Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2018/427 E. 2019/1748 K. 16.09.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2018/427 Esas
KARAR NO : 2019/1748
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 24/10/2017
NUMARASI : 2014/303 2017/833
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ: 16/09/2019
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekili, müvekkilinin seyahat acentası olduğunu, müvekkilinin selfibilet.com adı verilen sitede 2009 yılından itibaren … sisteminin çıkması ve siteye entegre edilmesi sonucu online işlemlere açıldığını, 3D Secure sistemde internet üzerinden müvekkili şirketin sitesinden bilet almak isteyen kişinin uçak bileti işlemlerini tamamladıktan sonra ödemeyi kredi kartı ile yapmak istediğinde, sistem doğrudan … Bankasına ait ve müvekkili şirketin hiçbir ilgisi olmayan bir arayüze geçtiğini, bu arayüzün müşteriden kredi kartı bilgi ve güvenlik kodunu ve sadece müşterinin bileceği 4 haneden oluşan şifresini sorduğunu, tüm bu bilgilerin doğru olarak girilmesinden sonra sistemin kredi kartına satış bedelinin tahsiline izin verildiğini, müvekkilinin bu arayüze müdahale şansı bulunmadığını, müşterinin şifresini kontrol edenin ve bilet alınmasına izin verenin ve şifreyi bilen gerçek kart sahibi tarafından kullanıldığını teyit edenin davalı banka olduğunu, taraflar arasındaki sözleşmede, sanal pos ile ilgili hiçbir ibarenin yer almadığını, davalı bankanın sözleşme hükümlerine dayanarak 07.10.2009 tarihinde müvekkili hesabındaki 355.000 USD ye bloke koyduğunu, yapılan başvurulara ve çekilen ihtarnamelere rağmen bankanın sorunu çözmediğini, 61.000 USD’lik tutara usule aykırı olarak blokenin devam ettiğini, müvekkili tarafından takip başlatılması üzerine 61.000 USD’lik bölümün üzerindeki blokenin kaldırıldığını, ancak bakiye tutar üzerindeki blokenin kaldırılmadığını, müvekkili tarafından başlatılan icra takibine davalı Bankanın itiraz ederek, akabinde 61.000 USD’lik blokeyi çözdüğünü, bakiye alacağın 71.836 USD’ye tekabül ettiğini, bu tutarında TL karşılığının 106.446,00 TL olduğunu belirterek davalının itirazının iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili, bloke konulan miktarın 127.274,60 USD olduğunu, bu tutarın 66.132,32 USD’sinin yurtdışı bankalara ters ibraz yoluyla ödendiğini, davacının gerçekleştirdiği işlemlerin %77 si’nin Visa tarafından sahte işlem olarak raporlandığını, üye işyeri sözleşmesinin 12.4 maddesinde davacı hesabından alınan blokenin ve banka tarafından ters ibraz yoluyla ödenen tutarlardan işyerinin sorumlu olduğunun kararlaştırıldığını, yapılan işlemin sözleşme ve uluslararası … kurallarına uygun olduğunu, sahte işlemlerin davacıya ait sanal pos üzerinden gerçekleştiğini, dolayısıyla bu işlemlerden doğacak ödemelerden de davacının sorumlu olduğunu bildirerek davanın reddini istemiştir.Mahkemece toplanan deliller ve bilirkişi raporlarına göre; … isimli sistemde tüm tahsilat işlemlerinin banka tarafından gerçekleştiği, eğer işlem yapılan kart ile ilgili sahtelik bilgisi var ise bunun kart firması ve davalı Bankanın farketmesi gerektiği, kart firmasının ve bağlantılı olarak bankanın işleme onay veriyorsa davacının bundan şüphelenmesinin imkansız olduğunu, bilet satış işlemlerinin gerçekleşmesi sırasında muhatabın kart sahibi ile banka olduğu, bankanın riskli işlemleri tespit ettiği toplam 325 adet riskli işlem olup, bunlardan 