Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2019/1035 E. 2021/2156 K. 22.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2019/1035 Esas
KARAR NO: 2021/2156 Karar
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 1. FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 12/02/2019
NUMARASI: 2015/145 E., 2019/29 K.
DAVANIN KONUSU:Marka (Maddi Tazminat İstemli)|Marka (Manevi Tazminat İstemli)
KARAR TARİHİ: 22/12/2021
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili; müvekkilinin ticaret unvanı olarak da kullandığı “…” ve … türevi isimlerin de marka tescilleri olan bir firma olduğunu, müvekkiline ait “…” markasının tanınmış marka olduğunu, müvekkilince yapılan araştırma sonunda müvekkiliyle birebir aynı iş kolunda faaliyet gösteren davalının …. ibaresini aynı mal ve hizmet grubunda kullandığı ve bu isimle mağaza açarak iltibasa neden olduğu, markaya tecavüz ve haksız rekabet eylemlerinin bulunduğunu, konuyla ilgili olarak yapılan tespit sonucu alınan bilirkişi raporunun bu hususları doğruladığını belirterek davalının markaya tecavüz ve haksız rekabetinin tespitiyle, önlenmesine, şimdilik 1.000 TL maddi ve 10.000 TL manevi olmak üzere toplam 11.000 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faiziyle davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davacı vekili sunmuş olduğu talep artırım dilekçesiyle maddi tazminat talebini 25.767,57 TL’ye yükseltmiştir. Davalı vekili; Bakırköy Mahkemeleri’nin yetkili olduğunu, müvekkilinin iştigal konusunun düz … toptan ticareti olduğunu, davacının ise ev tekstili işi ile iştigal ettiğini, müvekkilinin iş yerinde … unvanı değil “…” unvanının yer aldığını, müvekkilinin 1986 yılından beri bu marka unvanını kullandığını, davacının iddialarının doğru olmadığını bildirerek davanın reddini istemiştir. Mahkemesince toplanan delillere ve alınan bilirkişi raporlarına göre; ” davacının ev tekstili ve dekorasyonu alanında faaliyet gösterdiği, “…” esas unsurlu pek çok tescilli markasının mevcut olduğu, markanın tanınmış marka olduğu, davalının ise … nolu “…” markasının 35,40,19,20. sınıflarda, … nolu “…” markasının ise …. sınıfta tescilli olmasına rağmen, davalının markalarını tescilli olduğu şekilde kullanmadığı, davacının iştigal alanında da yer alan … ürünlerinin satışıyla ilgili faaliyetinde “…” ibaresini tek başına markasal olarak kullandığı, her ne kadar davalının ticaret unvanının esas unsuru da “…” ise de, davalının kullanımının ticaret unvanı kullanımı şeklinde olmayıp, markasal kullanım olduğunun bilirkişi raporları ile tespit edildiği, bu durumun davacının tanınmış markasının tanınmışlığından haksız olarak yararlanmasına neden olduğu, her iki tarafın ticari kayıtları üzerinde yapılan bilirkişi incelemesi ile marka hakkına tecavüz ve haksız rekabetin gerçekleştiği 25.02.2015- 27.07.2015 dönemi için lisans bedeli olarak davacıya 25.767,57 TL maddi tazminat ödemesi gerektiği, ayrıca davacının markasının tescilli olduğu süre, tanınmış marka olması, tarafların ticaret hacimleri dikkate alınarak 10.000,00 TL manevi tazminata da hükmedilmesi gerektiği “gerekçeleriyle davanın kabulüne, davalının, davacıya ait markaların esas unsuru olan “…” ibaresini ön plana çıkartarak kendi adına tescilli markaların tescilli olduğu şekilden farklı olarak kullanmak suretiyle davacının marka haklarına