Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2018/804 E. 2021/343 K. 19.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2018/804 Esas
KARAR NO: 2021/343 Karar
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL(KAPATILAN) 4.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 13/07/2017
NUMARASI: 2015/224 E. – 2017/107 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 19/02/2021
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü:
DAVA:Davacı- Karşı davalı vekilinin dava dilekçesinde; Müvekkilinin 28/06/2002 tarihli UKOME kararı gereği ihale edilen İstanbul Büyükşehir sınırları içerisinde bulunan yerler ve hatlar üzerinde, sözleşmede yer aldığı şekli ile turistik taşıma amacı ile hat kiralama ihalesini kazandığını, ihale sonucunda İETT ile 10 yıl süreli sözleşme imzalandığını, Davalı şirket tarafından “…” ibaresinin kötü niyetle tescil edildiğini, müvekkilinin tam 17 değişik ülkede şehirlerinde “…”, “indi bindi” adı ile tur otobüslerinin üzerinde, internet sitesinde ve broşürlerinde tanıtım yaptığını, bu nedenlerle davalı şirket adına kayıtlı …’da tescilli bulunan “…” markasının hükümsüzlüğüne, sicilden terkinine, dava sonuçlanıncaya kadar 3. Kişilere devrinin önlenmesine yönelik tedbir kararı verilmesine, yargılama giderlerinin karşı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP ve KARŞI DAVA:Davalı-karşı davacı vekilinin davaya cevap dilekçesinde; Müvekkili şirketin 1998 yılından itibaren, İstanbul’u tanıtıcı turlar düzenlediğini, müşterilerine paket tur, transfer, konaklama ve seyahat acentelerine özgülenmiş hizmetler sunduğunu, 40 üzerinde ülkede faaliyet gösteren, merkezi Londra’ da bulunan ve şu anda konusunda dünyanın en büyük tur operatörü olan çok uluslu “…” şirketinin kurucu ortağı 11 ülke arasında yer aldığını, müvekkili şirketin TPE nezdinde birçok markayı kendi adına tescil ettirdiğini, “…” markasının 39 sınıfta müvekkili şirket adına tescilline karar verildiğini, davacı tarafın iddialarını kabul etmediğini, hükümsüzlük iddiasında bulunulan müvekkiline ait “…” hiçbir şekilde yapılan hizmetin karakteristlik özelliğini içermediğini, asıl davanın reddini talep etmiş, karşı davada ise davacı-karşı davalının müvekkilinin sahibi bulunduğu ve adına tescilli bulunan markayı aynen kullandığını ve de müvekkili adına tescilli markayı haksız şekilde kullanarak ticari kazanç elde ettiğini bu nedenle karşı davanın kabulüne karar verilmesini, tescilli markaya tecavüzün durdurulmasını, müvekkilinin tescilli markasının izinsiz kullanıldığı ürünlerin tespitini ve bu ürünlere el konulmasına, “…” ibaresinin kullanıldığı http://…com/…html isimli web adresindeki yayının durdurulmasına, tecavüzünün durdurulmasına, menine ve giderilmesine, maddi tazminat konusunda talep hakları saklı kalmak kaydıyla davacı aleyhine 10.000TL manevi tazminata hükmedilmesine, ilanına, karar verilmesini talep etmiştir. Davacı-Karşı Davalı vekilinin karşı davaya cevap dilekçesinde; Davalı-Karşı davacının cevap dilekçesindeki ifadelerin saptırma ve gerçeği yansıtmayan ifadelerle dolu olduğunu, dilekçesinde belirtiği gibi ilgili şirketin kurucu ortağı olmadığını, “…” şirketiyle herhangi hukuki bir halefiyet hakkının da bulunmadığını, bu nedenlerle karşı davanın reddine karar verilmesi gerektiğini beyan etmiştir.
