Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2018/46 E. 2020/2313 K. 29.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2018/46 Esas
KARAR NO: 2020/2313
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 21/09/2017
NUMARASI: 2014/984 E. – 2017/652 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Ticari İlişkiden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 29/12/2020
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İLK DERECE MAHKEMESİNE AÇILAN DAVADA
A-)Açılan dava ve iddia: Davacı vekili dava dilekçesi ile; takibe konu senedin teminat amacı ile düzenlemiş bir senet olduğu ve vade tarihi boş şekilde tanzim edilerek davalı tarafa verildiği ve davalı tarafça davacının rızası hilafına vade kısmına 04/01/2013 tarih yazılarak senedin doldurulduğu ve esasında vadesi gelmemiş olan senedin İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas Sayılı takip dosyası ile takibe konu edildiği, davacının takibe konu edildiği şekilde davalı alacaklı şirkete bir borcunun bulunmadığı, davacı tarafça teminat olarak verilen bu senet ile garanti edilen borcun, … adlı müşterisine Mayıs 2012 tarihi itibarı ile yapmış olduğu tüm yüklemeler ve bu yüklemeler ile ilgili olan tüm faturaları … Factoring’e …bank’a … garantisi ile yazılı olarak temlik etmiş bulunmakta olduğunu, temlik edildiği halde … tarafından ödemesi yapılmayan faturaların toplam tutarının 2.164.510,80 Euro olduğu, buradan da anlaşılacağı üzere senetteki tutar ile örtüşen bu fatura bedelinin davacıya yapılan işbu takibin haksız olduğunu kanıtlamakta olduğunu, takibe konu edilen bonoya karşılık olarak … tarafından …’ya bu temlik nedeni ile icra dosya borcunun ödemesinin yapıldığı belirtilerek, borç tutarının … garantisinde …’ya temlik edildiğinden yine onlar tarafından icra takibi sonrasında ödendiği davanın muhatabının davacı olmayıp … isimli şirket olduğu, bu nedenle davalı tarafça takip yapılmasının haksız ve kötü niyetli olduğu iddiası ile davacının …ye borçlu olmadığının tespitine ve davalının haksız ve kötü niyetli takip yapmış olması nedeniyle dava değerinin %20 sinden aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına mahkum edilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesini talep ve dava etmiştir.
B-) Cevap ve Karşı Talepler: Davalı vekili vermiş olduğu cevap dilekçesi ile; davacı tarafın işbu davayı ikame etmekte hukuki bir menfaatinin bulunmadığı zira davacı tarafça bir borcun olduğunun kabul edildiği, ancak bu borcun davadışı … tarafından ödendiğini iddia ettiği, ayrıca ve özellikle belirtmek gerekir ki sadece ve sadece alacağın temlikinin borcu sona erdirmeyeceği, temlik sonucu bir ödeme yapılmış ise yapılan ödeme nispetinde borcun sona ereceği, taraflar arasında alacağın temlik edilmesi nedeni ile davacının borcunu ifa etmiş olacağı, yani ifa yerine temlik yapılmış yönünde hiçbir anlaşmanın bulunmadığı, davalı şirket ile davacınında müteselsil kefil olarak imzalamış olduğu Factoring Sözleşmesi ve ekleri ile BK.da düzenlenmiş emredici olmayan temlik hükümlerinin tersine çevrildiği, sözleşme emirleri uyarınca Factoring şirketinin temlik edilen alacağı takip ve tahsil ile mükellef olmadığının açıkca kararlaştırıldığı, sözleşme hükümleri uyarıncada alacağın temlik edilmiş olmasının borcun ödendiği sonucunu doğurmayacağı, dava konusu somut olayda da temlikin niteliği gereği kalan bakiye borç tutarı için icra takibine devam edilmekte olduğu, davacı tarafça icra takibine konu senedin teminat senedi olduğu ve boş kısımların kendi rızası hilafına doldurulduğu iddia edilmiş ise de, bu iddianın haksız ve hukuka aykırı olduğu, senet metninde senedin teminat senedi olduğuna dair bir ibarenin bulunmadığı, bu nedenle dava konusu senedin bir kambiyo senedi olduğu, teminat senedi olduğu yönündeki davacı iddiasının yerinde bulunmadığı, yine davacı tarafın tahsil edilen alacağın icra dosyasına bildirilmediği yönündeki iddiasınında yerinde olmadığı, davalı tarafça tahsil edilen miktarın icra dosyasına bildirildiği, bu nedenle tahsil edilmeyen kısımlar yönünden icra takibine devam edildiği ve yine davacı tarafça her ne kadar yapılmış olan temlik sonucu borcun bittiği ve kendisinin artık borçtan sorumlu olmadığı, borçtan davadışı … şirketinin sorumlu olduğu iddia edilmekte ise de, davacının bu iddiasının da yerinde olmadığı iddiası ile açılan davanın yerinde olmadığından reddine karar verilmesini talep etmiştir.
