Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2018/812 E. 2021/352 K. 19.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2018/812 Esas
KARAR NO: 2021/352 Karar
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 21/11/2017
NUMARASI: 2015/29 E. – 2017/332 K.
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Fikir Ve Sanat Eserleri Sahipliğinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 19/02/2021
İSTANBUL 2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ tarafından verilen 21/11/2017 tarihli kararına tarafların istinaf başvuruları üzerine istinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü:
DAVA:Davacı dava dilekçesinde; yapımcı …’ın ve senarist …’nun, kendisine ait “…” adlı romanını “…” adlı televizyon dizisi haline getirdiğini, “…” dizisinde kendisine ait eserin işlendiğini, ve uzatılmış bir televizyon dizisi haline getirildiğini, iki hikaye arasında isimler, mekanlar, bazı olaylar değiştirildiğini ancak esasen iki hikayenin birbirinin aynı olduğunu, TRT ekranlarında 151 bölüm yayınlanan dizi ile davalıların 40 milyon üzerinde bir gelir elde ettiklerini, kendisinin yakalayacağı başarının ve gelirin önüne geçtiklerini, haksız bir gelir elde edildiğini, davalıların yaptığı telif hakkı ihlalini 2010 yılında açtığı ve 2014 yılında sonlanan dava ile kanıtlayarak 1 liralık manevi tazminat kazandığını, davanın sonucunda “…” adlı kitabını ve “…” dizisi arasında benzerlik olduğunun, dizi filmin senaryosunun kitaptan yararlanılarak meydana getirildiğinin, benzerliklerin tesadüf olamayacağının ve bu istifadenin serbest yararlanma ya da esinleme sınırları içinde değerlendirilemeyeceği kanaatine varıldığını, alınan bilirkişi raporunda, karşılaştırma sonucu konu, içerik, karakter, yapılan olay örgüsü, hatta detaylar yönünden esinlenmenin ötesinde benzeştiği, söz konusu dizinin kendisinin romanının temel alınarak hazırlandığının tespit edildiğini, hak ihlali olduğunu, bu nedenlerle fazlaya ilişkin dava, talep ve alacak hakları saklı kalmak kaydı ile şimdilik 10.000 TL tazminata hükmolunmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
ISLAH: Davacı vekili 17.11.2017 tarihli ıslah dilekçesi ile; belirsiz alacak davası olarak açmış olduğu davada, bilirkişi raporu doğrultusunda talebini 594.000,00 TL’ye arttırarak tazminatın yayın tarihinden itibaren işleyecek en yüksek faizin yürütülmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalılardan … vekili cevap dilekçesinde; her iki davalının adreslerinin İstanbul Anadolu Yakasında olduğundan öncelikle yetki itirazları bulunduğunu, davacının tazminat talep etme hakkının zamanaşımına uğradığını, esas yönünden ise; davaya konu kitap ile müvekkilinin senaristliğini yaptığı dizi arasında intihal olmasının imkansız olduğunu ileri sürerek davanın reddi gerektiğini savunmuştur. Davalı … vekili cevap dilekçesinde; dizinin ilk yayın tarihinin 16.12.2009 tarihi olduğunu, haksız fiilden dolayı 1 yıllık zamanaşımı süresinin dolduğunu, haksız fiilin işlendiği yerin Anadolu yakasında kaldığını, ayrıca diziyi yapan yapım şirketi … Ltd, Şti olduğunu oysa davanın gerçek kişilere açıldığını ayrıca intihalin bulunmadığını, davacının müvekkili aleyhine 2010 yılı itibariyle açtığı 1 TL bedelli tazminat davasını kazandığını ve hükmün kesinleştiğini, kesinleşen hükmün temyiz sürecinin kalmadığını, buna rağmen bu davada kesin delil gibi sunulmasının hukuk ilkeleri ve doktrinlerle bağdaşmadığını, davacının daha evvel açmış olduğu manevi tazminat davasında intihalin var olmadığı yönünde rapor verildiğini ileri sürerek davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
