Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2018/651 E. 2021/164 K. 28.01.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2018/651 Esas
KARAR NO: 2021/164
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: KOCAELİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 01/11/2017
NUMARASI: 2013/61 2017/717
DAVANIN KONUSU: Alacak (Vekalet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 28/01/2021
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İLK DERECE MAHKEMESİNE AÇILAN DAVADA A-)Açılan dava ve iddia: Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin davalı ile 01/10/2007 tarihinde akaryakıt istasyonu işletme sözleşmesi yaptığını, 19/12/2007 tarihinde ek protokol, 28/06/2007 tarihinde ek sözleşme yaptığını, dava konusu akaryakıt istasyonu için 28/06/2007 tarihli sözleşme kapsamında müvekkili şirkete 13/07/2007 tarihine kadar intifa hakkı verildiğini, bu hakkın tapu siciline tescil edildiğini, Rekabet Kurulu tarafından düzenlenen 14/07/2002 tarihli ve 24815 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 2002/2 sayılı dikey anlaşmalara ilişkin grup muafiyeti tebliğinin rekabet etmeme yükümlülüğü başlıklı 5. maddesinin a bendinde; bu tebliğ ile tanınan muafiyetin anlaşmada yer alan aşağıda belirtilen yükümlülüklerde uygulanmayacağı, alıcıya getirilen belirsiz süreli veya süresi 5 yılı aşan rekabet etmeme yükümlülüğü hükmüne yer verildiği, tebliğ konusunda dikey anlaşmalar kapsamında olan bayilik sözleşmelerinin sürelerinin belirsiz veya 5 yılı aşacak şekilde olması halinde söz konusu sözleşmelerin 2002/2 sayılı tebliğ kapsamında grup muafiyetine dahil edilmeyeceği ve sonuç olarak 4054 sayılı rekabetin korunması hakkındaki kanunun 4. maddesi uyarınca hukuka aykırı edimlerin geçersiz hale geleceğinin belirtildiğini, bu tebliğ neticesinde müvekkilinin de dahil olduğu tüm dağıtım şirketlerinin bayilik sözleşmelerini bu kurallara göre uyumlaştırma sürecine girdiklerini, bu sürecin Rekabet Kurumunun düzenlediği 2002/2 sayılı tebliğde değişiklik yapan 2003/3 sayılı tebliğin öngördüğü şekilde 18/09/2003 tarihinde başladığını, 18/09/2005 tarihinde sona erdiğini, Rekabet Kurumunun internet sitesinde 18/09/2005 tarihinden önce akdedilmiş olan intifa ve bunun gibi sözleşmeleri de kapsayan benzeri etkiye sahip tüm hukuksal tasarrufların ilişkin hakların telkin edilip yeniden beş yılı aşmayacak şekilde tesis edilmemesi veya kısaltılması halinde 19/09/2010 dan sonra 2002/2 sayılı tebliğ kapsamındaki grup muafiyetinden yararlanamayacağını ve 18/09/2005 sonrasında akdedilenlerin ise 5 yılı aşan süreler için muafiyetten yararlanamayacağı hususunun ilan edildiğini, davalının müvekkili ile olan sözleşmelere aykırı davranarak noter ihtarı ile sözleşmeleri tek taraflı ve haksız olarak feshettiğin, başka bir noter ihtarı ile de başka dağıtım şirketleri ile bayilik sözleşmesi imzalayacaklarını ve önceki lisansın iptal olacağının bildirildiğini, sözleşmelerin feshi ile birlikte davacı şirketin üzerinde intifa hakkına sahip olduğu akaryakıt istasyonunun davalı tarafından müvekkiline teslim edilmesi gerekirken haksız şekilde işgal edilerek davalı tarafından kullanıldığını, davalının istasyonda başka bir dağıtım firmasının mallarının satışını yaptığını, Rekabet Kurulu kararının açık düzenlemesi gereği müvekkiline verilen söz konusu intifa hakkı ve imzalanan sözleşmelerin 13/07/2012 tarihine kadar geçerliliğini koruduğunu, sözleşmelerin ve intifa hakkının tümden geçersizliğinin söz konusu olmayıp 5 yıl ile sınırlandırıldığını, intifa hakkının geçerli bir sözleşmeye istinaden yapıldığını, kanunun aradığı şartları taşıdığını, davalının haksız olarak feshettiği 11/10/2010 tarihinden, intifa hakkının sona erdiği 13/07/2012 tarihine kadar geçen sürede taşınmazı haksız şekilde işgal ettiğini, müvekkilinin taşınmaz üzerindeki hakkının hukuken geçerli ayni bir hak olduğunu, müvekkilinin intifa hakkı sahibi olduğu ancak taşınmazı kullanmadığı dönemler için ecri misil alacağının söz konusu olduğunu belirterek, 13/07/2007 tarihinden 13/07/2012 tarihine kadar müvekkili şirkete ait taşınmaza davalının haksız el atması nedeni ile 11/10/2010 tarihinden 13/07/2012 tarihine kadar şimdilik 10.000,00-TL ecrimi sil bedelinin fesih tarihi olan 11/10/2010 tarihinden itibaren yasal faizi ile tahsilini talep ve dava etmiştir.