C-)İlk Derece Mahkemesi Kararı: İlk derece mahkemesince; davacı tarafça dava dilekçesinde dava dışı asıl borçlu şirket olan … Ltd. Şti ile davalı arasında imzalanan ve davacının müşterek borçlu müteselsil kefil sıfatıyla imzalamış olduğu Faktoring Sözleşmesi kapsamında, dava dışı asıl borçlu şirketin yurtdışında mukim … aralarındaki ticari ilişki kapsamında dava dışı şirketin bu şirketten olan alacakları için düzenlenmiş olan faturaların davalı şirkete temlik edildiği, iş bu temlik nedeniyle icra takibinin muhatabının dava dışı … olduğu, bu nedenle davalının muhatabının davacı olmadığından, davalı tarafça davacı hakkında takip başlatmasının yerinde olmadığı iddia edilmişse de, davalı şirket ile dava dışı asıl borçlu arasında imzalanan Faktoring Sözleşmesinin davacı tarafça da 5.000.000,00 EURO kefalet limitiyle müşterek borçlu müteselsil kefil sıfatıyla imzalandığı, sözleşmedeki imzanın davacı tarafça inkar edilmediği, ve yine taraflar arasındaki Faktoring Sözleşmesinin, “Faktoring Hizmetlerinin İşleyişine İlişkin Genel Hükümler” başlıklı 6.maddesiyle müşterinin sözleşmeden kaynaklı alacağın tamamı ile faktörün uğrayacağı zarar ve masrafları herhangi bir mehil tayinine ihbar ya da ihtara gerek olmaksızın derhal ödeyeceğini taahhüt ettiği, yine aynı sözleşmenin “Çeşitli Hükümler” başlıklı bölümünün 11.maddesinde ise sözleşmeyi müşterek borçlu müteselsil kefil sıfatıyla imzalayan kefillerinde müşteriyle birlikte kefalet limiti çerçevesinde faktöre karşı sorumlu olduğu düzenlenmiş olup, taraflar arasında inkar edilmeyen sözleşme kapsamında davacının husumete ilişkin itirazının yerinde görülmediği, Yine her ne kadar davacı tarafça dava konusu senedin teminat amacıyla düzenlemiş senet olup vade tarihi boş bir şekilde davalı tarafa teslim edildiği, buna rağmen davalı tarafça senedin vade kısmına davacının rızası ve hilafına 04/01/2013 şeklinde vade yazılarak senedin takibe konu edildiği iddia edilmişse de takip ve davaya konu senedin incelenmesinden Faktoring Sözleşmesinde asıl borçlu şirket olan … Ltd. Şti’nin “Borçlu” davacının ise “Müşterek Müteselsil Borçlu Müteselsil Kefil” olarak gözüktüğü senedin 09/03/2012 tanzim tarihli olup, 04/01/2013 vade tarihli olduğu ve 2.750.000,00 USD bedelli olduğu, senet üzerinde iş bu senedin teminat senedi olduğuna dair herhangi bir ibarenin bulunmadığı, ayrıca davaya konu Faktoring Sözleşmesinde de bu senedin teminat senedi olduğuna dair bir ibarenin bulunmadığı gibi 6102 Sayılı TTK’nın 778.maddesi yollamasıyla bonolar hakkında da uygulanması gereken aynı yasanın 680.maddesi uyarınca açık bono düzenlenmesi mümkün olup, tamamen doldurulmuş bononun tedavüle çıkarken anlaşmaya aykırı olarak doldurulduğu hususunun yazılı belge ile kanıtlanmadığı sürece bono üzerindeki yazılı vade, tanzim gibi tarihlerin gerçekliğini ve varlığını koruyacağı, dava konusu bonodaki vade tarihi olan 04/01/2013 tarihli vadenin davacının rızası hilafına davalı tarafça doldurulduğu hususundaki davacı iddiasının yazılı delillerle ispatlanmasının gerektiği, bu yönde bir delilin dosyaya sunulmamış olduğu görülmekle davacı tarafın bu yöndeki iddiası da yerinde görülmediği, Yine mahkemece yapılan yargılama sırasında alınan kök ve ek bilirkişi raporlarında davacının müşterek borçlu müteselsil kefil sıfatıyla imzalamış olduğu Faktoring Sözleşmesi kapsamında davalı şirketin incelenen ticari defter ve kayıtlarına göre dava dışı asıl borçlu şirket ile davalı arasında düzenlenen 02/05/2012 tarihli Faktoring Sözleşmesi ile davacının dava dışı Almanya da mukim … unvanlı