Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2018/499 E. 2021/230 K. 05.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2018/499 Esas
KARAR NO: 2021/230 Karar
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL(KAPATILAN) 3.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 06/04/2017
NUMARASI: 2015/132 E. – 2017/63 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 05/02/2021
İSTANBUL(KAPATILAN) 3.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ tarafından verilen 06/04/2017 tarihli kararına karşı, davacılar vekili tarafından yapılan istinaf başvurusu üzerine dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü:
DAVA; Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkillerinin TPE’den usul ve yasaya uygun olarak 25/04/2011 tarihinde … sayı ile tescil edilen “…” markasını 25. sınıf emtia grubu için aldıklarını ve spor ayakkabı üretimi yapmaya başladıklarını, davalı yanın ise İstanbul 4. FSHHM’nin 2014/64 Esas sayılı dosyası ile müvekkillerinin işbu markasının hükümsüzlüğünü talep ettiklerini, davalı yanın hükümsüzlük davasını …, … ve … sayılı ve 25. sınıfta tescilli markalarına dayanarak yaptığını, ancak yaptıkları inceleme ve araştırma neticesinde, davalı yanın söz konusu markaları beş yılı aşkın süredir, hatta tescilden itibaren 25 sınıf emtia grubunda (özellikle ayakkabıda) hiç kullanmadıklarını tespit ettiklerini ve bu nedenle 556 Sayılı KHK’nın 14. maddesi gereğince işbu davayı ikame ettiklerini iddia ederek, davalı adına …, … ve … sayı ile tescilli markaların, 556 Sayılı KHK’nın 14. maddesi gereğince, 25. sınıf emtia yönünden hükümsüzlüğünü talep ve dava etmiştir.
CEVAP; Davalı vekili cevap dilekçesinde; müvekkilinin otomotiv sektöründe ilk kez … markasını 1935 yılında kullanmaya başladığını, davalıların huzurdaki kullanmama davasını açmakta hukuki menfaatlerinin bulunmadığını, müvekkilinin uzun yıllardan bu yana Türkiye’de faaliyet gösterdiğini, davalılar aleyhinde daha önce mahkememizin 2014/64 Esas sayılı dosyası ile dava açıldığını ve yapılan yargılama sonunda mahkemece davanın kabulüne karar verildiğini, hal böyle iken davacıların mahkeme nezdinde devam eden 2014/64 Esas sayılı davanın karar duruşması olan 04/06/2015 tarihinden bir gün önce, bu davanın açılarak müvekkilinin açmış olduğu davanın bekletilmesini talep ettiklerini ve mahkemece bu talebin reddedildiğini, davalıların işbu davayı kötü niyetli olarak açtıklarını ve taleplerin yersiz olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
MAHKEME KARARI; İstanbul (Kapatılan) 3. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 06/04/2017 tarihli 2015/132 Esas-2017/63 Karar sayılı kararıyla; “dosya derdest iken KHK’nın 14. Maddesinin Anayasa Mahkemesinin iptali sebebiyle davanın yasal dayanağı kalmamış olmakla, davanın niteliği itibariyle de yasal boşluğun Medeni Kanunun 1. Maddesi kapsamında doldurulamaması, davanın da yasal dayanağının kalmadığı” gerekçesiyle; davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF BAŞVURUSU: Davacılar vekili süresinde ibraz ettiği istinaf dilekçesinde; Anayasa’nın 90/5 maddesinde; “Usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletler arası anlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasa’ya aykırılık iddiasıyla Anayasa Mahkemesi’ne başvurulamaz.” hükmünün düzenlendiğini, Anayasa Mahkemesi’nin davanın dayanağı 556 Sayılı KHK 14. Maddesini iptal etmesi ile iç hukukta yasal boşluk doğduğunu, uluslararası sözleşme hükümleri yasa hükmünde olduğundan olaya ve davaya uygulanması gerektiğini, TRIPS’in 1995 yılında hukuk sistemimize dahil edildiğini, 2000 yılından itibaren de uygulanmaya başladığını, TRIPS hükümleri uygulanarak davalının tescilli … markasının 25. Sınıfta iptali gerekirken mahkemenin davanın reddine karar vermesinin yerinde olmadığını beyanla, kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesine karşı cevabında; davacıların kötüniyetle dava açtığını, davacıların … başvuru numaralı şekil+… markasının hükümsüzlüğü davasının karar duruşmasından bir gün önce bu davanın açılarak bekletici mesele yapılmasının talep edildiğini, mahkemenin bekletici mesele talebini reddederek markanın hükümsüzlüğüne ve davalıların marka kullanımının marka hakkının ihlali ve haksız rekabet teşkil ettiğine karar verdiğini, müvekkilinin markalarının çok tanınmış olduğunu beyanla istinaf talebinin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER: TPMK’dan gelen kayıtlardan, 96/011096 sayılı “… + Şekil” ibareli markanın, 25. Sınıfta 12/08/2002 tarihinden, … sayılı “… + Şekil” ibareli markanın, 03, 09, 14, 25 ve 28. Sınıflarda 16/02/1997 tarihinden itibaren 10’ar yıl müddetle davalı adına tescil edildiği tespit edilmiştir.
G E R E K Ç E: Davalı adına tescilli …, … ve … başvuru numaralı markaların 25. Sınıfta kullanılmadığından bahisle iptali talepli davada, Mahkemece davanın reddine karar verilmiş, davacılar vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. Davacılar vekilinin istinaf dilekçesinde hukuki boşluğun, Anayasa’nın 90/son maddesi ve Türkiye’nin taraf olduğu anlaşmalar göz önüne alınarak hakim tarafından doldurulması gerektiğini ileri sürdüğü anlaşılıyorsa da; mahkemenin kararının gerekçesinde açıklandığı üzere Türkiye’nin taraf olduğu TRIPS anlaşması hükümleri tavsiye niteliğinde olup, doğrudan uygulanarak yasal boşluğun doldurulması mümkün değildir. Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararı ile oluşan yasal boşluk yine kanun koyucu tarafından yasal düzenleme yapılarak doldurulabilecektir. Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararının gerekçesinde de açıklandığı üzere, mülkiyet hakkını kaldıran,sınırlandıran, müdahale teşkil eden yaptırımların, ancak kanunla düzenlenmesi gerekmektedir. Belirtilen kurallar doğrultusunda, davacı vekilinin yasal boşluğun hakim tarafından doldurulmasına ilişkin istinaf talebinin yerinde olmadığı kanaatine varılarak, istinaf edenin sıfatına göre, davacılar vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
H Ü K Ü M: Yukarıda açıklanan gerekçe ile: 1-6100 sayılı HMK.’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince davacılar vekilinin yerinde görülmeyen istinaf isteminin ESASTAN REDDİNE, 2-Alınması gereken 59,30 TL harcın, peşin alınan 31,40 TL harçtan mahsubu ile bakiye 27,90 TL eksik harcın davacılardan alınarak hazineye irat kaydına, 3-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına, 4-İstinaf yargılama giderleri olarak; Davacılar tarafça yapılan masrafların üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avanslarının karar kesinleştiğinde ve talep halinde taraflara iadesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda iş bu kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere 05/02/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.