83 tanesinin çalıntı kredi kartı numarasına ait olduğu, bankanın müşteriyi zamanında bilgilendirmekle mükellef olduğunu, bankanın gerekli tedbir önlemleri almadığı, bankanın 6-7 adet yüksek miktarlı çekim işlemi olmasına rağmen bu işlemlerden şüphelenmediği, davalı bankanın ilk olarak Temmuz 2009 da davacı ile işlemler hakkında email ile bilgi paylaştığı, bundan sonra alınan tedbirlerin yeterli olmadığı, meydana gelen olaylarda davacının sorumluluğunun bulunmadığını, davalının yurtdışı bankalara ters ibraz kapsamında ödediği miktarları davacıdan tahsil hakkı bulunmadığı, takipten sonra bloke konulan miktarın düşüldüğü gerekçeleriyle davanın kısmen kabulüne, davalının itirazının 66.271,60 USD üzerinden iptaline, takibin bu miktar üzerinden devamına karar verilmiş, kararı davalı vekili istinaf etmiştir.Davalı vekili istinaf sebebi olarak; müvekkilinin davacı üye iş yerinin bankası olduğunu, davacının hayatın olağan akışı uçuş biletlerine onay verdiğini, dolayısıyla dolayısıyla dava konusu olayda müvekkili bankanın kart harcamalarına onay verme yada kart hamili olmadığından işlemi reddetme yetkisi bulunmadığından, müvekkilinin olağan dışı harcamaları tespit etmesinin fiilen ve teknik olarak mümkün olmadığını, davacının kusurlu olduğunu, 66.132 USD’lik harcamaların 4 farklı kart ile 38 işlem ile yapıldığını, davacının bunu engelleyebilecek durumda olduğunu, yine 30 dakika da 6 adet işlem yapıldığını, bütün bunların hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, davacı işyeri ile 17.07.2009 tarihinde irtibata geçildiğini, işlemlerin aralıklı olarak Temmuz ayında sahte olarak netleştiğini, üye işyerinde sahte işlemlerin Temmuz ve Ağustos aylarında artış gösterdiğini, ancak davacının gerekli önlemleri almadığını, Eylül ayında da bu işlemlerin devam etmesinden dolayı pos cihazının kapatıldığını, mahkemenin uyuşmazlığı detaylı olarak incelemediğini, davacının bilet satışına devam ederek basiretli davranmadığını, hayatın olağan akışına aykırı bilet satışına onay vermesinin izaha muhtaç olduğunu, Temmuz ayındaki bildirime rağmen bilet satışına devam ettiğini, olayda işlemlerin … olmasına bakılmaksızın tarafların almış olduğu güvenlik önlemlerine bakılması gerektiğini, davacının hiçbir güvenlik önlemi almadığını, davacıdan 39 adet işlem tutarına karşılık 17.12.2009 tarihinde 62.939,57 USD tahsil edildiğini, mahkemenin 07.09.2009 tarihli raporda bu tutarın 66.132,32 USD olarak belirtilmesine itibar edildiğini, bu rapora itirazları üzerine alınan inceleme üzerine miktarın 62.939,57 USD olduğu halde mahkemenin daha fazlaya hükmettiğini, dekontu tekrar sundukları, davacının kusurunun değerlendirilmediğini, üye işyerinin sorumlulukları başlıklı 3.madde hükümlerinin gözetilmediğini, davacının 2007 yılında da birçok işlemle ters ibraz talebi geldiğini, davacının bunlara itiraz etmediğini, ceza dosyası incelenmeksizin eksik inceleme ile karar verildiğini, bilirkişi raporları arasındaki çelişkinin giderilmediğini, 4 adet rapor alındığını, 2’şer raporun birbiri ile zıt olduğunu, çelişkinin giderilmemesinin usule aykırı olduğunu, davacının huzurdaki talebi ile çelişkili olarak pos cihazının kapatılması nedeniyle müvekkili aleyhine tazminat davası açtığı hususunun gözetilmediği bildirilmiştir.Davacı tarafından davalı aleyhine 03.02.2010 tarihinde İstanbul ….