alıcısına yaptığı satışlardan doğan ve ek bilirkişi raporunun 7.sayfasında dökümü yapılan 9 adet faturadan dolayı toplam 2.072.617,68 TL’lik faturaların Factoring kuralları çerçevesinde davalı şirkete devir ve temlik edildiği, bu kapsamda dava dışı asıl borçluya kredi kullandırılığı, davalı şirketin defterlerine göre davalının davacı taraftan factoring sözleşmesi kapsamında 2 ayrı hesaptan 1.553.238,79 EURO alacaklı olduğunun tespit edildiği, ancak … hesap kodunda 17/04/2013 tarihinde … tarafından muhabir factor firma olarak borçlu …’den 1.522.477,30 EURO tahsilatın görüldüğü, bu tahsilatın da aynı tarihte davalı kayıtlarına intikal ettiği, yine … nolu hesapta 31/07/2013 tarihinde kanuni takipten tahsilat virmanı olarak 30.761,49 EURO tahsilat gözüktüğü, bu şekilde davalı taraf alacağının tamamının 31/07/2013 tarihinde tahsil edildiği bu nedenle dava tarihi olan 25/09/2013 tarihinde davalının davacıdan bir alacağının kalmadığı bildirilmişse de, iş bu davanın davalı şirket tarafından davacı hakkında başlatılan icra takibine konu senetten ve icra takibinden dolayı davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine ilişkin bir menfi tespit davası olması nedeniyle, takip ve en son dava tarihi itibarıyla davacının davalıya borçlu olup olmadığının tespit edilmesinin gerektiği, mahkememizce yapılan yargılama sırasında davaya konu İstanbul …İcra Dairesi’nin … Esas sayılı dosyası üzerinden dosyası üzerinden yapılan tüm ödemelerin tarih ve miktarları da gösterilmek suretiyle kapak hesabı yapılması istenilmiş olup icra müdürlüğünce dosyamıza gönderilen 22/05/2017 tarihli kapak hesabının incelenmesinden, hesap tarihi olan 22/05/2017 tarihi itibarıyla takiple kesinleşen miktarın 3.663.725,53 TL, tahsil harcı miktarının 176.073,60 TL, vekalet ücreti miktarının 101.837,26 TL, toplam faiz miktarının 94.691,91 TL ve masraf miktarının da 2.400 TL olup, yekün alacağın ise 4.038.728,30 TL olduğu, icra dosyasına alacaklı tarafından 22/11/2013 tarihli dilekçeyle haricen 16/04/2013 tarihinde 1.500.628,50 EURO tahsilat yapıldığını bildirilmiş olması nedeniyle bu tahsilatın TL karşılığı olarak 16/04/2013 tarihinde 3.526.476,92 TL ve yine 12/08/2013 tarihinde 476.876,74 TL ödeme yapılmış olduğu, buna göre yekün alacak miktarı olan 4.038.728,30 TL’den toplam ödeme miktarı olan 4.003.353,66 TL’nin mahsubuyla bakiye borç miktarının 35.374,64 TL olduğu bildirilmiş olduğundan, iş bu kapak hesabının dava tarihi olan 07/10/2013 tarihinden sonraki tarih olan 22/05/2017 tarihinde yapılmış olduğu ve bilirkişi raporunda borcun kapatılmasına sebep olarak gösterilen 17.04.2013 tarihli ödemede ve kapak hesabındaki yapılan hacizler sonucu icra müdürlüğünce sıra cetveli ile yapılan diğer ödeme de icra dosyasından davadan önce düşülüş olmasına rağmen asıl alacağın faiz ve fer’ileri dikkate alındığında halen dosya borcunun kapanmamış olduğu ve bakiye borcun bulunduğu, dolayısıyla dava tarihi itibarıyla da davacı tarafça belirtilen ödemelerde düşüldükten sonra halen davalı alacağının kapatılmamış olduğu dikkate alındığında, davacının davalıya icra takibinden ve icra takibine konu senetten dolayı borçlu olmadığının tespiti istemine yönelik olarak açılan davanın reddine karar verme gereği doğduğu,Her ne kadar davalı tarafça davanın reddi halinde davacının kötü niyet tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmişse de İİK 72/4.maddesi gereğince iş bu davada icra takibinin durdurulması yönünde herhangi bir tedbir kararı verilmemiş bulunduğundan koşulları oluşmayan davalı tarafın kötüniyet tazminatını isteminin de yerinde görülmediğinden reddine karar verme gereği doğduğu gerekçeleriyle davanın reddine karar verildiği görülmüştür.