Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2018/544 E. 2021/54 K. 15.01.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2018/544 Esas
KARAR NO : 2021/54
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 27/04/2017
NUMARASI : 2015/213 E. – 2017/604 K.
DAVANIN KONUSU: İstirdat
KARAR TARİHİ: 15/01/2021
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü :TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ DAVA: Davacılar vekili dava dilekçesinde; müvekkili …’ın dava dışı … davalı Banka ile akdettiği Kasım 2010 Tarihli kredi sözleşmesine kefil olmayı ve kredi borcunun teminatı olarak tarafına miras kalmış gayrimenkule davalı Banka lehine ipotek tesis edilmesini kabul ettiğini, 2012 yılının sonlarına doğru asıl borçlu dava dışı … borcunu ödemekten acze düşmesi üzerine, müvekkilin davalı Bankadan , kendisinin sorumlu tutulacağı meblağın sözlü olarak konuşulanın çok üzerinde olduğu bilgisini aldığını, davalı Bankanın müvekkilden talep ettiği meblağı ve talebin hukuka uygunluğunu kontrol ederek için 31.12.2012 tarihinde davalıya ihtarname gönderilerek kefaletin sonlandırılmasını, ipoteğin kaldırılması ve yükümlülüklerin sebepleri konusunda ayrıntılı bilgi istendiğini, davalı Bankanın 08.01.2013 tarihli cevabında açıklama yapılmadan kefaletin sona erdiremeyeceğini, bilgisi verildiği, 11.01.2013 tarihli yazıda ise 487.199,42-TL nakit ödeme yapılması halinde ipoteğin kaldırılabileceğini, ancak sonradan doğabilecek sorumluluklarında olabileceği ve müvekkil sorumluluğunun sona ermeyeceğinin belirtildiğini, bunun üzerine davalı Bankaya kefilliğin sonlandırılarak ipoteklerin kaldırılması için talep edilen paranın ödeneceğini, fakat istirdat davası açma hakkının baki kalacağının 04.02.2013 tarihli ihtarname ile bildirildiğini, müvekkil …’ın amcası olan diğer müvekkil …yla görüşerek 17.02.2013 tarihinde kendi aralarında BK. Md 195 hükmüne göre borcun nakli sözleşmesini akdettiklerini, borcun nakline istinaden müvekkil … tarafından 18.02.2013 tarihinde davalı Bankaya 518.079,00-TL ödeme yaparak söz konusu taşınmaz üzerine tesis edilmiş olan ipoteklerin kaldırılmasının sağlandığını, davanın müvekkillerden tahsil ettiği işbu bedelin tamamının hukuka aykırı olarak tahsil edildiğini, akdedilen sözleşmeler açısından, müvekkil … aleyhinde işlem yapıldığını, müvekkilin sorumlu olacağı azami miktarlar ve tarihler hakkında yazılı olarak bilgi verilmediği ve davaya konu kredi sözleşmesi boşlukları doldurulmadan imza altına alındığını, ekonomik açıdan davalı Bankanın talep ettiği miktarlarda bir bedel için kefil olabilmesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, … tarafından imzalanan borcun nakli sözleşmesine istinaden …dan talep edilen tamamı 18.02.2013 tarihinde nakden ödemesi üzerine davalı Banka’nın söz konusu ipoteği kaldırdığından her iki müvekkil bakımından davalı bankaca hukuka aykırı olarak tahsil edilen bedelin tespitini isteme ve bu bedelin taraflarına istirdadı için davanın açılması mecburiyetinin hasıl olduğu belirtilerek, davalı tarafından müvekkillerden tahsil edilen bedelin dayanaklarının hukuka aykırı ve geçersiz olduğunun tespitine, 1.000,00-TL harca esas değerle davanın belirsiz alacak davası olarak kabulü ve ödenen bedelin hukuka aykırı olarak tahsil edilen kısmının davalıdan istirdadı ile müvekkillerine ödenmesini ve yargılama masrafları ile vekalet ücretlerinin davalı tarafa yükletilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde; müvekkil Banka’nın Çengelköy Şubesinin ticari müşterilerinden … ile Kefil … tarafından imzalanan Genel Nakdi ve GayriNakdi Kredi Sözleşmesi ile kullandırılan kredilerin ticari krediler olduğunu, kefil … kefaletinin