Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2019/1029 E. 2022/86 K. 19.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2019/1029 Esas
KARAR NO: 2022/86 Karar
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 07/02/2019
NUMARASI: 2018/296 E. – 2019/31 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Manevi Tazminat İstemli)
KARAR TARİHİ: 19/01/2022
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin özellikle “…” ve “…” markaları olmak üzere, yazı veya şekil markası ve tasarımlara ilişkin TPMK nezdinde koruma sağlayacak şekilde birden fazla kendi adına tescilinin bulunduğunu, müvekkili adına tescil edilmiş olan marka ve tasarımların üretim ve lisans verme yetkisi münhasıran müvekkiline ait olduğu halde davalı tarafından hukuka aykırı olarak üretildiğini ve taklit ürünlerin davalı tarafından satışa sunulduğunu, buna istinaden Bakırköy 1. FSHCM’nin 2014/474 Esas sayılı dosyasında yargılama yapılarak, davalının suçunun sabit görüldüğünü ve hakkında mahkumiyet kararı verildiğini ve davalı yanın bu fiillerinin müvekkilini zarara uğrattığını ve itibarını zedelediğini iddia ederek, fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak, 4.000,00 TL manevi ve 1.000,00 TL itibar tazminatının, 14/05/2014 tarihinden itibaren mevduata uygulanan en yüksek faiz oranı uygulanmak sureti ile davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:Davalı cevap dilekçesinde; her ne kadar Ceza Mahkemesince kendisi hakkında mahkumiyet kararı verilmiş ise de, kendisini anlatamadığını, avukatı ve imkanı olmadığından bu suçun haksız yere üzerinde kaldığını, kendisinin bahse konu oyuncakları Eminönü ilçesinden çocuğu için aldığını, para olarak değerinin 2,00 TL olduğunu, bu meblağ ile davacıya ne kadar zarar vermiş olabileceğini, kendisinin mağdur durumda olduğunu ve hakkında açılan davanın yersiz olduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
MAHKEME KARARI: Bakırköy 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 07.02.2019 tarihli 2018/296 E. – 2019/31 K. sayılı kararıyla; “…Yerleşik Yargıtay içtihatları gereği Ceza Mahkemesince verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair kararın, teknik manada kesin hüküm oluşturmayıp, Hukuk Mahkemesini bağlayıcılığının bulunmadığı, Hukuk Mahkemesinin delilleri serbestçe takdir ederek karar vereceği, davacı vekilinin delil olarak dayandığı ceza mahkemesi dosyasının tetkikinden, davalının olay tarihinde kozmetik ürünleri ticareti ile uğraştığı, gerek ceza mahkemesindeki savunmasında ve gerekse mahkemedeki savunmalarında, işyerinde elde edildiği belirtilen ve sadece iki adet oyuncak telefondan ibaret davacının markasını taşıyan ürünleri çocukları için aldığını ve çocuklarının okula gittikleri gün okulda bıraktığını bildirmesi, davacı tarafın bunun aksini ispata yarar başkaca hiçbir delil ortaya koymamış olması karşısında, davalının kişisel tüketimi için bulundurduğu iki adet oyuncağın davacının marka ve tasarım haklarına tecavüz oluşturmayacağı, tazminat taleplerinin koşullarının oluşmadığı” gerekçesiyle; davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF BAŞVURUSU: Davacı vekilinin süresinde ibraz ettiği istinaf dilekçesinde; Bakırköy 1. Fikri ve Sınai Haklar Ceza Mahkemesi’nin 2014/474 E. ve 2014/735 K. sayılı, 22.10.2014 tarihli kararında; “… aksi kanıtlanamayan arama tutanağına ve bilirkişi raporuna göre oyuncaklar poşetinde bulunmuş olmakla satışa arz edilmiş olduğu kabul edilerek sanığın savunmasına itibar edilmemiş…” ifadesinin yer aldığını, ceza dosyasında alınan bilirkişi raporunda, davacı markasının karton ambalaj üzerinde ve ambalaj üzerine yapıştırılan hologram üzerinde kullanıldığının tespit edildiğini, ceza mahkemesi kararı ve bilirkişi raporu beraber değerlendirildiğinde dava konusu ürünlerin paketli bir halde satışa hazır vaziyette davalının dükkanında olduğunun sabit olduğunu, marka hakkının kesinleşmiş mahkeme kararıyla sabit olduğundan müvekkilinin manevi zararının görmezden gelinmesinin potansiyel mütecavizlerin yüreklendirilmesi sonucunu doğurduğunu, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 15.04.2011 gün, 2011/4–58 E. ve 2011/176 K. sayılı kararı ve Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 08.07.2004 tarihli 2004/2369 E. Ve 2004/9133 K. Sayılı Kararına göre, hukuk hakiminin, ceza mahkemesinin verdiği HAGB kararı ile bağlı olduğunu, aksinin kabul edilmesinin hakkaniyet duygularını da zedeleyeceğini, mahkeme kararının yerinde olmadığını, davalının … markalı taklit ürünleri alıp satışını yaptığının kesinleşmiş ceza mahkemesi kararı ile sabit olduğunu beyanla, mahkeme kararının kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. Davalının istinaf dilekçesine cevabında; Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması kararının hukuk hakeme yönünden bağlayıcılığının bulunmadığını (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 01/02/2012 tarihli, 2011/19-639 E- 2012/30 K sayılı kararı), hukukumuzda tazminatın asıl amacının malvarlığında meydana gelen zararın giderilmesi olduğunu, ortada bir zararın bulunmadığını, önceki beyanlarında da belirttiği üzere iki adet oyuncağın değerlerinin 2 TL olduğunu ve çocuklarına aldığını beyanla kararın onanmasını talep etmiştir.
