Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2018/405 E. 2019/1252 K. 30.05.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2018/405 Esas
KARAR NO : 2019/1252
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 15/06/2017
NUMARASI : 2015/173 E. – 2017/127 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 30/05/2019
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü :Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin talimatı ve bilgisi dahilinde eskiden beri müvekkilinin Türkiye’deki bayisi olan …Tic. Ltd. Şti adına vekil sıfatıyla TPE nezdinde … ibaresini 2003/09069 sayı ile tescil ettirip kullandığını, davalıların müvekkiline herhangi bir bilgi vermeden müvekkilinin malik olduğu markayı kendi aralarında satış işlemini gerçekleştirdiklerini, müvekkilinin mülkiyet hakkının ihlal edecek nitelikte davalılar arasında kötü niyetle yapılmış olan satış işleminin iptalini, markanın asıl hak sahibi müvekkili olduğundan … markasının müvekkili adına TPE de tescilini, aksi kanaat halinde … markasının Türkiye de hukuka uygun kullanılmaması nedeniyle hükümsüzlüğünü, markanın gerçek hak sahibi müvekkili şirketin adına TPE de tescilini talep ve dava etmiştir. Davalı …. Ltd. Şti vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin dava konusu marka ile doğrudan ya da dolaylı bir bağının olmadığını, markayla ilgili geçmişte ve günümüzde herhangi bir tescilinin bulunmadığını bu nedenle husumet yönünden davanın reddinin gerektiğini, müvekkilinin davacı şirketin Türkiye mümessili olmadığını, müvekkilinin davacı adına herhangi bir tescil yaptırmadığını,dava konusu markanın davacı Almanya da henüz tescil ettirmemişken dava dışı … San. Ve Tic. Ltd. Şti’ tarafından 2003 yılının marka ayında Çin de yaptırılırak ithal edilen ürünlerde kullanıldığını, ürünler henüz Türkiye’ye ulaşmadan Türkiye’ de … markasının …San. Ve Tic. Ltd. Şti tarafından tescil ettirildiğini, Davalı …. Türkiye de markaya yaptığı yatırım ve davacının markanın kullanıldığını bilmesine rağmen kötü niyetle uzun süre sessiz kalması ve hatta kullanıma teşvik etmesinin davacının kısa zaman farkı ile ilk tescil sahibi olmasının davada davacı açısından hiçbir etkisinin olmayacağını savunarak öncelikle husumet yönünden reddi bunun mümkün olmaması halinde esas yönünden davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.Davalı Aslan Ticaret vekili cevap dilekçesinde özetle; dava konusu… markası için 18.04.2003 tarihinde başvurulduğunu,20.04.2005 tarihinde tescillendiğini, müvekkilinin ise markayı 13.01.2010 tarihinde devraldığını ve markayı 14.07.2003 tarihinden bu yana kullandığını, markayı meşhur ve maruf hale getirdiğini, davacının dosyaya sahte evrak sunarak dava konusu markayı kendilerinin talebi ile … Tic. Ltd. Şti tarafından başvurulduğunu iddia ettiğini ancak müvekkilinin markayı … San. Ve Tic. Ltd. Şti’ nden devraldığını, belge altındaki imzanın kime ait olduğunun belli olmadığını, müvekkili adına … ibareli yurtiçi ve yurtdışında birçok marka tescillerinin bulunduğunu, davacının ticaret unvanının ve markasının Türkiye de tescili olmadığını, müvekkilinin 2003 yılında tescillenmiş markasına 2015 yılında yaklaşık 12 yıl 6 sonra davanın açıldığını, aradan geçen onüç yıl sonra davanın açılmasının sessiz kalma yoluyla M.K 2 anlamında hak kaybına uğradığını, müvekkilinin tescillerinden önce davacının henüz tanınmış ve bilinir bir hale gelmediğini bu nedenle yapılan tescillerde kötü niyetin olmadığını, davacının … ibaresini bugüne kadar hiç kullanmadığını savunarak markanın tescili ve müvekkili tarafından kullanım tarihinden itibaren 12 yılı aşkın bir süre geçtiğinden öncelikle hak düşürücü süre yönünden davanın reddine, davacının tüm talepleri yönünden davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.TPE kaydına göre, … markasının 2003/09069 sayıyla 08, 11, 21.sınıflarda 28.04.2005 tarihinde sicile kaydedilen markanın 18.04.2003 tarihinden itibaren tescil edildiği, 18.04.2013 tarihinde on yıl müddetle yenilendiği, söz konusu markanın marka mülkiyet değişikliği talep formuyla 30.12.2009 tarihinden itibaren davalı … devrinin gerçekleştiği görülmüştür.Bakırköy 1.FSHHM’nin 15.06.2017 tarihli 2015/173 E. – 2017/127 K.sayılı kararıyla; davalı … yönünden; davalı tarafın … markasını 2010 yılından beri devraldıktan sonra çok büyük miktarda yatırım yapıp, tanıttığı, tanınmış marka haline getirdiği, gerek yurt içi gerek yurtdışı piyasasında markayı kullandığı, reklam ve tanıtım faaliyetlerinde bulunduğu davacı tarafın gerek markanın tescilinden itibaren gerek markanın devrinden sonra markının kullanımına yönelik herhangi bir engellemede bulunmadığı , davacı tarafın M.K 2.maddesi uyarınca kötü niyetli hareket ettiği dava açma hakkı kalmadığı gerekçesiyle sessiz kalma ve hak düşürücü süre nedeniyle davanın reddine, -Davalı … yönünden davalı tarafın markayı devreden kişi olup, tescilli bir hak sahibi olmadığından , bu davalı yönünden dava şartı yokluğu nedeniyle HMK 115 madde gereği husumet yokluğu nedeniyle Davalı … Ticaret Ltd. Şti ne yönelik davanın usulden reddine, karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde; Bakırköy 1. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi tarafından 15.06.2017 tarihli ve 2015/173 E. 2017/127 K. sayılı karar ile müvekkil Şirket’in “davalı kullanımlarına uzun süre sessiz kaldığı” kabulüyle davanın reddine karar verilmişse de müvekkilinin markasının davalı … tarafından kendi çıkarları doğrultusunda ve verdiği izin kapsamında kullanıldığını zannettiğinden uzun bir sûre hukuka aykırı kullanımlar ve devirden haberdar olmasının mümkün olmadığını, haberdar olur olmaz ise derhal … karşı gerek ana merkezinin bulunduğu Almanya ve Avrupa’da gerek Türkiye’de gerekse diğer ülkelerde davalar açmaya ve gerekli işlemler yapmaya başladığını, kararın hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğunu, sessiz kaldığından bahsedilemeyeceğini, kaldı ki davalı … tescilinin kötü niyetli olduğundan hükümsüzlük davasının herhangi bir süreye de tabi olmadığını,- Davaya konu markanın tanınmış marka olup, markayı gerek Almanya’da, gerek Türkiye’de gerekse de diğer ülkelerde ilk oluşturan ve kullananın müvekkili şirket olduğunu,-Müvekkili Şirket’in sahibi …, Almanya’ya giderek 1997 yılında bilmediği ve tanımadığı bir coğrafyada sıfırdan kurup büyüttüğü ve bir dünya devi haline getirdiği şirketiyle bir marka değeri yarattığını, oluşturulan “…” marka değeri ve verilen hizmet ile gelinen aşamada 50.000.000 Avro’yu aşan ciroya ulaştığını, 2000’li yılların başı itibarıyla tüm ürünlerde “…” markası ana unsur olarak kullanılmaya başlandığını, bu kapsamda Almanya Patent ve Marka Dairesinde … ibareli birçok marka tescili bulunduğu gibi, Avrupa Birliğinde Topluluk Markası olarak da tescilli olduğunu, birçok ülkede korunduğunu,-Müvekkili Şirketin kendi tasarımı olan ve … markasını taşıyan tüm ürünlerinin 2000’li yılların başından bu yana ….gibi birçok firma aracılığıyla