Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2018/993 E. 2021/84 K. 21.01.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2018/993 Esas
KARAR NO: 2021/84
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 15/12/2017
NUMARASI: 2016/380 2017/984
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 21/01/2021
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili, taraflar arasında ticari ilişki bulunduğunu, alacağın tahsili için başlattıkları icra takibinin davalının haksız itirazı sonucu durduğunu, davalının itirazında dört adet fatura bedelini ödediğini, kur farkı fatura nedeniyle borçlu bulunmadıklarını ileri sürdüğünü, davalının TL niteliğindeki ödemelerinin borcu karşılayamadığını belirterek itirazın iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, davacının müvekkiline 5 adet fatura düzenlediğini, bu faturalardan dördünün ödendiğini, 14/03/2014 tarihli kur farkı faturasının ise kötüniyetli olarak düzenlendiğini, davacının fatura nedeniyle alacağı bulunmadığını bildirerek davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporlarına göre; taraflar arasındaki ticari ilişki kapsamında davacının davalıya dört ayrı satış faturası düzenlediği, ayrıca bir adet kur farkı faturası düzenlediği, taraflar arasındaki iplik satışına ilişkin sözleşmede sevk tarihinin 19/03/2013, vadenin ise 120 gün olarak belirtildiği, sözleşmede ayrıca çekle yapılan ödemelerde çekin tahsil edileceği tarihteki döviz satış kurunun esas alınacağının kararlaştırıldığı, sözleşmenin ilk faturaya konu 359,72 kg mal için yapıldığı, sonraki üç fatura yönünden iplik piyasasında ilk sözleşme üzerinden ticari ilişkinin devam edeceğine dair teamül bulunmadığı, buna göre davacının ilk faturadaki satış nedeniyle kur farkı isteyebileceği, bu tutarın ise 2.798,22 TL olduğu, diğer faturalar yönünden ise kur farkı isteyemeyeceği gerekçeleriyle davanın kısmen kabulüne, davalının itirazının kısmen iptali ile takibin 2.798,22 TL üzerinden devamına, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiş, kararı taraf vekilleri istinaf etmiştir. Davacı vekili, istinaf sebebi olarak; davalının süresi içerisinde cevap dilekçesi ve delil sunmadığını, ayrıca gerek dava dilekçelerinde, gerek delillerin beyan edilmesine ilişkin dilekçede, sözleşmenin kuruluşuna ilişkin olarak tanık …’nu dinletmek istediklerini, ancak mahkemenin bunu kabul etmediğini, ticari teamülün tespiti amacıyla İTO’ya yazılan yazı cevabının beklenilmeden karar verilmesinin hatalı olduğunu, davalının faturaları kabul ettiğini, dört faturanın her birinden “işbu fatura bedeli KDV dahil … $(ABD DOLARI) olup dövizli olarak tahsil edilecektir. Döviz kuru $ = …. ” şeklinde ibare bulunduğunu, davalının dört fatura bedelini de ödediğini ileri sürdüğünü, dolayısıyla faturaların içeriğine herhangi bir itirazının bulunmadığını, zaten bu dört faturanın da davalı defterlerinde kayıtlı olduğunu, dolayısıyla taraflar arasındaki satım ilişkisinin ABD Doları üzerinden yapıldığının kabulü gerektiğini, öte yandan taraflar arasında sözleşmenin var olduğunu, satış işlemlerinin birbirini takip edecek şekilde iki aylık dönemde gerçekleştiğini, bu kadar kısa süre içerisinde her bir alım satım için ayrı sözleşme yapılmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, yine tarafların sözleşmeden dönmelerini gerektirir bir beyan ve durumun da bulunmadığını, taraflar arasında dövizli satış yapıldığını, dosyada alınan her iki raporun da birbiriyle uyumlu olup davacının, davalıdan alacaklı olduğu yolunda görüş belirttiklerini, buna rağmen mahkemenin kısmen kabul kararının hatalı olduğunu, kararın redde ilişkin bölümünün kaldırılarak toplanmayan delillerin toplanarak istinaf incelemesi neticesinde davanın kabulü yönünde karar verilmesi gerektiğini bildirmiştir. Davalı vekili, istinaf sebebi olarak; mahkemenin gerekçe yaptığı sözleşme aslının dosyada mevcut olmayıp doğruluğun sübuta ermediğini, sözleşme içeriğindeki imzayı da kabul etmediklerini, bu konudaki itirazlarının daha önce noter kanalıyla faturaya itirazlarında ve icra takibine itirazda ve cevap dilekçelerinde belirtmelerine rağmen mahkemenin dikkate almadığını, yargılamanın her aşamasında sözleşmeyi kabul etmediklerini, kararın mükerrer ödemeye sebep verdiğini, mahkemenin kur farkı hesaplamasının doğru olmadığını, bulunan rakamın kur farkı değil 14/03/2014 tarihli faturanın TL karşılığı olduğunu, hesaplamanın yanlış olduğunu, kur farkı kabul edilebilir olsa bile 516,60 TL çıkması gerektiğini bildirmiştir. Davacı tarafından davalı aleyhine Bakırköy …İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyasında 13.883,41 TL asıl alacağın tahsili için 5 adet fatura dayanak gösterilmek suretiyle ilamsız icra takibi başlatıldığı, davalının itirazı üzerine takibin durduğu görülmüştür. Takip konusu faturaların 14/03/2014 