Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2019/1056 E. 2022/65 K. 19.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2019/1056 Esas
KARAR NO: 2022/65
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 1. FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 05/02/2019
NUMARASI: 2016/196 2019/20
DAVANIN KONUSU: Marka (Manevi Tazminat İstemli)|Marka (Maddi Tazminat İstemli)
KARAR TARİHİ: 19/01/2022
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacılar vekili; müvekkili şirketin uzun yıllardır gıda alanında faaliyet gösterdiğini ve … numaralı “…”, … -… numaralı “…” ve … tescil numaralı “…” markalarının sahibi olduğunu, davalıların ise müvekkilinin ürünlerini sakatat, kafa eti, at eti, soya, pahalı ve kalitesiz ürünler şeklinde gerçek dışı ifadeler ile kötülemekte olduğunu, davalıların müvekkilinin tescilli markaları ve tescilli mantı tabak resminin basılı olduğu derin dondurucular içerisinde kendi ürününü (dökme mantı) koyarak satışını ve pazarlamasını yaptığını, davalının bu eylemlerinin markaya tecavüz ve haksız rekabet ettiğini teşkil ettiğini belirterek marka ve şirket ürünlerine vaki tecavüzün önlenmesi ve men’ine, bayileri ve alt bayilerinde emanet dondurucu dolaplarında bulunan davalıların ürünlerine el konulmasına, 500.000-TL manevi 10.000-TL maddi ve 10.000-TL itibar tazminatını davalılardan tahsiline kararın gazetede ilanına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davacılar vekili ıslah dilekçesinde; maddi tazminat taleplerini 11.715,688-TL ye yükseltmiştir. Davalılar vekili; müvekkili … ve …’ın ailesinin yıllardır Ankara’da kadayıf ve mantı üretim ve satışını yapmakta iken 2016 eylül ayında İstanbul’da müvekkili … adına “…” olarak mantı üretimi ve satışına başladığını, satış organizasyonu için …’ın görevlendirildiğini, bu kişiye yardımcı olması için …’in işe alındığını, davacıya ait bir dolaba ürün koymadıkları gibi, davacının bayilerini sorumsuzluklarını müvekkiline yüklemeye çalıştığını, müvekkilinin davacı tarafın ürününü kötülemediğini bildirerek davanın reddini istemiştir. Mahkemece toplanan delillere ve bilirkişi raporlarına göre; “…davacılara ait tescilli markaların ve tasarımın davalıların ürünleri üzerinde kullanıldığına dair hiç bir delil elde edilememiştir. Davacı vekilinin de bu yönde bir iddiası mevcut değildir. Davalıların ürünün “…” markası ile satıldığı, ancak bazı satış noktalarında davacılara ait buz dolaplarında muhafaza edilerek satıldıkları tanıklar tarafından ifade edilmişse de, bu durumun satışı yapan iş yeri sahibinin sorumluluğunda olduğu, davacının bayisi veya müşterisi olan iş yeri sahibinin, davacı tarafından ürünlerin taze olarak muhafaza edilmesi için kendisine tedarik edilen buz dolabında başka ürün satmamayı taahhüt ettiği, davalıların ürünlerinin bu buz dolaplarında satılmasını talep ettiklerine veya bu şekilde satış yapılması için iş yeri sahiplerini zorladıklarına dair bir delil bulunmadığı, davalıların ürünlerini satışı yapacak olan iş yerlerine teslim etmek dışında başka bir konuda yetkilerinin bulunmadığı anlaşılmıştır. Bu nedenlerle, davalıların davacılara ait marka ve ambalaj tasarımlarına tecavüz ettiklerine dair iddia ispatlanamadığı; Haksız rekabetin tespiti talebiyle yapılan incelemede ise; haksız rekabet hallerinde Türk Ticaret