MAHKEME KARARI: İstanbul 2.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 21.11.2017 tarihli 2015/29 E. – 2017/332 K.sayılı kararıyla;”Toplanan deliller, dinlenen tanık beyanları, hüküm kurmaya elverişli ve yeterli taraflar arasında yargılaması yapılarak sonuçlanmış aynı konuya ilişkin ve manevi hak ihlaline dair kesinleşmiş mahkeme dosyası ve dosyada alınan bilirkişi heyet raporu ve bunu teyit eden mahkememizin 28.04.2016 tarihli ilk bilirkişi heyet raporu kapsamında davacının mali ve manevi haklarının ihlal edilmiş olduğu ve davacının işleme, çoğaltma ve yayın mali haklarının ihlaline dayalı olarak bilirkişi tarafından belirlenen her bir bölüm için 4.000,00’den 151 bölüm için taleple bağlı olarak asıl ve ıslah edilen 604.000,00 TL’nin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesi gerektiği” gerekçesiyle; ” Davacı … tarafından davalılar aleyhine açılan asıl ve ıslah edilen davanın kabulü ile davacının … adlı romanının izinsiz senaryo olarak davalılar tarafından kullanılması nedeniyle bölüm başı 4.000TL den 151 bölüme ilişkin 604.000TLnin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, karar verilmiştir.
İSTİNAF BAŞVURULARI: Davalı … vekilinin süresinde ibraz ettiği istinaf dilekçesinde; manevi tazminata ilişkin önceki davanın miktar yönünden kesin olduğunu, Yargıtay tarafından temyiz başvurusunun usulden reddedildiğini, taraflardan herhangi birine usuli kazanılmış hak bahşetmeyeceğini, hükme esas alınamayacağını, kaldı ki önceki davanın manevi tazminat davası olduğunu, bu davada mali hak ihlalinden bahsedildiğini, kesin hüküm teşkil etmeyeceğini, -hükme esas alınan raporda davacının senarist gibi kabul edilerek bölüm başı telif ücreti tespitinde bulunulmasının hatalı olduğunu, 151 bölümün her birinin özgün bir senaryoya sahip olduğunu, kesinlikle kabul anlamına gelmemekle birlikte davacının romanının olsa olsa eser/kök hikaye olarak değerlendirmeye alınması gerektiğini, bölüm başı bedel tespitinde bulunulmasının mümkün bulunmadığını, yerleşik Yargıtay uygulamasının da bu yönde olduğunu, davacının kitabının 2008 yılında yayınlanmış halen 1. Baskıdan öteye geçememiş vasat bir eser olduğunu, intihal değerlendirmesi yapıldığında, konu, karakter, işleyiş açısından benzerlik olmasının, fikir düzleminde ortak bir yoldan çıkılmış olmasının, intihal sonucunu tek başına doğurmayacağını, dizide karakterlerin ve hikayenin ele alınış şekilleri, dramatikleşme ve gidişlerin birbirinden farklı olduğunu, -bilirkişi raporlarının hiçbirinde intihal iddiasının ispat edilemediğini, mahkemenin raporlar arasındaki çelişkileri gidermeden, uzmanlar tarafından intihal vardır şeklinde yargıya ulaşmadan eksik inceleme ile karar verildiğini, İstanbul 1. FSHHM’nin 2012/111 E-2013/230 Karar sayılı dosyada kök raporda; kahramanlar ve anti kahramanlar arasında benzerlik bulunmadığı, kahramanların çağrısının farklı olduğu, olay örgüsünün romanda aşk, dizide terör üzerine olduğu, finallerin farklı olduğundan bahsedildiği esinlenme değerlendirmesi için 13 bölümün izlenmesi gerektiği, diziyi izleyen ek raporda; kahraman, anti kahraman, ana çatışma, olay örgüsü konularında farklılıklar bulunduğu, yan öyküler ve kahramanların yaşadığı çatışmalar arasında benzerlik bulunduğu, bunun esinlenme sınırının aşılması sonucunu doğuracağının beyan edildiği, mahkemenin çelişkileri giderecek ek rapor