Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2018/4 E. 2020/2177 K. 14.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2018/4 Esas
KARAR NO: 2020/2177
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 28/03/2017
NUMARASI: 2017/119 2017/215
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Ticari İlişkiden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 14/12/2020
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İLK DERECE MAHKEMESİNE AÇILAN DAVADA
A-)Açılan dava ve iddia: Davacı vekili Yargılamanın yenilenmesi talep edilen 2014/733 esas- 2015/248 karar sayılı dosyasında dava dilekçesinde özetle, müvekkili firma ile davalı arasında takibe konu borcun tasfiyesi için sulh ibra sözleşmesi akdedildiğini, sıralı çeklerin davalı tarafa teslim edildiğini, davalı tarafın müvekkili aleyhine başlatmış olduğu İstanbul …İcra Müdürlüğünün … esas sayılı, İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı ve Gebze … İcra müdürlüğünün … esas sayılı takip dosyalarından feragat ettiğini, harç ve vergileri kendi üzerinden olmak üzere hacizleri fek ederek yazılarıın müvekkiline vereceğini, takibe konu çekleri müvekkiline iade edeceğini taahhüt ettiğini, 27/09/2013 tarihinde sözleşme imzalandığını, ödemeler yapıldığını ve çeklerin teslim edildiğini, ancak davalının taahhüt etiği feragati ve fek yazılarını vermediği gibi ilgili takiplerin halihazırda derdest olup müvekkilinin haciz tehdidi altında olduğunu, bu nedenlerden dolayı yeteri kadar haciz uygulamasına ve alacağını tahsil etmesine rağmen hacizlere devam eden davalının İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı takibinin teminatsız olarak tedbiren durdurulmasını, davalının kötüniyetli olmasından dolayı %20 tazminata hükmedilmesini, vekalet ücreti ve yargılama giderlerinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
B-) Cevap ve Karşı Talepler: Davalı vekili Yargılamanın yenilenmesi talep edilen 2014/733 esas- 2015/248 karar sayılı dosyasında cevap dilekçesinde özetle, taraflar arasında 23/03/2013 tarihinde malzeme alım ve hizmet sözleşmesi imzalandığını, müvekkili şirketin sözleşme gereği yükümlülüklerini tam ve eksiksiz olarak yerine getirdiğini, ancak taraflar arasındaki malzeme alım ve hizmet sözleşmesine dayalı alacaktan dolayı müvekkiline verilen çeklerin karşılıksız çıktığını, müvekkilinin alacaklarının tahsil edememesi sebebiyle çekleri karşılıksız olarak yazdırdığını, davacı şirket ve şirket yetkilisinin yapmış oldukları takiplere kötü niyetli olarak itiraz ettğini ve zaman kazanmaya çalıştığını, müvekkili şirketin alacaklarını tahsil etmek için davacı şirkete ortak arayış içinde olduğunu, davacı şirkete ortak olmak isteyen … Makine yetkilisinin müvekkilini aradığını ve görüşmek istediğini, bu buluşmada apar topar herhangi bir inceleme, hesaplama yapmaksızın müvekkilinin sulh ve ibra sözleşmesi imzalamaya zorladıklarını, hatta imzalamazsa hiç ödeme alamayacağının da belirtildiğni, müvekkilinin bu tehdit niteliğindeki söylemler karşısında sözleşmeyi imzalamak zorunda kaldığını, sözleşmenin imzalanması ile yapılması gereken tüm ödelemerin … Makilenini çek karnesinde 12 adet kullanılabilir sayfa olmasına rağmen bilinçli olarak yapılmadığnıı, müvekkiline yapılan tek taraflı genel işlem şartı benzeri hükümlerin yer aldığı sulh ve ibra sözleşmesinin imzalamasının ardından verilmesi gereken çekin sürekli ertelendiğini ve müvekkilini yine zarara uğratıldığını,müvekkilinin 190.000 TL üzerinden açmış olduğu takibe davanın esas değeri üzerinden devam etmediğini, kısaca açıklanan bu nedenlerden dolayı, davacının haksız ve hukuki mesnetten yoksun davasının ve kötü niyet tazminatı talebinin reddini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili yargılamanın yenilenmesi talepli dilekçesinde özetle; Yargıtayın kararının gerekçesiz olduğunu, geçersiz ibra sözleşmesi esas alınarak hüküm tesis edildiğini, kısmi ödeme hallerinde yargıtayın içtihatlarında ibraya değer verilmemekte ve yapılan ödemenin makbuz etkisinde olduğu kabul edilmekte olduğunu bu nedenle mahkeme kararının usul ve yasa yönünden hatalı olduğunu, ibranamenin geçersizliğinin dikkate alınmadığını bu sebeplerle mahkeme ve yargıtay tarafından geçersiz sözleşme esas alınarak karar tesis edildiğinden yargılamanın yenilenmesini talep etmiştir.