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Kararı davacı yan istinaf etmiş ve dilekçesinde özetle “….Takibe konu bono vade tarihi boş bırakılarak teminat amaçlı verilmiş ve Müvekkilin rızası hilafında doldurularak takibe konulmuştur. Bononun üzerindeki “bedeli nakden ahzolunmuştur” şeklindeki ihdas sebebi nedeniyle davalı … Faktöring A.Ş. (“…”)’nin ticari defter ve kayıt incelemeleri yapıldığında ve Fiba’nın …’e göndermiş olduğu yazılı belge incelendiğinde bononun teminat amaçlı verildiği HMK, Yargıtay’ın içtihatlarına uygun olarak yazılı delille ispat edilmiştir.Kabul etmemekle birlikte bononun teminat amaçlı verildiğinin aksi kabulünde dahi, icra takibine konu meblağın davalıya haricen ödenmiş olmasına rağmen işbu ödemenin davalı yanca dosyaya bildirilmeyerek takibe devam edildiği ve işbu dava tarihi itibariyle Müvekkilin davalıya herhangi bir borcunun bulunmadığı maddi vakıaları ve somut olguları nedeniyle haklı davamızın kabulüne karar verilmesi gerekirken verilen hüküm usule ve yasaya aykırıdır. dava dışı … ile … arasındaki ticari satım ilişkisi kapsamında …’in 2.072.617,68 Euro fatura alacağı davalı … ile imzalanan 2.5.2012 tarihli faktöring sözleşmesi gereği davalıya temlik edilmiş ve karşılığında davalıdan 1.522.447,30 tutarında finansman(ön ödeme) kullanılmıştır. Bu sözleşme ilişkisinin teminatı olarak da aynı zamanda sözleşmenin tarafları olan …, müvekkil …, …’nun müşterek müteselsil kefil sıfatıyla imzaladığı 2.750.000-USD bedelli vade kısmı boş teminat bonosu davalı …’ya verilmiştir. Davalı …’den temlik aldığı alacağı uluslararası faktöring kuralları(GRIF) çerçevesinde …’ye devretmiş ve sebeple borçlu … ile görüşmeler … tarafından gerçekleştirilmiştir. Akabinde aşağıda detaylarıyla arz ve izah edileceği üzere Müvekkil …’un ve diğer takipte borçlu olarak gösterilen kişilerin aleyhine mezkur teminat bonosu üzerinden icra takibine geçilmiş, takipten sonra … tarafından …’ya ödemelerin yapılmasına rağmen davalı tarafından icra takibi dosyasına haricen tahsil bildirimi yapılmamış, tamamen hukuka aykırı ve kötü niyetli olarak takibe devam edilmiştir. “…davalı taraf asıl alacağın tamamını 16.4.2013 tarihinde … unvanlı borçludan tahsil etmiştir. Bununla birlikte kanuni takibe devam edilmiştir. Kök raporda da belirtildiği gibi mali incelemede huzurdaki işbu dava açıldığı tarihte talep edilecek bir alacak bulunmamakta, davalı taraf alacağının işbu davanın açıldığı 25.9.2013 tarihinden önce 31.7.2013 tarihinde tahsil etmiştir. Huzurdaki işbu davanın açıldığı tarihte davacının davalı tarafa bir borcu kalmamıştır…” denilerek işbu davadaki taleplerimizin haklılığı ikinci kez ortaya konulmuştur. Ancak ilk derece mahkemesi tarafından tüm bu hukuki durum, maddi gerçek ve somut vakıalar göz ardı edilerek bilirkişi raporlarında yapılan inceleme sonucu kesin ve kat’i olarak ortaya konulan; dava tarihi itibarıyla Müvekkilin davalıya borcunun olmadığı maddi gerçeği gözetilmeksizin yalnızca icra müdürlüğü tarafından yapılan kapak hesabı üzerinden hüküm tesis edilerek; “…iş bu davanın davalı şirket tarafından davacı hakkında başlatılan icra takibine konu senetten ve icra takibinden dolayı davacının davalıya borcu olmadığının tespitine ilişkin bir menfi tespit davası olması nedeniyle, takip ve en son dava tarihi itibariyle davacının davalıya borcu olup olmadığının tespit edilmesinin gerektiği, mahkemece yapılan yargılamada icra müdürlüğünce