Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2019/1027 E. 2019/1970 K. 04.10.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2019/1027 Esas
KARAR NO : 2019/1970 Karar
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 08/05/2018
NUMARASI : 2014/1192 E., 2018/331 K.
DAVANIN KONUSU: Alacak (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 04/10/2019
İstinaf incelemesi üzerine Dairemize gelen dosya incelendi;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:İLK DERECE MAHKEMESİNE AÇILAN DAVADA A-)Açılan dava ve iddia : Davacı vekili dava dilekçesinde; davalı tarafından davacı hakkında Bakırköy … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı ve yine Bakırköy … İcra Müdürlüğü … Esas sayılı icra takipleriyle kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla takip başlatıldığı, her iki takibe konu senetteki imzaların davacı şirket yetkilisine ait bulunmadığı, Bakırköy … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı takip dosyası açısından borca ve imzaya itiraz edildiği, bu konuda Bakırköy 3 İcra Hukuk Mahkemesince yapılan yargılama neticesinde 2013/1021 Esas, 2014/441 Karar ve 10/04/2014 tarihli karar ile davanın kabulüne karar verildiği, iş bu kararın da Yargıtay onamasından geçerek kesinleştiği, yine davaya konu Bakırköy … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı takip dosyası açısından borca ve imzaya itiraz edildiği, bu konuda Bakırköy 3 İcra Hukuk Mahkemesince yapılan yargılama neticesinde 2013/971 Esas , 2014/439 Karar ve 10/04/2014 tarihli karar ile davanın kabulüne karar verildiği, iş bu kararın da Yargıtay onamasından geçerek kesinleştiği, yapılan icra takipleri nedeniyle haciz baskısı altında Bakırköy … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası açısından 22/07/2011 tarihinde alacaklı vekiline 2.500,00 TL ve 26/08/2011 tarihinde icra dairesine 22.702,97 TL ödeme yapıldığı, yine Bakırköy … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında da 26/08/2011 tarihinde Bakırköy … İcra Müdürlüğüne 24.594,65 TL ödeme yapılmak zorunda kalındığı, Bakırköy 3 İcra Hukuk Mahkemesince verilen ve Yargıtay 12.Hukuk Dairesi tarafından onanarak kesinleşen kararlar doğrultusunda davalının sebepsiz olarak zenginleştiği belirtilerek, davaya konu Bakırköy … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı ve Bakırköy … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyalarından dolayı davacının davalıya borçlu olmadığının tespiti ile icra tehdidi altında ödenmiş bulunan bedelin, ödeme tarihinden itibaren işletilecek faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, davalının haksız ve kötüniyetli olarak takip yapması nedeniyle %20 den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
B-) Cevap ve Karşı Talepler :Davalı vekili cevap dilekçesinde; iş bu davanın hak düşürücü süre içerisinde açılmadığı, azimname’ nin vekile usulüne uygun tebliğ edilmediği gibi muhatap bankaya borçlanma işleminden sonra tebliğ edildiği, davalı şirkete de hiç bir şekilde tebliğ edilmediği, takip konusu çeki imzalayan … davacı şirketin 9 adet şubesinin ticari mümessili olduğu, ticari mümessilin ticari işletmesiyle ilgili keşide ettiği çekleri ticari işletmenin ödemek zorunda olduğu, yine çekte cirosu bulunan diğer şahıs ve şirketlerle davalının birlikte hareket ettiği yönündeki davacı iddiasının yerinde olmadığı, yine davacının, davalının sebepsiz zenginleştiği yönündeki iddialarının da yerinde olmadığından açılan davanın reddine, %20 den aşağı olmamak üzere davacının kötüniyet tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