Kanununun 54 ve devamı hükümlerinin uygulanması gerektiği düzenlenmiş olup, ayrıca TTK’nun 55/1-a maddesine göre başkalarını veya onların mallarını, iş ürünlerini, fiyatlarını, faaliyetlerini veya ticari işlerini, yanlış, yanıltıcı veya gereksiz yere incitici açıklamalarla kötülemek haksız rekabet olarak sayılmıştır. Hukuk Genel Kurulunun 12.12.2007 tarih, 11-965/961 sayılı kararında da belirtildiği üzere, haksız rekabetten söz edebilmek için kusur, zarar, illiyet bağı unsurlarının birlikte gerçekleşmesi gerektiği, Türk Borçlar Kanununun 57. maddesinin hükmünün temelinin kişilik haklarına tecavüzü düzenleyen Türk Medeni Kanununun 24. maddesine dayandığı, haksız rekabet hükümlerinin düzenlenme sebeplerinin başında, başkalarının emeğinden haksız bir şekilde yararlanmanın önüne geçmenin yattığı, bir başkasının uzun uğraşlar sonucunda elde ettiği kazanımlardan ve değerlerden hiç bir emek ve çaba sarf edilmeden yararlanılmasının haksız rekabetin en önemli örneklerinden biri olduğu anlaşılmaktadır. Toplanan delillerle, davalılardan …’in daha önce davacı şirkette çalışması nedeniyle müşteri bilgilerine vakıf olduğu, bu müşterileri ziyaret ederek davacıların ürünlerinde soya, sakatat ve kafa eti bulunduğu, kalitesiz olduğu, aynı olan ürünleri farklı fiyatlarla sattıkları, kendi ürünlerinin daha kaliteli ve ucuz olduğunu söyleyerek davacıların ürünlerini kötülemek suretiyle haksız rekabette bulunduğu, üretim yapan iş yerinin sahibi olan diğer davalıların da bu eylemlerden haberdar oldukları, bu eylemlerin TTK’nun 55. maddesinde tanımlanan haksız rekabet niteliğinde olduğu, davacıların TTK’nun 56/1-d maddesi uyarınca zararının tazminini talep edebileceği, yine 56/1-e maddesi uyarınca manevi tazminat talep edebilecekleri, her ne kadar itibar tazminatı da talep edilmişse de, davalıların davacının ürünlerini taklit ederek veya markalarını kullanarak daha kalitesiz ürün üretip sattıklarının kanıtlanamadığı, bilirkişi raporuna göre maddi zararının 11.715,68 TL olduğu, davalıların eylemlerinin niteliği, yoğunluğu, davacıların ticari iş hacmi, faaliyetlerinin uzun yıllardan bu yana devam etmekte olmasına göre 20.000,00 TL manevi tazminat talep edebilecekleri” gerekçesiyle; “1-Davanın KISMEN KABULÜNE, KISMEN REDDİNE, Davalıların, davacıya ait tasarım ve marka haklarına tecavüzün tespiti ve önlenmesi davasının REDDİNE, -Davalıların, davacıya ait ürünleri müşterilerine kötülemek suretiyle haksız rekabette bulunduklarının TESPİTİNE, Haksız rekabetin ÖNLENMESİNE, -TTK 59. maddesi uyarınca kararın kesinleşmesinden sonra masrafı davalılardan alınmak suretiyle hükmün Türkiye’ de yayın yapan ve tirajı en yüksek 5 gazeteden birinde özet olarak yayınlanmasına, -Davacının 10.000,00 TL itibar tazminatı talebinin REDDİNE, -TTK 56/1-d maddesi uyarınca haksız rekabet nedeniyle 11.715,68 TL maddi ve TTK 56/1-e maddesi uyarınca 20.000,00 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalılardan alınarak davacıya verilmesine, davacının fazlaya ilişkin 480.000-TL manevi tazminat talebinin reddine” karar verilmiş, kararı davacılar vekili ile davalılar vekili ayrı ayrı istinaf etmişlerdir. Davacılar vekili istinafında; Davalılar, davacıların bayii, alt bayii, nihai tüketicileri nezdinde şirketi, şirket yetkilisini, ürünlerini asılsız ithamlarla, yanlış