türkiye’de üretim yaptığını, bu tarihlerde müvekkili Şirket için üretim yapıldığına ilişkin … tarafından verilen ikrar beyanı ve faturaların sunulduğunu, Almanya’da kanunen faturaların 5 yılda bir imha edilmesi gerektiğinden söz konusu ticarete ilişkin bilgiler gümrüğe yazılacak bir yazıyla kolaylıkla tespit edilebileceğini, … o tarihteki unvanının …Ticaret Limited Şirketi (“…”) olduğunu, 2006 yılında unvan değişikliğine kadar faturalar … adına olduğunu,-Müvekkili Şirket’in Çin Halk Cumhuriyeti’nde de üretim yaptırdığını, müvekkili Şirket’in Çin’den … de gönderildiğini ,kaldı ki … tarafından 2010 yılma gelinceye kadar Türkiye’de gerçekleştirilen faaliyetlerin müvekkil Şirket’in izni ve talepleri kapsamında müvekkil Şirket adına gerçekleştirildiğini,- Davalı … de 2003 ve sonrasında müvekkil şirket’in Türkiye’de ürettiği veya Türkiye’ye gönderdiği schäfer markalı ürünlerinin alım satımını yaptığını, gerçekten de bizzat Davalı’nın delillerinde sunduğu 2004 yıllarına ait faturalarda yer alan “…” markalı ürünlerin müvekkilinin ürünleri olduğunu, davalının kendisine ait olduğunu iddia ettiği ” …” markalı ürünlerin ise ilk olarak bu tarihlerden sonra faturalarda yer aldığını,-Bilindiği üzere Paris Sözleşme’sinin 8.maddesi “bir ticaret unvanı, bir ticaret markasının bir kısmını oluştursun veya oluşturmasın, tüm birlik ülkelerinde başvuru ve tescil zorunluluğu olmaksızın korunacaktır.” düzenlemesini içerdiğini MarkKHK m. 85/ ile de tescilli ticaret sahibine, bu unvanın üçüncü kişiler tarafından markasal kullanıma konu edilmesini tesciline itiraz ederek engelleme hakkı tanıdığını,-Dava konusu markanın Almanca çoban anlamına gelen … ve müvekkil Şirket’in ismi olan … kelimelerinin birleşmesiyle oluştuğunu, …. ibarelerinin Türkiye’de üstelik kaşık ve çatal sektöründe kolaylıkla karşılaşılması mümkün kombinasyonlar olmadığını, müvekkili Şirket’in sahibi …, babasına duyduğu hatra binaen baba mesleği “çoban” kelimesini marka olarak tercih etmesi aynı zamanda markaya özgünlüğünü veren unsur olduğunu, davacının kendisine ait olduğunu iddia ettiği “…” ibaresindeki “Ä” harfini içermeyen …. kelimesinin hiçbir dilde hiçbir anlamının olmadığını, davacının kelimeyi tesadüfen ürettiğinin izahının mümkün bulunmadığını,-Davalı’nın 2004 yılında kendi markasıymış gibi 35. sınıfta yaptığı “…” ibareli tescillerinin -bu markaların davacıya ait olduğunu kabul anlamına gelmemek kaydıyla-8/11/21 sınıflarında tescilli dava konusu markanın tanınmışlığına bir katkı sağlamadığını, kötüniyetli tescillerin korunamayacağını – … şirketinin markayı … yetkisiz devrettiğini, tescil Tarihinde …. KHK uyarınca Müvekkil Şirket’in Türkiye’deki Vekili Konumunda olduğunu,Bu kapsamda davalı sıfatını haiz olmamasına rağmen kendisini davalı olarak gösteren … Paslanmaz’ın 08.12.2015 tarihli dilekçesinde; “müvekkil şirket … markasını Türkiye’de davacının isteği üzerine tescil ettirmiş (tir)” beyanı ve “-… talebi üzerine … markasını 2003yılında Türkiye’de tescil ettirdik ifadesini içeren belgedeki imza şirket bünyesinden biri tarafından atıl(mıştır)” beyanında bulunduğunu,-Tescili kendi adına yapan … ile müvekkil Şirket tarafından yetki verilen davalı … arasında organik bağ bulunduğunu, … ile … soy isimli ailenin farklı fertlerinin hissedar oldukları iki şirket olduğunu, ( … hem … ortağı hem de … yönetim kurulunda olduğunu, her iki şirketin adresleri, telefon numaraları ve mail adreslerinin ortak olduğunu, … MarkKHK anlamında müvekkil Şirket’in