Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2019/1006 E. 2022/74 K. 19.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2019/1006 Esas
KARAR NO: 2022/74 Karar
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 1.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 13/11/2018
NUMARASI: 2017/364 E. – 2018/422 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 19/01/2022
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü:
DAVA:Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin “…” markası altında başta ana faaliyet ürünü fermuar olmak üzere giysiler, ayakkabılar ve çeşitli çanta türleri için fermuarlar, tokalar ve kilitler üreten İtalya menşeli bir firma olduğunu, müvekkili markasının kendi sektöründe dünyaca tanınmış marka statüsünde olduğunu, müvekkilinin söz konusu marka ile 1952 yılından bu yana faaliyet gösterdiğini, müvekkili markasının ülkemiz de dahil olmak üzere .., …, …, … ve … gibi yüzlerce tanınmış markanın ürünlerinde tüketici ile buluşan ve kendi sektöründe bilinen bir marka özelliğini taşıdığını, davalıların, müvekkilinin ticari itibarından yararlanmak ve sektöründe dünyaca tanınmış “…” markasından haksız şekilde yararlanmak adına TPE nezdinde başvuruda bulunduklarını ve … sayı ile “… & … +…” markasını 25, 26 ve 35. sınıfa dahil emtialar bakımından tescil ettirdiklerini, müvekkilinin dünyaca tanınmış markasının 26. sınıfa dahil emtialar için … sayı ile marka 05/12/2014 tarihinde TPE nezdinde marka başvurusunda bulunduğunu, ancak söz konusu başvurunun davalı adına tescilli markası gerekçe gösterilerek reddedildiğini, davalılar adına tescilli markanın kötü niyetli olarak tescil ettirildiğini ve müvekkilinin tanınmışlığından yararlanmaya yönelik olduğunu iddia ederek, davalı adına … sayı ile “… & … + …” markasının, 556 Sayılı KHK’nın 42. maddesi gereğince hükümsüzlüğünü ve aynı zamanda markanın kötü niyetli tescil edilmiş olması sebebiyle de hükümsüzlüğünü talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalılardan … vekili cevap dilekçesinde; müvekkilinin dava konusu markayı 11/03/2010 tarihinde başvuru yaparak tescil ettirdiğini, huzurdaki davanın ise 30/05/2016 tarihinde açıldığını, hükümsüzlük davasının açılması için öngörülen 5 yıllık zaman aşımı süresi dolduğundan, zaman aşımı itirazında bulunduklarını, müvekkilinin hitap ettiği müşteri kitlesinin orta sınıf tüketici olarak tabir edilen kesim olduğunu, davacı her ne kadar müvekkilinin davacının ticari itibarından yararlanmasını hedeflediğini iddia etmekte ise de, bu durumun gerçeği yansıtmadığını, ne müvekkilinin, ne de müvekkilinin satış yaptığı tüketici kitlesinin davacı tarafa ait markanın varlığından haberdar olmadığını, davacı yan sadece fermuar üretimi yaptığını iddia etmesine rağmen müvekkiline ait markanın tescilli olduğu tüm sınıflar bakımından iptalini talep ettiğini, davacının bu talebinde kötü niyetli olduğunu, kabul etmemekle birlikte, bir an için markaların benzer olduğu düşünülse dahi bu durumun müvekkiline ait markanın tamamen hükümsüz kılınması gerektirmeyeceğini, davacı tarafın başvuru sınıflarının, müvekkiline ait başvuru kapsamında çıkartılmasının yeterli olacağını savunarak, davanın reddini talep etmiştir.
MAHKEME KARARI: İstanbul 1.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 13.11.2018 tarihli 2017/364 E. – 2018/422 K.sayılı kararıyla; “Davalı yanın zamanaşımı itirazının yerinde olmadığının gelen TPMK kaydından anlaşıldığı, marka tescilinin dergide ilan tarihinin 30.5.2011, tescil tarihinin ise 28.4.2011 tarihi olduğu, davanın açıldığı tarihin ise uyap kayıtlarına göre 27.4.2016 tarihi olduğu,…5 yıllık süre hesabında başvuru tarihinin değil, markanın sicile tescilinin esas alınması gerektiği bu durumda henüz 5 yıllık süre dolmadan dava açıldığından zamanaşımı itirazının yerinde olmadığı” gerekçesiyle; “Davanın KISMEN KABULÜNE, KISMEN REDDİNE, -Davalı adına … no ile tescilli … şekil markasının 26. emtia sınıf yönünden 6769 sayılı SMK göre kısmen HÜKÜMSÜZLÜĞÜNE, diğer sınıflar için hükümsüzlük isteminin reddine, -Kararın kesinleşmesini müteakip kesinleşmiş karar örneğinin ilgili sicile işlenmek üzere Türk Patent Enstitüsüne gönderilmesine” karar verilmiştir.
