Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2018/564 E. 2021/205 K. 04.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2018/564 Esas
KARAR NO: 2021/205
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : BAKIRKÖY 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 19/09/2017
NUMARASI : 2016/86 2017/159
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka Hakkına Tecavüzden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 04/02/2021
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili, müvekkilinin “…” ve ” …” markası ile tekstil ürünleri üreterek yurt dışına pazarladığını, müvekkilinin markasının Türkiye dışında birçok ülkede de tescilli olduğunu, davalı şirketin adresine Gaziosmanpaşa 1.Sulh Ceza Mahkemesi’nin aldığı arama kararıyla bildirilmiş olup “…” ibarelerini taşıyan farklı renklerde pantolonlar tespit edildiğini, konuyla ilgili tutanağın düzenlendiğini, davalı şirket hakkında yaptıkları şikayet üzerine Bakırköy 1.FSHCM’nin 2015/294 esas sırasında kayıtlı kamu davasının açıldığını, ceza yargılamasında alınan bilirkişi raporlarında davalıya ait ürünlerde bulunan “…” ibarelerinin müvekkili adına tescilli markalarla iltibas teşkil ettiğini ve ülkesellik ilkesi gereğince suç olduğunun tespit edildiğini, ancak davalı şirket yetkilisinin bu ürünleri Amerikada tescilli bir marka için ürettiği ve iç pazara satmadığı için beraatine karar verildiğini, ancak ürünlerin suç unsuru olmaları nedeniyle müsadere edildiğini, yaptıkları araştırmada davalının iltibas teşkil eden ürünleri Vakko Mağazaları aracılığıyla Türkiye iç pazarında da satışa çıkardığının tespit edildiğini, davalının müvekkili şirkete ait markaları izinsiz şekilde kullandığını, bu durumun markaya tecavüz ve haksız rekabet oluşturduğunu belirterek markaya tecavüz ve haksız rekabetin tespitine, men’ine ve ref’ine, imal edilen ürünlere ve imalatta kullanılan araçlara el konulmasına, ürünlerden … ibarelerinin silinmesine, silinmesi mümkün olmuyor ise imha edilmesine, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 1.000 TL maddi tazminat ve 1.000 TL manevi tazminatın tespit tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle davalıdan tahsiline ve hükmün gazetede ilanına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davacı vekili, 05/05/2017 tarihli ıslah dilekçesiyle; maddi tazminat talebini 35.248,15 TL’ye yükseltmiştir. Davalı vekili, müvekkilinin el koyma kararının uygulandığı 20/06/2014 tarihinden beri hiçbir şekilde üretim yapmadığını, müvekkilinin bu ürünleri markanın esas ve gerçek sahibi olan … şirketi için yaptığını, bu karardan sonra bu şirketle çalışmalarını sonlandırdığını ve bir üretim de gerçekleştirmediğini, müvekkilinin herhangi bir marka tecavüzünün bulunmadığını, davacının maddi ve manevi bir zararının bulunmadığını, zarar görenin müvekkili şirket olduğunu, ayrıca müvekkilinin … firmasına ürün satmadığını, müvekkilinin … şirketiyle 14 Ekim 2013 tarihli imalat sözleşmesi imzalandığını ve bu sözleşme gereği ihraç kayıtlı ürünler üretip yurt dışına gönderdiğini, … markasının dünyada tanınmış bir marka olduğunu, müvekkilinin sözleşme gereğince ürün ürettiğini, Türkiye’de satış yapmadığını, zaten ceza mahkemesinde beraat kararı verildiğini, bu kararın hukuk hakimini de bağlayacağını bildirerek davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporlarına göre; davacı tarafa ait … markasına yönelik olarak davalı tarafın üretim yaptığı ve ihraç ettiği ürünlerde markayı birebir kullanmak suretiyle tescilli sınıfta kullanımda bulunduğu, her ne kadar malın hiç piyasaya sürülmediği ileri sürülmüş ise de, üretimin Türkiye’de yapılıp gümrük işlemine tabi tutularak yurt