temsilcisi olarak hareket ettiği somut olaylar ile de ortada olduğunu,-Müvekkilinin Türkiye’deki bütün işlerini … üzerinden yürütmüş olup … Türkiye’de var olabilmesinin sebebi de müvekkil Şirkettir. Öyle ki müvekkil Şirketin kurucu ortağı … ve babası … 25.000 Avro sermayeyle Almanya’da 03.03.2004 tarihinde kurmuş olduğu KYM Grundbesitz GmbH şirketini … devrederek ayrıca 1.000.000 USD değerinde de teminat verdiğinin, ilişkinin … de 1997 sonrasında müvekkil Şirket için fason üretimlerle ve Türkiye’deki satışlarını yürütmesiyle devam ettiğini, yaşanan gelişmeler üzerine ise … ile tüm ticari bağın kesilerek, 28.12.2012 tarihinde KYM Grundbesitz GmbH’nin … geri alınarak huzurdaki davanın açıldığını, … karşı ise ihtar ve dava süreçleri başlatıldığını,-Davalıların kötü niyetinin marka devir bedeli ile de ortada olduğunu ,dünya çapında tanınmışlık kazanan … markasının “1.500 TL” bedel ile devrinin davalıların devirde haklarının olmadığını ve kötüniyetlerini ortaya koyduğunu,-Müvekkiline ait Marka’nın Temsilcisi Olarak Hareket Eden …, Markayı yetkisiz ve hukuka aykırı olarak Devrettiğini, devirin hükümsüz ve , Mutlak Butlanla Batıl olduğunu, … şirketlerine herhangi bir şekilde markayı satış veya devir yetkisi verilmediğini,- Sessiz kalma yoluyla hak kaybının unsurlarının oluşmadığını, davalıların kötü niyetli olduğunu, müvekkilinin markasına bilinçli ve sistematik olarak tecavüzde bulunan davalının hiçbir hal ve şart altından bu tecavüzlerinden hak sahibi olmasının kabul edilemeyeceğini,- Müvekkilin ürünlerini satarak bu markayı gören davalının markanın sahibi olduğunu, kendisine aitmiş sandığını iddia etmesinin hukuken korunamayacağını,müvekkili Şirket tarafından “Hannover, Berlin, Münich, Bielefeld, Duisburg” gibi Almanya şehir isimlerinden esinlenerek çatal kaşık takımlarına konulan isimlerin, davacının taklit ürünlerinde de aynen kullanıldığını, kötüniyetle tescil ettiği tüm markalarında “çatalkaşık evi” anlamına gelen “besteckhaus” kelimesini kullanmasının da müvekkilini taklit ettiğini gösterdiğini,-…. tanınmışlığını göstermek üzere öne sürdüğü diğer tüm tesciller, reklamlar vs davalının kötü niyetinin üstünü örtme çabası olduğunu, 2010 yılma gelinceye kadar davalının yukarıda bahsedilenler dışında hiçbir faaliyette bulunmadığını,-…. markalı ürünler … GmbH şirketinin TV kanalı üzerinden Almanya’da satılmaya Ocak 2010 tarihinden itibaren başlandığını,”….” markasıyla 8, 11, 21 sınıflarında WIPO’ya 11.07.2010 tarihinde kaydolunduğunu,… ana unsurunu kullanarak 08/ 11/21 sınıfları da dâhil olmak üzere 01 /02/03/04 / 05 / 06 / 07 / 08 / 09 / 11 / 14 / 16 / 35 / 18 / 20 / 24 / 21 / 35 / 37 / 41 / 43 / 44 gibi oldukça çeşitli sınıflarda 19 farklı tescil başvurusu 2010 yılı itibarıyla yapıldığını,birçok ülkede çoğunlukla 08/ 11/ 21 nice sınıflarında 2010 yılından sonra tescil ettirildiğini,-Davalının WIPO başvurusu ile davacının markasının Avrupada kullanılmasını engellemeye çalıştığını,- … kötü niyetli olduğunun bir başka kanıtının da, müvekkili Şirketin 07.07.2004 tarihinde marka başvurusundan iki ay sonra 23.09.2004 tarihinde, “…” markasının birden fazla kategoride tescil ettirilmesi olduğunu,-Davalı Şirket tarafından hiçbir delile dayanmaksızın müvekkil Şirket’in bu markasına ilişkin haklardan yalnızca Türkiye için vazgeçtiğinin iddia edilmesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğunu,Tüm bu faaliyetlerin Yargıtay tarafından da kötü niyetli fiiller olarak kabul