tecavüz ettiğinin ve haksız rekabette bulunduğunun tespitine, haksız rekabetin ve marka haklarına tecavüzün önlenmesine, 25.767,57 TL maddi ve 10.000,00 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan alınarak, davacıya verilmesine karar verilmiş, kararı davalı vekili istinaf etmiştir. Davalı vekili istinafında; mahkemenin sadece bilirkişi raporlarını esas aldığını, Yargıtay kararlarına göre sicilden terkin istemeden tecavüzün meni ya da refinin istenemeyeceğini, ilk raporun 3 kişilik bilirkişi heyetinden alındığını, ikinci rapora ilave olarak öğretim görevlisi Doç. Dr.sıfatına haiz bilirkişi bulunduğunu, eğer illa bir rapora itibar edilecekse birincisine itibar edilmesi gerektiğini, ancak bu beyanlarının birinci raporu kabul anlamına gelmediğini, davacının dava dilekçesinde emsal lisans kira bedelinin İTO’dan sorulmasını talep ettiğini, birinci raporda bu hususa dikkat edildiğini, ancak keşif tarihi ile dava tarihi arasında davalının zarar ettiği için herhangi bir bedel hesaplanmadığını, ikinci raporda ise tazminat hesabının neye göre yapıldığının belli olmadığını, davacının açılışını 24/11/1997 tarihinde yaptığını, en eski marka ve unvan tescilini ise 08/04/2005’te yaptığını, müvekkilinin kullandığı … unvanını 1986 yılından beri mevcut olduğunu, konuyla ilgili vergi levhasını dosyaya sunduklarını, müvekkilinin marka tecavüzünün olmadığını, … ve … kelimelerinin birbirinden hiç ayrılmamış olup davacı şirketin iştigal konusunun ev tekstili olduğunu, sonradan dava dilekçelerine … ve …kelimelerini sıkıştırdıklarını, kabul anlamına gelmemek kaydıyla tazminat hesabında uygulanılmasını istediği yöntemi yazmadığını, İTO’dan olası lisans bedelinin sorulmasını talep ettiğinin zımmen anlaşıldığını, davacının yöntemini belirtmemesi nedeniyle davanın bu sebeple reddi gerektiğini, ikinci ve üçüncü raporlarda ise bir kısım rakamlar belirlendiğini, bilirkişilerin bu rakamların asgari sınır olduğunu belirttiklerini, mahkemenin bunun altına inemeyeceğinin bildirdiklerini, bu durumun raporun gerekçesiz ve objektiflikten uzak olduğunu gösterdiğini, davacının markasının meşru olmadığını, müvekkilinin kendi marka ve logosunu tescil ettirdiğini, son hazırlanan raporda mahkemeyi yanıltabilecek bir durum keşfettiklerini, bunu mahkemeye bildirdiklerini ancak mahkemenin bunu dikkate almadığını, raporda her iki şirketin yıllık gelirinin yorumsuz olarak sunulmasının iyi niyetli bir davranış olmadığını, raporda kabul ettikleri eksi hesabın müvekkilinin hesabı olduğunu, her iki şirketin toplamı gibi bir yorumu asla kabul etmediklerini, İTO’nun kıstasının çarpıtıldığını, yerel mahkemenin de her iki şirketin gelirini toplayarak sonuca gittiğini, oysa müvekkili şirketin geliri dikkate alınsaydı (-6510 TL) davanın reddi gerektiğini bildirmiştir. TPMK’dan gelen davacıya ait marka tescil kayıtları incelendiğinde, … nolu “…”, … “…” …,… Sınıflarda, 2011 … nolu “…+…” …. Sınıfta, … nolu “…+…” …,… Sınıfta, … nolu “…+…” ….sınıflarda, …nolu “…” … Sınıfta, … nolu “…+…” ….sınıflarda, … nolu “…” …. Sınıflarda, … nolu “…” …. Sınıflarda,… nolu “…” … Sınıfta, … nolu “…” …sınıflarda, …nolu “…” …. Sınıfta, … nolu “…” …. Sınıfta,… nolu “…” ….sınıfta, … nolu “…” … Sınıfta, … nolu “…” ….sınıfta ve … nolu “…”…. Sınıfta davacı şirket adına tescilli oldukları görülmüştür. TPMK’dan gelen davalıya ait marka tescil kayıtları incelendiğinde, … nolu “…” …. Sınıflarda ve … nolu “…” … .Sınıfta davalı adına tescilli oldukları görülmüştür. Bakırköy 2. FSHHM’nin 2015/10 D.