dışına ihracatının yapıldığı, bu işlemin de marka hakkına tecavüz teşkil ettiği, yurt dışı firmasının Türkiye’de tescilli bir markası bulunmadığı, ülkesellik prensibi gereğince davalının savunmasının yerinde olmadığı, başkasına ait işaret ve markanın kullanılmasının aynı zamanda haksız rekabet teşkil ettiği, davacının KHK’nun 62/1-b maddesi gereğince seçimlik hakkını kullandığı, davalı tarafın sattığı ürünlerin değerinin 704.962,93 TL olup elde edilen karın 35.248,15 TL olduğu gerekçeleriyle ” 1-Davacının davasının kabulü ile davacıya ait Türkiye de tescilli … markasına yönelik davalı tarafın fason olarak imal ettiği ürünler üzerinde markanın kullanımının markaya yönelik tecavüz ve haksız rekabet olduğunnu tespiti ve menine, 2-Davalının … markalı ürünlere yönelik üretim yapmasının ürünleri satışa sunmasının ihrac etmesinin engellenmesine, ürünlere el konulmasına, el konulan ürünler üzerinde BLK ve DNM markaları sökülmek suretiyle mümkün değilse ürünlerin imha edilmek suretiyle masrafı alınmak suretiyle tecavüzün giderilmesine,3-Islah edilen değerle birlikte 35.248,15 TL maddi tazminatın 20.06.2014 tarihinden itibaren işleyecek değişen oranlarda ticari faizle davalıdan tahsili davacı tarafa ödenmesine, 4-İzinsiz kullanım nedeniyle 1.000 TL manevi tazminatın 20.06.2014 tarihinden itibaren yasal faizle davalıdan tahsili davacı tarafa ödenmesine, 5-Hükmün kesinleştikten sonra masrafı davalıdan alınmak suretiyle 5 büyük gazeteden birinde ilanına, ” şeklinde karar verilmiş, kararı davalı vekili istinaf etmiştir. Davalı vekili, istinaf sebebi olarak; müvekkilinin dünyaca ünlü Amerikada faaliyet gösteren … marka sahibi şirket ile yaptığı sözleşme gereğince Türkiye’de sadece üretim yaptığını, davacı şirketin aynı isim altında üretim ve satış yaptığından hiçbir şekilde haberi bulunmadığını, taklit amaçları olmadığını, Amerikadaki markanın Türkiye’de tescilli olmasa bile Paris Sözleşmesi gereğince tanınmış marka olduğundan korunması gerektiğini, somut olayda ülkesellik prensibinin uygulama alanı bulunmadığını, mahkemenin marka hakkına tecavüz teşkil eden bir fiilin var olup olmadığını incelemeden karar verdiğini, markaya tecavüz sayılan fiillerin KHK’nun 61.maddesinde sayıldığını, ancak mahkemenin bu hallerden hangisinin gerçekleştiğinin ortaya konması gerektiğini, mahkemenin müvekkilinin eyleminin gümrük işlemine tabi tutulması nedeniyle marka hakkına tecavüz oluşturduğu kanaatine vardığını, bu kanaatin KHK’nun 9.maddesinde düzenlenmediğini, 61/c maddesinde düzenlendiğini, 61/c maddesinde ise gümrük işleminden geçmenin yanı sıra markanın taklit edildiğinin bilmesi veya bilmesi gerektiği şartlarının arandığını, oysa müvekkilinin böyle bir durumdan haberdar olmadığını, dolayısıyla malların ihraç kaydıyla üretilip ihraç edilmesinin marka hakkına tecavüz teşkil etmediğini, zaten şirket yetkilisi hakkında bilmediği veya bilebilecek durumda bulunmadığı gerekçesiyle beraat kararı verildiği, bu kararın dikkate alınmadığını, oysa bu kararın huzurdaki dava açısından kesin hüküm teşkil ettiğini, hukuk hakiminin ceza mahkemesinin beraat kararıyla bağlı olmasa bile maddi olgularla ve fiilin hukuka aykırılığı konusunda tamamen bağlı olacağı konusunda öğreti ve uygulamada birlik bulunduğunu, ayrıca müvekkilinin ürünleri iç pazara sürmemesi nedeniyle davacının herhangi bir zararı ve tazminat talep hakkı bulunmadığını, kararın açıkça usul ve yasaya aykırı olduğunu bildirmiştir. Davacıya ait … tescil numaralı … + şekil markasının 5, 18, 25 ve 35.sınıflarda 29/07/2004 tarihinde tescil edildiği ve 29/07/2014’den itibaren 10 yıl süreyle yenilendiği, geçerliliğini halen sürdürdüğü; davacıya ait 2011/40171 tescil numaralı BLK DNM markasının 25.sınıfta tescilli olduğu görülmüştür. Gaziosmanpaşa 1.SCM’nin 20/06/2014 gün ve 2014/709 D.