yapılan kapak hesabının dava tarihi olan 7.10.2013 tarihinden sonra 22.5.2017 tarihinde yapılmış olduğu, bilirkişi raporunda gösterilen ödemeler icra dosyasından düşülmüş olmasına rağmen asıl alacağın faiz ve fer’ileri dikkate alındığında bakiye borcun bulunduğu…” gerekçesiyle hukuka aykırı olarak hüküm tesis edilmiştir. … tarafından yapılan ve bilirkişi tarafından da tespit edilen 1.522.477,3-euro ödemeye ilişkin 5.6.2014 tarihli haricen tahsil bildiriminde davalı yan bu ödemeyi dosyaya 1.500.628,5-euro olarak bildirmiştir. Dolayısıyla dosyaya 21.848,8-euro eksik haricen tahsil bildiriminde bulunulmuştur. bu bakımdan icra müdürlüğünce yapılan ve bilirkişi raporlarının yerine yerel mahkemenin hükme esas aldığı dosya kapak hesabı açıkça hatalı ve gerçeği yansıtmamaktadır. Eğer davalı yanca … tarafından yapılan ve bilirkişi incelemesinde de açıkça tespit edilen ödeme tam ve eksiksiz olarak icra dosyasına bildirilmiş olsaydı bilirkişi raporunda açıkça tespit edildiği gibi hükme esas alınan kapak hesabında da dava tarihi itibarıyle müvekkilin davalıya herhangi bir borcunun bulunmadığı açıkça ortaya çıkacaktı….” denilerek kararın kaldırılması talep ve istinaf edilmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE: Dava ;menfi tespit davasıdır. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Somut olayda ilk hukuki ihtilaf ; senedin teminat senedi olup olmadığı ve rıza hilafına doldurulup doldurulmadığı noktasında olup, toplanan delillere ve ticari kayıtlara göre senedin teminat senedi olmadığı ve rıza hilafına doldurulduğuna dair yazılı kanıt bulunmadığı anlaşılmakla bu konuda ilk derece mahkemesinin vardığı sonucun yerinde olduğu ve bu konuya ilişkin istinaf başvurusunun kabul edilmemesi gerektiği anlaşılmıştır. İkinci husus ise ; dava tarihi itibari ile davacının davalıya borçlu bulunup bulunmadığı hususudur. Davanın ;07/10/2013 tarihinde açıldığı ve aynı tarihte harcının ikmal edildiği görülmekle ; dosyada ortaya konulması gereken bu tarih itibari ile davacının davalıya borçlu bulunup bulunmadığı ve miktarının ne olduğu hususudur. Alınan rapor ve ek rapor incelendiğinde; Davalının ; dava dışı şirket /asıl borçlu … Şirketinden 1.553.238,79 Euro alacaklı olduğu , dava dışı borçlu şirketin ticari liişkisi kapsamında fatura alacaklarını … garantisinde … ye temlik ettiği ; … tarafından 17.04.2013 tarihinde 1.522.447,30 Euro tahsilat yaparak hesaplarının sıfırlandığını , davalının tahsilatının 16/04/2013 tarihi itibari ile TL karşılığının 3.526.476,97 TL olduğu ancak bu tahsilatın icra dosyasına bildirilmediği ,12/08/2013 tarihinde İzmir … İcra Müdürlüğü’nün … talimat sayılı dosyasında dava dışı … şirketine ait menkullerin satışının yapılmasına başlandığını ,oysa bu tarihte alacağının kalmadığını ,yine davalı tarafından 31/07/2013 tarihinde tahsilat virmanı olarak 30.761,49 Euro tahsilatın yapıldığını ve davalı kayıtlarına alındığını hesaplamış, davadan sonra 5.6.2014 tarihinde 190.000 TL, 06/06/2014 tarihinde 100.000 TL yine 06/06/2014 tarihinde 93.203,54 TL olmak üzere toplam 383.203,54 TL tahsilat yapıldığı ve bunların ücreti vekalet,gecikme faizi ve kanuni takip giderleri olarak davalı kayıtlarında muhasebeleştirildiğini, dava tarihi itibari ile davacının borcunun bulunmadığını beyan etmişlerdir. Dosyaya getirtilen kapak hesabında da ; tamamı dava tarihinden önce yapılan ödemeler nedeni ile 35.374,64 TL bakiye borç göründüğü kayıtlıdır. ( tahsilat tarihi davadan önce ancak reddiyatı davadan sonra yapılan ödeme üst yazıda açıklanmıştır.) Toplam ödeme miktarının 