ve yanıltıcı iddia ve iftiralarla, olumsuz kanaat uyandırmak suretiyle kötüleyici faaliyet ve karalama eylemlerinde bulunduğunu, davalılar haksız ve hukuk dışı eylemleri ile haksız menfaat temin ettiğini, davacıların 244 bayii kaybına, fiili ve yoksun kalınan kazanç kaybına, itibar kaybına, maddi manevi zarara sebep olduğunu, davalılar, müvekkilin ürününün üretim aşamalarını, nereden etin alındığını, kıyma-soya oranını, temelde hepsinin aynı olduğunu, akraba ve eski çalışan olduğunu söylediklerini, davacıların eski işçisi ve akrabası olması sebebiyle inandırıcılık etkisini arttırdığını, nitekim tutanakta imzası olanların davalıyı, ses ve görüntü kaydının davalarının haklı olduğunun belgesi olduğunu, mahkemenin kaydın gizlice alındığı gerekçesiyle dikkate almamasının kabul edilemez olduğunu, kayıt yeri market güvenlik kamerası olduğunu, kaydın gizli olduğundan bahsedilemeyeceğinin açık olduğunu, kaldı ki suç işlenmesi durumunda gizli kayıt dahi Yargıtayca delil niteliğinde olduğunu, davalılar ses ve görüntülerin kendine ait olmadığını ya da gizli alındığını iddia etmediğini, davalıların pahalı ve kalitesiz ürün satıldığını, aynı ürünü farklı fiyatla sattığını, ürünlerinde at eti, kafa eti ve sakatat bulunduğunu, etin kalitesiz olduğunu, et faturalarını gösterilemeyeceğini, %100 kıyma olmadığını, soya içerdiğini, el mantısı olmadığını, davalının, davacı ve davacı ürünlerini kötülediğini, müşteriler nezdinde fiyat politikası hakkında yanlış, yanıltıcı iddialar attığını, karıştırılmaya yol açan önlemleri almadığını, davacı dolabına ürün sattığını, davalıların müvekkilin yıllarca alın teri ve emekle büyütülen işini, hazır müşteri portföyünü ve iş araçlarını gasp ederek emeksiz ve haksız kazanç sağlandığı, müvekkili maddi – manevi zarara uğrattığını ispatladığını, davalıların ispatlı haksız ve hukuka aykırı eylemleri nedeniyle, müvekkilin bayi ve alt bayilerinden 204 bayiinin siparişlerini iptal ettiğini, 44 bayiinin sipariş azaltmış olduğunun tespitli olduğunu, Bilirkişi raporunda ve mahkemece müvekkilin satış rakamları üzerinden hesaplama yapılması hatalı olduğunu, müvekkilinin zararının 11.715,00 TL olmadığının kayıtlarla sabit olduğunu, 244 bayiiden elde edilen ve edilebilecek gelirin engellenmiş olduğunun, satışın azalmış olduğunun bilirkişi raporu ile de tespitli olduğunu, Mahkeme ticari defterlerde işli, resmi kayıtlarla belgeli masraf ve harcamalar ayrıca fiili zarar adı altında istenmediğinden bahisle ve yoksun kalınan kâr gerekçesiz göz ardı edildiğini, hakkına tecavüz edilenin zararı, yalnızca fiili kaybın değeri ile sınırlı olmadığını, marka hakkına tecavüzün önlenmesi için yapılan masraflar, Mal veya hizmet pazarında pazar kaybı, istihdam edilenlere bu süreçte ödenen fazla paralar, zararın giderilmesi, telafi edilmesi için yapılan masraflar promosyon, reklam, imaj yenileme, imajı hatırlatma, karışıklığı kaldırma masrafları vs. fiili zarar kapsamında olduğunu, tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve tescilli markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer mal veya hizmetleri kapsayan ve bu nedenle halk tarafından tescilli marka ile ilişkilendirilme ihtimali olan haksız fiillerde dahi itibar tazminatı hükmedilirken, doğrudan markayı kullanan, asılsız ve gerçek dışı iddialarla