Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2018/487 E. 2018/1073 K. 03.05.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO : 2018/487 Esas
KARAR NO : 2018/1073
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İstanbul Anadolu Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
NUMARASI : 2017/618
DAVANIN KONUSU : Marka (Tecavüzün Tespiti İstemli)
KARAR TARİHİ : 07/05/2018
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili, müvekkili şirketin … gibi birçok tanınmış ve tüketicinin beğenisini kazanmış temizlik ve kişisel bakım ürünlerinin ve … gibi önde gelen gıda maddelerinin üretimi ve satışı ile iştigal eden …Grubu’na dahil şirketlerden olduğunu, müvekkili şirketin Türkiye’de ilk defa 1985 yılında tescil edilmiş olan …markası, …) numaralı …markasının da dahil olduğu tanınmış … markalarının ve bu markaların kullanıldığı özgün yaratı ambalaj dizaynlarının sahibi olduğunu, … markasının müvekkili şirket ile özdeşleşmiş bir marka konumunda olduğunu, davalı tarafa ait … ibaresinin müvekkilinin kozmetik sektöründeki ana markası … markasına benzer mahiyette olduğunu, davalı tarafın …tescil numaralı….markalarını kozmetik maddeleri üzerinde tescil ettirdiğini, davalının … markasını haksız bir şekilde tescil ettirmiş olduğunu, davalı tarafın kullanımının esasen müvekkil şirkete ait …sayılı markadaki çeşitli figürlerin birleşiminden oluşan şekil kompozisyonuna ayniyete varacak derecede benzeyen bir ambalaj tasarımı içerdiğini, davalının ürün ambalajlarında tescil ettirdiği … markasını tescil ettirdiği şekilde kullanmadığını ve ürün ambalajlarında müvekkil firmaya ait … markasına yaklaştırma eyleminde bulunduğunu, davalının müvekkil şirketin tescilli ve tanınmış markasından haksız yarar sağlamakta olduğunu, müvekkil şirketin markası ile davalının ambalajlarında kullandığı logo arasında görsel benzerlik ve kavramsal benzerliklerin iltibas yarattığını, müvekkili şirket markası ile davalı markasının halk tarafından karıştırılma ihtimalinin yüksek olduğunu, müvekkili şirketin tanınmış markasından ve tüketiciler nezdinden sahip olduğu olumlu imajdan yararlanarak kendi markasına aktarım yapan davalının bu davranışının hukuka aykırı olduğunu, huzurdaki davaya benzer bir dosya kapsamında müvekkil şirkete ait … markalarına ve ürün ambalajlarına tecavüz edildiği ve budurumun haksız rekabet teşkil ettiğinin bilirkişi raporu ile tespit olunduğunu, huzurdaki davaya emsal nitelikte olan Gebze 3.Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2016/397 esas sayılı dosya kapsamında alınan bilirkişi raporunu dosyaya sunduklarını, Yargıtay 11.HD’sinin 25.01.2000 tarih, 1999/6765 Esas ve 2000/317 Karar sayılı kararında markalar arasındaki benzerliğin kaligrafik olabileceğinin belirtildiğini, müvekkil şirket markasının ününden faydalanarak haksız menfaat temin etmekte olan davalının tescilli markalarının hükümsüzlüğüne karar verilmesi gerektiğini belirterek, maddi ve manevi tazminat hakları saklı kalmak kaydıyla davalı tarafa ait … tescil numaralı “…” ve … tescil numaralı “.. …” markalarının hüküm kesinleşinceye kadar devir ve temlikinin tedbiren durdurulması, tecavüz teşkil eden fiillerinin önlenmesi ve durdurulması ve bu kapsamda ürünlerde kullanımının yasaklanmasına, dava konusu müvekkilin tescilli markasına tecavüz edilerek üretilen veya ithal edilen tecavüze konu ürünlere, bunların üretiminde münhasıran kullanılan vasıtalara ya da patenti verilmiş usulün icrasında kullanılan vasıtalara, Türkiye sınırları içinde veya gümrük ve serbest liman veya bölge gibi alanlar dahil, bulundukları her yerde elkonulması ve bunların saklanmasına, davalı tarafa ait … tescil numaralı “…” ve … tescil numaralı “…” markalarının müvekkili şirketin tescilli ve tanınmış markalarına fiili tecavüzünün tespitine, davalı tarafa ait markaların hükümsüzlüğüne, tecavüz fiillerinin durdurulmasına ve bu kapsamda alınacak her türlü tedbire, özellikle tecavüz oluşturan ürünler ile bunların üretiminde münhasıran kullanılan cihaz, makine gibi araçlara, tecavüze konu ürünler dışındaki diğer ürünlerin üretimini engellemeyecek şekilde el konulmasına, ürünlerin toplatılmasına, imha edilmesine, gümrükten giriş ve çıkışlarının engellenmesine, tüm maddi ve manevi tazminat hakları saklı kalmak kaydıyla yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, davalının markalarını tescil edildiği şekilde ürünleri üzerinde kullandığının tespit edildiği, markaların hükümsüzlüğünün yargılama konusu ve dava konusu olduğu göz önüne alınarak davalının tescilli markalarının ürünler üzerinden kullanılmasının önlenmesi yönünde ihtiyati tedbir kararı verilmesi talebinin reddine karar verilmiş, kararı davacı vekili istinaf etmiştir.
