Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2018/517 E. 2019/1127 K. 16.05.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2018/517 Esas
KARAR NO : 2019/1127
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 12/09/2017
NUMARASI : 2017/183 E. – 2017/186 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 16/05/2019
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü :Davacı vekili dava dilekçesinde ; davacı firmanın “…” ibaresini ticaret unvanının esaslı unsuru olarak 1973 yılında kurulduğunu, “…” markasıyla züccaciye ve ev tekstilinde kendi ürünlerinin iç ve dış piyasalarda satışa sürdüklerini, 1990 yılından itibaren hem toptan satış kanalı ile 2.000’den fazla satış noktasına ulaşırken, diğer yandan da “…” adı altındaki perakende mağazaları ile tanınmış alışveriş merkezlerinde yer almaya başladıklarını ve “…” ibaresinin 2012 yılı itibariyle davacı firma adına tanınmış marka statüsüne alındığını, Bakırköy Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2012/262 esas sayılı dosyasında, davalıya ait markaların kullanılmadığı gerekçesi ile “havlu ve bornoz” emtiaları bakımından hükümsüzlüğe karar verilmesi talep edilmiş olup, 2012/262 esas sayılı dosyasına sunulan 15/04/2013 tarihli bilirkişi raporunda davalının “…” ibaresini “havlu ve bornoz” için de tescil ettirmiş olmasına rağmen bu emtialarda “….” markasını 5 yıl süre ile kullanmadığını dolayısı ile sadece bu emtialarla sınırlı olarak davalının markalarının kısmi hükümsüzlüğüne karar verilmesi gerektiğini belirterek, TP nezdinde davalı adına tescilli olan… numaralı “…“ ibareli markalarının kullanılmayan tüm sınıf ve emtialar açısından 556 sayılı KHK’nın 14.maddesi uyarınca hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde; yetkili mahkemenin İstanbul Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemeleri olduğunu, davalı firma adına tescil edilmiş olan davaya konu markaların, “…” markası altında 1917 yılından bu yana tekstil sektöründe faaliyet gösteren …San. Tic. Ltd. Şti. ve selefleri tarafından kullanılmaya başlanarak markanın Türkiye’de tanınan bir marka haline getirildiğini, davacı, davalı şirkete ait Türkiye genelinde alışveriş merkezlerinde ve caddelerde olmak üzere 80’e yakın perakende mağazasında ve toptan satış kanalı üzerinden yüzlerce satış noktasında “…” markalı ürünlerin satıldığını ifade ederek, davacı şirketin … ana markası ile mutfak eşyaları sektöründe yeni yeni tanınmaya başlayan bir marka olduğunu ve davacı şirketin, davalı şirketin ana faaliyet alanı olan 14, 24 ve 25.nci sınıflar dışında başka muhtelif sınıflarda yer alan ürünlerin faaliyetinde bulunduğunu, davacı şirketin 14, 24 ve 25 sınıflara yönelik herhangi bir faaliyeti ve üretiminin bulunmaması nedeniyle davacının zarar gören sıfatı ile bu davayı açmasının mümkün olmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.İstanbul 2.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 12/09/2017 tarihli 2017/183 Esas 2017/186 Karar sayılı kararıyla;Dava açıldıktan sonra Anayasa Mahkemesinin 2016/148 esas ve 2016/189 karar sayılı 14/12/2016 tarihli 556 sayılı KHK’nın 14. maddesinin Anayasanın 91. maddesinin birinci fıkrasına aykırı olması sebebiyle iptaline dair kararın 06/01/2017 tarihli Resmi Gazetede yayınlandığı,Hukuk Genel Kurulunun 31/03/2004 tarihli ve 156/194 sayılı kararında benimsenen görüşe göre de, iptal kararının kesinleşen işlem ve kararlara etkili olmayacağı, görülmekte olan davalarda ise, geriye yürümeme kuralının uygulanmayacağı, dolayısıyla Anayasa Mahkemesinin iptal kararının derdest dosyalar ve kesinleşmemiş karar dosyalarında uygulanacağı sonucuna varıldığından, somut olayımızda dava dosyasının