almadan, usulsüz şekilde teknik konularda bilirkişi görüşüne başvurmasına rağmen, bilirkişilerin görüşünü çürüterek karar verdiğini, bu davada da bilirkişilerin kök raporda önceki dosyada alınan ek rapora atıf yaptığını, bilirkişilerin yüzeysel şekilde somutlaştırmadan intihal intibaı mevcuttur görüşünü beyan ettiklerini, raporun sonunda da esinlenme hükümlerinden bahsedilerek talebin yerinde olduğundan bahsedildiğini, dizinin senaryosu davacı tarafından yazılmış gibi bölüm başı üzerinden telif ücreti tespiti yaptıklarını, itiraz üzerine ek rapora dahi gidilmeden ikinci heyetten rapor alındığını, 24/02/2017 tarihli raporda 13 bölümün ayrıntılı olarak mukayese edildiğini, intihalin varlığının söz konusu olmayacağının tespit edildiğini, önceki davada verilen kararın kesin hüküm teşkil edip etmeyeceği kanaatinin mahkemeye bırakıldığını, ikinci heyetten alınan ek raporda da intihal ve esinlenme olmadığına kanaat edildiğini, ortada iki çelişkili rapor olmasına rağmen çelişki giderilmeden hüküm tesis edildiğini, -doktrin görüşünün, doğu sorunu ve terör olayları gibi dar alanda işlenen konuların benzerliklerinin intihalin varlığı için yeterli olmayacağı yönünde olduğunu, -İstanbul 1. FSHHM’nin kararına gerekçe yaptığı Yargıtay kararının somut olaydan bağımsız olduğunu, mahkemenin Yargıtay 11. HD’nin 2011/12752 E, 2013/13684 K sayılı 28/06/2013 tarihli ilamını görüşüne birebir dayanak yaptığını, ancak huzurdaki davada davacının kitabını müvekkiline gönderdiğini iddia etmişse de, buna ilişkin ispat aracı bulunmadığını, emsal kararda senaryonun yapımcıya ulaştığı ispatlanmış iken, çekilmiş olan dizinin hikayenin uzatılmış hali olduğu gerekçesinin makul olduğunu, ortada davacı lehine kesin hüküm bulunduğu düşüncesinin mesnetsiz olduğunu, -davacının davasını FSEK 70/2 gereği haksız fiil hükümlerine dayandırdığını, davanın türü ve öğrenme süreleri dikkate alınarak zamanaşımının değerlendirilmesi gerektiğini, davaya konu dizinin 16/12/2009 tarihinde yayına başladığını ve Mayıs 2013 döneminde final yaptığını, manevi tazminat talepli davanın 05/10/2010 tarihinde açıldığını, huzurdaki davanın 04/02/2015 tarihinde açıldığını, mahkemenin davayı belirsiz alacak davası olarak kabul etmesinin doğru olmadığını, beyanla mahkeme kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … vekilinin süresinde ibraz ettiği istinaf dilekçesinde; mahkemenin kronoloji hatası yaptığını, dizinin 2005 yılında senaryolaştırıldığını, bunun gerek tanıklar gerekse müvekkilinin dava açılmadan çok önce verdiği gazete röportajı ile kanıtlandığını, kitabın ise 2007 yılında yayınlandığını, -davanın zaman aşımına uğradığını, FSEK 70. Maddenin haksız fiil hükümlerine atıf yaptığını, buna göre zamanaşımının 2 yıl olduğunu, ilk dava tarihinde ise 1 yıl olduğunu, zamanaşımı definin reddi kararına FSEK 68. Maddesinin dayanak yapılamayacağını, -hüküm kurmaya elverişli olmayan bilirkişi raporu ile hüküm kurulduğunu, ilk raporun eksiklikler ve çelişkilerle dolu olduğunu, mahkemenin dosyayı ikinci bilirkişi heyetine yolladığını, ikinci heyetin kök ve ek raporunda intihal olmadığını açıkladığını, mahkemenin ikinci heyetten rapor aldıktan sonra ilk rapora göre hüküm kuramayacağını, mahkemenin aldığı ilk raporun çelişkilerle dolu olduğunu, bilirkişi raporunda hikaye ücretin %2’si dedikten sonra sonuca yaklaşırken, bütçenin %2’sini yarısına geldiğini, bu durumda da 4.000 TL ödenmesi gerektiğini söylediğini, -temyiz incelemesinden geçmeyen kararın kesin hüküm