Davacı vekili istinaf sebebi olarak, bilirkişi raporunda yanlış değerlendirme yapılarak aerosol tüplerin endüstriyel tasarım açısından birbirine benzemediğinin belirtildiğini, davalı tarafından tescil edilen markanın tescil edildiği şekilde değil müvekkil şirketin markasıyla aynı/benzer şekilde kullanıldığını, davalının ürün ambalajlarında, tescil ettirdiği “…” markasını tescil ettirdiği şekilde kullanmadığı ve ürün ambalajlarında müvekkil firmaya ait “…” markasına yaklaştırma eyleminde bulunduğunu, ihtiyati tedbir kararının reddine karar verildiği için davalının, müvekkil şirketin tanınmış markasından, haksız yarar sağlamaya devam etmekte olduğunu, davalının, farklı marka yaratma özgürlüğü varken müvekkil şirketin ayırt edici gücü yüksek “…” markasına yanaştırma yapmak suretiyle “..” ve “…” markalarını seçmesi, tescile konu etmesi, aynı mallarda piyasaya sürmek suretiyle marka hakkına tecavüz ettiğini, müvekkil şirketin tanınmış markasından ve tüketiciler nezdinde sahip olduğu olumlu imajdan yararlanarak kendi markasına aktarım yapan davalının bu davranışının hukuka aykırı olduğunu, zira iki markanın da temizlik ürünleri kategorisinde yer almakla, davalının, müvekkil şirketin tanınmışlığından yararlandığının açık olduğunu belirterek 07.12.2017 tarihli ihtiyati tedbir isteminin reddine ilişkin kararının istinaf incelemesi neticesinde kaldırılmasına, talepleri doğrultusunda ihtiyati tedbir talebinin kabul edilmesine, davalı tarafa ait, 2011/24066 “…”, .. tescil numaralı “…” markalarının hüküm kesinleşinceye kadar sicile şerh verilerek devir ve temlikinin tedbiren durdurulmasına, davalı tarafa ait … “…” ve …tescil numaralı “…” markalarının dava kesinleşinceye kadar sınai mülkiyet hakkına tecavüz teşkil eden fiillerinin önlenmesi ve durdurulması ve bu kapsamda ürünlerde kullanımının yasaklanmasına, müvekkilin tescilli markasına, sınai mülkiyet hakkına tecavüz edilerek üretilen veya ithal edilen tecavüze konu ürünlere, bunların üretiminde münhasıran kullanılan vasıtalara ya da patenti verilmiş usulün icrasında kullanılan vasıtalara, Türkiye sınırları içinde veya gümrük ve serbest liman veya bölge gibi alanlar dâhil, bulundukları her yerde el konulması ve bunların saklanmasına karar verilmesini istemiştir.