müvekkili ve ürünlerini sürekli şikayet eden davalının davacı itibarını zedelendiğini, müvekkil itibarından haksız yarar sağladığını, markanın ayırt edici karakterini zedelediğini, talep ettikleri itibar tazminatının reddi yönünden kararın bozulmasını, Mahkemenin haksız rekabetin varlığını tespit, ilan, davalılar eylemlerinin maddi – manevi tazminat gerektirdiği bakımından yerinde ve isabetli kararının kabul edilen yönlerden onanmasını, reddedilen tazminatlar yönünden ve market kamerası ile kaydedilen ses ve görüntü kayıtlarını göz ardı eden kararın bozulmasını talep etmiştir. Davalılar vekili istinafında; mahkemenin vermiş olduğu kararın aleyhe olan hususlarını kabul etmediklerini, İlk derece mahkemesi yapmış olduğu yargılama sonunda müvekkillerin , davacıya ait ürünleri müşterilerine kötülemek suretiyle haksız rekabette bulunduklarının tespitine ve haksız rekabetin önlenmesine karar vermiş ise de, müvekkillerin haksız rekabette bulunduklarına ilişkin belge ve bilgi bulunamadığını, sadece davacı tanıklarının anlatımları baz alınarak aleyhe hüküm tesis edildiğini, Davacıların iddialarının aksine müvekkillerinin hiçbir zaman davacıları yada davacıların ürünlerini kötülemediğini, mahkemenin davacıya ait ürünleri müşterilerine kötülemek suretiyle haksız rekabette bulunduklarının tespitine karar vermiş ise de mahkeme dosyasınca dinlenen tanıklar ile müvekkilerin bir ilgisinin bulunmadığını, müvekkillerince söz konusu kişilere karşı herhangi bir ürün satışı olmadığını, ilk derece mahkemesinin müvekkiller aleyhine haksız rekabette bulunduklarının tespitine yönelik kararının hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğunu, davacı vekili dava dilekçesinde müşterilerinin aranarak ürünlerin kötülendiğini belirtmişse de söz konusu aramaların kim tarafından yapıldığını bilinmediğini beyan ettiğini, söz konusu aramaların kim tarafından yapıldığı bilinmediği halde davacıların hangi gerekçe ile müvekkil aleyhine dava açtıklarının anlaşılamadığını, müvekkillerine karşı yapılan kötülemeler ortadayken müvekkillerinin, davacıya ait ürünleri müşterilerine kötülemek suretiyle haksız rekabette bulunduklarının tespitine karar verilmiş olunmasının hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğunu, ilk derece mahkemesi, müvekkili aleyhine haksız rekabet nedeniyle 11.715,68 TL maddi ve TTK 56/1-e maddesi uyarınca 20.000,00 TL manevi tazminatının müvekkilerden tahsiline karar vermesinin hukuka aykırı olduğunu beyanla mahkeme kararının aleyhe olan hususları yönünden kaldırılmasını, esas hakkında itiraz ve beyanları doğrultusunda davanın reddini talep etmiştir. … Tescil numaralı “…” markasının … LTD ŞTİ adına 04/11/2014 tarihinde 29,30,35,40,43. Sınıflarda tescilli olduğu, … nolu yemek sunum şeklinin Endüstriyel Tasarım olarak tescil edildiği, … numaralı “…” markasının 35. Sınıfta … LTD ŞTİ adına 01/11/2011 tarihinde tescil edildiği, … tescil numaralı … markasının … LTD ŞTİ adına 35. Sınıfta 04/11/2014 tarihinde tescil edildiği görülmüştür. Dinlenen davacı tanığı …, 2005 yılından beri davacı ile ticaret yaptığını, davacının güven mantı markalı ürününü aldığını ve sattığını, ürünlerini davacı şirketin verdiği buzdolaplarında sattığını, yaklaşık bir yıl önce …dan adını hatırlamadığı, ancak görse tanıyabileceği, yaklaşık 