İş sayılı tespit dosyasının incelenmesinde; davacının davalı aleyhine tespit yapılmasını talep ettiği, alınan bilirkişi raporunda; tespit isteyenin … esas unsurlu çok sayıda markasının bulunduğu, bunların bir kısmının “…” emtiasını da kapsayan …sınıfta da tescilli olduğu, yine … ibareli markanın tanımış marka olduğu, karşı tarafın marka başvuruları olmasına rağmen henüz … ibaresi yönünden … emtiası için tescilli markasının bulunmadığı, iş yerinin … satışı yapan bir mağaza olup ürünler üzerinde katalog, broşür gibi tanıtım malzemelerinde …. ibareli markanın kullanıldığı, mağazanın dış cephesinde tabelada “…” ibaresinin kullanıldığı, bu kullanımın marka hakkına tecavüz teşkil edebileceği yolunda görüş bildirildiği görülmüştür. Yargılama sırasında alınan 11/01/2016 tarihli bilirkişi raporunda; “davalıya ait tanıtım materyallerinden, davalının “…” ibaresini marka izlenimi verecek şekilde ön plana çıkarttığı) davalının ticaret unvanında bulunan “….” ibaresini markasal olarak kullandığı, Gerek davacının markasının tanın ış marka olması gerekse de davacının iştigal alanıyla, davalının iştigal alanının … emtiası bakımından aynılık göstermesinin tüketicide, davacı ile davalı işletme arasında ekonomik bir bağlantı bulunduğu kanısını oluşturacağı, davalının “…” ibaresini markasal olatak kullanmasının dolaylı iltibasa sebebiyet verdiği ve bu nedenle de markasal kullanımın, davacın marka hakkına tecavüze sebebiyet verdiği, davalının … ibaresini hangi tarihten itibaren markasal kullandığını ispat yükünün davacı üzerinde olduğu, ispat yükü üzerinde olan davacının, davalının hangi tarihten itibaren dava konusu ibareyi markasal olara kullandığını ortaya koyamadığı, dosya kapsamında bu konuda sadece 25.02.2015 tarihli keşif ve sonrasında hazırlanan bilirkişi raporu bulunduğu, bu itibarla davalının tecavüzünün, keşif tarihi itibariyle gerçekleştiğinin kabulünün gerekeceği, davalı tarafından ibraz edilen 2015 yılı 3. dönem kurum geçici vergi beyannamesinden, davalının, 25.02.2015 (keşif tarihi) ve 27.07.2015 (davanın açıldığı tarih) tarihleri arasında zarar ettiğinin anlaşıldığı, …’nun emsal lisans bedelinin yıllık gelirin % 8’i olması gerektiğini bildirdiği, 25.02.2015 keşif tarihi) ve 27.07.2015 (davanın açıldığı tarih) tarihleri arasında davalının zarar etmesi karşısında, davalının ödemesi gereken bir lisans bedelinin bulunmadığı” yolunda görüş bildirildiği görülmüştür. Yargılama sırasında alınan 28/06/2016 tarihli bilirkişi raporunda; “davalı tarafın, … ibaresini işletmeleri birbirinden ayırma işlevi olan ticaret unvanından çok, mal ve hizmetleri ayırmaya yarayan markasal kullanım şeklinde kullandığı, diğer bir deyişle davalının … ibaresini salt unvanında kullanmadığı, işletme adı olarak ve markasal şekilde kullandığı, davalının, davacı adına 1990 yılından bu yana TPE nezdinde tescilli odan … markasını bilmemesi ihtimalinin çok düşük olduğu, bilmesi gerektiği ve bilebilecek durumda olduğu ve söz konusu kullanım ile davacının haklı tanınmışlığından, haksız yarar sağlayacağı ve davacının marka haklarına tecavüz fiilini işlemiş olduğu, dosya kapsamındarı taraflara ait mali evraka rastlanılmamış