Dosyada alınan 06.12.2017 tarihli bilirkişi raporunda; davacının …markasının TPMK nezdinde tanınmış marka statüsünde olmadığı, … markasının tüketici nezdinde ayırt edici gücünün yüksek olduğu, davalı tarafın .. numaralı … ve … numaralı… markalarının tescilli olduğu, davacı ve davalı aerosol tüp ambalajlarının endüstriye tasarım açısından birbirine benzemediği, davacının ayırt edici gücü yüksek … markası ile davalının …numaralı … ve … numaralı … markalarının tüketici nezdinde karışıklığa sebebiyet verecek derecede benzer olduğu, davalının farklı marka yaratma özgürlüğü varken davacının ayırt edici gücü yüksek … markasına yanaştırma yapmak suretiyle … ve … markalarını seçmesi ve tescile konu etmesi, aynı mallarda piyasaya sürmek suretiyle marka hakkın tecavüz ettiği, davalının markalarının hükümsüzlüğüne ilişkin taleplerin huzurdaki dava ile birleştirilemeyeceği yolunda görüş bildirildiği görülmüştür.
Türk Patent ve Marka Kurumu’nun 28.11.2017 tarihli cevabi yazısında; … sayılı “…” markasının 3 ve 5. sınıflarda 23/03/2011 tarihinden itibaren, …. sayılı “…” markasının ise 3 ve 5. sınıflarda 25/09/2011 tarihinden itibaren tescilli oldukları görülmüştür.
GEREKÇE:
Dava, markaya tecavüzün tespiti ve hükümsüzlük davasıdır. Daire önüne gelen uyuşmazlık ise davacının ihtiyati tedbir talebinin reddi kararına yöneliktir. Dosya içerisinde Türk Patent ve Marka Kurumu’ndan gelen davalıya ait tescilli markaların şekil unsurunun bulunmadığı görülmüştür. Ancak davalının, kendi sözel markasını davacıya ait … tescil numaralı markanın şekil unsuru içinde kullandığı dosyaya sunulan ürün görsellerinin karşılaştırılmasıyla anlaşılmıştır. Davalının tescilli markasını tescile uygun kullanması yasal olsa da davacının markasındaki ilk iki harfin her iki markada benzer olması diğer bazı harflerinde ortak olması nedeniyle markanın davacının şekil markası içinde onun sunum tasarımına benzer şekilde kullanıldığından orta dikkatli tüketicinin markanın bıraktığı bütünsel izlenime göre markanın orijinini karıştırma ihtimali bulunduğundan ihtiyati tedbir talebinin kısmen kabulü gerekirken yanılgılı değerlendirme sonucu tedbir talebinin tümden reddi doğru görülmemiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf talebinin KISMEN KABULÜNE, KISMEN REDDİNE,
2-İstanbul Anadolu Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 07/12/2017 günlü ihtiyati tedbir talebinin reddine dair kararının KALDIRILMASINA,
3-Davacının ihtiyati tedbir talebinin kısmen kabulü ile; HMK’nun 389 vd.maddeleri uyarınca 100.000,00 TL nakdi teminat veya banka teminat mektubu davacı tarafından ibraz edildiğinde, davalının markasını tescile uygun kullanma hakları saklı tutularak davalının, davacıya ait 2017/47178 tescil numaralı markasının şekil kısımlarını kullanımının önlenmesine, bu şekildeki davalı ürünlerinin tanıtım ve ürün görsellerinden çıkarılmasına, fazlaya dair ihtiyati tedbir isteminin reddine,
4-İşbu tedbir kararının HMK’nun 393/1 maddesi gereğince verildiği tarihten itibaren bir hafta içinde teminatın yatırılmaması ya da yatırılsa bile aynı süre içinde infazı için başvurulmaması halinde tedbirin kendiliğinden kalkmış sayılacağına,
5-Davacı tarafından yatırılan istinaf peşin harcının isteği halinde kendisine iadesine,
6-Davacı tarafından yapılan 85,70 TL istinaf yoluna başvurma harcı ile 32,00 TL posta masrafı olmak üzere toplam 117,70 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına
8-Tedbir kararının tebliği ve infaz işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucu oy birliği ile 6100 sayılı HMK’nın 362/1-f maddesi gereğince kesin olarak karar verildi.07/05/2018