40 yaşlarında bir erkek şahsın iki kere gelip, …da daha önce çalıştığını, davacı tarafın ürününü satmamasını, onun içinde sakatat ve kafa eti olduğunu söyleyerek kötülediğini, hatta kendisinin daha iyi mantı getireceğini, daha ucuza vereceğini söylediğini, kartvizitini bıraktığını, ancak kendisinden ürün almadığını, başkalarına da davacıların ürünlerini kötüleyip kötülemediği hususunda bilgi sahibi olamdığını, davalıları tanımadığını beyan etmiştir. Davacı tanığı …, 1995 yılından beri davacı …’yı tanıdığını, 8-10 yıldır da sürekli ürün aldığını, kendisinin şarküteri işlettiğini, davalı … ile …’i tanıdığını, diğer davalıyı tanımadığını, davalı …’ün daha önce …da çalıştığını, kendisine bir kez geldiğini ve elinde … marka ürün numunesi olduğunu, daha kaliteli mal almak isteyip istemediğini sorduğunu, kendisinin de el yapımı, yüzde yüz kıyma bulunan ürün aldığımı söylediğini, fiyatını sorduğunu, o fiyata o kalitede ürün alamayacağını, ürünün içinde soya ve sakatat olduğunu söylediğini, bu ifadenin kendisine hoş gelmediğini, daha önce …da çalışırken de kendisi ile servis konusunda davalının şahsından kaynaklanan bir sorun yaşadıklarını, yıllardır bu işin içinde olduğunu, bu fiyata söylediği kalitede ürün satılamayacağını, satılıyorsa işin içinde bir üç kağıt olduğunu söylediğini, ayrıc davalı …’ün kendisine elinde bulunan …yı belli bir fiyata verebileceğini söylediğini, bu fiyatın …dan çok az bir miktar da düşük olduğunu, hatta elinde mantının da sağlam olduğunu , bir telefonla istediği kadar mal getirebileceğini de söylediğini beyan etmiştir. Davacı tanığı …, 6 yıldır davacının yanında çalıştığını, satış temsilcisi ve bölge sorumlusu olduğunu, aylık, haftalık olarak müşterileri ziyarete gittiklerini, müşterilerimizden … isimli Cevizli’deki müşterilerinin kendisini çağırdığını, davalı …’ in kendilerine başka bir firmaya daha düşük bir fiyatla mal verdiklerinde ürünlerin içine başeti koyduklarını söylediğini, davalı … ile de karşılaştığını, Gebze’deki … isimli müşterinin işyerinde kendilerine ait dolabın camını açıp mantı ürününü koyarken gördüğünü, kendisine “…” dediğini, müşterinin de yanlarında olduğunu, olaydan sonra bu davalının kendisinden önce davacı şirkette eski çalışan olduğunu öğrendiğini,tahminen 2010 yılında işten çıktığını, müşterilere … marka mantıları kötülemeyi isim kullanarak yaptığı igçin bir çok yerde müşterileriyle sorun yaşadıklarını, müşterilerinin de bunları son kullanıcı olan tüketiciye ulaştırdıklarını, bu söylentiler duyulunca kendilerinden mal almayı bıraktıklarını, … isimli müşterinin mal almayı bıraktığını, … isimli müşterinin kendilerine ait dolabı kullanarak davalının ürününü de sattığını, ayrı sattığını söylediğini, ancak müşterinin eskiden 300-400 kg. mantı satarken, şu anda 150 kilo mantı sattığını, buradan da dolabı kullandıklarını tahmin ettiğini, Temmuz ayına kadar geçen yıl fiyat artışı yapmadıklarını, Temmuz ayından sonra artış yaptıklarını, ancak davalı …’in başka müşterilere farklı fiyatlı ürün verdiğini beyan etmesi üzerine müşterilerin talebi ile Aralık ayında aradaki fark kadar bedelsiz ürün verdiklerini beyan etmiştir. Davacı tanığı …, kendisinin 2012 yılının 5. ayından itibaren davacı şirkette çalıştığını, davalı …’in de daha önce bu şirkette çalıştığını, hangi tarihte