MAHKEME KARARI: İstanbul(Kapatılan) 4.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 13.07.2017 tarihli – 2015/224 E. – 2017/107 K. sayılı kararıyla; “… dosyadaki tüm deliller ve bilirkişi raporları değerlendirildiğinde davacının “…” markasındaki bu ibarenin turizm sektöründe, turizmciler ve hatta turistler tarafından bilinir şekli ile şehir turu otobüsleri; otobüsün her durakta bir kaç dakika durduğu, ister tur boyunca otobüste kalındığı, istenirse otobüsten inilip orada vakit geçirilebildiği turistlik yeri gezme bitince de bir sonraki otobüse binerek aynı bilet ile gün boyunca şehir turuna devam edebilen turları ifade ettiği, bu kavramın turizm sektöründe çokça kullanılan tek fiyata birden çok ürün veya hizmetin kullanma ve faydalanma hakkı anlamına gelen herşey dahil gibi genel kabul görmüş dünyanın birçok ülkesinde yaygın olarak kullanıldığını, bu itibarla davacının markasının kara deniz hava taşımacılığı hizmetleri anlamında sektörün genel olarak kullandığı bir isim olduğunu ve marka olarak tescilinin mümkün olmadığı, bu itibarla 556 sayılı KHK’nin m.7/I-c ve m.42/I-a uyarınca markanın hükümsüzlük koşulları oluştuğu” gerekçesiyle; davacının davasının kabulüne, davalı karşı davacının ise tecavüzün tespiti davasının reddine, karar verilmiştir.
İSTİNAF BAŞVURUSU: Davalı-k.davalı vekilinin süresinde ibraz ettiği istinaf dilekçesinde; müvekkiline ait “…” markasının, yapılan hizmetin karakteristik özelliğini içermediğini, verilen hizmeti tanımlamadığını, onun karakteristik özelliğini taşımadığını,”…” markasının tüm dünya tarafından bilinen kırmızı iki katlı tur otobüslerinin markası olduğunu, bu ibarenin, şehir içinde turistlere o şehrin önemli noktalarını gezdiren diğer otobüs ve araçlardan ayırmaya yaradığını, bu ibarenin müvekkilinin işbirlikçisi … Limited tarafından, Fikri Mülkiyet Ofisinde 39. Sınıfta hem şekil hem yazı olarak, topluluk markası olarak tescil edildiğini, aynı ibarenin ABD Patent ve Marka Ofisinde… adına 39. Sınıfta tescilli olduğunu, “…” markasının, Malezya Fikri Mülkiyet Ofisi nezdinde 39,16,32,12, ve 25. Sınıfta tescilli olduğunu, -05/10/2016 tarihli bilirkişi raporunda bu ibarenin marka olduğunun açıklandığını ve davalı tarafça davaya konu markanın haksız olarak kullanılarak kazanç elde edildiğinin tespit edildiğini, mahkemenin elverişli olmayan 07/02/2017 tarihli bilirkişi raporunu hükme esas aldığını, mahkemenin de yanıltıldığını, turistlerin şehrin önemli noktalarına taşınması hizmetinin dünyanın her yerinde “open bus tour (açık otobüs turları)” şeklinde verildiğini, -markanın dünyada birçok marka tescil ofisi tarafından tescil edildiğinin dikkate alınmadığını, bu ibarenin tüm dünya ülkelerinde marka olarak görülen bir ibare olduğunu, beyanla mahkeme kararının kaldırılarak, asıl davanın reddi ile karşı davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. Davacı-Karşı davalı vekilinin istinaf dilekçesine cevabında; Türkçe anlamı “indi bindi” olan “…” ibaresinin, Travel Industry Dictionary Seyahat Sektörü Sözlüğünde “…. Belli bir hat ve şehir boyunca belirli durakları olan bir rotayı takip eden bir turist otobüsü veyahut tramvay çeşididir ve ödeme yapmış olan yolculara gün boyunca (ya da farklı bir süre için) sınırsız seyahat imkanı tanıyarak herhangi bir durakta inip yolculuklarını bir başka otobüse ya da tramvay ile devam edebilme olanağı sağlar. “indi bindi” olarak da adlandırılır.” şeklinde tanımlandığını, bu ibarenin turizm-seyahat sektöründe kabul edilmiş bir taşıma şekli olduğunu, bu nedenle araçlar üzerinde, tanıtım broşürlerinde, internet sitesinde kullanıldığını, hedef