yanısıra … borcuna teminat olmak üzere; 1. Dereceden 835.000,00-TL, 2.Dereceden 100.000,00-TL tutarlı üst sınır ipoteği tesis edildiğini, davacı tarafından Beykoz …. Noterliği’nin 31.12.2012 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile müvekkil Banka ile akdedilen Genel Nakdi ve GayriNakdi Kredi Sözleşmesinin asıl borçlunun borç ödemekten aciz hale düştüğünün öğrenildiğini, bu nedenle dava haklarını saklı tutarak Bankaya o gün itibariyle mevcut borçlarını ödeyerek asıl borçlu lehine verilen ipoteklerinin fek edilmesini istediği ve kefalete sair taahhütlerinin sona erdiği hususunun ihtar edildiğini, müvekkil Banka’nın 08.01.2013 tarihli cevabi yazısı ile kefaletten vazgeçilmesinin kabul edilmeyeceğini, lehine kefil olunan … Banka alacak ve risklerinin tamamen ödeninceye kadar devam edeceğinin bildirildiğini, davacı tarafın kefaleti baki kalmak kaydıyla, mevcut ipoteklerin kaldırılması için ödenmesi gereken tutarı gösterir, … ait borç dökümleri ayrıntısı ile 11.01.213 tarihli yazı ile bildirildiğini, … tarafından 18.02.2013 tarihinde o günkü borç bakiyesi ve riskine karşılık olarak 518.079,00-TL ödeme yapıldığı ve tüm ipoteklerin fek edildiğini, davacılar …’ın asıl borçlunun aczini öğrendikten sonra kötüniyetli olarak kefalet borcundan kurtulmak istediğini, Genel Nakdi ve Gayri Nakdi Kredi Sözleşmesi ile kefalet limiti 1.320.000,00-TL iken kendi el yazısı ile alınan artırım beyanı ile 1.497.370,00-TL limitle kefaleti kabul ettiğini beyan ettiğini, usule uygun sözleşme ve artırım beyanları ile son olarak 1.497.370,00-TL limitle kefil olan davacı …’ın asıl borçlunun riski devam etmekte iken, o günkü borcu ödeyerek kefaletinden vazgeçmesinin kabul edilemez olduğunu, ayrıca müvekkil Banka lehine kurulan ve bir kısım ödeme karşılığında fek edilen ipotekler üst sınır ipoteği olduğundan, bu ipoteğin kaldırılmış olmasının borcun sona erdiği anlamına gelmediğini, taraflar arasındaki yazışmalarda bu durumun kefaletten vazgeçme olarak kabul edilmesinin mümkün olmadığının belirildiğini, taraflar arasında akdedilen Genel Nakdi ve Gayri Nakdi Kredi Sözleşmesi tarihinin 27.01.2012 olduğu ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunun 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe girdiğinden 818 sayılı Borçlar Kanunu çerçevesinde değerlendirilmesi gerektiğini, Sözleşme incelendiğinde …’ın isim imza ve sorumluluk limitine ilişkin el yazısının bu sözleşmede de yer aldığını, müvekkil Bankanın borcun nakline rızası olmadığı gibi bu durumdan haberi olmadığını, borcun naklinin alacaklının rızasına bağlı hukuki bir işlem olması sebebiyle davacı …’ın kefalet borcundan mesul olmasının mümkün olmadığı ve borcundan kurtulduğunu ifade etmesinin kabul edilmez olduğunu belirtilerek öncelikle görev yönünden reddi ile görevli olan Ticaret Mahkemelerine gönderilmesine, davanın esastan reddi ile yargılama gideri ve ücreti vekaletinde davacı tarafa yükletilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARI: İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “… gerekçeli ve denetime uygun bulunan dosya kapsamıyla uyumlu ikinci bilirkişi raporuna itibar edildiği, her iki bilirkişi raporunda benzer şekilde belirtildiği üzere; davalı banka ile asıl borçlu … ve davacı … arasında Genel Nakdi ve GayriNakdi Kredi Sözleşmesi ve Sözleşme Limit Arttırım Sözleşmeleri akdedildiği, davacı …’ın Sözleşmelerde müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla imzasının bulunduğu, taraflar arasında akdedilen Genel Nakdi ve GayriNakdi Kredi Sözleşmeleri kapsamında 27.01.2012 limit arttırım tarihi itibariyle davacı …’ın toplam kefalet limiti 1.334.000,00-TL olup, Genel Nakdi ve GayriNakdi