Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2018/926 E. 2021/211 K. 04.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2018/926 Esas
KARAR NO: 2021/211
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İSTANBUL 18. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 04/12/2017
NUMARASI : 2015/840 2017/1012
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 04/02/2021
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacılar vekili, davalı tarafından müvekkili şirket aleyhine 40.000 TL bedelli bonoya dayalı olarak icra takibi başlatıldığını, müvekkili şirketin oto kiralama işi yapan dava dışı …. Ltd.Şti’nden 27/11/2014 tarihinde bir araç kiraladığını, aracın teminatı olarak davacı şirket tarafından diğer müvekkilinin kefil olduğu 40.000 TL bedelli bononun verildiğini, aracın 04/07/2015 tarihinde kaza yaptığını ve pert düzeyinde hasar gördüğünü, durumdan kiralayanın haberdar edildiğini, ancak davalının boş olan bonoyu gerçeğe aykırı olarak doldurarak takibe giriştiğini belirterek müvekkillerinin takip konusu bono nedeniyle borçlu olmadıklarının tespitine ve %20 oranında kötüniyet tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, davacıların bono nedeniyle müvekkiline borçlu olduğunu, aksini ispat hususunun davacılar tarafından yazılı şekilde ispatlanması gerektiğini, uzun dönem araç kiralaması nedeniyle meydana gelen zarardan davacıların sorumlu olduğunu, müvekkilinin ortağı olduğu …. Ltd.Şti tarafından davacı şirkete 12 ay süreli araç kiralandığını ve aracın davacıya teslim edildiğini, aracın kaza yaptığının öğrenilmesi üzerine sigorta teminatından yararlanmak amacıyla davacı şirketten belgelerin istendiğini, ancak bu belgelerin müvekkiline ve dava dışı şirkete ulaştırılmadığından tamirin müvekkili tarafından yaptırıldığını, dolayısıyla sigorta teminatından yararlanılamadığını, ayrıca araçta değer kaybı meydana geldiğini, yine ödenmeyen kira bedelleri de bulunduğunu bildirerek davanın reddini istemiştir. Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporlarına göre; davacı şirketin davanın ortağı olduğu dava dışı şirketten 27/11/2014 tarihinde araç kiraladığı ve aracın teminatı olarak 40.000 TL bedelli boş bonoyu diğer davacının kefil sıfatıyla imzalayarak dava dışı şirkete verdiği, aracın 04/07/2015 tarihinde kaza geçirdiği ve pert düzeyinin hasara uğradığı, sözleşmenin 7/A maddesinde, aracın trafik ve kasko sigortasının kiralayan şirkete ait olacağı, 7/6 maddesinde ise trafik kaza tutanağının olmadığı durumlarda hasardan kiracının sorumlu olacağının belirtildiği, yine sözleşmenin 7/b maddesi gereğince meydana gelecek hasarlarda trafik kaza raporu, alkol raporu, ehliyet fotokopisi gibi belgelerin kaza tarihinden itibaren 5 gün içinde kiralayana ulaştırılacağı, zamanında teslim edilmemesi halinde hasar bedeli ve aracın tamirinde geçen günlere ait kira bedelinin kiracı tarafından karşılanacağının hüküm altına alındığı, aracın tamir masrafı 26.893,60 TL ‘nin dava dışı şirket tarafından ödendiği, araçta 3.300 TL değer kaybı oluştuğu, meydana gelen zarardan davacı tarafın sorumlu olduğu gerekçeleriyle davanın kısmen kabulüne, davalı itirazının kısmen iptali ile takibin 30.193,60 TL üzerinden devamına ve davalının %20 oranında inkar tazminatıyla sorumluluğuna karar verilmiş, kararı taraf vekilleri istinaf etmiştir. Davacılar vekili, istinaf sebebi olarak; müvekkilleri ile kiralama sözleşmesinin tarafının dava dışı şirket olduğunu, davacıların davalıyla ticari ilişkilerinin bulunmadığını, dolayısıyla davalının kendi adına teminat senedini doldurup takibe koyma yetkisinin bulunmadığını, esasen senette cironun da bulunmadığını, takibin iptali gerektiğini, bu konuda Yargıtay kararı bulunduğunu, davalı tarafın sözleşmenin 7/b maddesi gereğince tutanağın ulaştırılmadığını savunmuş ise de, kazanın davalıya bildirildiğini ve