DELİLLER: Türk Patent ve Marka Kurumu’ndan gelen kayıtlardan, … sayılı “…” ibareli markanın birçok sınıfta 15/05/2012 tarihinden itibaren, … sayılı “…” ibareli markanın 28, 38 ve 41. Sınıfta 12/04/2011 tarihinden itibaren, … sayılı “…” ibareli markanın aynı sınıflarda, aynı tarihten itibaren, … sayılı … Şekil markasının birçok sınıfta 15/02/2013 tarihinden itibaren, … sayılı … markasının 20. Sınıfta 30/11/2014 tarihinden itibaren, … sayılı … markasının birçok sınıfta 26/07/2011 tarihinden itibaren ve “…”, “…”, “…” ve “…” gibi daha birçok markanın 10’ar yıl müddetle davacı adına tescilli olduğu tespit edilmiştir. Bakırköy 1. FSHCM’nin 2014/474 Esas, 2014/735 Esas sayılı dosyasında, davacı şirketin şikayeti üzerin sanık … hakkında marka hakkının ihlali suçundan açılan ceza davasında, mahkemenin 22/10/2014 tarihli kararı ile, sanığın 556 Sayılı KHK 61. Maddesi gereğince, marka hakkına iltibas veya iktibas suretiyle tecavüz edilmiş taklit ürünleri satmak suretiyle marka hakkına tecavüz suçu işlediğinden mahkumiyetine karar verildiği, aksi kanıtlanamayan arama tutanağına ve bilirkişi raporuna göre oyuncakların poşetinde bulunduğundan satışa arz edilmiş olduğunun kabul edildiği, sanığa yüklenen suçun sabit olduğundan bahisle atılı suçtan mahkumiyetine, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği, sanık tarafından karara itiraz edilmesi üzerine Bakırköy 1. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından yerinde görülmeyen itirazın reddine karar verildiği anlaşılmıştır. Ceza dosyası kapsamında bulunan 14/05/2014 tarihli arama-el koyma tutanağından davalının işyerinde … logolu iki adet oyuncak telefon elde edildiği, vergi levhasından davalının şirketinin müzik ve video kayıtlarının perakende ticareti, ses, video, CD/DVD ürünlerin ticareti ile iştigal ettiği, davalının savunmalarında işyerinde kozmetik ürün satışı yaptığını, iki adet oyuncağı Eminönü’nden çocuklarına aldığı, okula gitmeleri üzerine dükkanda kaldığını beyan ettiği anlaşılmıştır.