olup, taraflar arasında imzalanmış olan ve/veya herhangi başka bir emsal lisans belgesi de bulunmadığı ve sunulmadığı anlaşıldığından, yukarıda belirtilen hususlar dikkate alınarak; yıllık lisans bedelinin 17.500 TL olması gerektiği kanaatine varıldığı, somut olayda 556 sayılı KHK’nın 67/son maddesinin uygulama alanı bulacağı hususu da dikkatealınırsa, lisans bedelinde artırım yapma ve manevi tazminal takdirin mahkemeye ait olduğu” yolunda görüş bildirildiği görülmüştür. Yargılama sırasında alınan 04/01/2017 tarihli bilirkişi ek raporunda; “davalı şirketin davacı adına 1990 yılından bu yana TPE nezdinde tescilli olan … markasını kullanmış olduğu, davalının bu markayı bilmemesi ihtimalinin zayıf olduğu, bilecek durumda olduğu, söz konusu kullanım ile davacının haklı tanınmışlığından haksız yarar sağlayacağı ve davacının marka hakkına tecavüz fiilini işlemiş olduğu, davalı şirketin mahkeme kaleminde davacının işyeri merkezinde ibraz ettiği mali belge ve bilgilerin incelenmesi sonucu tespit edilen hususlar inceleme ve değerlendirme bölümünde belirtildiği, İstanbul Ticaret Odasının Sayın Mahkemeye sunduğu ve dosya da mevcut olan 16.09.2015 tarih … sayılı yazısında … markalı ürünlerin satışından elde edilen yıllık gelirin %8i oranında rakamın emsal lisans bedeli olacağının belirtildiği, buna göre; davalı … … LTD ŞTİ açısından 2015 yılındaki karının (-) 81.384.27 olduğundan bu firma açısından çıkan sonucun -81.384.27 x 8 : 100 = – 6.510.74 TL eksi bakiye olduğu, davacı … A.Ş açısından 2015 yılındaki karının 547.384.02 TL (208 gün) olup bu kar rakamının %8′ inin 547.384.02 x 8 : 100 = 43.790.72 olduğunun hesaplandığı, manevi tazminatın takdirinin mahkemeye ait olduğu” yolunda görüş bildirildiği görülmüştür. Yargılama sırasında alınan 17/05/2017 tarihinde sunulan 2.ek bilirkişi raporunda; “heyet olarak kök rapordaki görüşlerinde bir değişiklik bulunmadığı ve davalı tarafın … markasını markasal olarak kullandığı ve davacının marka haklarına tecavüz fiilini işlemiş olduğu, ancak, mali belgeler üzerinde yapılan incelemeler sonucunda, davalı şirketin faaliyetleri sonucunda zararda olduğu anlaşıldığından, davacı şirketin markasına tecavüz edilmesinden dolayı davalı şirketin faaliyetlerinin davacıyı etkilemediği, davacının gelirinde azalmanın olmadığı” yolunda görüş bildirildiği görülmüştür. Yargılama sırasında alınan 04/12/2017 tarihli bilirkişi raporunda; “taraf defterlerinin 2014 ve 2015 yılı satış ve karlılık durumunun incelendiği, davacının kayıtlarının incelenmesinde Kayseri’de ve Diyarbakır’da iki ayrı şirkete franchise yöntemiyle bayilik verdiği ve bu iki şirketten 24.000 TL isim kullanım bedeli ve yapılan cirodan binde 8 kar payı aldığının tespit edildiği, buna göre davacının davalı şirkete franchise yöntemiyle … markasını kullandırmış olsaydı 24.000 TL sabit ücretle binde 8 oranında kar payı alacak olduğunun davalının 2015 yılı net satışlarının 477.192 TL olduğu, delil tespit tarihi olan 09/02/2015 ila dava tarihi olan 27/07/2015 tarihi arasındaki 169 gün için hesaplanan kar payının 1.767,57 TL olduğunu, bu durumda davacının dava tarihi itibariyle davalıdan 24.000 TL + 1767,57 TL olmak üzere toplam 25.767,57 TL alacaklı olduğu, bu alacağı dava tarihinden itibaren % 10,50 oranında avans faizi işletilmesi gerektiği yolunda görüş bildirildiği görülmüştür.