C-)İlk Derece Mahkemesi Kararı: İlk derece mahkemesince; davacının yargılamanın yenilenmesi sebebi olarak gösterdiği, geçerli bir ibra sözleşmesine rağmen mahkemenin aleyhinde karar vermesinin usul ve yasaya aykırı olduğu gerekçesinin HMK’nun 375/2 maddesinde sayılan yargılamanın yenilenmesi sebeplerinin hiçbirisi kapsamına girmediği, HMK’nun 379/1-c, 379/2 maddelerince esasa girmeden, talep hakkında usulden red kararı verildiği görülmüştür.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Kararı davalı yan istinaf etmiş ve dilekçesinde “…Yargıtay 19.Hukuk Dairesinin 2016/3757 Esas ve 2016/15011 Karar sayılı 22.11.2016 tarihli kararında Usul ve yasaya aykırı olarak, herhangi bir gerekçe göstermeden delillerin takdirinde isabetsizlik olmadığına hükmederek yerel mahkeme kararının onanmasına karar vermiştir. Oysa geçersiz ibra sözleşmesine dayanarak hüküm tesis edilmesi, Davalının sunduğu delillerin değerlendirme dışı bırakılması ve bilirkişi incelemesine gidilmemesi göz ardı edilerek verilen karar usul ve yasaya aykırıdır. Yargılamanın yenilenmesini gerektirmektedir. Geçersiz ibra sözleşmesi esas alınarak hüküm tesis edilmiştir.27.09.2013 tarihinde imzalanan sözleşmenin ibraname yerine geçebilmesi için, Madde 3.1. 650.000 TL Bedel, Sözleşme ile birlikte 50.000 TL nakit, 15 Aralık 2013 tarihli 70.000 TL lik çek, 15 Ocak 2014 tarihli 35.000 TL lik çek ve bakiye kalan 495.000 TL bedel ise 11 aylık her ayın 15 ine tekabül edecek şekilde düzenlenecek 45.000 TL lik çekler ile ödeme yapılacağı belirtilmiştir. Büyük Harflerle, “ÇEKLERİN VERİLMESİ İLE İŞBU SÖZLEŞME İBRANAME YERİNE GEÇECEKTİR ibaresi konulmuştur. .Sözleşmenin ibraname yerine geçebilmesi için anlaşılan tutarın sözleşme ile birlikte eksiksiz ödenmesi gerekmektedir. 07.10.2013 tarihine kadar beklenilmiş, tüm uyarılarılara rağmen anlaşma gereği ödenmesi gereken tutar tamamlanmamış, dolayısıyle “sulh ve ibra sözleşmesi” geçersiz hale gelmiştir. İbra sözleşmesi 07.10.2013 tarihinde tarafımızdan fesih edilmiştir. Yerel Mahkeme tarafından, yukarıda belirttiğimiz hususlar, gözardı edilerek yargılanmanın yenilenmesi talebimiz reddedilmiştir. Bu nedenle İstinaf Mahkemesi sıfatıyla dosyanın esastan incelenip karara bağlanmasını isteme mecburiyeti doğmuştur….” denilerek kararın kaldırılmasını talep ve istinaf etmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE: Dava ;yargılamanın iadesi talebine ilişkindir. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Yargılamanın iadesi talep edilen dosya ; bir menfi tespit davası olup İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesinde yapılan yargılama sonucu ilgili mahkemece 2014/ 733 Esas – 2015/248 Karar sayılı kararında “…Davacı taraf davalı tarafın kendilerini ibra ettiği halde icra takibinden vazgeçmediğini belirterek borçlu olmadıklarının tespitini, davalı taraf ise tek taraflı genel işlem şartı benzeri hükümleri içerir sulh ve ibra sözleşmesinin imzalanmasının ardından verilmesi gereken çekin sürekli ertelendiğini ve zarara uğratıldıklarını, takibe 190.000 TL üzerinden devam edilmediğini beyan etmiştir. Davada taraflar arasında ibra sözleşmesinin varlığı ihtilafsızdır. Her ne kadar davalı tarafça davaya cevap dilekçelerinde ibra sözleşmesinin tek taraflı genel işlem şartı benzeri hükümler yer aldığı savunulmuş ise de, tacir olan ve basiretli davranmakla yükümlü olan davalının bu yöndeki savunmasına itibar olunmamıştır. Davanın tarafları arasında 27/09/2013 tarihinde akdedilen sulh ve ibra sözleşmesinin 3.1.maddesinde sözleşmenin 2.maddesi ile kararlaştırılan 650.000 TL bedelin sözleşme ile birlikte 50.000 TL sının nakit, 15/12/2013 tarihli 70.000 TL lık çek, 15/01/2014 tarihli 35.000 TL çek ve bakiye kalan 495.000 TL bedelin ise 11 aylık her ayın 15 ine tekabül edecek şekilde düzenlenecek 45.000TL lık çekler ile ödeneceği, çeklerin verilmesi ile sözleşmenin ibraname yerine geçeceği, 3.2.maddesinde sulh ve ibra sözleşmesinin imzalanması ile birlikte alacaklının davaya konu olan takibin de aralarında bulunduğu icra takiplerini durduracağı, tüm haciz taleplerinden vazgeçeceği, 3.3.maddesinde ise alacaklının tüm takip ve alacak haklarından feragat ettiği, takibe konu alacağından vazgeçerek takibe konu çekleri borçluya iade edeceği kararlaştırılmıştır. Davalı 07/10/2013 tarih 04795 yevmiye sayılı ihtarname ile 45.000 TL lık çekin taraflarına teslim edilmediğinden bahisle sulh ve ibra sözleşmesini fesh ettiklerini ihtar etmiş davacı ise 22/10/2013 tarih 31108 yevmiye sayılı ihtarı ile 15/11/2014 vade tarihli 45.000 TL bedelli çeki teslim almaları hususunu davalıya ihtar etmiş, bu ihtar davalıya 25/10/2013 tarihinde tebliğ olunmuştur. Bunun üzerine davalı taraf 28/10/2013 tarih … yevmiye sayılı ihtarı ile davacı ihtarına cevap vermiş ardından davacı vekili tarafından çekin teslim alınmaması sebebiyle 12/11/2013 tarihinde Büyükçekmece 3.Sulh Hukuk Mahkemesine müracaat edilerek tevdi mahalli tayini kararı alınıp çek mahkemeye teslim olunmuştur. Öncelikle ibra sözleşmesinin 3.1.maddesinde konu çeklerin sözleşmenin akdedildiği 27/09/2013 tarihinde teslim edileceğine ilişkin herhangi bir şart kararlaştırılmamıştır. Taraflarca ibra sözleşmesinin 3.1.maddesinde belirtilen bakiye kalan 495.000 TL için 11 aylık her ayın 15 ine tekabül edecek şekilde düzenlenecek 45.000 TL lık çeklerden 15 Şubat 2014 ila 15 Ekim 2014 vade tarihli çekler yönünden ihtilaf doğmamış, ihtilaf 15 Kasım 2014 vade tarihli çeke ilişkin oluşmuştur. Dava tarihinden önce davacının çeki teslim edebilmek için davalıya ihtar gönderdiği