İcra Müd. …. E.sayılı dosyasında; 132.836,88 USD alacağın en yüksek USD faiziyle tahsili için ilamsız icra takibi başlattığı, davalının itirazı üzerine takibin durduğu görülmüştür. Harca esas değer olarak dava dilekçesinde 71.836 USD (106.446 TL ) gösterilmiştir.Yargılama sırasında alınan 25.03.2013 tarihli bilirkişi raporunda; 39 adet ters ibraz karşılığı 61.148,93 USD’lik bloke konulmasına ve yapılan ödemeden davalı bankanın kusurunun bulunmadığı yönünde görüş bildirildiği görülmüştür. 06.01.2014 tarihli bilirkişi raporunda; Sorumluluğun davalı bankada olduğu yönde görüş bildirildiği, aynı heyette yer alan bankacı bilirkişinin ise 07.01.2014 tarihli raporunda ise; banka tarafından yapılan işlemlerin doğru olduğu yolunda görüş bildirildiği görülmüştür.Yargılama sırasında alınan 04.07.2014 tarihli 2 kişilik bilirkişi raporunda ise; davalı bankanın kart firması ile birlikte sorumlu olduğu, bankanın zamanında güvenlik önlemlerini almadığı ve bankanın tam kusurlu olduğu ve buna göre takip takibi itibariyle 127.274,60 USD asıl alacaklı olduğu, dava tarihi itibariyle ise 67.154,11 USD asıl alacaklı olduğu yolunda görüş bildirildiği görülmüştür.Yargılama sırasında alınan 07.09.2015 tarihli bilirkişi raporunda ise; davalı bankanın önleyici tedbir almadığını, işlemlerin … sistemi ile yapılmış olması nedeniyle üye işyerine herhangi bir sorumluluk doğurmayacağı, davalı bankanın davaya konu 66.132,32 USD’den sorumlu olduğu yolunda görüş bildirildiği görülmüştür.Yargılama sırasında alınan 28.12.2016 tarihli ek raporda ise; kök raporla aynı yönde görüş bildirildiği, zararın ise 62.939,57 USD olduğu yolunda görüş bildirildiği görülmüştür.
GEREKÇE:Dava, bankacılık işlemlerinden kaynaklanan itirazın iptali davasıdır. Davacı taraf davalı banka tarafından yapılan bloke işleminin haksız olduğunu iddia etmiş, davalı taraf ise yapılan işlemin hukuka uygun olduğunu savunmuştur.Davalı taraf davacı hesabındaki 127.274,60 USD’ye bloke koymuş, bu blokenin 61.000 USD’lik kısmı takip tarihi olan 02/02/2010’dan sonra olan 09/02/2010 tarihinde kaldırılmıştır. Buna göre davalı bankanın bloke koyduğu tutar 66.274,60 USD’dir. Yargılama sırasında 4 adet rapor alınmış, bu raporlardan ikisinde davalı bankanın sorumluluğunun olmadığı, son 2 raporda ise davalı bankanın sorumlu olduğunun belirtildiği görülmüştür. Alınan 04/07/2014 ve 07/09/2015 tarihli kök raporlar ile son alınan ek rapor içeriği dikkate alındığında bu raporların olayın oluşuna ve dosya kapsamına uygun bulunduğu ve ayrıca istinaf denetimine elverişli olduğu kanaatine varılmış olup bu nedenle alınan ilk iki rapora itibar edilmemesi doğrudur. Öte yandan her ne kadar 04/07/2014 ve 07/09/2015 tarihli kök raporlar ile daha önceki raporlar arasında davalı bankanın sorumlu olup olmadığına ilişkin hususta çelişki var ise de sonraki alınan kök raporlar ve en son alınan ek rapor bu çelişkiyi giderecek mahiyette olduğundan davalı tarafın yeniden rapor alınması gerektiği yolundaki istinaf talebi yerinde değildir. Dava konusu işlemler 3D SECURE şeklinde yapılmış olup bu sistemde tüm tahsilat işlemleri banka tarafından gerçekleştirilmekte olup şayet işlem yapılan kartla ilgili sahtelik bilgisi var ise bunu kart firması ve davalı bankanın farketmesi gerekirdi. Kart firması ve bununla bağlantılı olarak davalı bankanın işleme onay vermesi durumunda davacının bu durumdan şüphelenmesi imkansızdır. Bilet satış işlemlerinin gerçekleşmesi sırasında muhatap kart