Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2018/516 E. 2020/2311 K. 29.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2018/516 Esas
KARAR NO : 2020/2311
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 31/10/2017
NUMARASI : 2017/237 2017/298
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 29/12/2020
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili, davalıya ait … tescil numaralı …, 2001/16071 tescil numaralı … ve … tescil numaralı … markalarının kullanılmadığını, bu nedenle 556 Sayılı KHK’nın 14.maddesi gereğince hükümsüz kılınması gerektiğini, ayrıca …. tescil numaralı markanın 25.sınıf bakımından halkı yanıltıcı nitelikte olduğundan KHK’nın 7/1-f maddesi gereğince hükümsüz kılınması ile sicilden terkinini istemiştir. Davalı vekili, davanın reddini istemiştir. Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporuna göre; 556 Sayılı KHK’nın 14.maddesinin Anayasa Mahkemesi’nce iptal edildiği, davanın dayanağının kalmadığı, meydana gelen boşluğun da hakim tarafından doldurulamayacağı, ayrıca … tescil numaralı marka yönünden de hükümsüzlük şartlarının gerçekleşmediği gerekçeleriyle davanın reddine karar verilmiş, kararı davacı vekili istinaf etmiştir. Davacı vekili, istinaf sebebi olarak; markaların kullanımının olmadığının bilirkişi raporuyla tespit edildiğini, buna rağmen mahkemenin davayı reddettiğini, bundan dolayı müvekkilinin marka tescili alamadığını, … tescil numaralı markanın internet ortamında kullanımının olmadığı, sadece birer fatura kesildiğinin anlaşıldığını, mahkemenin ek bilirkişiye gitmesi gerektiğini, raporun bu konuda çelişki içerdiğini, meşru olduğunu iddia edenin firmanın Türkiye’de yaptığı satış ve cironun gerçeklerle örtüşmediğini, faturanın alındığı yerlerin bu faturaların beyanının verilip verilmediğine bakılmadığını, AYM kararının yargı uyuşmazlık sorunu çıkardığını, her ne kadar KHK iptal edilmiş ise de, markanın tescil edilmiş bir marka olarak kaldığını, müvekkilinin haklı olduğunu belirtmiştir. Davalıya ait … tescil numaralı markanını 18 ve 25.sınıflarda 14/08/2001 tarihinde, …. tescil numaralı markanını ise 3, 14, 18 ve 25.sınıfta 06/09/1996 tarihinde, … tescil numaralı markanın ise 9 ve 16.sınıfta 23/12/2004 tarihinde tescil edildiği görülmüştür. Yargılama sırasında alınan 25/09/2017 tarihli bilirkişi raporunda; davalının markasının tanınmış marka olduğu, bu markalardan … tescil numaralı marka ile 2001/16071 tescil numaralı markaların Türkiye’de kullanıldığının davalı tarafından kanıtlanamadığı, … tescil numaralı markanın ise 25.sınıf bakımından kullanımının tespit edildiği, 18.sınıf yönünden kullanıldığının davalı tarafından kanıtlanamadığı,… tescil numaralı markanın ise Türkiye’de kullanımına rastlanılmadığından halkı yanıltıcılığından söz edilemeyeceği yolunda görüş bildirildiği görülmüştür.
GEREKÇE:Dava, kullanmama nedeniyle ve yanıltıcı olması nedeniyle marka hükümsüzlüğü talebine ilişkindir. Mahkemece dava reddedilmiş, kararı davacı taraf istinaf etmiştir. Bilindiği üzere 556 Sayılı KHK’nun 14.maddesi Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmiş olup kullanmama nedeniyle açılan marka hükümsüzlüğü davasının dayanağı kalmadığından bu sebeple karar verilmesine yer olmadığına dair karar verilmesi gerekirken bu yönün ve yargılama giderlerinin istinaf sebebi yapılmaması nedeniyle bu konudaki yanlışlığa işaret edilmekle yetinilmiştir. Öte yandan dava konusu markalardan …tescil numaralı … ibareli markanın ayrıca 25.sınıf bakımından yanıltıcı nitelikte bulunması nedeniyle hükümsüz kılınması istenmiş ise de, söz konusu markanın Türkiye’de kullanılmadığı, dolayısıyla yanıltıcılığından söz edilemeyeceğinden bu konudaki red kararı usule uygundur. Her ne kadar davacı vekilince Hakimin meydana gelen boşluğu doldurması gerektiği yolunda istinaf sebebi ileri sürülmüş ise de, söz konusu hak mülkiyet haklarına ilişkin olup Hakim tarafından doldurulamayacaktır. İlk derece mahkemesince bu konuda yapılan değerlendirme ve gerekçe yerinde olup davacı vekilinin istinaf talepleri yerinde değildir. Hal böyle olunca usul ve yasaya uygun olan ilk derece mahkemesi kararına yönelen davacı vekilinin istinaf taleplerinin reddi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;1-Davacı vekilinin istinaf talebinin HMK’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,2-Alınması gereken 54,40 TL harçtan, peşin alınan 31,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 23,00 TL harcın davacıdan alınarak hazineye irad kaydına, 3-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nun 361.maddesi uyarınca tebliğden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay ilgili hukuk dairesinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.29/12/2020