İSTİNAF BAŞVURUSU: Davalı … vekilinin süresinde ibraz ettiği istinaf dilekçesinde; dosya kapsamında alınan bilirkişi raporunda belirtildiği üzere, davanın 30/05/2016 tarihinde açıldığını, davalı markasının başvuru ve koruma tarihinin ise 11/03/2016 tarihi olduğunu, mahkemece zamanaşımı başlangıç tarihi olarak 29/04/2011 tarihinin esas alınmasının kabul edilemeyeceğini. -Müvekkili şirketin tescilli markalarını kullandığını, davacının markalarına tecavüz etmediğini, iyi niyetli olarak hareket ettiğini.-Davacının açıkça kötüniyetli olduğunu, davacı markasının TPMK’da tanınmış marka olarak tescilli olmadığını, müvekkilinin tescile dayalı haklarını kullandığından hukuka aykırı fiilinin söz konusu olmadığını. -Müvekkilinin markalarının davacı markaları ile aynı veya benzer olmadığını, davacı markasının “…”, müvekkiline ait markanın “…” olduğunu ve orta seviyede insanların okuyup anlayabileceği şekilde yazıldığını, davacı markasının ise “…” olarak okunamadığını. -Davacının markasının tanınmış olduğunu ispat yönünden denetime elverişli delil sunmadığını, yabancı dilde olanların tercümesinin sunulmadığını, sunulan fatura benzeri belgelerin tanınmışlık hususunu ispata elverişli olmadığını, davanın reddi gerekirken kısmen reddine karar verilmesinin hatalı olduğunu beyanla, mahkeme kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.Mahkemece düzenlenen dosya gönderme formunda davacı tarafından da 07/02/2019 tarihinde istinaf başvurusunda bulunulduğuna dair kayıt yapıldığı görülüyorsa da, dosya içerisinde davacı vekilinin istinaf başvuru dilekçesine rastlanmadığı gibi, UYAP kayıtlarında yapılan incelemede de istinaf başvuru dilekçesi ile istinaf harçlarının yatırıldığına dair makbuza rastlanmamıştır.
DELİLLER: TPMK kayıtlarından; 11/03/2010 başvuru tarihli, 25/26/35. Sınıflarda … başvuru numaralı “…” ibareli markanın 28/04/2011 tarihinde tescil edildiği anlaşılmıştır. Markanın %50 hissesinin sahibinin davalılardan … olduğu, ancak Beyoğlu … Noterliği’nin 16 Şubat 2017 tarihli … sayılı Marka Devir Sözleşmesi ile hissesini diğer hissedar …’a devrettiği, devrin TPMK’ya tescil edilerek markanın tamamının … adına tescil edildiği anlaşılmıştır. İlk derece mahkemesince marka vekili bilirkişi ile sektör bilirkişisinden alınan 28/06/2018 tarihli raporda; Davacı firma adına başvurusu yapılan … nolu marka ile Davalı adına tescilli … nolu markanın aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzer olduğunu, 26. sınıf ve emtiaları bakımından çakışma olması sebebiyle de ortalama zeka sahibi tüketiciler nezdinde karıştırılma, iki marka arasında bağlantı olduğunu düşünme ihtimalleri bulunduğunu,davanın süresi içerisinde açılmadığı savı ile kötü niyetin varlığına ilişkin mahkemenin değerlendirme yapması gerektiğini, davacının, davalı markasının tescilinden önce Türkiye’de marka kullanımının olduğu, ancak “…” İbaresinin Türk Patent ve Marka Kurumu’nun resmi internet sitesindeki tanınmış marka listesinde kayıtlı markalardan olmadığını bildirdikleri anlaşılmıştır.