G E R E K Ç E: Markaya tecavüzden kaynaklanan manevi tazminat ve itibar tazminatı talepli davada, ilk derece mahkemesince davanın reddine karar verilmiş, davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. Davacı vekilinin dava dilekçesinde, davalının ceza mahkemesinde markaya tecavüz suçu nedeniyle mahkum olduğunu ileri sürerek fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak 1.000 TL itibar tazminatı ile 4.000 TL manevi tazminat talebinde bulunduğu anlaşılmıştır. Dosya kapsamında bulunan Bakırköy 1. FSHCM’nin 2014/474 Esas, 2014/735 Esas sayılı dosyasından, mahkemenin 22/10/2014 tarihli kararı ile, davalı sanığın mahkumiyetine, Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılmasına karar verdiği görülmüştür. Hukuk Genel Kurulunun 23/10/2018 tarihli 2017/4-1353 Esas 2018/1552 Karar sayılı kararında; ” hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının kesin bir mahkûmiyet kararı olmadığı, aksi düşünüldüğü takdirde beş yıllık deneme süresi içinde bir suç işlendiğinde mahkemece hükmün açıklanacağı ve temyiz hakkı doğacağı; şayet yapılan temyiz incelemesinde ceza mahkemesi kararı bozulursa hukuk mahkemesinin kararının da dayanağının ortadan kalkacağı ve yargılamanın yenilenmesinin gündeme geleceği, bu durumun ise adalete olan güven ve saygıyı zedeleyeceği, diğer taraftan, beş yıllık denetim süresi bittikten sonra ortada ceza mahkemesi kararı bulunmadığından BK’nın 53. maddesi uyarınca tazminat davası açısından hukuk hâkimini bağlayıcı bir karardan da söz edilemeyeceği, aksine hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının hukuk hâkimini bağlayacağı kabul edildiğinde, hukuk hâkimince verilecek karar davanın beş yıllık deneme süresi içinde ve sözü edilen süre bittikten sonra açılması veya kararın sözü edilen süre bittikten sonra verilmesi hâllerinde farklı farklı hukuki sonuçlara ulaşılacağı, daha da ötesi, bir olayda birden fazla kişi sorumlu olup da, bunlardan biri hakkında beş yıllık süre içinde, diğeri hakkında beş yıllık süre geçtikten sonra hukuk mahkemesinde dava açılması hâlinde her iki davalı hakkında da aynı olay nedeniyle farklı kararlar verilebileceği, bu durumun adalete olan güveni sarsacağı ve Hukuk Genel Kurulu’nun 01.02.2012 tarihli ve 2011/19-639 E., 2012/30 K. ve 09.10.2013 tarihli ve 2013/4-8 E., 2013/1458 K. sayılı kararlarında da vurgulandığı üzere, maddi olgunun belirlenmesi yönünden hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının (5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu m.231), kesinleşmiş bir ceza hükmü olmadığından, hukuk hâkimini bağlamayacağının kabulü gerektiği” açıklanmıştır. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 13/11/2012 tarihli 2010/12876 Esas-2012/18075 Karar sayılı kararında da; “anılan cezanın miktarı dikkate alınarak haklarındaki hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına, denetim süresi içerisinde kasten yeni bir suç işlemedikleri takdirde açıklanması geri bırakılan hükmün kaldırılarak davanın düşürülmesine karar verilmiştir. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı, sonuçları itibariyle bir mahkumiyet kararı değildir. Kural olarak, sanığın aleyhine sonuç doğuracak şekilde bir etki yaratmaz. Anılan ceza kararı türü, hukuk hakiminin mutlaka bağlı olmasını gerektiren ceza kararı niteliğinde değildir.” denilerek hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararlarının bağlayıcı olmadığı açıklanmıştır. Bu durumda mahkemece, ceza dosyasında bulunan deliller de serbestçe değerlendirilerek, markaya tecavüz fiilinin gerçekleşip gerçekleşmediği değerlendirilecektir. Ceza dosyasında bulunan arama ve el koyma tutanağında, davalı işyerinde üzerinde … markası bulunan oyuncak telefon ele geçirildiği, telefonların şeffaf jelatin ile sarılı olduğu ve üzerinde 2,5 TL etiketinin bulunduğu görülmüş, davalı tarafından oyuncakların çocukları için Eminönü’nden satın alındığı savunulmuştur. Davalının savunmasının aksi kanıtlanamamış, işyerinde bu ürünlerin satışının yapıldığını ispat yönünden dosya kapsamında delil bulunmadığı anlaşılmıştır. Bu durumda mahkemece ispatlanamayan davanın reddine karar verilmesi yerinde olduğundan, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
H Ü K Ü M: Yukarıda açıklanan gerekçe ile: 1-6100 sayılı HMK.’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince davacı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf isteminin ESASTAN REDDİNE, 2-Alınması gereken 80,70 TL harçtan, peşin alınan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 36,30 TL eksik harcın davacıdan alınarak hazineye irat kaydına, 3-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına, 4-İstinaf yargılama giderleri olarak; Davacı tarafça yapılan masrafların üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avanslarının karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilk derece mahkemesince yatıran tarafa iadesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu 19/01/2022 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.