niteliği taşımayacağını, davacının davasını ıslah ettiğini, kısmi dava şeklinde açtığını, dava dilekçesinde belirsiz alacak davasından bahsedilmediğini, ıslah edilen kısım için zamanaşımı definin incelenmediğini, belirsiz alacak davası gibi değerlendirdiğini beyanla mahkeme kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçelerine cevabında; İstanbul 1. FSHHM’nin dosyasında davanın tam 4 yıl sürdüğünü, davanın 2014 yılında sonuçlanarak, müvekkilinin eserinin intihal yoluyla kullanıldığına hükmedildiğini, mahkemenin bu davada müvekkilinin eserinin intihal yoluyla kullanıldığına ve maddi haklarının doğduğuna hükmettiğini, zamanaşımı itirazının reddi gerektiğini, tayin edilen tazminatın fahiş olmadığını, davalıların eserini intihal ederek büyük miktarda para kazandıklarını, ikinci raporun hükme dayanak olmayacağı açık olduğundan hükme dayanak yapılmadığını, müvekkilinin kitabını imzalayıp …’a gönderdiğini, sonrasında kitabın senaryolaştırılmasını istediği ve kitabın konusunu anlattığı yapımcının “bu hikayeyi … TRT’nin drama heyetine sundu” diyerek müvekkilini haberdar ettiğini, uzman bilirkişinin senaristin değil, hikaye sahibi müvekkilinin bölüm başı telifini hesapladığını, kaldı ki kitapçılarda satılan eserini yapımcıya verdiğini ispatla mükellef olmadığını, kronoloji hatası yapıldığı iddiasının doğru olmadığını, davalının senaryoyu 2005 yılında yazdığını ispatlayamadığını, iki mahkeme kararı ve iki rapor ile intihalin ispatlandığını beyanla istinaf başvurularının reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER: Tanık …; 2001 yılından beri …’de çalıştığını, 1993 yılından bu yana …, … ve …’de görev yaptığını, 2005 yılında …’in yayın kurulunda …’ı anlatarak önerdiğini, daha öncede yönetim kuruluna önerdiğini, dizinin …’nin dokusuna uygun olacağını, çok iyi raiting alacağını söylediğini ancak maddi problemlerden dolayı dizinin fiyatı yüksek geldiğinden kabul olmadığını, senaryoyu okuduklarını ancak kanallara bu şekilde bir çok gelen senaryonun bulunduğunu, bunların hepsini ellerinde tutmalarının, muhafaza etmelerinin mümkün olmadığını belirtmiştir. Tanık … ise; yapımcı yönetmen olduğunu, özel televizyonlara film ve diziler yapan bir şirketinin bulunduğunu, …’de geçmişte televizyon filmleri yaptığını, davalı ile 1997 yılında Van-Erçiş’te kısa dönem askerlik yaptığını, çatışmalardan esinlenerek askerlerin yaşamlarını anlatan filmleri yapabileceklerini konuştuklarını, askerlikten sonra 2005 yılında kendisini arayarak o günlerdeki gözlemlerini senaryolaştırmak istediğini belirttiğini ve yazdıklarını kendisine okuttuğunu, … ve … karakterleri üzerinde uzun uzun konuştuklarını, …’nin miktarı yüksek bulduğunu, ertelendiğini, TRT1’de … dizisi yayınlandığında ilk bölümü izlemesi için kendisini aradığını, TRT1’de yayınlanan dizi ile kendisine anlatılan kurgu, karakterler ve tretman , olay akışı ve duygu olarak da aynı olduğunu belirtmiştir. İlk derece mahkemesince üç kişilik heyet oluşturulmuş ve alınan bilirkişi raporunda; FSEK 21,22,25,14,15,16.maddelerine aykırılığın bulunduğu, ihlalin mevcut olduğu, dava dosyası ve ekinde sunulan 1. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi 2012/111 sayılı dava dosyası, 1, Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi 2008/233 sayılı misal dava dosyası. … tarafından sunulan 2005 yılında kendilerine sunulan “…” isimli dizinin senaryosu da dahil tüm ek dosyalar incelenerek, davacı’nın … ismiyle yazdığı “…” isimli romanın okunarak, sunulan DVD’lerin izlenmesi sonucu davacının romanı île davalı …’nun senaryosunun ana hikayesi arasında intihal olarak kabul edilebilecek bir benzeme olduğu intibaı mevcut olduğu belirtilmiş ve aksi ispat edilmedikçe davacının romanından alıntı yapılarak davalı …’nun senaryosunun ana hikayesinde kullanılması, davacıya bu alıntı için mali hak olarak bir ücret ödenmesini gerektiği, tüm dünyadaki teamülün, pazarlığa tabi olmakla beraber, senaryo aşamasında hikayeye ayrılan miktarı senariste ödenen ücretin % 10’u ile % 25’i arasında olduğu, ülkemizde ise senaristler meslek birliği …, senaryo ücretini toplam bütçenin %5’i, hikaye ücretini ise toplam bütçenin %2’si olarak saptadığı, bu durumda davalının her bölüm için aldığı senarist ücretinin, %25’inin yarısını veya yine her bölüm için TRT tarafından 400.000,00 TL olarak bildirilen bütçenin %2’sinin yarısı olan 4.000,00TL’nin davacıya ödemesi gerektiği ve davacının rızası alınmadığından ve ismi dava konusu dizinin jeneriklerinde yer verilmediğinden manevi haklarının da zarara uğradığı ve davalıların davacıya her bölüm için 4.000,00 TL. ödemesinin rayice uygun olacağı mütalaa edilmiştir. Bilirkişi raporuna itiraz sonucu mahkemece yeni bir heyet oluşturulmuş ve intihalin bulunup bulunmadığı ve davacı fikri haklarının ihlal edilip edilmediği yönünden Türk Dili ve Edebiyatı alanında uzman sektör bilirkişisi, … bölümünden akademisyen bilirkişi ve FSEK uzmanı akademisyen bilirkişiden müşterek rapor alınmış, alınan raporda; her iki eserde de benzer temaların işlendiği fakat bu temaların farklı biçimlerde ele alındığı, davalı tarafın esere kendi hususiyetini katabildiği hak ihlalinin bulunmadığı mütalaa edilmiştir. Bilirkişi raporuna itirazlar üzerine aynı heyetten ek rapor alınmış ve İstanbul 1.FSHHM’nin 2012/111 esas sayılı taraflar arasında yargılaması yapılarak kesinleşen dosyanın da değerlendirilmesi istenilmiş ve bilirkişi heyetinden alınan raporda; 2012/111 esas sayılı davanın 2013/230 sayılı karar gerekçesinde bilirkişi raporlarından yola çıkılarak eserler arasında zikredilen benzerlik başlıkları edebi açıdan yeniden değerlendirilmiş ve CD içerikleri tekrar sözden geçirilmiş ve 1.FSHHM dosyasında manevi tazminat yönünden değerlendirme yapıldığı, sıralanan başlıklardan bazılarının hiçbir suretle benzemediği, benzeyen unsurların ise birçok eserde konu gereği bulunabilecek benzerlikler olduğu, bazı benzerliklerin ise oldukça sığ düzeyde kaldığı, iki eser arasında yan olay örgülerinde bazı benzerliklerin olduğu ancak dizi romanda işlenen olaylarda büyük oranda ayrıştığı bu nedenle aynı görüşü taşıdıklarını belirtmişlerdir. İstanbul 1. FSHHM’nin 2012/111 Esas-2013/230 Karar sayılı dosyada davacı tarafından davalılar aleyhine açılan manevi tazminat talepli davada; “davalının esinlenme sınırını aşar şekilde davacının romanında ifadeye dönüşen pek çok korunan unsurun dizi filimde paralel şekilde benzer içerikte kullanıldığının kanıtlandığından söz konusu romanın davalı şirketin yapımını diğer davalının senaristliğini yaptığı dizide işlenerek izinsiz kullanımı FSEK 15, 16 ve 21. Maddelerine aykırılık oluşturduğundan ihlal edilen manevi haklar nedeniyle talep edilen 1TL manevi tazminatın davalılardan alınarak davacıya verilmesine” karar verilmiş, kararın temyizi üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2014/7200 Esas-2014/14432 Karar sayılı 24/09/2014 tarihli ilamı ile, temyiz talebinin 5219 Sayılı Kanun ile değişik 427/2. Maddesi gereğince reddine karar verilmiştir.