GEREKÇE: Dava, markaya tecavüz ve haksız rekabetin tespiti, önlenmesi ile maddi ve manevi tazminat taleplerine ilişkindir. Davacı taraf, davalının davacı markalarına tecavüz ettiğini, bu eylemlerin aynı zamanda haksız rekabet olduğunu iddia etmiştir. Davalı taraf ise davanın reddini savunmuştur. Yargılama sırasında alınan bilirkişi raporunda davalı tarafın … ibaresini ticaret unvanından çok mal ve hizmetleri ayırmaya yarayan markasal kullanım şeklinde kullandığı, davalının davacı adına 1990 yılından beri TPMK nezdinde tescilli olan … markasını bilmemesinin mümkün olmadığı, davalının bu kullanımının davacının haklı tanınmışlığından haksız yarar sağlamaya yönelik olduğu belirtilmiş olup, davalının davacının markasına tecavüz ettiği ve eylemin bu haliyle aynı zamanda haksız rekabet de oluşturduğu kanaatine varılmıştır. Açıklanan bu hususlar itibariyle davalı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf talepleri yerinde değildir. Maddi tazminat talebiyle ilgili yapılan değerlendirmede ise; davacı taraf, lisans bedeline göre maddi tazminat talep etmiştir. Mahkeme en son alınan 04/12/2017 tarihli bilirkişi raporundaki davacının Kayseri ve Diyarbakır’da iki ayrı şirkete franchise yöntemiyle bayilik verdiği ve bu iki şirketten 24.000 TL isim kullanım bedeli ve yapılan cirodan binde sekiz kar payı aldığının tespit edildiği gerekçesiyle 24.000 TL sabit ücretle, binde sekiz oranı üzerinden yapılan hesaplama ile 25.767,57 TL maddi tazminata hükmedildiği görülmüştür. Somut olayda davacı tarafça delil tespiti 09/02/2015 tarihinde yaptırılmış, dava ise 27/07/2015 tarihinde açılmıştır. Buna göre, ihlal süresi 169 gündür. Mahkemenin isim hakkı bedeli yönünden ihlal süresini dikkate almaması doğru değildir. Zira hükmedilen 25.767,57 TL maddi tazminatın 24.000 TL’si isim hakkına ilişkindir. Somut olayda ihlal süresi 169 gün olup isim hakkının da bu kadar süre için kullanıldığı hususu ile davacının ticaretini yaptığı ürünlerin davalınınkine göre daha fazla sayıda olması gözetildiğinde BK’nun 50 ve 51.maddeleri de dikkate alınarak hükmedilmesi gereken maddi tazminat tutarı Dairemizce 11.767,57 TL olarak belirlenmiş olup bu yönden davalı vekilinin istinaf talebinin kısmen kabulü gerekmiştir. Manevi tazminat yönünden yapılan değerlendirmede ise; hükmedilmesi gereken maddi tazminat miktarı, ihlal süresi ve eylemin ağırlığı dikkate alındığında 7.500 TL manevi tazminatın somut olay bakımından daha yerinde ve hakkaniyete uygun olacağı kanaatine varılmakla bu yönden de davalı vekilinin istinaf talebinin kısmen kabulü gerekmiştir. Hal böyle olunca ilk derece mahkemesi kararına yönelen davalı vekilinin istinaf talebinin kısmen kabulü kısmen reddi gerekmiş ve kazanılmış haklar da gözetilmek suretiyle aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Yukarıda açıklanan gerekçe ile: Davalı vekilinin istinaf isteminin KISMEN KABUL, KISMEN REDDİ İLE; 1-6100 sayılı HMK.’