ayrıldığını bilmediğini, daha sonra farklı bir firmaya gidince, müşterileri de tanıdığı ve bildiği için imüşterilere giderek kendi mantılarını, özellikle … ve … markalı olanları kötülediğini, Dudullu’da bulunan … ve … isimli işyerlerinde kötülediğini duyduğunu, mantıyı alıp, eli ile baktığını, “…” gibi sözler söylediğini, kendi ürünlerinin fiyatlarının farklı olduğunu, alan müşteri hangi ürünü alıyorsa onun fiyatını uyguladıklarını, müşterileri rutin olarak da ziyaret ettiklerini, aldıkları ürün miktarı düşünce de ziyaret ettiklerini, kendi bölgesinin Ümraniye, Ataşehir ve Çekmeköy olduğunu, davalının o bölgelerde ürün bırakmadığını, ancak davacının ürünlerini kötülediğini, davalının mamul ürününü …, …, … da ve bir kaç ismini hatırlamadığım müşteride daha gördüğünü, paketlerin davacıya ait dolapların içinde olduğunu, kendi bölgesinde dolapların içinde üzerinde … etiketi ile satılan ürün gördüğünü, başka bir arkadaşının bölgesinde dolap içinde paketsiz de satıldığını gördüğünü, bayilerin alt bayilerinde davalı ürününün satılıp satılmadığını bilmediğini, halen … ve … yufka ile çalıştıklarını, davalıdan ürün almaya başlayıp, kendileriyle sözleşmesini iptal eden ve ürün almayı azaltanlar olduğunu, Bulgurlu’da ismini hatırlamadığı bir fırının ürün almayı bıraktığını, diğerlerinin de ismini hatırlayamadığını beyan etmiştir. Davacı tanığı …, kendisinin Ümraniye santralde yufka işi yapan esnaf olduğunu, davalı …’in kendisine gelerek, ürün alıp almayacağını sorduğunu, … ile çalıştığını ve mennun olduğunu söylediğini, davalının daha sonra kendisine …’yı kötüleyen sözler söylediğini, bunun üzerine …’yı aradığını ve davalı …’in kötü ithamlarından bahsettiğini, bu olayın yaklaşık olarak bir yıl önce meydana geldiğini, 4-5 yıldır …’dan … ürünlerini aldığını, davalı …’in bu ürünlerin içinde kelle eti ve %50 soya olduğunu söylediğini, kendisine tepki gösterdiğini, …’yı aradığını, bölge sorumlusunun bunların kesinlikle doğru olmadığını, isterse gıda mühendisi ile görüşebileceğini söylediğini, kendisi yarım kiloluk kutuda ürün getirdiğini, isterse dolabın bir gözüne koyabileceğini söylediğini, geçmiş gün olduğu için çok hatırlayamadığını, üzerinde etiket ve yazı olduğunu, ancak ne yazdığını hatırlayamadığını, davalı …’in kendisine …’dan ürününü 15’e alıyorsa, kendisinin 10’a vereceğini söylediğini, ancak kendisinin …’dan tek fiyatla ürün aldığını, aynı ürünü farklı fiyatla sattığına dair herhangi bir konuşma olup olmadığını hatırlamadığını, İçerenköy’ de … – …’ya da gidip benzer şeyler söylediğini bildiğini beyan etmiştir. Davacı tanığı …, 10.10.2016 yılında satış müdürü olarak göreve başladığını, ekip arkadşlarının …’nın kendi hakkında olumsuz konuştuğunu ve karalama yaptığını kendisine ilettiklerini, şikayetler çoğalınca bir kaç yere gidip konuştuğunu, satış noktalarının da aynı şeyleri söylediklerini, soyalı ürün ürettiklerini, farklı etiketlerle, aynı ürünleri farklı fiyatlarda satış noktalarında sattıklarını söylediğini, müşteriler arasında çeşitli sipakülasyonlar olduğunu, …’ ın dört ayrı kalitede ürünü nulunduğunu, …, …, … ve … markaları ile sattıkları dört çeşit marka olduğunu, bunların fiyatlarının farklı olduğunu, ancak her markanın tüm bayilerdeki fiyatının aynı olduğunu, bayilere de, müşterilere de aynı fiyata satıldığını, satış