin kararı 12/02/2015 tarihi olup, bu tarihten itibaren yeni bir süre işlemeye başlamıştır.Hemen açıklığa kavuşturulması gereken ikinci sorun ise dava açıldığı tarihte eski BK yürürlükte iken dava sona erdiği tarihte TBK yürürlüğe girmiş olmakla zamanaşımının hesaplanmasında hangi kanunun dikkate alınması gerekeceği hususudur.6101 Sayılı Türk Borçlar Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanunun 5. maddesine göre TÜRK BORÇLAR KANUNUNUN YÜRÜRLÜĞE GİRMESİNDEN ÖNCE İŞLEMEYE BAŞLAMIŞ bulunan zamanaşımı süreleri eski kanuna tabi olmaya devam edecektir.Bu düzenlemeye göre dosya irdelendiğinde ; zamanaşımı süresi dava açılması ile işlemeye başlamış olup dava tarihi olan 2010 yılında eski Borçlar Kanunu yürürlüktedir. Eski borçlar Kanunu 60. maddeye göre de zamanaşımı süresi zararı ve zarar sorumlusunu öğrendiği tarihten itibaren 1 yıldır.Son kesici işlemin yapıldığı hüküm tarihi olan 12/02/2015 tarihinden itibaren yeniden işleyen zamanaşımı süresi 12/02/2016 yılında dolmuş bulunmaktadır.Dava ise 19/10/2016 tarihinde açılmıştır . Her ne kadar gerekçeli kararda ikinci davanın tarihi 25/09/2017 olarak yazılmış ise de ; harç tahsil müzekkeresine ve dosyanın mahkemeler arası devir işleminden önceki esas numarasına göre 19/10/2016 tarihinde açıldığı sabittir. Açıklanan tüm bu nedenlerle ikinci ve istinafa konu edilen ek davanın açılış tarihinde yeniden işlemeye başlayan zamanaşımı süresi dolmuş bulunmakla mahkemenin red kararı yerinde görülerek istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M :Yukarıda açıklanan gerekçe ile 1- Davacı yanın istinaf isteminin HMK 353/ b -1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE 2- Harç peşin alınmış olmakla ayrıca alınmasına yer olmadığına 3- istinaf yargılama giderlerinin davacı yan üzerinde bırakılmasına 4- Duruşmasız olarak inceleme yapılmış olmakla ücreti vekalet tayin ve takdirine yer olmadığına Dair; dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu ,gerekçeli kararın tebliğinden itibaren on beş gün içinde Yargıtay nezdinde temyiz yolu olanaklı ve oy birliği ile karar verildi. 07/10/2019