C-)İlk Derece Mahkemesi Kararı :İlk derece mahkemesince, “davacı vekilinin dava dilekçesinde davaya konu her iki takip dosyası nedeniyle haciz baskısı altında Bakırköy … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası açısından 22/07/2011 tarihinde alacaklı vekiline 2.500,00 TL ve 26/08/2011 tarihinde icra takip dosyasına 22.702,97 TL ödeme yapıldığını, yine davaya konu Bakırköy … İcra Müdürlüğünün …Esas sayılı dosyası açısından ise 26/08/2011 tarihinde 24.594,65 TL ödeme yapılmak zorunda kalındığını belirttiği, İİK 72/7 maddesi kapsamında ödenen bu bedelin davalıdan istirdadına karar verilmesini talep ettiği, İİK 72/7.maddesi gereğince iş bu davanın ödeme tarihinden itibaren 1 yıllık hak düşürücü süre içerisinde açılmasının gerektiği, ilk derece mahkemesince yapılan yargılama sırasında Bakırköy … İcra Müdürlüğüne yazılan yazılara verilen 13/04/2018 tarihli cevabi yazılarda davaya konu … Esas sayılı icra takip dosyası açısından davacı borçlu tarafından 26/08/2011 tarihinde, 22.702,97 TL borç tahsilatı yapılarak dosya borcunun ödendiği ve borçlunun ödeme yaptığı tarih dikkate alınarak yapılan kapak hesabında borç toplamının 22.702,97 TL olduğu, yine davaya konu diğer dosya olan … Esas sayılı dosyada ise 26/08/2011 tarihinde davacı borçlu tarafından 24.594,65 TL borç tahsilatı yapılarak dosya borcunun ödendiği, borçlunun ödeme yaptığı tarih dikkate alınarak yapılan kapak hesabında borç miktarının 24.594,65 TL olduğunun bildirildiği görülmekle iş bu davanın 26/12/2014 tarihinde açıldığı, her iki icra takip dosyası açısından borcun 26/08/2011 tarihinde davacı borçlu tarafından kapak hesabı yaptırılmak suretiyle ödenerek kapatıldığı, bu şekilde ödeme tarihi olan 26/08/2011 tarihi dikkate alındığında iş bu davanın İİK 72/7 maddesi gereğince 1 yıllık hak düşürücü süre geçirildikten sonra açıldığı” gerekçesiyle İİK 72/7 maddesi gereğince hak düşürücü süre içerisinde açılmayan davanın reddine, iş bu davanın istirdat davası olması nedeniyle koşulları oluşmayan davalının tazminat isteminin de yerinde görülmediğinden reddine karar verildiği görülmüştür.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:Davacı vekili kararı istinaf etmiş ve gerekçesinde davanın istirdat davası değil sebepsiz zenginleşme davası olduğunu ,ön inceleme duruşmasında mahkemenin davayı sebepsiz zenginleşme davası olarak yorumlayıp hak düşürücü süre itirazını reddettiğini ve yargılamaya devam ettiğini, yargılama yapılıp delliller toplandıktan sonra ise son cese ise davanın hak düşürücü sürede açılmadığını kabul ederek davanın reddedildiğini, gerekçeli kararda davanın niçin istirdat davası olarak nitelendirildiğinin ise açıklanmadığını ,ticari hayatın etkilenmemesi açısından borçların ödendiğini ancak imza inkarına dayalı olarak borca itiraz da edildiğini icra hukuk mahkemesine borca itiraz davalarının davacı borçlu lehine kesinleştiğini, kesinleşme tarihinin 2014 yılı olduğunu ve davanın da sebepsiz zenginleşmeye dayalı olarak 2014 yılında açıldığını bu nedenle ilk derece mahkemesi kararının yerinde olmadığını beyanla kararın kaldırılmasına gerektiğini talep etmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE :Somut olayda çözümü gereken husus bu davanın sebepsiz zenginleşmeye dayalı bir alacak davası mı olduğu yoksa bir istirdat davası mı olduğu hususu ile bu hususların davanın hangi aşamasında ve ne şekilde çerçevesinin çizileceği noktasındadır.Hakim önüne gelen olayda maddi vakıalardan yola çıkarak hukuki nitelendirmeyi doğru olarak yapmak ve bu nitelendirmeye göre de uygulanacak kanunu belirlemek zorundadır.