noktalarına buzdolabı tedarik ettiklerini, kalitenin aynı standartta müşterilere ulaşmasını istediklerini, -18 derecede saklanması için kendi buz dolaplarını bedelsiz olarak satış noktasına temin ettiklerini, … satıcısı ve sahibinin satış noktalarına kendi ürününü bıraktığını, istediğin yerde satabileceğini söylediğini, satış noktasındaki kişi de -18 derecede başka dolabı olmadığı için paketli, bazen paketsiz, hatta bizim ürünlerimiz ile karıştırarak satışa sunduğunu, müşterilerini tek tek dolaşarak ürünleri konusunda konuştuklarını, satış noktalarından iki üç tanesinin iptal edildiğini, iptal edilen siparişlerinin de olduğunu, 22 yıllık bir marka çabası bulunduğunu, bayilerden iptal edilen olmadığını, o dönemde miktar olarak satışlarda yoğun bir azalma olduğunu, bu olumsuz algıyı gidermek için şirket olarak ulusal kanallarda, radyo reklamı yaptıklarını, reklam ajansları ile anlaşıldığını ve çeşitli harcamalar yapıldığını, 18 – 20 yıllık müşterilerine gidildiği için tekrar aynı düzeni kurmak adına fiyat düşürmek zorunda kaldıklarını ve yeni fiyata geçemediklerini, bu nedenle de zararlarının olduğunu, davalıların davacının ürünlerin tamamının soyalı olduğunu, aynı üretim bandından çıkararak farklı fiyatlar uyguladıklarını, ürünlerin tamamen aynı olduğunu, ev mantısı olmadığını da söylediklerini, birebir konuştuğunda davalı …’in et konusunda bir şey söylemediğini, ancak müşterilere baş eti katıldığını söylediğini beyan etmiştir. Mahkemece alınan 09.03.2018 tarihli bilirkişi raporunda sonuç olarak; davalı şirketin, davacının marka kullanım hakkına tecavüz ettiğinin kabulü halinde , davacının dava tarihi itibariyle davalı şirketten 11.715,68 TL tazminat alacağının olduğu, davacının, fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak şimdilik 10.000 TL maddi tazminatın tahsilini istediği, talebiyle bağlı olan davacının 10.000 TL maddi tazminat alacağının olduğu, bu alacağın yasal faizi ile birlikte tahsili gerektiği, 10.000,00 TL itibar tazminat talebinin yerinde olmadığı, 500.000,00 TL manevi tazminat isteminin ise Mahkemenin takdirinde olduğu bildirilmiştir. Mahkemece alınan 30.07.2018 tarihli bilirkişi ek raporunda; kök raporda belirtildiği üzere … şirketi’nin 23.08.2016 tarihinde davacı … şirketi ile birleştiğini, kök raporlarının 4 üncü sahifesinde, birleşmeden önce … şirketinin satış ve karlılık durumunun belirtildiğini, 886.449,00 TL’lik brüt gelir kaybının ise, … şirketinin satışlarının da ortaya konularak belirlendiğini, nitekim faaliyet kar hesabı yapılırken de … şirketinin mali verileri de dikkate alınmak suretiyle zarar miktarının saptandığını, bu nedenle zarar hesabı yapılırken … rakamlarının dikkate alınmadığı yönündeki itirazın varit görülemediğini, itibar tazminatına yönelik itirazın Mahkemenin takdirinde olduğunu, kök raporda, itibar tazminatının hangi hallerde talep edileceğinin açıklandığını, davacının buna ilişkin somut bir belge dosyaya sunmadığını, davacının bahsettiği masraflara yönelik bir belge de dosyaya sunulmadığını, sunulmuş olsa bile ancak fiili zarar kapsamında değerlendirilebileceğini, ne var ki davacının, dava dilekçesinde fiili zararını talep etmediğini, bu nedenle itibar tazminatına yönelik talebin de varit görülemeyeceğini, takdirin Mahkemeye ait olduğunu beyan etmişlerdir.