henüz derdest olması sebebiyle 556 sayılı KHK’nın 14. maddesinin iptalinden dolayı davanın yasal dayanağı kalmadığı, Paris Sözleşmesinde belirtilen kullanmamaya ilişkin iptal sebebinin yasal boşluğu doldurur nitelikte olmadığı gibi, TRİPS’in markayı kullanma koşulu başlıklı 19. maddesinin 1. bendinde “Tescilin idame ettirilmesi için markanın kullanılması gerekli ise, tescil sahibi tarafından markanın kullanılmasını önleyen engellerin varlığına dayalı olarak geçerli nedenler ileri sürülmedikçe, tescil ancak markanın kullanılmadığı kesintisiz en az üç yıllık bir süre geçtikten sonra iptal edilebileceği,tavsiye niteliğinde olduğundan, TRİPS 19. maddenin de uygulanma koşullarının mevcut olmadığı gerekçesiyle,yasal boşluğun Medeni Kanunun 1. maddesi kapsamında doldurulamaması sebebiyle, karar tarihinde yasal dayanağı bulunmayan davanın reddine karar verilmiştir.Davacı vekilinin istinaf dilekçesinde; iptal kararının geriye yürümemesi gerektiğini, Türkiye’nin taraf olduğu birçok uluslararası sözleşme bulunduğunu, Paris Konvansiyonu ve TRIPS’e taraf olduğunu, mahkemenin bu sözleşme hükümlerinin tavsiye olduğunu düşünse bile TMK 1 gereğince hukuk boşluğunu, hakimin doldurması gerektiğini, Doç.Dr.Ali Paslı’nın MarKHK 13’ün iptal kararının Etkisi başlıklı makalesinin sonuç kısmında, hukuk boşluğunun doğrudan sözleşmeler ile doldurulması gerektiğini açıkladığını, Prof.Dr. Arzu Oğuz’un hakemli makalesinde, hukuk boşluğunun doldurulması yanında, 4 gün sonra yürürlüğe giren yeni kanunun usul ekonomisi gereğince uygulanabileceğini belirttiğini, Markanın Hükümsüzlüğü ,iptali veya sicilden terkinine ilişkin yasa hükümlerinin kamu yararının da gözeten hukuk düzenlemeleri olduğunu mahkemenin hatalı karar verdiğini beyanla mahkeme kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
G E R E K Ç E :Davacı vekilinin, dava dilekçesinde; davalı adına tescilli … ibareli markaların kullanılmayan sınıf ve emtialar yönünden 556 sayılı KHK’nın 14.maddesi uyarınca hükümsüzlüğü ve sicilden terkinini talep ettiği, mahkemenin Anayasa Mahkemesinin 14/12/2016 tarihli 556 sayılı KHK’nın 14. Maddesinin iptaline karar verilmesi nedeniyle davanın reddine karar verdiği, davacı vekilinin TMK’nın 1.maddesi gereğince hukuki boşluğun Türkiye’nin taraf olduğu Uluslararası Anlaşmalar ve Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararından 4 gün sonra yürürlüğe giren 6769 sayılı SMK’nın hükümleri uygulanarak doldurulması talebiyle istinaf başvurusunda bulunduğu anlaşılmışsa da; ilk derece mahkemesinin gerekçesinde TRIPS 19.maddesinin tavsiye niteliğinde bulunduğundan uygulama koşullarının mevcut olmadığı, SMK’nın hükümlerinin geriye yürütülemeyeceği ve hukuki boşluğun TMK’nın 1.maddesi kapsamında hakim tarafından doldurulamayacağına yönelik gerekçesini açıkladığı, mahkeme kararının usul ve yasaya uygun olduğu kanaatiyle davacı vekilinin istinaf talebinin esastan reddine karar verilmiştir.
H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan gerekçe ile:1-6100 sayılı HMK.’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince davacı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf isteminin ESASTAN REDDİNE,2-Alınması gereken 44,40 TL harcın, peşin alınan 31,40 TL harçtan mahsubu ile bakiye 13,00 TL eksik harcın davacıdan alınarak hazineye irat kaydına, 3-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına,4-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama masrafların üzerinde bırakılmasına,5-Artan gider avanslarının karar kesinleştiğinde ve talep halinde taraflara iadesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu 16/05/2019 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.