ISLAH: Davacı talebini bilirkişi raporu doğrultusunda ıslah edilerek 351.950,50-TL olarak artırılmıştır.
B-) Cevap ve Karşı Talepler: Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacının davasını dayandırdığı intifa şerhinin tapudan fek edildiğini, bu nedenle dava açma hakkının bulunmadığını, müvekkilinin davacı tarafından ecrimisil talebinde bulunulan taşınmazda mülkiyet hakkının sabit olduğunu, müvekkili tarafından Kocaeli 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2010/466 esas sayılı dosyasındaki intifanın fekki davasında verilmiş bulunan ihtiyati tedbir kararı uyarınca zilyet olduğunu, bu nedenle ecrimisil talebinde bulunamayacağını, bu davanın bekletici mesele yapılması gerektiğini, mülkiyeti müvekkiline ait olan taşınmaz üzerindeki 20 ve 30 yıl süreli intifa sözleşmesi ve şerhinin Rekabet Kurulu kararına göre 18/09/2010 itibariyle geçersiz olduğunu, bu nedenle intifa hakkının fekkinin davacıya ihtar edildiğini, ihtarnameye karşın davacı tarafın intifayı tapudan fek etmemesi nedeni ile açılan intifanın fekki davası devam ederken davacının intifa şerhini tapudan fek ettirdiğini, davacının kötü niyetli olduğunu, intifa sözleşmesinin 13/07/2007 tarihinde yapılmamış olduğunu, bu tarihte kamu düzenine ilişkin hükümlere göre 5 yıl olarak yapılması gerektiğini, 5 yılı aşan sürede yapılmış olması sebebi ile kuruluşundan itibaren geçersiz olduğunu, intifa sözleşmesinde akaryakıt istasyonunun ancak bayi olarak kullanılmasının mümkün olduğunu, davacı şirketin … AŞ nin dağıtım şirketi olduğunu, lisansının bayilik lisansı olduğunu, bu lisans ile istasyon bayiliği yapamayacağını, taşınmaz üzerinde bulunan tüm makine ve tesisat idari bina müştemilatın şirket olarak müvekkiline ait olduğunu belirterek davanın reddini talep etmiştir.