GEREKÇE: Dava markaya tecavüz ve haksız rekabetin tespiti, önlenmesi ile maddi, manevi ve itibar tazminatı taleplerine ilişkindir. Davacı tarafa ait marka tescil belgeleri dosyaya celbedilmiştir. Dosya içeriğine ve sunulan delillerden davalıların ürünlerinde davacı tarafa ait markaların ve tasarımın kullanıldığı hususu ispatlanamamıştır. Davalıların ürünlerini “…” adı altında sattıkları anlaşılmaktadır. Her ne kadar davacı tarafın bayilerinde bulunan buzdolaplarında davalıların ürünlerinin muhafaza edildiği ileri sürülmüş ise de, bu hususun davacı ile dava dışı bayileri arasındaki bayilik ilişkisi çerçevesinde değerlendirilmesi gerektiği, kaldı ki davalı tarafından söz konusu iş yerlerindeki dolaplarda kendi ürünlerinin satılması hususunda davacının bayilerini zorladıklarına dair bir delilin de dosyaya yansımadığı anlaşılmaktadır. Buna göre davacı tarafın markaya tecavüz iddiaları ispatlanamamıştır. Açıklanan bu hususlar gözetildiğinde davacı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf talepleri yerinde değildir. Öte yandan somut olay bakımından itibar tazminatının şartları da gerçekleşmediğinden bu yöne ilişkin talebin reddi de doğru olup, bu husustaki davacı tarafın istinaf talebi de yerinde değildir. Dosya içeriğinden ve dinlenen tanık beyanlarından davalı tarafın eylemlerinin TTK’nın 55/1-a maddesi kapsamında haksız rekabet olduğu, davacının bu yöndeki iddialarının ispatlandığı anlaşılmıştır. Bu nedenle davalı tarafın bu husustaki istinaf talebi yerinde değildir. Davalıların eylemi haksız rekabet niteliğinde bulunduğundan davacı taraf TTK’nın 56/1-d maddesi uyarınca maddi, yine aynı kanunun 56/1-e maddesi uyarınca manevi tazminat talep edebilecektir. Yargılama sırasında alınan 09/03/2018 tarihli bilirkişi raporu ayrıntılı incelemeyi içerdiği gibi istinaf denetimine de elverişli nitelikte olup davacının davalı tarafın haksız rekabet eylemi nedeniyle yoksun kaldığı kazancın ihlal süresi dikkate alınarak 11.715,68-TL olduğu anlaşılmaktadır. Dolayısıyla tazminata yönelik taraf vekillerinin istinaf talepleri yerinde değildir. Ayrıca hükmedilen manevi tazminat da eylemin ağırlığı ve ihlal süresi dikkate alındığında yerindedir. Bu yöne ilişkin istinaf talepleri de doğru görülmemiştir. Hal böyle olunca usul ve yasaya uygun olan ilk derece mahkemesi kararına yönelen taraf vekillerinin istinaf taleplerinin reddi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Taraf vekillerinin istinaf taleplerinin HMK’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE, 2-Davacıdan alınması gereken 80,70 TL harçtan, peşin alınan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 36,30 TL harcın davacıdan alınarak hazineye irat kaydına, 3-Davalılardan alınması gereken 2.166,49 TL harçtan, peşin alınan 542,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 1.624,49 TL harcın davalılardan alınarak hazineye irat kaydına, 4-Taraflarca yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 5-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nun 361.maddesi uyarınca tebliğden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay ilgili hukuk dairesinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.19/01/2022