edildiğini, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2013/1202 E. 2014/11656 K. sayılı ve 18.6.2014 tarihli kararının bu dava ile benzer olduğunu ve markanın kötü niyetli tescil edilmesini hukuk sisteminin korumadığını ve asıl marka sahibi lehine markanın hükümsüzlüğüne karar verildiğini,-Müvekkilinin sessiz kalmadığını, Türkiye’deki kullanımların … tarafından bu yapıldığı bilgisine sahip olduğunu, markanın ….yetkisiz devrinin ise 2010 yılında gerçekleştiğini, müvekkilinin bizzat bilgilendirilmedikçe bu durumu bilmesinin mümkün olmadığını, davalının WIPO’ya kayıt yaptırıp müvekkilinin tüm ticaretine balta vurmaya çalışana kadar müvekkil Türkiye’de kendi aleyhine devam eden bir sürecin varlığından haberdar olmadığını,açılan davalar neticesinde “…” ve “…” markalarının … tarafından kullanımının Almanya ve Avrupa Birliği sınırlarında yasaklandığını, başkaca 29 ülkede de davalar açıldığını, diğer yandan 2013 yılında … ile de tüm ilişkiler kesilip müvekkili Şirket’e ait mal varlığının geri alındığını,-Mahkemenin eksik inceleme ve denetime elverişli olmayan bilirkişi raporları dikkate alınarak karar verdiğini, Gümrük Müdürlüğüne müzekkere yazılmadığını, kök ve ek raporlara itirazlarının incelenmediğini,-…. önce markanın müvekkili ile ilgisinin olmadığını sonra müvekkilinin bilgisi dahilinde tescil ettirdiğini, gelinen aşamada müvekkilinin onayıyla davalı …devrettiğini açıkladığını, … davanın başından beri müvekkiliyle ilgisinin olmadığını savunurken, gelinen aşamada … beyannamesinden hareketle, müvekkilinin rızasıyla devir yapıldığını savunduğunu, beyanların çelişkili olduğunu ileri sürerek mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir.İhbar olunan …Ltd Şti vekili istinafa cevap dilekçesinde; davacının istinaf talebine dayanak iddialarına dair beyanlar gerçeği yansıtmadığını, müvekkilinin hiç bir zaman davacı nam ve hesabına bir marka tescili yapmadığını, dava konusu … adlı markanın Türkiye’de kendi nam ve hesabına tescili için 18/04/2003 tarihinde TPE’ye başvurduğunu ve 28/04/2005 tarihinde müvekkili adına tescil edildiğini, davacı …’in tescil başvurusunun 24/02/2003 tarihinde … olarak Almanya’da olduğunu,-Davacının Almanya’daki tescilini gerekçe göstererek, üstün hak sahibi olduğunu ve müvekkilin tescilinin bir temsilci tescili olduğunu iddia etmekte ise de taraflara ait 2 marka arasında tescil sırasında (2003 yılında) marka hukuku açısından bir benzerlik bulunmadığını, sadece ortak kelime olan … kelimesini içerdiğini, müvekkili şirketin bu markayı Türkiye’de bizzat kendi nam ve hesabına tescil ettirdiğini,davacıya vekâleten herhangi bir tescil yaptırmadığını,-Davacının marka üzerinde üstün bir hakkı bulunmadığını, her iki markanın da tescil tarihleri olan 2003 yılında tanınmış marka olmadığını, davacının markasının Almanya’da halen tanınmış marka olmadığını, davacının markasını Almanya’da 2 ay önce tescil ettirmiş olmasının davacıya üstün hak sağlamayacağını,-Davacının iddialarında dayandığı 07.12.2015 tarihli beyan ve Büyükçekmece …. Noterliği tarafından …yevmiye numara ile 01.11.2016 tarihinde onaylanmış beyannamenin, müvekkilinin …. firması yetkililerinin izni ve onayı ile Türkiye’de tescil ettirdiklerini içerdiğini ve fakat aynı beyannamenin … adlı markanın davacıya bilgi verilerek satıldığı husussunu da içerdiğinin gözden uzak tutulmaması gerektiğini, davacı ile müvekkiller arasındaki ilişkinin bir sözleşme değil, ticari piyasanın gerektirdiği bir bilgi verme olduğunu,- Genel