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince İSTANBUL ANADOLU 1. FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ’nin 12/02/2019 tarihli 2015/145 E. – 2019/29 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA, 2-Davanın KISMEN KABULÜNE, KISMEN REDDİNE, 3-Davalının, davacıya ait markaların esas unsuru olan “…” ibaresini ön plana çıkartarak kendi adına tescilli markaların tescilli olduğu şekilden farklı olarak kullanmak suretiyle davacının marka haklarına tecavüz ettiğinin ve haksız rekabette bulunduğunun tespitine, 4-Haksız rekabetin ve marka haklarına tecavüzün önlenmesine, 5-11.767,57 TL maddi ve 7.500,00 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan alınarak, davacıya verilmesine, İlk derece yargılaması yönünden; 6- 1.316,16 TL karar ve ilam harcı tayini ile peşin alınan 187,86 TL ve tamamlama harcı ile alınan 423,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 705,30 TL harcın davalıdan tahsiliyle hazineye irat kaydına, 7- Davacı tarafından yatırılan 187,86 TL peşin harç ile tamamlama harcı ile alınan 423,00 TL harç olmak üzere toplam 610,86 TL harcın davalıdan tahsiliyle davacıya ödenmesine,8- Davacı yararına “tecavüzün tespiti ve haksız rekabet yönünden” karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince 7.375,00 TL vekalet ücreti takdiri ile davalıdan alınarak, davacıya verilmesine, 9- Davacı yararına “maddi tazminat yönünden” karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince 7.375,00 TL vekalet ücreti takdiri ile davalıdan alınarak, davacıya verilmesine, 10- Davacı yararına “manevi tazminat yönünden” karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince 7.375,00 TL vekalet ücreti takdiri ile davalıdan alınarak, davacıya verilmesine, 11-Davalı yararına “reddedilen manevi tazminat yönünden” karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince 2.500,00 TL vekalet ücreti takdiri ile davacıdan alınarak, davalıya verilmesine, 12- Davacı tarafından yapıldığı anlaşılan 27,70 TL başvurma harcı, 187,86 TL peşin harç, 4,10 TL vekalet harcı, 423,00 TL tamamlama harcı, 5.250,00 TL bilirkişi ücreti, 550,50 TL tebligat, müzekkere masrafı ve Bakırköy 2.Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2015/10 Değişik iş sayılı dosyasında alınan 27,70 TL başvurma harcı, 45,60 TL peşin harç, 4,10 TL vekalet harcı, 195,40 TL keşif harcı, 450,00 TL bilirkişi ücreti, 80,00 TL yol ücreti, 20,00 TL tebligat gideri olmak üzere toplam 7.265,96 TL’den davanın kabul ve ret oranına göre 3.909,08 TL’sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, Bakiyesinin davacı üzerinde bırakılmasına, 13-İstinaf yargılaması yönünden;a-İstinaf talebi kabul edildiğinden davalı tarafça yatırılan 610,82 TL istinaf harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilk derece mahkemesince iadesine,b-İstinaf yargılaması için davalı tarafından yapılan 121,30 TL istinaf yoluna başvurma harcı ile 29,78 TL posta gideri olmak üzere toplam 151,08 TL’nin, davacıdan alınıp davalıya verilmesine, İstinaf incelemesi sırasında davacı tarafından yapılan masrafların davacı üzerinde bırakılmasına, c-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından avukatlık ücreti tayinine yer olmadığına, 14-Taraflarca yatırılan ve kullanılmayan gider avanslarından kullanılmayan kısımların karar kesinleştiğinde talepleri halinde ilk derece mahkemesince yatıran tarafa iadesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda iş bu kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 22/12/202