Kredi Sözleşmesi ve limit arttırım tarihlerinin 01.07.2012 tarihi öncesine tekabül ettiği, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nda öngörülen genel işlem şartına ilişkin hükümlerin uygulanma olanağı bulunmadığı, 30.10.2012 tarihinde limit arttırımında bulunulduğu ve 177.370,00-TL Tutarlı Genel Nakdi ve Gayri Nakdi Kredi Sözleşmesi akdedildiği, şekil ve içerik açısından imza tarihinde yürürlükte bulunan 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu kapsamında ve 584. maddesi ile üçüncü kişi lehine kefalette getirilen düzenleme kapsamında kefil evli ise sözleşme kurulmadan yada en geç sözleşmenin kurulması anında eşin rızasının alınmamış olması sebebiyle arttırım yapılan ve akdedilen 177.370,00-TL’lik kısım yönünden Kefalet Sözleşmesinin geçerli olmadığı, bankacı bilirkişi raporunda yapılan hesaplamalara göre, davacı …’ın 27.01.2012 limit revize tarihi itibariyle toplam 1.334.000,00-TL tutarlı Genel Nakdi ve GayriNakdi Kredi Sözleşmesi kapsamında dava dışı … kullandırılan nakit ve gayrinakit kredi hesaplarından doğan 18.02.2013 kapama tarihi itibariyle; toplam 518.077,78-TL tutarında borç tutarının tamamından sorumlu olduğu, davalı tarafça fazlaca yapılan bir tahsilat bulunmadığı, gerekçesiyle davanın reddine…” karar verildiği anlaşılmıştır.
İSTİNAF İSTEMİ:Davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; Mahkemece alınan iki çelişkili bilirkişi raporu olduğunu, çelişkiler giderilmeden ikinci rapora göre karar verilmesinin hatalı olduğunu, 04.04.2016 tarihli bilirkişi raporunda;30.10.2012 tarihli kefalet artırımına ilişkin sözleşmenin geçersiz olduğu, ayrıca, Davacı Müvekkilin, Davalı Bankaya 74.879,58 TL fazla ödemede bulunduğunun tespit edildiğini, ancak Yerel Mahkemenin kendilerinin muvafakati bulunmamasına rağmen, Davalı Banka’nın rapora ilişkin itirazlarında ibraz etmiş olduğu kayıtlar üzerinden dosyayı ikinci kez farklı bir bilirkişiye tevdii ettiğini, yasal cevap ve delil süresinde ibraz edilmeyen Banka kayıtlarının incelenmesine muvafakatleri olmadığını, Davalı Bankanın savunmasını genişletmesine izin verildiğini, İkinci rapora karşı itirazlar değerlendirilmeden yeni heyete tevdi edilmeden karar verildiğini, İlk raporda belirtilen istirdat miktarının ıslahı sonucu ile oluşan yüksek karşı taraf vekalet ücretine yönelik hüküm kurulmasının hatalı olduğunu, Müvekkili …’ın, 30.10.2012 tarihli, kredi artırım sözleşmesinin eki olarak sunulan müteselsil kefil olma istemi dilekçesi, müvekkilin eşinin imzasının olmaması sebebiyle geçersiz olduğunu, asıl kredi borçlusunun acze düşmesi sebebi ile, 31.12.2012 tarihinde kefilliğin sona erdirilmesini davalıya ihtar edildiğini, bu tarihten sonra kullandırılan kredilerden müteselsil kefil olarak sorumlu tutulamayacağını,Müvekkili …’ın, okumadan imzaladığı davaya konu işbu sözleşmenin kelepçe sözleşme niteliğinde olduğunu, sözleşmenin banka tarafından tek taraflı olarak belirlendiğini, asıl borçluya maddi durumu üstünde verilen krediler ile, Müvekkilinin kişisel ve iktisadi işlem yapma özgürlüğü önemli ölçüde azaltıldığını, davaya konu sözleşmenin 818 sayılı Borçlar Kanunu 20. Maddeye göre geçersiz olduğunu, Sözleşmenin matbu bir sözleşme olup müzakereye kapalı olduğunu, mülkiyet hakkı ipotekler ile askıya alınmış olan müvekkilin Limit artırım sözleşmelerini imzalamasında irade serbestisi olmadığını, taraflar arasındaki menfaat dengesini kuran simetri prensibine de uygun olmadığını,Davalının müvekkillerinden tahsil etmiş olduğu bedelin tamamı hukuka aykırı olduğunu, sözleşme 818 sayılı Borçlar Kanunu 20. Maddeye göre geçersiz olduğunu, Bilirkişilerin Kefalet sözleşmesinin geçerliliği tespitini kabul edilemeyeceğini belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, haksız olarak ödendiği iddia olunan kredi tutarının isirdadı istemine ilişkindir.