G E R E K Ç E: Davacı vekili, müvekkiline ait “…” adlı romanının davalılar tarafından, “…” adlı televizyon dizisi haline getirdiğini, “…” dizisinde kendisine ait eserin işlendiğini, ve uzatılmış bir televizyon dizisi haline getirildiğini, iki hikaye arasında isimler, mekanlar, bazı olaylar değiştirildiğini ancak esasen iki hikayenin birbirinin aynı olduğunu beyanla, maddi tazminat talepli dava açmıştır. Mahkemece ıslah ile arttırılan davanın kabulüne karar verilmiştir. Davalı vekilleri tarafından davaya cevap dilekçelerinde ve istinaf dilekçelerinde, zamanaşımı itirazında bulunulmuştur. Her ne kadar dava dilekçesinin sonuç bölümünde maddi tazminat talebinde bulunulmuşsa da, 02/06/2015 tarihli replik dilekçesinde açıkça FSEK’nin 68.maddesi uyarınca şimdilik 10.000,00 TL maddi tazminat talebinde bulunulduğu bildirildiğinden, FSEK’in 68.maddesi uyarınca varsayımsal bedel veya telif tazminatı talebi, farazi sözleşme ilişkisine dayandırıldığından, TBK’nın 146 vd. (BK’nın 125 vd.) maddeleri uyarınca 10 yıllık zamanaşımı süresine tabi olduğu, özünde haksız eylemin bir türü olan FSEK’e dayalı bu türden davalarda, haksız eylem faili, haksız eylem tarihinden itibaren zararın tamamı için temerrüte düşmüş olduğundan, hem 04/02/2015 dava, hem de 17/11/2017 ıslah tarihleri itibariyle, dizinin yayınlanmaya başladığı 16/12/2009 tarihinde işlemeye başlayan zamanaşımı süresinin dolmadığı anlaşılmakla zamanaşımı itirazının yerinde olmadığı kanaatine varılmıştır. Taraflar arasında görülerek sonuçlandırılan, İstanbul 1. FSHHM’nin 2012/111 Esas-2013/230 Karar sayılı dosyada, davacı taraf aynı iddialarla 1 TL manevi tazminat talebinde bulunmuş, mahkemece “davalının esinlenme sınırını aşar şekilde davacının romanında ifadeye dönüşen pek çok korunan unsurun dizi filimde paralel şekilde benzer içerikte kullanıldığının kanıtlandığı” gerekçesiyle, davanın kabulüne karar verilmiştir. Mahkemenin kararı, miktar yönünden kesinlik sınırının altında olduğundan, şekli anlamda kesin olup taraflar yönünden bağlayıcı ise de, dizi filmde davacının romanından esinlendiği ve işleme eser meydana getirildiğine ilişkin gerekçenin bağlayıcı olmadığı, somut uyuşmazlıkta, ilk derece mahkemesince de bu hususta bilirkişi incelemesi yaptırıldığı anlaşılmıştır. Ancak mahkemece alınan ilk raporda “dizi filmin davacıya ait eserle kısmen ayniyet ve sıkı benzerlik olan bölümler ve unsurlar bulunduğunun” beyan edildiği, itirazlar üzerine alınan ikinci raporda “her iki eserde de benzer temaların işlendiği fakat bu temaların farklı biçimlerde ele alındığı, davalı tarafın esere kendi hususiyetini katabildiği hak ihlalinin bulunmadığının” beyan edildiği, ikinci heyetten alınan ek raporda kök rapordaki görüşlerin korunduğu, dosya kapsamında birbiriyle çelişen iki ayrı heyet raporu bulunduğu, mahkemenin çelişkileri giderecek şekilde yeni bir heyetten rapor alarak karar vermesi gerekirken, mahkemece 1. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi 2012/111 sayılı dava dosyasındaki Ek Bilirkişi Raporu ile, mahkemece alınan ilk bilirkişi raporuna atıf yapılarak hüküm kurulduğu anlaşılmıştır. HMK’nın 266. maddesinde, çözümü hukuk dışında özel veya teknik bilgiyi gerektiren hâllerde, taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden, bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verileceği düzenlenmiştir. Mahkeme tarafından, dizi filmin senaryosunun davacının romanından işleme suretiyle meydana getirilip getirilmediğinin tespitinin, teknik bilgiyi gerektirdiği kanaatiyle bilirkişi raporları alınmışsa da, raporlar arasındaki çelişkiler giderilmeden ve gerekçesi açıklanmadan önceki rapora dayanarak karar verilmesi yerinde görülmemiş, davalılar vekillerinin bu yöndeki istinaf taleplerinin kabulüne karar verilmiştir. Mahkemenin kabulüne göre de; davalılar vekillerinin ilk alınan bilirkişi raporundaki tazminat hesabına itiraz ettikleri, 151 bölüm üzerinden tazminat hesabı yapılamayacağını ileri sürdükleri, mahkemece bu yöndeki itirazlar üzerinde durulmamasının da yerinde olmadığı kanaatine varılmış, davalılar vekillerinin ayrı ayrı istinaf başvurularının kısmen kabulüne, kısmen reddine, mahkeme kararının HMK 353/1-a-6 maddesi gereğince kaldırılmasına, dosyanın, dosya kapsamında alınan bilirkişi raporları arasındaki çelişkiyi giderecek şekilde yeni bir heyetten rapor alınarak, … isimli dizinin senaryosunun özgün eser olup olmadığı, davacının “…” adlı romanından intihal yada esinlenme sınırının aşılarak, işleme eser şeklinde oluşturulup oluşturulmadığının somut değerlendirmelerle tespiti, davacının mali haklarının ihlal edilip edilmediği, edilmişse sektörel teamül de araştırılarak, rayiç bedel tespitinde, özgün hikaye bedeli olarak tek bir ödeme yapılıp yapılmayacağı, yahut bölüm başına rayiç telif bedelinin hesaplanması gerekip gerekmediği üzerinde durularak, hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi için mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
H Ü K Ü M: Yukarıda açıklanan nedenlerle: 1-Davalılar vekillerinin istinaf istemlerinin ayrı ayrı KISMEN KABULÜNE KISMEN REDDİNE, 2-6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince, İSTANBUL 2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ’nin 21/11/2017 tarihli 2015/29 E. – 2017/332 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA, 3-Dairemizin kararında işaret edilen hususlarda yargılamaya devam olunmak üzere dosyanın, karar veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 4-İstinaf yargılama giderleri olarak; a)Davalı … avansından kullanıldığı anlaşılan; 98,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile 59,10 TL tehir-icra karar harcının davacıdan alınarak bu davalıya verilmesine, b)Davalı … avansından kullanıldığı anlaşılan 98,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı, 59,10 TL tehir-icra karar harcı ile 48,70 TL (posta-teb-müz) masrafı olmak üzere toplam 205,90 TL’nin davacıdan alınarak, bu davalıya verilmesine, c)Davacı tarafça yapılan 84,00 TL posta-teb.müz. giderinin üzerinde bırakılmasına, 5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu 19/02/2021 tarihinde HMK’nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca oybirliğiyle kesin olarak karar verildi.