kitle turistler tarafından bilindiği için hizmetin tür ve niteliğini belirtmesi sebebiyle, sektörde faaliyet gösteren diğer tüm şirketlerce de “…” tabirini kullanmanın zorunlu hale geldiğini, -davalı şirket yöneticisinin röportajında, Belediye ile sözleşmenin bitmesi nedeniyle “…” turları yapamadığından yakındığını, davalının kötü niyetle, piyasayı kapatmak ve diğer firmaların faaliyetini yerine getirmesini önlemek için, bu ibareyi marka olarak tescil ettirdiğini, -davalının istinaf sebeplerinin dikkate alınmaması gerektiğini, davalının … Limited şirketi ile bağının bulunmadığını, Avrupa da OHIM ve bu tescile bağlı Avrupa ülkelerinde “…” sözcük markasının tescilli olmadığını, … Limited şirketinin 21/07/2015 tarihli OHIM nezdindeki 12/35/39. Sınıflardaki tescil başvurusunun 12. Ve 39. Sınıflar için tanımlayıcılık, ayırt edici karakter yokluğu nedeniyle uygun olmadığının belirtildiğini, dava dışı şirketin başvurudan 12/39. Sınıflardan vazgeçerek feragat ettiğini, davalının şekil ve yazı ile tek başına tescil edildiği beyanının doğru olmadığını, -sadece kara değil deniz ulaşım araçlarında da bu hizmeti veren firmalarca kullanıldığını, tüm dünya tarafından bilinen kırmızı iki katlı tur otobüslerinin markası olduğunu, sözlüklerde tanımlandığını, ABD New York Eyalet Mahkemesi’nin 2012 ve 2015 tarihli haksız rekabete ilişkin davalarda tanımlayıcı işaret olarak yer aldığını, beyanla istinaf başvurusunun reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER:TPMK kaydından; 18/06/2013 başvuru numaralı 2013/54479 başvuru numaralı “…” markasının, 39. Sınıfta “Kara, deniz ve hava taşımacılığı hizmetleri ve kara, deniz ve hava taşıtlarının kiralanması hizmetleri(tur düzenleme, seyahat için yer ayarlama, kurye hizmetleri dahil). Araba parkları hizmetleri, garaj kiralama hizmetleri.Tekne barındırma hizmetleri. Boru hattı ile taşıma hizmetleri.Elektrik dağıtım hizmetleri. Su temin hizmetleri.Taşıt ve malları kurtarma hizmetleri. Malların depolanması, paketlenmesi ve sandıklanması hizmetleri. Çöplerin toplanması ve taşınması hizmetleri, atıkların toplanması ve taşınması hizmetleri ” sınıfında tescilli olduğu görülmüştür. İlk derece mahkemesince, turizm, otelcilik alanında bilirkişi …, tur operatörü bilirkişi Dr… ile marka uzmanı …’ten oluşan bilirkişi heyetinden alınan 10/10/2016 tarihli raporda; “Davacı şirketin üzerinde davalı şirketin “…” markasını kullanarak haksız kazanç sağlama yönünde olduğu, davalı şirketin ” …” markası ile daha önceden satışlar yaptığı sonuç ve kanaatine varılmıştır.” şeklinde görüş bildirmişlerdir. Mahkemece Akademisyen bilirkişi …, Turizimci Prof Dr. … ve Marka Vekili …’dan alınan 07/02/2017 tarihli raporda: “Turizm hizmetleri kapsamında “…” şehir turu otobüslerinin, otobüsün her durakta birkaç dakika durduğu, ister tur boyunca otobüste kalındığı, istenirse otobüsten inip orada vakit geçirebildiği, turistik yeri gezme bitince de bir sonraki otobüse binerek aynı bilet ile gün boyunca şehir turuna devam edilebileceği turları ifade ettiğini, “herşey dahil” (all inclusive) gibi genel kabul görmüş ve dünyanın birçok ülkesinde, bu tanım kapsamında yaygın olarak kullanıldığını, davalı markasının tescil edildiği; Kara, deniz ve hava taşımacılığı hizmetleri ve kara, deniz ve hava taşıtlarının kiralanması hizmetleri(tur düzenleme, seyahat için yer ayarlama, kurye hizmetleri dahil). Araba parkları hizmetleri, garaj kiralama hizmetleri. Bakımından “.. bus” ibaresinin tasviri anlama sahip olduğu, bu sebeple Marka KHK m7I-cve m.42/I-a uyarıca hükümsüzlüğüne karar verilebileceği” şeklinde görüş bildirmişlerdir.