tarihli 13.883,41 TL bedelli kur farkı faturası, 14/05/2013 tarihli 3.274,06 TL, 20/04/2013 tarihli 40.200,66 TL bedelli, 25/03/2013 tarihli 38.545,08 TL bedelli ve 19/03/2013 tarihli 2.281, 62 TL bedelli iplik satışına ilişkin faturalar olduğu, faturaların her birinde döviz karşılığının ayrıca yazılı olduğu ve dövizli olarak tahsil edileceğinin belirtildiği görülmüştür. Dava dilekçesi ekinde sunulan iplik satış sözleşmesi başlıklı fotokopi belgenin incelenmesinde; 353,72 kğ polyesterin satış fiyatının 3,55 USD olduğu, sevk tarihinin 19/03/2013 ve 120 gün vadeli olarak belirtildiği, sözleşmenin ilk maddesinde; “TL çekler ile yapılan ödemelerde çekin tahsil olunacağı tarihteki TCMB Döviz Satış Kuru esas alınır” şekilde düzenleme bulunduğu görülmüştür. Yargılama sırasında alınan 10/07/2017 tarihli bilirkişi raporunda; davacı defterlerinin incelendiği, davacı defterlerinin usulüne uygun olarak tutulduğu, ticari ilişkinin 19/03/2013 tarihinde başladığı, davacının, davalıya 5 adet fatura düzenlediği, davalının ise davacıya 6 adet çek verdiği ve ayrıca davalının 03/03/2014 tarihinde EFT gönderdiği, davacının kayıtlarına göre davalı şirketten 13.883,41 TL alacaklı bulunduğu yolunda görüş bildirildiği görülmüştür. Yargılama sırasında alınan 24/11/2017 tarihli bilirkişi raporunda; davalının ticari defterlerinin incelendiği, mal alış faturalarının davalı defterlerinde kayıtlı olduğu, bu faturaların TL toplamlarının 84.101,42 TL olduğu ve davalının bu faturalar karşılığı davacıya çekler verdiği, TL üzerinden yapılan kayıt ve ödemeler sonucunda davalının, davacıya borcunun kalmadığı, davacının düzenlediği 14/03/2014 tarihli kur farkı faturasının davalı kayıtlarında bulunmadığı, taraflar arasında kur farkına ilişkin teamül bulunup bulunmadığının işlem hacmi ve süre nazara alındığında bir kanaat oluşmadığı, ancak ticari işlerde faturaların TL cinsinden düzenlenmesi esas olup döviz üzerinden düzenlenme imkanının bulunmadığı, yabancı para birimine göre düzenlenen faturalarda sadece işlem tarihindeki kurun faturada gösterilmesinin yeterli olmadığı, işlem tarihindeki döviz kurunun faturanın TL karşılığının da faturada açıkça gösterilmesi gerektiği, faturalarda USD karşılığına KDV dahil olarak yer verildiği, davalı tarafından yapılacak ödemelerin fatura tarihinde TL olması halinde herhangi bir fark doğmayacağı, ancak ödemelerin ileri keşide tarihli çeklerle yapıldığı, davacının vadeli ödemeler için vade farkı talebi bulunmadığı, satış faturalarına davalının itiraz etmediği, dolayısıyla davacının mal bedellerini döviz olarak talep etmesinde isabetsizlik bulunmadığı, faturaların düzenlendiği tarihlerdeki USD karşılığının 46.463,43 USD olduğu, buna göre davalının davacıya yaptığı ödemelerin toplamının ise USD karşılığının 40.222,01 USD olduğu, sonuçta davalının, davacıya 6.241,42 USD borçlu kaldığı, bu tutarın TL karşılığının ise 14/03/2014 tarihinde 13.908,38 TL olduğu, ancak davacının 13.883,41 TL ‘lik fatura düzenlediği, sonuç itibariyle davacının, davalıdan takip tarihi itibariyle 13.883,41 TL alacağı bulunduğu yolunda görüş bildirildiği görülmüştür.
GEREKÇE: Dava, İİK’nun 67.maddesi uyarınca açılan itirazın iptali davasıdır. Mahkemece, davanın kısmen kabulüne dair verilen karar taraf vekillerince istinaf edilmiştir. Davalı vekilinin istinaf talebi, davalı aleyhine hükmedilen 2.798,22 TL’ye yönelik olup karar tarihi olan 2017 yılı itibariyle HMK’da öngörülen kesinlik sınırı 3.110,00 TL olup davalı vekilinin istinaf talebinin davalı aleyhine hükmedilen tutarın kesin olması nedeniyle kesinlikten reddi gerekmiştir. Davacı vekilinin istinaf talebine gelince; taraflar arasında uyuşmazlık konusu olan husus kur farkı alacağıdır. Davacı taraf, her ne kadar kur farkı nedeniyle alacaklı olduğunu iddia etmiş ise de, dayandığı iplik satış sözleşmesi başlıklı belgede sadece taraflar arasındaki ilk satışa konu miktar için düzenleme yapıldığı, bu hususun taraflar arasındaki tüm satışı kapsadığının kabul edilemeyeceği gözetildiğinde, davacı vekilinin istinaf talepleri yerinde değildir. Hal böyle olunca davalı vekilinin istinaf talebinin kesinlikten, davacı vekilinin istinaf talebinin ise esastan reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacı vekilinin istinaf talebinin HMK’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Davalı vekilinin istinaf talebinin mahkeme hükmünün kesin olması nedeniyle reddine, 3-Davacıdan alınması gereken 59,30 TL harçtan, peşin alınan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 23,40 TL harcın davacıdan alınarak hazineye irad kaydına, 4-Davalı tarafından yatırılan istinaf peşin harcının talebi halinde davalıya iadesine, 5-Taraflarca yapılan istinaf yargılama giderlerinin taraflar üzerinde bırakılmasına, 6-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.21/01/2021