G E R E K Ç E: Marka hükümsüzlüğü talepli davada, davacı vekili “…” ibareli markasının tanınmış marka olduğunu, davalının tescil başvuru tarihinden önce markanın 2008-2009 yıllarında Türkiye’de kullanıldığını, davalı markasının kötüniyetli tescil edildiğini, müvekkilinin 26. Sınıfta … başvuru numaralı marka başvurusunun davalı markası gerekçe gösterilerek reddedildiğini beyanla, davalı markasının hükümsüzlüğünü talep etmiştir. Mahkemece davacı markası ile davalı markası arasında karıştırılma ihtimali olduğundan bahisle 26 sınıf yönünden davalı markasının kısmen hükümsüzlüğüne karar verilmiş, davalı … vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.Dairemizce istinaf incelemesi HMK 355. Madde gereğince istinaf dilekçesindeki sebeplerle ve kamu düzeniyle ilgili hususlarla sınırlı olarak yapılmıştır.Taraf sıfatı HMK 114/1-e Maddesi ve HMK 115. Madde gereğince dava şartı olup, mahkemece resen incelenmesi gereken hususlardandır. Davaya konu hükümsüzlüğü istenen markanın davanın açıldığı 27/04/2016 tarihinde her iki davalı adına tescilli olduğu anlaşılıyorsa da, TPMK’dan celp edilen kayıtlar ve marka devir sözleşmesinden, yargılama sırasında, davalı …’ın %50 hissesini, Beyoğlu … Noterliği’nin 16 Şubat 2017 tarihli … sayılı Marka Devir Sözleşmesi ile diğer hissedar …’a devrettiği, devrin TPMK’ya tescil edilerek markanın tamamının … adına tescil edildiği anlaşılmakla, mahkemece davalı … yönünden davanın konusuz kaldığının dikkate alınmaksızın bu davalı hakkında da yazılı şekilde karar verilmesi yerinde olmamış, davalı sıfatı ile ilgili olduğundan bu husus Dairemizce resen dikkate alınmıştır. Davacı tarafın Türkiye’de tescilli markasının bulunmadığı anlaşılmaktadır. Mahkemece davacı markasının tanınmış olmadığı kanaatine varılmış, mahkemenin bu tespitine karşı davacı tarafça istinaf başvurusunda bulunulmadığından davalı yönünden usuli kazanılmış hak teşkil etmiştir. Davacı tarafça markasının ülkemizde de kullanıldığı ileri sürülmüş ve davalı markasının Türkiye’de kullanıldığını ispat yönünden bir kısım faturalar ve sözleşmeler sunulmuşsa da, faturalardaki ve sözleşmelerdeki yazıların İtalyanca olduğu anlaşılmakla, davacının Türkiye’de hangi ürünlerin satışını yaptığı ve satışı yapılan ürünlerin … markasıyla satılıp satılmadığı anlaşılamadığından Dairemizce bu belgeler üzerinde değerlendirme yapılamamıştır. Mahkemece alınan bilirkişi raporunda ve kararın gerekçesinde ise, davacının reddedilen 26. Sınıfta … başvuru numaralı marka başvurusuna konu … markası ile, davalının hükümsüzlüğü istenen markasının iltibas yönünden karşılaştırılması yerinde değildir. Mahkemece öncelikle, davacı tarafa markanın Türkiye de davalı markasının başvuru tarihinden önceye ait…markasının kullanıldığını gösteren faturaların ve sözleşmelerin tercümesinin ibrazı için kesin süre verilmesi, davacı markasının davalı markasının tescil başvurusundan önce Türkiye’de markasal olarak kullanılıp kullanılmadığı, hangi emtia grubunda kullanıldığı ve davacının tescilsiz kullanım nedeniyle öncelik hakkına sahip olup olmadığının belirlenmesi gerekirken, davalı markasının, davacının sonraki tescil başvurusuna konu edilen ve itiraz üzerine reddedilen marka ile karşılaştırılarak, iltibas ihtimali bulunduğundan bahisle yazılı şekilde eksik incelemeyle karar verilmesi yerinde olmamış, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, HMK 355. Madde gereğince resen gözetilen sebeplerle her iki davalı yönünden mahkeme kararının kaldırılmasına, dosyanın davalı …’ın davaya konu markadaki hissesini yargılama sırasında devretmesi nedeniyle davalı sıfatının devam edip etmediğinin değerlendirilmesi, diğer davalı yönünden de, yukarıda yazılı şekilde inceleme ve değerlendirme yapılarak karar verilmesi yönünden mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
H Ü K Ü M: Yukarıda açıklanan nedenlerle: 1-Davalı vekilinin sair istinaf sebepleri incelenmeksizin istinaf isteminin kabulü ile, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-4-6 maddeleri gereğince, İSTANBUL 1.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ’nin 13/11/2018 tarihli 2017/364 E. – 2018/422 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA, 2-Dosyanın Dairemizin kararında işaret edilen hususlarda yargılamaya devam edilmek üzere mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 3-İstinaf talebi kabul edildiğinden, istinaf peşin harcının talebi halinde davalı tarafa iadesine, 4-İstinaf yargılama giderleri olarak; a)Davalı avansından kullanıldığı anlaşılan; 121,30 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile 40,50 TL (posta-teb-müz) masrafının davacıdan alınarak, davalıya verilmesine, b)Davacı tarafça yapılan masrafların üzerinde bırakılmasına, 5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına, 6-Artan gider avanslarının karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilk derece mahkemesince yatıran tarafa iadesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu 19/01/2022 tarihinde HMK’nın 353/1-a-4-6 maddeleri uyarınca oybirliğiyle kesin olarak karar verildi.