zamanaşımı olan 10 yıl geçtikten sonra davanın ikame edildiğini, dosyaya sunulu 25.06.2013 tarihli belgede “…markasını 2010 yılı içerisinde … Türkiye’de kullanması için tarafımızdan verilmiştir.” İbareli Türkçe ve Almanca belgenin dahi davacının haber-rıza-onayını gösterdiğini, bu belgenin müvekkili tarafından davacının isteği üzerine bizzat davacıya hazırlanıp verilmiş davacı da bunu Esas Mahkemesine belge olarak sunulduğunu, davacının basiretli bir tacir gibi davranması gerektiği ve kullanılmasına itiraz etmediği ve bilgilendirilmesine karşılık markanın kullanılmasından haberi olmamasının mümkün olmadığını, sessiz kalmanın en açık delili olduğunu,-Tescil ve devir edilen tarihlerde Hatex firmasının … adlı bir markasının olmadığı gözetildiğinde asıl unsur olarak düşünülen … ibaresinin gerek Türkiye’de gerekse yurtdışında hangi tarihlerde tanınmışlık statüsüne ulaştığı ortaya konmadan davacının tanınmış marka iddiasını ispat olanağının bulunmadığını beyanla davacının istinaf başvurusunun reddini istemiştir.Davalı …. Ltd.Şti vekili istinafa cevap dilekçesinde; müvekkili firmanın 2003 yılına kadar Dünya’nın ve Türkiye’nin önde gelen elektrikli ev aletleri markalarının distrübütörlüğünü ve dağıtımını gerçekleştirdiğini,2004 yılından itibaren kendi markası … ile sektöre hizmet verdiğini, müvekkiline ait birçok … ibareli marka bulunduğunu,-Davacının ilk önce 556 Sayılı KHK 17. Maddenini uygulanabilmesi için marka sahibinin rızası olmaması yahut ticari vekil veya temsilcinin haklı bir gerekçesinin olmadığını, KHK 17. Maddenin uygulanamayacağını ileri sürdüğünü, davacının yargılama sırasında bu görüşünden vazgeçerek inançlı temlikten bahsettiğini,-Davacı tarafça sunulan …San. ve Tic. Ltd.Şti yetkilisi …. Büyükçekmece ….Noterliği’nin …. Yevmiye ve 01/11/2016 tarihli Beyannamesinden davacı tarafın markanın … satışının davacının bilgisi dahilinde yapıldığının anlaşıldığını, davacının sunduğu diğer iki … antetli belgedeki imzaların … ait olmadığını sonradan türetildiğini,-Marka 2010 yılında devi alınmışsa da …. ibaresinin 2004 yılından beri başka marka tescilleri ile müvekkili adına tescil edildiğini,-Davacının sunduğu …. satım yapan faturalarda … markasının bulunmadığını,…. davacıdan hammadde aldığını, markalı ürün almadığını gösterdiğini,-Dava konusu markanın reklamlarının hem Türkiye hem Almanya’da gösterildiğini, davacının bunlardan haberdar olmadığını ileri süremeyeceğini, davacı ortaklarının Türk olduğunu, müvekkili tarafından davacının Türkiye’de fason üretim yapmasına müdahale edildiğinde bu davanın kötüniyetle açıldığını,-Davalı aleyhine 29 ülkede dava açıldığı iddiasının doğru olmadığını, sadece Almanya’da dava açıldığını ve kesinleşmediğini, dosyada 2004 yılından itibaren yapılan tanıtım bilgilerinin bulunduğunu, 31/12/2008 tarihinde …, 20/03/2008 tarihinde ….com.tr, 23/04/2009 tarihinde ….com.tr, …. markalarını tescil ettirdiğini,-Markayı davalı …’un tescil ettirdiğini, kullanan maruf hale getiren ve adına tescil ettirenin müvekkili olduğunu beyanla istinaf talebinin reddini istemiştir.