G E R E K Ç E: Asıl davada davacı vekili, davalı adına 39. Sınıfta tescilli “…” markasının 556 Sayılı KHK 7/1-c maddesi gereğince tasviri nitelikte olduğundan tescilinin mümkün olmadığını ileri sürerek, davalı markasının hükümsüzlüğünü talep etmiştir. Karşı davada, davalı-karşı davacı vekili, … şirketinin tescilli markalarına tecavüz ettiğinden bahisle markaya tecavüzün tespiti, meni refi, maddi ve manevi tazminat talep etmiştir. Mahkemece asıl davanın kabulüne, karşı davanın reddine karar verilmiştir. Dairemizce HMK 355. Madde gereğince resen yapılan incelemede, mahkemenin kısa kararında;”asıl davanın kabulüne” şeklinde hüküm kurulduktan sonra verilen hükmün açıklanmaması, daha sonra gerekçeli kararda kurulan hükümde, markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesi, 6100 Sayılı HMK 297/2 madde hükmüne aykırı olduğu, kısa karar ile gerekçeli karar arasında da çelişki oluşturduğu kanaatine varılmıştır. İstinaf başvurusunda bulunan davalı- karşı davanın davacısı vekili, markanın OHIM nezdinde tescilli olduğunu ileri sürmüşse de, davacı-karşı davada davalı vekilinin dosyaya sunduğu tercüme belgelerden, OHIM nezdinde yapılan başvuru sırasında, Kurumun markanın 12 ve 39. Sınıfta tanımlayıcı olduğu ayırt edici olmadığı görüşünü başvurucuya bildirdiği, başvuru sahibinin bu sınıflarda başvurusunu çektiği, markanın ABD, Malezya gibi ülkelerde farklı unsurlarla birlikte tescil edilmesinin Türkiye de de tescil zorunluluğu doğurmadığı, Paris Sözleşmesinin 4. mükerrer 6. maddesi ile TRİPS’in 15. maddesi hükümleri uyarınca yurt dışı tescilin ülkemiz açısından bağlayıcılığının bulunmadığı, Paris Sözleşmesinin 6. maddesinin (1) fıkrası uyarınca, “ticari markaların başvuru ve tescil koşullarının, her bir Birlik ülkesinin, yerel yasaları ve mevzuatıyla belirleneceği” ve yine anılan konvansiyonun 4.mükerrer 6. maddenin B(2) bendi uyarınca, “başvuru konusu işaretlerin, korunma talep edilen ülke için ayırt edici olmaması veya vasıf bildirici olması yahut ticaret hayatında herkesin kullanımına açık işaretlerden olması” durumunda, aynı maddenin A(1) bendi gereğince, “menşe ülkesinde usulüne uygun olarak tescil edilen her ticaret markasının, diğer Birlik ülkelerinde olduğu gibi başvuru yapmak ve korunmak üzere kabul edilmesi mecburiyetinin” bulunmadığı, bunun aynı hükümde yer alan “bu maddede belirtilen ihtirazi kayıtlar altında” ibaresinden kaynaklandığı kanaatiyle, bu yöndeki istinaf sebebi haklı görülmemiştir. 556 sayılı KHK’nin 5. maddesinde hangi işaretlerin marka olabileceği hükme bağlanırken, bir teşebbüsün mal veya hizmetlerini bir başka teşebbüsün mal veya hizmetlerinden ayırt etmeyi sağlayan her türlü işaretin marka olduğu düzenlenmiştir. 556 sayılı KHK’ nin 7.maddesinin c ve d bendi hükümleri tescil için mutlak ret nedenidir. Anılan hükümler uyarınca “ticaret alanında cins, çeşit, vasıf, kalite, miktar, amaç, değer, coğrafi kaynak belirten, üretim ürünlerinin yapıldığı zamanı gösteren, malların ve ürünlerin diğer karakteristik özelliklerini ifade eden sözcükleri münhasıran veya esas unsur olarak içeren” ve ”ticaret alanında herkes tarafından kullanılan veya belirli bir meslek  sanat veya ticaret grubuna mensup olanları ayırt etmeye yarayan işaret ve adları münhasıran veya esas unsur olarak içeren” işaretler marka olarak tescil edilemezler. Tescil edilmek istenen bu işaretin söz konusu vasıfları taşıdığının kabul edilebilmesi