İş sayılı arama kararı uyarınca davalıya ait iş yerinde … isimli markayla ilgili olarak arama izni verildiği, yapılan aramada bu markayı taşıyan değişik renklerde kot pantolonları görüldüğü (5 farklı model) bunların sahibi olduğunu söyleyen … isimli şahsa bunların yediemin olarak teslim edildiği, ayrıca 5 adet farklı model ve renklerde numune alındığı anlaşılmıştır. Dava dilekçesi ekinde … Mağazaları tarafından … isimli şahsa bir adet Jean pantolonun 27/05/2014’de satıldığı görülmüştür. Bakırköy 1.FSHCM’nin 2015/294 Esas, 2016/75 karar sayılı ilamının incelenmesinde; katılanın davacı şirket olduğu, sanığın ise … olduğu, atılı suçun marka hakkına tecavüz olduğu, yargılama sonunda söz konusu ürünlerin yıkama aşamasında ele geçirildiği, ürünlerin sanığın Amerikadaki firma için ürettiği ürünlerle birebir aynı olduğu ve bu ürünlerin iç pazar için üretilip satılıp satışa arzedildiğine dair delil elde edilemediği, suçun yasal unsurlarının oluşmadığı gibi suç işleme kastı altında hareket ettiğini gösterir mahkumiyet için yeterli her türlü şüpheden uzak somut, kesin ve inandırıcı delil elde edilemediği gerekçeleriyle CMK 223/2-a,c,e maddeleri uyarınca sanığın beraatine, adli emanette kayıtlı ürünler ile yediemine teslim edilen ürünlerin suçun konusunu teşkil ettikleri gerekçesiyle TCK 54/4 uyarınca müsaderesine karar verildiği görülmüştür. Ceza yargılaması sırasında alınan 10/06/2015 tarihli bilirkişi raporunda; ürünler üzerinde müştekiye ait … markasının kullanıldığı, iltibasa sebebiyet verdiği, fiilin marka hakkına tecavüz teşkil ettiği yolunda görüş bildirildiği görülmüştür. Ceza yargılaması sırasında alınan 10/01/2016 tarihli ek bilirkişi raporunda; ürünlerin müştekiye ait orjinal ürünler olmadığı, müştekiye ait 2011/40171 no’lu markanın kullanıldığı, eylemin ülkesellik prensibi gereğince marka hakkına tecavüz teşkil ettiği yolunda görüş bildirildiği görülmüştür. Davacı vekilinin 26/07/2016 tarihli dilekçesi ekinde müvekkilinin … esas unsurlu ilk markasını 2004 yılında tescil ettiğini, davalının dayandığı Amerikan menşeili şirkete ait BLK markasının ise 2011 yılında Amerikan Patent Enstitüsüne başvurusunun yapıldığı, müvekkilinin 2011 yılından önce de … ibareli markayı kullandığına dair faturalar ile gümrük belgelerini sunduğunu belirttiği görülmüştür.Davalı tarafça ibraz edilen 14/10/2013 tarihli imalat sözleşmesi şeklinde tercüme edilmiş evrakın fotokopisinin incelenmesinde; davalı şirketle Amerikada bulunan … arasında ürün özellikleri sipariş formunda tanımlanan ürünlerin üretimini konu aldığı, üretimi davalının yapacağını, ürünleri davalının yurt dışı şirketinin kalite ve standartlarına uygun olarak ve talimatları doğrultusunda yapacağının belirtildiği görülmüştür. Davalının ayrıca yurt dışı firmasının Avrupa OHİM ve Asya tescil belgelerinin yabancı dildeki fotokopilerini sunduğu görülmüştür. … mahkemeye gönderilen cevabi yazıda; … satışını yaptığı Jean pantolonun yurt dışından alındığının belirtildiği ve evraklarının sunulduğu görülmüştür. Yargılama sırasında alınan 27/03/2017 tarihli mali müşavir bilirkişi raporunda; davalının ticari defterlerinin incelendiği, davalının sunduğu imalat sözleşmesinin tarafı olan yurt dışı firmasına ilk satış faturasının 20 Ocak 2014 tarihinde düzenlendiği, dava tarihine kadar olan süre içinde toplam 704.962,93 TL’lik satış yapıldığı, davalının 2014 yılı mali tablolarının incelenmesinde net karlılığının %5 olarak hesaplandığı, buna göre dava konusu markaya ilişkin olarak 35.248,15 TL net kar hesabı yapıldığının bildirildiği görülmüştür.