İlk derece mahkemesince alınan bilirkişi heyet raporunda; dava konusu markanın üstün hak sahipliği açısından incelendiğinde Türkiye de davalı tarafından tescil edilip tanıtıldığı, ayırt edicilik kazandırıldığı, Türkiye içerisinde davacıdan önceki tarihten beri kullanılmakta olduğu, davalı tarafın dava konusu markanın tanıtım ve bilinirliği için yoğun çaba masraf ettiği, yurtiçi ve yurtdışında geniş bayii ağı, fuar, basın yayın organları vs. yollarla yıllardır markayı kullandığı bu sebeple markanın üstün hak sahibinin davalı …olduğu, sessiz kalma yönünden yapılan incelemede her iki firmanın aynı sektörde bilinen büyük firmalar olduğu, televizyon, fuar ve internet yoluyla davacının markanın tescili ve kullanılmasını bilmesi gerektiği, dava konusu markanın …tarafından uzun süredir kullanımı nedeniyle sessiz kalma yoluyla hak kaybının gerçekleşmiş olduğunun beyan edildiği anlaşılmıştır.Davacı vekili tarafından sunulan Büyükçekmece ….Noterliği’nin 01.11.2016 tarihli … yevmiye no’lu beyannamede; ” …San ve Tic. Ltd.Şti olarak 2003 yılında … şirketini onayı alınarak, Türkiye’de ….San ve Tic. Ltd.Şti. Adına tescil ettirdiğim … markası ve …markalı ürünleri yine … şirketinin onayı alınarak Çin’de üretip …Ltd.Şti. adımıza kayıtlı … markanı kendisine satmamızı talep etmesi üzerine, bu talep … şirketi yetkililerine bildirilmiş ve şirket yetkililerinin onayı alınarak …Ltd. Şti.’ye …markalı ürünlerin sadece Türkiye sınırları içerisinde üretilip satılması konusunda anlaşmaya varılarak satılmıştır. İş bu beyan … şirketi yetkililerinin isteği üzerine tarafımızdan verilmiştir. ” şeklinde beyanda bulunulduğu görülmüştür.
G E R E K Ç E :Davacı vekilinin dava dilekçesinde ve yargılama sırasında ibraz ettiği dilekçelerinde markanın gerçek hak sahibi olduğunu, davalı … Ticaret … Ltd. Şti.’nin Türkiye’deki ticari temsilcisi olduğunu, Türkiye’de sadece müvekkilinin gönderdiği malları sattığını başkaca ticari faaliyetinin bulunmadığını, markayı izinle adına tescil ettirdiğini ancak diğer davalıya izinsiz devrettiğini, devrin geçersiz olduğunu beyanla,… ibareli 2003/09069 sayılı markanın müvekkili adına devrini, mümkün olmazsa hükümsüzlüğünü talep ettiği anlaşılmıştır. İlk derece mahkemesinin 15/06/2017 tarihli kararında, davalı şirketin davaya konu … ibareli 2003/09069 sayılı markayı kendi adına tescil ettirdiğini diğer davalıya devrinde usulüne uygun yapıldığını, davacının Türkiye’de ilk defa ticaret alanında davacı tarafça kullanıldığının ispatlanamadığını, davalının uzun süre ticari faaliyetler ve marka tanıtımına harcanan emek ve mesaisi göz önüne alındığında tescilin kötü niyetli olduğunun kabul edilemeyeceğini, davacı tarafın MK 2 maddesi gereğince kötü niyetli hareket ettiğini, dava açma hakkının kalmadığını gerekçe göstererek, sessiz kalma ve hak düşürücü süre nedeniyle davalı ….Ltd. Şti. hakkındaki davanın reddine, davalı … Ltd. Şti. hakkındaki davanın da husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verdiği görülmüştür.Dosya kapsamında bulunan tescil belgelerinden markanın ilk olarak ihbar olunan … San. Ve Ltd. Şti. adına 18/04/2003 başvuru tarihi itibariyle tescil edildiği, dosyaya dava dilekçesi ekinde davacı tarafça ibraz edilen tarihsiz ve … Tic. Ltd. Şti.’nin unvanını taşınan antetli kağıtta “… firmasının talebi üzerine …markasını 2003 yılında Türkiye’de tescil ettirdik” saygılarımla (imza) belgesinin sunulduğu yine davacı vekili tarafından ibraz edilen Büyükçekmece ….Noterliği’nin 01.11.2016 tarihli … yevmiye no’lu beyannamede; ” … San ve Tic. Ltd.Şti olarak 2003 yılında …. şirketinin onayı alınarak, Türkiye’de …. San ve Tic. Ltd.Şti. Adına tescil ettirdiğim … markası ve ….markalı ürünleri yine … şirketinin onayı alınarak Çin’de üretip … Ltd.