tutanakların ulaştırıldığını, öyle ki davalının söz konusu aracı ulaştırılan bu belgeler vasıtasıyla jandarmadan teslim aldığını, yine sözleşmenin 7/a maddesi gereğince aracın kasko sigorta yükümlülüğünün davalıya ait olduğunu, ancak davalının bu sigortayı yaptırmadığını, yaptırmış olsaydı bu zarara katlanmayacağını ve teminat senedini gerçeğe aykırı doldurmayacağını bildirmiştir. Davalı vekili, istinaf sebebi olarak; mahkemece icra inkar tazminatı ve kötüniyet tazminatı taleplerinin reddedildiğini, oysa %20’den aşağı olmamak üzere İİK’nun 72/4 maddesi uyarınca tazminata hükmedilmesi gerektiğini, bu konuda Yargıtay kararları bulunduğunu, ayrıca mahkemenin belirlediği değer kaybı olan 3.300 TL’nin yerinde olmadığını, kaza tarihi itibariyle kazaya karışan 2014 model fial linea dizel aracın ikinci el piyasa değerinin 50.000 TL olduğunu ve uzman eksperlerden aldıkları bilgiye göre aracın değer kaybının %15, bunun da 7.500 TL’ye karşılık kaldığını, yine bilirkişi raporunda aracın rayiç değeri olarak belirlenen 44.000 TL’nin düşük olduğunu ve değer kaybının %10 alındığını, ancak rayiç değerin neye göre 44.000 TL olarak hesaplandığının açık olmadığını, raporun eksik ve hatalı olduğunu, uzun süreli araç kiralama sözleşmesinin 11/b bendinde, kiracının sözleşmedeki yükümlülüklerini yerine getirmeyerek sözleşmenin feshine sebep olması halinde sözleşme süresinin bitimine kadar ödemesi gereken kira bedellerini cezai şart olarak ödemesi gerektiğini, dolayısıyla sözleşmenin davacının sözleşmeye aykırı hareketleri nedeniyle feshedildiğinden davacının cezai şart ödemesi gerektiğini, ancak mahkemenin aksi yönde hüküm tesis ettiğini bildirmiştir. Davalı tarafından davacılar aleyhine 40.000 TL bedelli bonoya dayalı olarak toplam 40.995 TL’nin tahsili için 24/07/2015 tarihinde kambiyo senetlerine özgü yolla icra takibi başlatıldığı, takip dayanağı bononun keşidecisinin davacı taraf, lehtarının ise davalı olduğu, 15/04/2015 tanzim ve 10/05/2015 vade tarihli 40.000 TL bedelli olduğu görülmüştür. Konuyla ilgili İstanbul C.Başsavcılığı tarafından yapılan hazırlık soruşturması sonunda takipsizlik kararı verildiği anlaşılmıştır. Davacı … şirketiyle dava dışı … Ltd.Şti arasında araç kiralama sözleşmesi imzalandığı, sözleşmenin 7/a maddesinde trafik sigorta ve kasko sigortalarının kiralayan şirkete ait olduğunun belirtildiği, 7/b maddesinde ise araçlarda meydana gelecek hasarlarda tek taraflı kazalarda sadece aracın, birden fazla aracın karıştığı kazalarda ise tüm araçlara ait belgelerle birlikte trafik kaza raporu, alkol raporu, ehliyet fotokopisi gibi belgelerin asıllarının veya tasdikli fotokopilerinin kazadan itibaren en geç 5 gün içinde kiralayana ulaştırılması gerektiği, kaza tutanağı bulunmayan her türlü hasar, zarar ve ziyanın kiracı tarafından karşılanacağı görülmüştür. Sözleşmenin 11/b maddesinde kiracının sözleşme sona ermeden aracı iade ettiği veya sözleşmenin feshine neden olduğu takdirde sözleşme süresinin bitimine kadar olan döneme kadar ödemesi gereken kira bedelini cezai şart olarak ödeyeceği düzenlenmiştir. Yargılama sırasında alınan 29/12/2016 tarihli bilirkişi raporunda; davalının fesih şartlarına riayet etmediği, araçtaki meydana gelen hasarlar, parçalar ve işçilik ile faiz olmak üzere toplam 27.117,96 TL’nin davacıdan istenebileceği, değer kaybı, cezai şart bedeli ve icra inkar tazminatı konularında takdirin mahkemeye ait olduğu yolunda görüş bildirildiği görülmüştür. Yargılama sırasında alınan 11/09/2017 havale tarihli iki kişilik bilirkişi raporunda ise; kira sözleşmesi uyarınca verildiği anlaşılan senedin teminat senedi olarak kabulü gerektiği, aracın davacının kullanımında iken meydana gelen hasar nedeniyle dava dışı şirketin 26.893,60 TL ödeme yaptığı, araçtaki rayiç piyasa değerinden 3.300 TL değer kaybı hesaplandığı yolunda görüş bildirildiği görülmüştür.