C-)İlk Derece Mahkemesi Kararı: İlk derece mahkemesince; “…İntifa hakkı TMk 794/2 maddesine göre , bu hak sahibine ,konusu tam olarak kullanma ve yararlanma yetkisi veren ayni haktır. İntifa şerhi bulunan taşınmazda malikin hakkı çıplak mülkiyettir. Kullanma hakkı intifa hakkı sahibine aittir. Somut olayda bu kullanım bayi eli ile yapılmaktadır. Gayrimenkulü kullanan davalı ise de, intifa hakkı davacının hakkıdır. Fiili hakimiyetin davalıda olması davacının kanuni hakkına halel getirmez. Taraflar arasındaki sözleşmeye göre 20 yıllık sürenin sonu 13/07/2017 tarihinde sona erecek ise de Rekabet Kurulu kararı gereğince 11/07/2012 tarihinde sona ermesi gerekmiştir. Bayilik sona erse dahi intifa hakkı devam edecektir. Davalı savunmalarında TBK 492. Maddeye dayanarak intifayı kefalete benzetmiş, intifa sözleşmesinin bayilik sözleşmesine birleşik bir sözleşme olduğunu, asıl borç sona ererse kefalette sona erer diyerek bayilik sona erdiğinden intifanında sona erdiğini ileri sürmüş ise de bu savunma mahkememizce kabul görmemiştir. İntifa hakkı şeklen intifa değil kullanma ve kullandırma hakkı veren bir hak olup bu hak davacıya verilmiştir. Davalı davacının rızası hilafına kullanmaya veya kullandırmaya devam etmektedir. Burada önemli olan bir hususta davalının 2007 yılında yapılan sözleşmeyi 2010 yılında feshetmesinin haksız bir fesih olduğu da nazara alınmalıdır. Davalının haksız fesihten dolayı davacıya tazminat ödemesine karar verilmiştir. . Davalı fesihten sonra başka bir firmanın akaryakıt ürünleri satarak intifalı taşınmazda faaliyetini devam ettirdiğine ve intifa hakkı davacıya ait taşınmaz üzerindeki faaliyetinden gelir elde ettiğine göre davacıya haksız işgal tazminatı yerine kaim olmak üzere ecrimisil ödemelidir. Bilirkişi raporu ile belirlenen ecrimisil bedeli mahkememizce de uygun görülmüştür. Mahkememizce yapılan yargılama, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; davacı ile davalı arasında bayilik sözleşmesi imzalandığı konusunda ihtilaf bulunmadığı, davacının sözleşme tarafı ve intifa hakkı sahibi olarak iş bu davaya açmakta hukuki yararının olduğu, davalının bayilik sözleşmesine aykırı olarak başka firmanın ürünlerini sattığı ve sözleşmeye konu yeri sözleşmenin feshinden sonra haksız olarak kullanmaya devam ettiği, davacının açmış olduğu el atmanın önlenmesi davasının derdest olduğu, ancak müdahalenin meni davası devam ederken intifanın tapudan terkin edildiği, Doktrin ve uygulamada farklı görüşler olmakla birlikte Yargıtay 19.Hukuk Dairesinin 2010/ 14176 Esas ve 2011/8053 Karar sayılı ilamı da gözetilerek davacının ecrimisil talebinde haklı olduğuna karar verilmiştir. Netice olarak intifa hakkı 13.07.2007 tarihinden 13.07.2012 tarihine kadar davacıya ait olduğundan, davalının haksız işgali nedeniyle davalının süresinden önce sözleşmeyi feshettiği tarihi olan 11.10.2010 tarihinden başlamak üzere Rekabet kurulu kararı gereği intifanın terkin edilmiş sayılması gereken tarih olan 13/07/2012 tarihleri arasındaki dönem için 351.950,50 TL ecrimisile hükmedilerek ,dava dilekçesindeki miktar için dava tarihinde, ıslah dilekçesindeki miktar için ıslah tarihinde temerrüt gerçekleştiğinden bu tarihler esas alınarak faiz işletilmesine, yargılama giderlerinin de HMK 326 gereğince davalıdan tahsiline karar vermek gerekmiştir….” denilerek davanın kabulüne karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Kararı davalı yan istinaf etmiş ve dilekçesinde “…. Tüm bilirkişi raporları kendi lehine olmasına rağmen mahkemenin davanın kabulüne karar verdiğini, taraflar arasındaki bayilk sözleşmenin sona erdiği ve davacının ecrimisil talebinin müspet zarar kapsamında olduğu dosyadaki bilirkişi raporları ile de açıktır. Nitekim dava dosyasındaki 29.04.2015 tarihli bilirkişi raporunda da ‘’ davacının İstanbul 36. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2011/269 Esas 2012/105 Karar sayılı dosyası ile bayilik sözleşmesinin süre sonuna karar gereği gibi ifası halinde elde edebileceği menfaati olumlu zararı tazmin edilmiştir.Bilindiği gibi olumlu zarar , sözleşme gereği gibi ifa edilmiş olsaydı eş deyişle hüküm ve sonuçlarını doğursaydı alacaklının malvarlığını alacağı durum ile gereği gibi ifa edilmediği için malvarlığının aldığı durum arasındaki farktır. Şu halde davacı , davalının sözleşme sonuna kadar anılan taşınmazın davacı tarafından kullanılmasından doğacak menfaati tazminat yolu ile elde etmiştir. Zararın anılan şekilde giderilmesine rağmen , davacının aynı taşınmazın sözleşmenin feshine dayalı olarak haksız kullanıldığından bahisle yeniden haksız fiil temelli ecrimisil istemesi olanaklı değildir” Bu kapsamda , Ecrimisil Talebi de Müspet Zarar nitelinde olduğundan ve Sözleşmede davacı … Dağtım Şirketinin , sözleşmenin sonlanması durumunda müvekkilimden kar yoksunluğu ve ecrimisil şeklinde Müspet zarar talep edileceğine dair bir hüküm de bulunmadığından , SÖZLEŞMENİN SONLANMASINDA hangi tarafın kusurlu olup olmadığına bakılmaksızın müvekkilimden ecrimisil talep edilemeyceği açıktır. Söz konusu Yüksek Yargıtay 19. Hukuk Daire Başkanlığınıun, sözleşmede aksine hüküm bulunmaması duurmunda Ecrimisil Talebinin de içinde olduğu müspet zarar talep edilemeyeceğine dair içtihatı uyarınca davanın reddine karar verilmesi gerekirken davanın kabulüne karar verilmesi Usul Ve Yasaya açıkça aykırıdır. Aksi düşünülse bile intifa sözleşme ve şerhinin teminat maksatlı yapıldığından asıl borç ( bayilik sözleşmesi) sona ermekle teminat ( kefalet ) niteliğinde bulunan ıntifa sözleşmesi de sona erer: 5015 S.K. a göre davacının taşınmazda faaliyeti sona ermiştir. 5015 Sayılı Kanun “petrol piyasasında faaliyetlerin ne şekilde yürüyeceği “ düzenlemiş, buna göre akaryakıt veya lpg istasyon işletmecilik faaliyetinin yürütülmesi ancak EPDK ya kayıtlı dağıtım şirketlerinden BAYİLİK VE LİSANS ALINMASINA bağlanmıştır. ( 5015 S.K. 6- 7-8 maddeler.) Bu halde işbu taşınmazda akaryakıt dağıtım şirketi olarak faaliyeti sona ermiştir. Taşınmazda faaliyet yönünden ( fiilen ve hukuken ) yoktur. Sadece MK na varlığını taşınmaz tapu kaydında intifa hakkı şerhi olarak sürdürmektedir. BK 492 .maddelere göre temel borç ilişkinin ( bayilik sözleşmesinin ) sona ermesi ile, kefaleti ( teminatı ) durumunda bulunan kira sözleşmesinin de sona ermesi, sonucuna götürmektedir. Pek çok örnek raporda intifa sözleşmelerinin bayilik sözleşmesinin teminatı kapsamında olduğu intifa sözleşmesinin bayilik sözleşmesinin mukeddarıına tabi olduğu , bayilik sözleşmesinin sona ermesi ile intifa sözleşmesinin sona ereceği ve intifa sözleşmesinden doğan hakların kullanılmayacağı açıkça vurgulanmıştır ve bu raporlara göre verilen kararlar da onanmıştır. Davacı Taraf ,müvekkilim aleyhine Bayilik Sözleşmesinden doğan Kar Mahrumiyeti ve Cezai Şart Talepli olarak açmış bulunduğu İstanbul 36. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2011/269 Esas sayılı açmış olduğu davada bozma sonrası İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/1225 Esas sayılı dava dosyasında , Yerel Mahkemede görülmekte olan davada davasını dayandırdığı intifa hakkını kullanamamasından dolayı uğramış olduğu iddia ettiği ve talep ettiği sözde zarardan daha fazlasını mahkemenin vermiş olduğu karar ile sağlamıştır. . İstanbul 36 . Asliye Ticaret Mahkemesinin 2011/269 E. Sayılı ilamı icraya konulmuş ve müvekkilim tarafından ilam konusu miktar ferileri ile birlikte icra dosyasına depo edilmiştir. Yine Dava dosyasında davalı olarak bildirdiğimiz deliller toplanılmadan , tanıklarımız dinlenlnilmeden özellikle taraflar arasındaki sözlşeşmesel ilişkinin sona ermesinde hangi tarafın haklı olduğunun saptanması açısıından, taraflar arasında görülen Kocaeli 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2010/466 Esas sayılı İntifanın Fekki ve Maddi Tazminat Dava dosyasının sonucu beklenmeden, tek taraflı davacı delilerine ve bu delilere göre oluşturulan üstelik davacının davasında haksız olduğunu saptayan bilirkişi raporları hükme esas alındığı yerel mahkeme karar gerekçesinde belirtildiği halde bu bilirkişi raporlarına aykırı ve çelişik olarak Davanın Kabulüne karar verilmesi Usul ve Yasaya aykırıdır. …” denilerek kararın kaldırılması talep ve istinaf edilmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE: Dava ; terkin edilen intifa hakkından kaynaklanan ecrimisil talebine ilişkindir. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Taraflar arasındaki bayilik sözleşmesinin davalı yanca gönderilen 11/10/2010 tarihli ihtarname ile feshedildiği, aynı tarihte davalı yanın intifanın da terkinini talep ettiği anlaşılmaktadır. Bayilik sözleşmesinin feshinden kaynaklı olarak; davacı yanın davalı yandan olan müspet zarar ve cezai şarta ilişkin talepleri hakkında İstanbul 36. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2011/269 Esas ve 2012/105 Karar sayılı dosyasında yargılama yapıldığı; davacı … A.Ş: nin erken fesih nedeni ile cezai şart, kar mahrumiyeti tonaj ihlali nedeni ile cezai şart talep ettiği, yargılamanın kısmen kabul kararı ile tamamlandığı,dosyanın 19. Hukuk Dairesi’nin 2012/12284 Esas ve 2013/13897 Karar sayılı ilamı ile bozulduğu, bozma ilamında davalı ( Demirşah) petrolün tüm temyiz nedenlerinin reddedildiği, kararın sadece tenkis miktarına ve tenkisin şartlarına ilişkin olarak bozulduğu, yani haksız fesih olgusunun bulunduğuna dair saptamanın doğru olduğu, kar mahrumiyeti ve cezai şartların talep edilebileceğine dair hukuki görüşün de doğru olduğu kesinlik kazanmıştır. Bu durumda ; davalının süresinden önce akdi feshettiği ortaya konulmuş olmaktadır. Her ne kadar davalı yan sözleşmenin geçersiz hale geldiğini savunmuş ise de ; sözleşmenin 5 yılı aşan kısmı geçersiz hale gelecek olmakla ; ilgili akdi ilişkide bayilik ilişkisine ilişkin intifa sözleşmesi 13.07.2007 tarihli olup, 13.07.2012 tarihine kadar geçerli bir sözleşmedir. Ancak davalının 13.07.2012 tarihinden önce 11.10.2020 tarihinde akdi feshettiği de sabittir. Fesih ihtarnamesinde tartışılması gereken ve davacıya ithafen zaten haksız bir eylem ve işlem de iddia olunmadığından davalının akdi ilişkiyi süresinden önce haksız feshettiği olgusu kesinlik kazanmıştır.