Şti. adımıza kayıtlı … markanı kendisine satmamızı talep etmesi üzerine, bu talep … şirketi yetkililerine bildirilmiş ve şirket yetkililerinin onayı alınarak … Ltd. Şti.’ye … markalı ürünlerin sadece Türkiye sınırları içerisinde üretilip satılması konusunda anlaşmaya varılarak satılmıştır. İş bu beyan …şirketi yetkililerinin isteği üzerine tarafımızdan verilmiştir. ” şeklinde beyanda bulunulduğu görülmüştür.TPMK’dan celp edilen marka tescil kayıtlarından davalı … adına 2004 yılından itibaren 2004/30745 sayılı … markası, 31/12/2008 başvuru tarihli …, 20/03/2008 başvuru tarihli ….com.tr, 23/04/2009 başvuru tarihli ….com.tr, schafer ve … markalarını tescil ettirdiği, davalının markaları ticari faaliyetinde kullandığı, dosyaya en eskisi 07/10/2004 tarihli … markalı ürünlerin satışına ilişkin fatura ve irsaliyelerin sunulduğu, davacı şirket ile davalı … ticari ilişkisinin 2004 yılından beri devam ettiği, davacı tarafça da davalının Türkiye’de kendisi tarafından üretilen ürünleri sattığının beyan edildiği, davacı vekilinin istinaf dilekçesinde; davalı şirketin Almanya’da … Gmbh şirketinin TV kanalı üzerinden … markalı ürünleri Ocak 2010 tarihinden itibaren satmaya başladığının beyan edildiği, davacı vekilinin davalının …. ibareli marka tescillerine karşı çıkmadığı, başvurulara itiraz etmediği, hükümsüzlük davaları açmadığı, markanın Almanya’da davalı tarafça kullanılmasından sonra Münih 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde dava açtığı, mahkemenin henüz kesinleşmemiş kararıyla davanın markanın Almanya ve AB sınırlarında kullanılmasını yasakladığı, davacı tarafça sunulan, Büyükçekmece …. Noterliğinin 01/11/2016 tarihli beyannamesinde davalı … Ltd. Şti.’ne markayı Türkiye piyasasında kullanılmak üzere devrine izin verildiğinin beyan edildiği, davalıya ait marka tescil kayıtları, davalının Türkiye’de yapmış olduğu ticari faaliyetlere ilişkin belgeler, reklam faaliyetleri ve tüm dosya kapsamından, davacının, davalı … adına tescilli … ibareli markaların hükümsüzlüğünü istememesi ve Türkiye’de de kendi adına marka tescil başvurusunda bulunmaması nedeniyle markayı Türkiye piyasası bakımından terk ettiği, markanın davalı … Türkiye piyasasında kullanılması koşuluyla devredilmesine izin verdiği kanaatine varılmakla markanın hükümsüzlüğünü yada devrin iptalini talep edemeyeceği kanaatiyle ilk derece mahkemesinin davanın reddi kararı sonuç itibariyle doğru olmakla, davacı vekilinin istinaf talebinin esastan reddine karar vermek gerekmiştir.Davalı şirketin … Tic. Ltd. Şti. olduğu, mahkemenin kararının 1 nolu bendinde ihbar olunan…Ticaret Ltd. Şti. hakkında hüküm kurduğu görülmüşse de şirket unvanlarının benzerliği nedeniyle maddi hata yapıldığı ve maddi hatanın HMK’nın 304.maddesi gereğince mahallinde düzeltilebilir olduğu kanaatine varılarak bu hususa değinilmekle yetinilmiştir.
H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan gerekçe ile:1-6100 sayılı HMK.’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince davacı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf isteminin ESASTAN REDDİNE,2-Alınması gereken 44,40 TL harcın, peşin alınan 31,40 TL harçtan mahsubu ile bakiye 13,00 TL eksik harcın davacıdan alınarak hazineye irat kaydına, 3-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına,4-Davacı tarafça yapılan masrafların üzerinde bırakılmasına,5-Artan gider avanslarının karar kesinleştiğinde ve talep halinde taraflara iadesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda iş bu kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere 30/05/2019 tarihinde oy birliği ile karar verildi.