Ön inceleme duruşma tutanağında dava sebepsiz zenginleşme nedeni ile istirdat davası olarak nitelendirilmiş ve taraflarca tutanak imzalanmıştır.Ön inceleme duruşmasına ilişkin HMK 140 -145 . maddeler ve bu maddelerin gerekçesi önemlidir. Gerekçeye göre ; ön inceleme için bir oturum günü belirlenmesi, ön inceleme konusundaki bazı işlemlerin bu oturumda, iki taraf veya vekilleri huzurunda gerçekleştirilmesi amaçlanmıştır. Ön inceleme oturumu için gün tespiti, dilekçelerin karşılıklı verilmesi aşaması tamamlandıktan sonra yapılacaktır. Özellikle, tarafların sulh olmalarını sağlamak; sulh olmayacaklar ise uyuşmazlık noktalarını tam olarak tespit edebilmek için, böyle bir oturuma ihtiyaç vardır. Ayrıca, usule ilişkin kararlar dosya üzerinden verilemiyorsa, bu oturumda incelenerek karara bağlanacaktır. Ancak, ön inceleme oturumunun etkin bir şekilde yürütülmesi, tarafları bu oturuma gelmeye zorlayıcı tedbirlerin alınmasına, tarafların bu oturuma hazırlıklı gelmelerine, bu oturumun kötüye kullanılmasının önüne geçilmesine bağlıdır. Bu sebeple davette, oturuma sadece taraflardan biri gelirse, gelmeyen tarafın, yokluğunda yapılan işlemlere itiraz edemeyeceği ve kendisinin muvafakati olmasa da diğer tarafın iddia ve savunmasını genişletip değiştirebileceği belirtilecektir. Tüm bunlar gözetilerek ön inceleme oturumuna davet, ayrı bir maddede düzenlenmiştir. Bu davete rağmen, gelmeyen taraf, davetiyede belirtilen sonuçlarla karşılaşacaktır.Madde 145- Ön inceleme oturumu, ön inceleme aşamasında özel bir öneme sahiptir. Bu aşamanın başarısı, esasen bu oturuma doğru bir şekilde hazırlanılması ve yapılması gereken işlemlerin mahkemece ve taraflarca doğru bir şekilde yapılmasına bağlıdır. Bu sebeple ön inceleme oturumunda yapılacak işlemler her bir fıkrada ayrıca belirtilmiştir.Birinci fıkra uyarınca, dava şartları ve ilk itirazlar dosya üzerinden de karara bağlanabiliyorsa, bu şekilde karara bağlanacaktır. Bu durumda, bazen ön inceleme oturumu yapılmasına da gerek kalmayabilir. Örneğin, mahkeme görevsiz ya da yetkisiz olduğuna dosya üzerinden karar verebiliyorsa, ön inceleme oturumuna ihtiyaç kalmayacaktır. Şayet usule ilişkin bu hususlarda, oturum yapılması gerekli ise ön inceleme oturumunda taraflar öncelikle bu konuda dinlenecektir. Usule ilişkin hususlarda taraflar dinlendikten sonra, uyuşmazlığın esasıyla ilgili iddia ve savunmaları dikkate alınarak, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususlar tespit edilecektir. Bu belirleme genel bir belirleme olmayacak, tarafların ortaya koydukları somut vakıalar üzerinden, tek tek hangi vakıada anlaştıkları ya da anlaşamadıkları belirlenecektir.İkinci fıkra sulhe ilişkin özel bir fıkradır. Tarafların anlaşmazlık noktaları tespit edildikten sonra, deyim yerindeyse uyuşmazlığa ilişkin resim daha net olarak ortaya çıkacaktır. Ön inceleme safhasında, anlaşmazlık noktalarının az veya çok olmasına bakılmadan, hâkimin, tarafları sulhe teşvik etmesi zorunludur. Hâkimin, bunu şeklen, bir hükmü mecburen uygulamak için değil, samimi bir çaba olarak yerine getirmesi gerekir. Hâkim, tarafların sulh olmalarının mümkün olduğu, bu konuda bir süreye, karşılıklı görüşmeye ihtiyaç duyduklarını anlarsa, sulh olmaları için bir defaya mahsus olmak üzere süre de vererek, yeni bir oturum günü belirleyebilir. Bu süre, tarafların talebi üzerine veya hâkim tarafından kendiliğinden verilebilir. Süre verilmesi konusunda, talebin olup olmaması önemli değildir. Önemli olan, hâkimde tarafların uzlaşabilecekleri yönünde ciddî bir kanaatin oluşmasıdır. Bazen taraflar, psikolojik sebeplerle bu konuda bir süre talep etmeyebilirler. Hâkim buna rağmen, tarafların durumunu ve niyetlerini dikkate alarak süre vermelidir. Bu süre içinde taraflar, karşılıklı görüşerek veya bir arabulucu ya da uzlaştırıcı yardımıyla uyuşmazlığı çözebilirler. Yargılamanın başlamış olması, yargılama dışında alternatif yolların kapatıldığı anlamına gelmemelidir.