için, işaretin hiçbir özel zihni çabaya mahal bırakmadan, doğrudan doğruya, mal veya hizmet ile sıkı ilişkisi sebebiyle malın veya hizmetin bir özelliğini veya kompozisyonunu derhâl düşündürmesi ve akla getirmesi gerekir. Somut olayda, “…” markası 39. Sınıfta davalı adına tescil edilmiştir. Mahkemece alınan 20/02/2017 tarihli bilirkişi raporunda davaya konu markanın “Turizm hizmetleri kapsamında “…” şehir turu otobüslerinin, otobüsün her durakta birkaç dakika durduğu, ister tur boyunca otobüste kalındığı, istenirse otobüsten inip orada vakit geçirebildiği, turistik yeri gezme bitince de bir sonraki otobüse binerek aynı bilet ile gün boyunca şehir turuna devam edilebileceği turları ifade ettiği” ve dünyanın birçok ülkesinde bu anlamda kullanıldığı, tur otobüslerinin üzerinde yer aldığı, yapılan hizmeti tasvir ettiği ve 39. Sınıfta “Kara, deniz ve hava taşımacılığı hizmetleri ve kara, deniz ve hava taşıtlarının kiralanması hizmetleri(tur düzenleme, seyahat için yer ayarlama, kurye hizmetleri dahil). Araba parkları hizmetleri, garaj kiralama hizmetleri.” bakımından tasviri nitelikte olduğu açıklanmıştır. Mahkeme davalı markasının tümüyle hükümsüzlüğüne karar vermiştir. Marka hukukunda markanın tasviri nitelikte ve ayırt edici olup olmadığı incelemesi genel olarak değil, marka kapsamında yer alan ürün ve hizmetlere göre yapılması gerekir. “…” ibaresi indi-bindi anlamına gelen, deniz ve kara araçlarıyla yapılan bir tur şeklini tanımlayıcı ibare olduğundan, Dairemizce yapılan incelemede, davalı markasının 39. Sınıfta “Kara, deniz ve hava taşımacılığı hizmetleri ve kara, deniz ve hava taşıtlarının kiralanması hizmetleri(tur düzenleme, seyahat için yer ayarlama, kurye hizmetleri dahil).” hizmet sınıfında tasviri nitelikte bulunduğu, ayırt edici vasfının bulunmadığı, bu hizmet sınıflarında bir kişinin tekeline verilemeyeceği, tescil edilemeyecek işaretlerden bulunduğu kanaatine varılmıştır. Bilirkişi raporunda, “…” ibaresinin “Araba parkları hizmetleri, garaj kiralama hizmetleri.” sınıfında da tasviri nitelikte bulunduğu açıklanmışsa da, bu hizmetler yönünden doğrudan belirtilen hizmetlerin akla gelmediği, tasvir edici niteliğinin bulunmadığı kanaatiyle, bilirkişi raporundan görüşten kısmen farklı sonucu varılmıştır. Davalı markası tescilli olduğu 39. Sınıfta yer alan ” Araba parkları hizmetleri, garaj kiralama hizmetleri.Tekne barındırma hizmetleri. Boru hattı ile taşıma hizmetleri.Elektrik dağıtım hizmetleri. Su temin hizmetleri.Taşıt ve malları kurtarma hizmetleri. Malların depolanması, paketlenmesi ve sandıklanması hizmetleri. Çöplerin toplanması ve taşınması hizmetleri, atıkların toplanması ve taşınması hizmetleri ” hizmet sınıfında tanımlayıcı nitelikte bulunmadığı anlaşılmakla davalı-karşı davada davacı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulüne, mahkeme kararının HMK 353/1-b-2 maddesi gereğince kaldırılmasına, asıl davanın kısmen kabulü, kısmen reddine, davalı markasının 39. sınıfta “Kara, deniz ve hava taşımacılığı hizmetleri ve kara, deniz ve hava taşıtlarının kiralanması hizmetleri(tur düzenleme, seyahat için yer ayarlama, kurye hizmetleri dahil).” sınıfında kısmen hükümsüzlüğüne , fazlaya ilişkin talebin reddine, karşı davanın reddine, karar verilmiş aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Yukarıda açıklanan gerekçe ile: 1- Davalı-karşı davada davacı vekilinin istinaf başvurusunun KISMEN KABULÜNE, KISMEN REDDİNE, 2- İstanbul(Kapatılan) 4.