GEREKÇE:Dava, İİK’nun 72.maddesi uyarınca icra takibinden sonra açılan menfi tespit davasıdır. Davacı şirket ile davalının ortağı olduğu dava dışı … Ltd.Şti arasında araç kiralama sözleşmesi imzalandığı, sözleşme uyarınca davacı şirkete kiralanan aracın teslim edildiği, davacı tarafça da sözleşmenin teminatı olarak takip ve dava konusu senedin verildiği, söz konusu aracın 04/07/2015 tarihinde meydana gelen kaza sonucu hasara uğradığı uyuşmazlık konusu değildir. Davacı taraf, dava konusu senedin gerçeğe aykırı olarak doldurulduğunu iddia etmiş, davalı taraf ise sözleşme nedeniyle alacaklı olduğunu savunmuştur. Her ne kadar davalı sözleşmenin tarafı değil ise de, davacı yanca ileri sürülen sözleşme ilişkisi davalı tarafça kabul edilmiş olup tarafların iddia ve savunmalarının kira sözleşmesi hükümlerine dayandırmaları nedeniyle sözleşme hükümlerinin olaya uygulanmasında usule aykırı bir yön bulunmamıştır. Sözleşmede kazanın meydana gelmesi halinde kiracının kaza raporu, alkol raporu, ehliyet fotokopisi gibi belgeleri 5 gün içinde kiralayana ulaştıracağı, aksi halde hasar bedeli ve aracın tamirinde geçen günlere ait kira bedelinin kiracı tarafından karşılanacağı hüküm altına alınmış olup somut olayda davacı taraf kazadan itibaren söz konusu evrakları davalıya ulaştırdığı hususunu usulüne uygun delillerle kanıtlayamamıştır. Dolayısıyla davacı taraf, sözleşmede öngörülen kaza nedeniyle uğranılan zarardan sorumludur. Her ne kadar davalı tarafın sigorta yaptırmaması davalıya ait bir kusur ise de, sözleşmenin 7/b maddesinde bu evrakların 5 günlük süre içinde kiralayana ulaştırılmaması halinde zarardan davacının sorumlu olacağı hüküm altına alınmış olup bu yöndeki davacı vekilinin istinaf talebi yerinde görülmemiştir. Öte yandan davalının kira sözleşmesinin tarafı olmamakla birlikte az önce de belirtildiği üzere tarafların doğrudan sözleşme hükmüne dayanmaları nedeniyle davacı vekilinin bu yöndeki istinaf talepleri de yerinde değildir. Davalı vekilinin istinaf taleplerine gelince; somut olayda İİK’nun 72/4 maddesi hükmü gereğince tazminata hükmedilmesinin koşulları gerçekleşmediğinden bu yöne ilişkin istinaf talebi yerinde değildir. Öte yandan aracın değeri ve değer kaybına ilişkin istinaf talepleri ise olayın oluşuna uygun düşen ve denetime elverişli bulunan bilirkişi raporu karşısında yerinde görülmemiştir. Yine davalı taraf cezai şart alacaklarının bulunduğunu ileri sürmüş ise de, sözleşmenin kiralayan şirket tarafından feshedildiği hususu usulüne uygun delillerle kanıtlanamamıştır. Açıklanan bu yönler itibariyle de davalı vekilinin istinaf talepleri yerinde değildir. Hal böyle olunca usul ve yasaya uygun olan ilk derece mahkemesi kararına yönelen taraf vekillerinin istinaf taleplerinin ayrı ayrı reddi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;1-Davacılar vekili ile davalı vekilinin istinaf taleplerinin HMK’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE,2-Davacılardan alınması gereken 59,30 TL harçtan, peşin alınan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 23,40 TL harcın davacılardan alınarak hazineye irad kaydına, 3-Davalıdan alınması gereken 669,87 TL harçtan, peşin alınan 167,46 TL harcın mahsubu ile bakiye 502,41 TL harcın davalıdan alınarak hazineye irad kaydına, 4-Taraflarca yapılan istinaf yargılama giderlerinin taraflar üzerinde bırakılmasına,5-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.04/02/2021