Üçüncü fıkra gereğince, ön inceleme oturumunda veya sulh için süre verilmişse ikinci oturumda tarafların sulh olup olmadıkları açıklığa kavuşacaktır. Taraflar sulh olurlarsa, bu durum; sulh olmazlarsa sulh olmadıkları tutanağa geçirilecektir. Eğer taraflar uyuşmazlığı sürdürerek yargılamaya devam etmek istiyorlarsa, o zaman da anlaşmazlık noktalarının nelerden ibaret olduğu tek tek tutanağa geçirilmelidir. Şüphesiz tarafların bu konudaki iradeleri önemlidir. Yani, taraflar hangi hususlarda anlaşamadıkları konusunda anlaşabiliyorlarsa, bu hususlar tutanağa geçirilecektir. Ancak, taraflar bu konuda da anlaşamıyorlarsa ya da mazeretsiz olarak oturuma gelmemişlerse, hâkim birinci fıkradaki tespitleri dikkate alarak anlaşmazlık noktalarını kendiliğinden tespit edecektir. Ön inceleme oturumunda, tutulan tutanak özel bir öneme sahiptir. Zira, uyuşmazlık çözümlenmişse bu tutanak bir sulh belgesidir. Uyuşmazlık devam edecekse, bu belge adeta yargılamanın yolunu gösteren bir yol haritasıdır. Tutanakta yer almayan hususlar, tahkikatın konusu olmayacaktır. Tahkikat aşamasında tereddüt edilen hâllerde bu tutanak, neyin incelenip neyin incelenmeyeceğini gösterecektir. Ön inceleme tutanağının bu önemi ve tarafları bağlaması sebebiyle, altının oturumda hazır bulunanlarca imzalanması kabul edilmiştir.İlk derece mahkemesi kararı madde metni ve madde gerekçelerine göre incelendiğinde 12/09/2014 tarihli celsede DAVANIN İİK 72. MADDESİNDEKİ İSTİRDAT DAVASI OLMADIĞI NEDENLE HAK DÜŞÜRÜCÜ SÜRE İTİRAZINI REDDETMİŞTİR.Yargılama bu kabulü göre devam etmiş ve son celse ARA KARARDAN RÜCU EDİLMEDEN ve taraflara bu rücu üzerine olası beyan ve hukuki işlemlere ilişkin talep ve işlem hakkı tanınmadan DAVANIN İSTİRDAT DAVASI OLDUĞU VE HAK DÜŞÜRÜCÜ SÜREDE AÇILMADIĞI gerekçesi ile dava reddedilmiştir.Mahkeme ara kararın hatalı olduğunu düşünüyor ve kanaat getirmiş ise rücu edebilir. Ancak bunu zımnen yapmış olması taraflar açısından hak kaybı oluşturabilecek usuli sonuçlar doğurabilir.Açıklanan bu nedenler ile ,öncelikle ara karardan rücu edilek ise bu hususta bir karar verilmeli, bu karar tefhim olunmalı veya yoklukta verilmişse tebliğ olunmalı ve oluşacak duruma göre karar verilmesi gerektiği halde bu usuli işlemler yapılmadan ve tamamlanmadan karar verilmiş olması doğru görülmediğinden davacı yanın istinaf talebinin kabulüne, usuli eksiklikleri tamamlamak üzere dosyanın ilk derece mahkemesine geri gönderilmesine karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M :Yukarıda açıklanan gerekçe ile 1-Davacı yanın istinaf talebinin kabulü ile ilk derece mahkemesinin KARARININ KALDIRILMASINA 2-Usuli işlemlerin tamamlanıp sonucuna göre uygun bir karar verilmek üzere dosyanın ilk derece mahkemesine GÖNDERİLMESİNE 3-İstinaf peşin harcının talebi halinde davacıya iade edilmesine 4- İstinaf için yapılan 3 e-tebligat gideri 13,50 TL ,istinaf posta gideri 35 TL ,başvuru harcı 121,30 TL ki toplam 169,80 TL istinaf yargılama giderinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine 5-Duruşmasız incelenmiş olmakla ücreti vekalet tayin ve takdirine yer olmadığına Dair dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu HMK 362 /1-a uyarınca KESİN olmak üzere karar verildi. 04/10/2019