İlk derece mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı davacılar vekili, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi gereğince, ileri sürülen istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.Davacı …’ın 30.10.2012 Tarihli limit artırımına ilişkin sözleşmede eş rızası olmadığından geçersiz ise de; 818 sayılı Kanun’un yürürlükte olduğu tarihte tanzim edilen genel kredi sözleşmesindeki kefaleti geçerlidir. Bununla birlikte sözleşme tarihi itibarı ile 6098 Sayılı Kanun’un genel işlem şartlarına ilişkin hükümlerinin işbu sözleşme bakımından uygulama kabiliyeti bulunmadığı gibi kelepçe sözleşmesinden söz edilemeyeceği, ticari nitelikteki genel kredi sözleşmesinin geçerli bir sözlşme olduğu dikkate alınarak davacılar vekilinin bu hususlardaki istinaf isteminin reddi gerekmiştir.Davacılar vekili raporlar arasında çelişki olduğunu iddia etmitir. İlk bilirkişi raporunda faiz hesaplaması yapılmadığı, ikinci raporda faiz hesabı yapılarak çek depo bedeli ve kredi kart borcu yönünden değerlendirme yapıldığı görülmekle her iki rapor esasen çelişkili nitelikte değildir.Ancak mahkemece hükme esas alınan ikinci bilirkişi raporunda “Banka tarafından 18.02.2013 itibari ile 32 adet işlem görmemiş çek yaprağı yönünden 32 x 1045,00TL= 33.440,00TL olan bankanın ödemekle yükümlü olduğu bedelin zorunlu karşılığı olarak alınan nakdi teminatlar hesabına depo edildiği, takip eden ve değişen tarihlerde bu hesaptan asıl borçlu … hesabından keşide edilmiş karşılıksız işlem gören çeklerle ilgili çek hamillerine ödemeler yapıldığının” belirtilmiş ise de; taraflar arasındaki genel kredi sözleşmesinde kefillerden çek depo bedelinin talep edilebileceğine dair açık bir hükme rastlanmamıştır. Dosyada mevcut hesap ekstresinde 32 adet çek bedelinin dava tarihine kadar ödenip ödenmediği denetlenemediği gibi bir kısım çekler yönünden iptal kaydının yer aldığı görülmektedir. Davalı Bankanın davacı …’a atfen keşide ettiği 11.01.2013 Tarihli belgede yer almayan Kredi kart borcunun dayanağı sözleşme ve hesap ekstresine de dosyada rastlanmamıştır. Bu durumda raporun denetlenebilmesi için öncelikle 32 adet çek depo bedelinin nakit alacağa dönüşüp dönüşmediğinin tarihleri ile tespiti için bankadan dayanak evraklarının celbi ve kredi kart borcuna dayanak evrakların celbi ve bilirkişiden ek rapor alınarak dava tarihi itibarı ile haklılık durumunun da belirlenmesi gerekirken eksik bilirkişi raporuna göre karar verilmesi yerinde görülmemiştir.Açıklanan nedenle davacılar vekilinin isteminin kısmen kabulüne, ilk derece mahkemesinin kararının HMK 353/1-a-6 maddesi gereğince kaldırılmasına, kaldırma sebebine göre sair hususların incelenmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi ayrıntılı kararda açıklandığı üzere;1-Davacı vekilinin istinaf isteminin kısmen kabulüne, 2- İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesi 2015/213 Esas, 2017/604 Karar sayılı kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince KALDIRILMASINA, -Yargılamaya devam olunmak üzere, dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-İstinaf talebi kabul edildiğinden, istinafa geliş aşamasında davacı tarafından peşin olarak yatırılan 31,40 TL harcın talebi halinde davacı tarafa iadesine,4-İstinaf aşamasında davacı tarafça yapılan yargılama gideri olan 85,70 TL istinaf yoluna başvurma harcı ile 80,00 TL tebligat ve posta gideri olmak üzere toplam 165,70TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu 15/01/2021 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.