sahibi ile bankadır. Somut olayda banka 325 adet riskli işlem tespit etmiş olup bu işlemlerden 83 tanesinin çalıntı kredi kartı numarasına ait olduğu, buna göre davalı bankanın müşteriyi zamanında bilgilendirmekle mükellef olduğu, ancak davalı bankanın gerekli tedbirleri almadığı, bankanın yüksek miktarlı çekim işlemleri olmasına rağmen bu işlemlerden şüphelenmediği, ilk olarak Temmuz 2009’da davacı ile işlemler hakkında elektronik posta yolu ile bilgi paylaştığı, bundan sonra alınan tedbirlerin yeterli gelmediği, zaten önlem alması gerekenin davalı banka olduğu, dolayısıyla davacının meydana gelen olaylarda sorumluluğunun bulunmadığı, davalı yanca üye işyeri sözleşmesinin 12.4 maddesi uyarınca davacının ters ibraz yoluyla ödenen tutarlardan sorumlu olduğu olduğu belirtilmiş ise de 12.4 maddesi uyarınca davacının sorumlu olabilmesi için sözleşmeye veya kredi kartı sistemleri kurallarına aykırı davranışlarının olması gerektiği, somut olayda davacının bu kurallara aykırı davrandığının davalı yanca ispat edilemediği, yine taraflar arasındaki elektronik ticaret sözleşmesinin 9.maddesi uyarınca davalının bloke hakkı olduğu ileri sürülmüş ise de, az önce de değinildiği üzere somut olay bakımından davacının meydana gelen olaylarda bir kusurunun bulunmadığı anlaşıldığından bu yöndeki savunmaya da itibar edilmemesi usul ve yasaya uygundur. Bu itibarla davalı banka vekilinin bu yönlere ilişkin istinaf talepleri yerinde değildir. Öte yandan davalı taraf ters ibraz yoluyla yurt dışı bankalara ödenen tutarın 62.939,57 USD olduğunu, hatta bu tutarın son alınan ek raporda düzeltildiğini belirtmiş ise de, alınan 04/07/2014 tarihli rapor içeriğinden ve davalı vekilinin cevap dilekçesinde açıkça belirtildiği üzere bloke konulan miktarın 127.274,60 USD olduğu, yine 10/02/2010 tarihinde 61.000 USD üzerindeki blokenin kaldırıldığı, buna göre davalı bankanın bloke koyduğu bakiye tutarın 66.274,60 USD olduğu, dolayısıyla davacının bu tutarı talep hakkı olduğu gözetildiğinde davalı vekilinin ters ibraz yoluyla yurtdışı bankalara ödenen tutarın 62.939,57 USD olduğuna ilişkin istinaf talebi de yerinde değildir. Her ne kadar yargılama sırasında alınan 21/12/2016 tarihli ek raporda davalı bankanın sorumlu olduğu miktarın 62,939,52 USD olduğu belirtilmiş ise de az önce yapılan açıklamalar gözetildiğinde söz konusu ek rapordaki miktara ilişkin bu belirleme yerinde değildir. Hal böyle olunca usul ve yasaya uygun olan ilk derece mahkemesi kararına yönelen davalı vekilinin istinaf taleplerinin reddi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;1-Davalı vekilinin istinaf talebinin HMK’nun 353/1-b-1 mddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,2-Alınması gereken 16.856,18 TL harçtan peşin olarak alınan 4.182,70 TL ve 31,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 12.642,08 TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye irad kaydına, 3-İstinaf yargılama giderlerinin davalı üzerinde bırakılmasına, 4-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından istinaf aşaması için ayrıca avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına, 5-Taraflarca yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısımlarının karar kesinleştiğinde talepleri halinde yatıran taraflara iadesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda iş bu kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.16/09/2019