GEREKÇE: Dava, markaya tecavüz ve haksız rekabetin tespiti men’i, ref’i ile maddi ve manevi tazminat taleplerine ilişkindir. Davacı taraf, davalının davacıya ait marka haklarına tecavüz ettiğini iddia etmiş, davalı taraf ise … markasının dünya çapında tanınmış bir marka olup … adına tescilli olduğunu, kendisinin de adı geçen firma ile yaptığı 14 Ekim 2013 tarihli imalat sözleşmesine dayalı olarak bu ürünleri ürettiğini savunarak davanın reddini istemiştir. Davalı taraf, bu savunmasına istinaden dosyaya imalat sözleşmesinin İngilizce fotokopisi ile Türkçe tercümesini sunmuş, ayrıca bir kısım marka tesciline dair olduğu anlaşılan, ancak Türkçe tercümesi bulunmayan belgeler sunduğu görülmüştür. Dosya içinden davalının dayandığı markanın Türkiye’de tescilli olmadığı anlaşılmaktadır. Ancak gerek Amerikada, gerekse bir çok ülkede tescilli olduğu ileri sürülmektedir. 556 Sayılı KHK’nun 6.maddesi uyarınca marka koruması tescille elde edilir. Tescil ve korumada ülkesellik ilkesi geçerlidir. Öte yandan ülkemizin de taraf olduğu Paris Sözleşmesi ve TRİPS hükümleri dahilindeki bir marka sahibinin Türkiye’de tescilli olmasa dahi ülkemizde ticari faaliyette bulunması koşuluyla öncelikle fikri ve sınai haktan kaynaklanan üstün hak sahipliği iddiasına dayanması, tanınmışlık halinde de üçüncü kişilerle gerçekleştirilen başvuruya itiraz ve tescil halinde de hükümsüzlük davası açma hakkı mevcuttur. Somut olayda davalı taraf dava dışı yabancı menşeili şirkete ait markanın tanınmış olduğunu ve Türkiye’de de Vakko mağazalarında satıldığını, davacının marka tescilinin kötüniyetli olduğunu ileri sürmüştür. Bu durumda mahkemece davalının delil listesinde dayandığı ve Türkçe’sini sunmadığı delil ve belgelerin Türkçe tercümelerini sunması sağlandıktan sonra dayanmış olduğu yabancı şirkete ait markanın Türkiye’de davacının marka tescilinden önce de satışları bulunup bulunmadığı hususlarında gerektiğinde bilirkişiden ayrıntılı incelemeyi içerir ve istinaf denetimine elverişli rapor alınıp ayrıca davacının markaya tecavüz iddiasının TMK’nun 2.maddesi kapsamında kötüniyetli olup olmadığı hususları üzerinde de durularak (Bakınız. Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 2010/12167 Esas, 2012/17493 Karar Sayılı İlamı) tüm deliller birlikte değerlendirildikten sonra davalının adresinde ele geçirilen ürünler yönünden marka tecavüzünün ve haksız rekabetin gerçekleşip gerçekleşmediği hususunda ve diğer talepler konusunda bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Hal böyle olunca davalı vekilinin istinaf talebinin kabulüne kısmen kabulüne karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;1-Davalı vekilinin istinaf talebinin KISMEN KABULÜNE,2-Bakırköy 1.Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 19/09/2017 tarih, 2016/86 esas, 2017/159 karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, 3-Yukarıda gerekçede belirtildiği şekilde araştırma ve inceleme yapılarak tüm deliller birlikte değerlendirildikten sonra bir karar verilmek üzere dosyanın ilk derece mahkemesine İADESİNE,4-Bu aşamada sair istinaf taleplerinin şimdilik incelenmesine yer olmadığına, 5-İstinaf peşin harcının talebi halinde davalıya iadesine, 6-İstinaf aşamasında davalı tarafından yapılan yargılama gideri olan 85,70 TL istinaf yoluna başvurma harcı ile 47,00 TL posta gideri olmak üzere toplam 132,70 TL’nin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 7-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK’nun 353/1-a-6 maddesi uyarınca oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.04/02/2021