4.003.353,66 TL olarak tahsilatın gerçekleştiği kapak hesabından anlaşılmaktadır. Kapak hesabı yapılırken haricen yapılan tahsilatın ve icra kanalı ile yapılan tahsilatın tahsil tarihlerinin dikkate alındığı ancak kapak hesabının son tahsilatın yapıldığı tarih itibari ile değil, talep edilen tarih itibari ile yapıldığı anlaşılmaktadır. Yine sıra cetveli kapsamında ödenen paranın üst yazıdaki ödeme tarihi 5.6.2014 olup, tahsilatının da 12.08.2013 tarihi olduğu anlaşılmaktadır. Kapak hesabının davanın açıldığı tarih itibari ile istenmediği, gerçek durumun yani dava açıldığı tarihte tüm tahsilatlar nazara alınarak ( reddiyat tarihine bakılmaksızın) bir hesap yapılarak tahsilatların borç ve ferilerini kapatıp kapatmadığının tetkiki ile sonucuna karar verilmesi gerekmektedir. Mahkememizce dava tarihi itibari ile yeniden kapak hesabı yapılması İstanbul … İcra Müdürlüğü’nden talep edilmiş ve davadan önce yapılan tahsilatların düşülmesi neticesi halen 72.383,06 TL borcun ferilerden kaynaklı devam ettiği görülmüştür. Buna göre ; Faktoring Sözleşmesinde asıl borçlu şirket olan … Ltd. Şti’nin “Borçlu” davacının ise “Müşterek Müteselsil Borçlu Müteselsil Kefil” olarak gözüktüğü senedin 09/03/2012 tanzim tarihli olup, 04/01/2013 vade tarihli olduğu ve 2.750.000,00 USD bedelli olduğu, senet üzerinde iş bu senedin teminat senedi olduğuna dair herhangi bir ibarenin bulunmadığı, ayrıca davaya konu Faktoring Sözleşmesinde de bu senedin teminat senedi olduğuna dair bir ibarenin bulunmadığı anlaşılmaktadır. Davalı şirketin defterlerine göre davalının davacı taraftan factoring sözleşmesi kapsamında 2 ayrı hesaptan 1.553.238,79 EURO alacaklı olduğunun tespit edildiği, ancak … hesap kodunda 17/04/2013 tarihinde … tarafından muhabir factor firma olarak borçlu …’den 1.522.477,30 EURO tahsilatın görüldüğü, bu tahsilatın da aynı tarihte davalı kayıtlarına intikal ettiği, yine … nolu hesapta 31/07/2013 tarihinde kanuni takipten tahsilat virmanı olarak 30.761,49 EURO tahsilat gözüktüğü, bu şekilde davalı taraf alacağının tamamının 31/07/2013 tarihinde tahsil edildiği bu nedenle dava tarihi olan 25/09/2013 tarihinde davalının davacıdan bir alacağının kalmadığı bildirilmişse de, iş bu davanın davalı şirket tarafından davacı hakkında başlatılan icra takibine konu senetten ve icra takibinden dolayı davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine ilişkin bir menfi tespit davası olması nedeniyle, takip ve en son dava tarihi itibarıyla davacının davalıya borçlu olduğu, zaten tahsilatların infaz aşamasında nazara alınacağı senedin teminat senedi olduğuna dair iddianını kanıtlanmadığı, yine senedin anlaşmaya aykırı doldurulduğu iddiasının da ispatlanmadığı anlaşılmakla istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M:Yukarıda açıklanan gerekçe ile 1- Davacı yanın istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-3 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE 2-Alınması gereken 54,40 TL karar ve ilam harcından peşin alınan 31,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 23,00 TL harcın davacıdan tahsili ile Hazineye gelir yazılmasına 3-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin davacı yan üzerinde bırakılmasına 4- İnceleme duruşmasız olarak yapılmış olmakla ücreti vekalet tayin ve takdirine yer olmadığına Dair; dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu HMK 361.madde uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık yasal sürede Yargıtay’a temyiz yolu olanaklı şekilde 29/12/2020 tarihinde ve oy birliği ile karar erildi.