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 13.07.2017 tarihli – 2015/224 E. – 2017/107 K. sayılı kararının HMK 353/1-b-2 maddesi gereğince kaldırılmasına, 3-Asıl davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine, -… Tescil numaralı “…” ibareli markanın, 39. Sınıfta “Kara, deniz ve hava taşımacılığı hizmetleri ve kara, deniz ve hava taşıtlarının kiralanması hizmetleri(tur düzenleme, seyahat için yer ayarlama, kurye hizmetleri dahil). ” bakımından 556 Sayılı KHK 7/1-c maddesi gereğince KISMEN HÜKÜMSÜZLÜĞÜNE, fazlaya ilişkin talebin REDDİNE, 4-Markaya tecavüz talepli karşı davanın REDDİNE, 5- İlk derece yargılama giderleri; A)Asıl Davada; -Karar tarihi itibariyle alınması gereken 59,30 TL ilam harcından başlangıçta yatırılan 27,70TL nin mahsubu ile kalan 31,60TL nin davalıdan alınmasına, Hazineye irat kaydına, -Davacı tarafça yapılan 3.812,00TL posta gideri ve bilirkişi ücretinin kabul ve red oranına göre 1/2 oranda 1.906TL ile 55,40TL Başvuru Harcı ve Peşin Harcının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakiye giderin davacı üzerinde bırakılmasına, -Karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan …Ü.T.’ne göre davanın kabul edilen kısmı üzerinden, davacı lehine hesap edilen 5.900,00TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, -Karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan …Ü.T.’ne göre davanın reddedilen kısmı üzerinden, davalı lehine hesap edilen 5.900,00TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, B)Karşı Davada; -Karar tarihi itibariyle alınması gereken 31,40 TL ilam harcının başlangıçta yatırılan 171,00TL peşin harçtan düşürülerek kalan 139,60TL nin karar kesinleştikten sonra davacıya iadesine, -Davacı tarafça yapılan yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına, -Karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan …Ü.T.’ne göre davalı vekili lehine Tecavüzün tespiti ve meni yönünden hesap edilen 2.860,00 TL ve manevi tazminat yönünden hesap edilen 2.860,00 TL olmak üzere toplam 5.720,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, -Taraflarca dosyaya yatırılan gider avansından kullanılmayan kısmın karar kesinleştikten sonra talep halinde ilgili taraflara iadesine, 6-İstinaf yargılaması yönünden; -Davalı-karşı davacı vekilinin asıl davaya yönelik istinaf isteminin kabulü ile peşin yatırılan istinaf karar harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde iadesine, -Davalı-karşı davacı vekilinin karşı davaya yönelik istinaf talebi yerinde görülmediğinden bu dava yönünden alınması gereken 59,30 TL istinaf karar harcından peşin alınan 35,90 TL’nin mahsubu ile bakiye 23,40 TL’nin davalı-karşı davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına, -İstinaf yargılaması için davalı-karşı davacı tarafından yapılan 85,70 TL istinaf yoluna başvurma harcı ile 32,50 TL tebligat, müzekkere ve posta giderinin davacı-k.davalıdan alınarak davalı-karşı davacıya verilmesine, -İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından avukatlık ücreti tayinine yer olmadığına, -Artan gider avanslarının karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilgili tarafa iadesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda iş bu kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtayda temyiz yolu açık olmak üzere 19/02/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.