İncelenen İsbtanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/1225 Esas sayılı dosyasında ( Öncesi İstanbul Kapatılan 36. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2011/269 Esas sayılı dosyası) davacı … şirketinin davalıdan haksız ve erken fesih nedeni ile ; mal satımına dayalı kar mahrumiyeti, cezai şart ve tonaj ihlalinden kaynaklanan cezai şart talep ettiği, bu dosyada terkin bedelinin iadesinin talep edilmediği görülmüştür.Her ne kadar davacı yan istinafa cevap dilekçesinde ilgili dosyada terkin edilen intifa bedelinin iadesinin de kabul edildiği beyan etmekle ; bu durumda hem intifa bedeli iadesi hem de ecrimisil talep etmenin sebepsiz zenginleşmeye neden olabileceği düşünülerek teyit amaçlı olarak UYAP üzerinden talep edilen inceleme izni ile ilgili dava dosyası incelendiğinde ; davacının kendi beyanının aksine ödenen intifa bedelinin iadesi yönünde bir taleplerinin bulunmadığı hususu açıklık kazanmıştır.Bu nedenle eldeki dava zenginleşmeye neden olacak nitelikte değildir. Keza Kocaeli Asliye Hukuk Mahkemesinde devam eden dosyada da bu yönde talep bulunmadığı dosya içine gelen evraklardan anlaşılmaktadır. Ecrimisil bir haksız işgal tazminatı olmakla ;niteliği gereği diğer zarar kalemlerinin yanında ayrıca talep edilebilecek bir başka tazminat kalemidir. İntifa anlaşmasının bayilik ilişkisi içinde grup sözleşme niteliğinde olması intifa sözleşmesini teminat sözleşmesi niteliğine getirmemektedir. Bu nedenle davalı yanın sözleşmenin teminat sözleşmesi olduğu ve akdi ilişki sona erdiği nedenle teminatın da sona erdiği yönündeki istinaf gerekçesine iştirak edilmemiştir. Bekletici Mesele yapılması talep edilen Kocaeli 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2010/466 Esas sayılı İntifanın Fekki ve Maddi Tazminat istemli dosyada terkin isteminin konusuz kaldığı, sonucu beklenen Danıştay 13. Daire dosyalarındaki talepler incelendiğinde ( ki 2011/1357 Esas sayılı dosyadaki dava reddedilmiştir) eldeki davanın sonucunu etkiler mahiyette görülmemiştir. Bu durumda davacının sözleşmeyi feshettiği tarih ile sözleşmenin Rekabet Kurulu Kararı gereği sona ermiş sayılacağı tarih arasında kalan dönem için ecrimisil talep etme hakkının bulunduğu kabul edilmelidir. Rekabet Hukuku kararları incelendiğinde ,5 yıllık sona erme süresinin hesaplanmasında aynı kök ilişkiyi oluşturmak için birden fazla sözleşme yapılmış ise en eski tarihli sözleşme tarihi 5 yıllık sürenin başlangıcı kabul edilmektedir. Bu durumda intifa sözleşmesi 13.07.2007 tarihli, İşletme sözleşmesi 1.10.2007 tarihli ve bayilik sözleşmesi ise 28.06.2007 tarihli olmakla aslında 5 yıllık süre 28.06.2007 tarihinden itibaren 5 yılın 28.06.2012 tarihinde sona ereceği ve buna göre de; ecrimisil tazminatının 11.10.2010 tarihi ila 28.06.2012 tarihleri arasını kapsaması gerekeceği ancak ilk derece mahkemesince 13/077/2012 tarihinin esas alınarak fazla hesaplama yapıldığı görülmekte ise de ; HMK 353 ve devamı maddelerinde istinaf incelemesinin kapsamının ne olduğu açıklanmış ve istinaf nedenleri ile bağlı bir inceleme yapılması zorunlu olmakla, ilgili husus kamu düzenine ilişkin bir husus ta olmadığından, davalı yanın hesaplama yapılan tarih aralığına ilişkin bir istinafı da bulunmadığından ; istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M:Yukarıda açıklanan gerekçe ile 1 – Davalı yanın istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE 2- Alınması gereken 24.041,73-TL karar ve ilam harcından ; peşin alınan 6.010,44 TL nin mahsubu ile bakiye 18.031,29 TL karar ve ilam harcının davalıdan tahsili ile Hazineye gelir yazılmasına 3- Davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin davalı yan üzerinde bırakılmasına 4- İnceleme duruşmasız olarak yapılmış olmakla ücreti vekalet tayin ve takdirine yer olmadığına Dair; dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu HMK 361.madde uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık yasal sürede Yargıtay’a temyiz yolu olanaklı şekilde 28/01/2021 tarihinde ve oy birliği ile karar erildi.