ancak davalının çeki almaktan imtina ettiği anlaşılmaktadır. TMK 2.maddesi gereğince herkes hakların kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kuralına uymak zorundadır. Taraflar arasında yapılan ibra sözleşmesinde çeklerin tamamının ibra sözleşmesinin akdedildiği tarihte verilmek zorunda olduğu kararlaştırılmadığı gibi esasen çeklerin de vadeli çekler olması, davalının 07/10/2013 tarihli ihtarı ile vadesi 15/11/2014 olan çeki teslim almaktan imtina edip sözleşmeyi fesih ettiğini açıklaması TMK 2.maddeye aykırıdır. Öte yandan taraflar arasındaki sulh ve ibra sözleşmesinin 3.2.maddesinde (sözleşmede mükerrer şekilde 3.madde 2.fıkraya 3.1.numarası verilmiş ise de, ) sulh ve ibra sözleşmesinin imzalanması ile birlikte takip alacaklısı davalının davamıza konu olan icra takibinin de içerisinde bulunduğu takiplerden vazgeçeceği kararlaştırılmıştır. TBK nun 132.maddesinde ibra, borcu sona erdiren sebepler arasında özel olarak düzenlenmiştir. Öğreti ve uygulamada ibranamenin varlığı, bir borcun tamamen veya kısmen ifa edilmeden sona ermesini sağlayan özel bir sükut nedeni olarak kabul edilmekte, ibranın alacaklının borçlusunu borcundan kurtarmak amacıyla yapılan bir sözleşme olarak tanımlanmakta yine pek çok Yargıtay kararında alacaklının alacak hakkından vazgeçmesi ve bu suretle borçlunun borçtan kurtulmasını kapsayan akit olarak tanımlanmaktadır. Davanın 27/11/2014 tarihli duruşmasında davacı vekili tarafından çek bedellerinin tahsilatına ilişkin … Bankası ve … Bankasınca düzenlenmiş yazılar sunulmuş, taraf vekilleri 12/03/2015 tarihli duruşmada çeklerin ödendiği hususunda ihtilaf olmadığını beyan etmişlerdir. Davacının ibraya konu çeklerin bir kısmını takip bir kısmını da davadan sonra ödediği anlaşılmaktadır. Ancak davamızın konusu protokole konu olan çek bedellerinin ödenip ödenmemesi değil takip alacaklısı davalının ibra sözleşmesinin 3.2 ve 3.3.maddeleri ile takip borçlusu davacıyı ibra etmesine rağmen ibra sözleşmesinin 3.2.maddesinde belirtilen İstanbul …İcra Müdürlüğünün …esas sayılı takibinden vazgeçmemesi sebebiyle borçlu olmadığının tespitini talep edip edemeyeceği hususuna ilişkindir. Dolayısıyla ibra sözleşmesine konu çeklerin vadeleri geldiğinde ödenip ödenmemesi davamız yönünden kıymetsizdir. Takip alacaklısı davalı ibra sözleşmesinin 3.2.maddesi ile davacıyı ibra ettiğine, ibra alacak ve borcu doğrudan doğruya ve kesin olarak ortadan kaldıran bir tasarruf işlemi olduğuna göre takip alacaklısı davalının ibra sözleşmesine konu çeklerden birinin verilmediğinden bahisle davacı hakkındaki takipten vazgeçmemesini ve bu suretle davacıyı cebri icra tehdidi altında tutması haksızdır. Davalı takip alacaklısının bu ibra sözleşmesinden sonra çeklerin bedelsiz kalması halinde alacağını tahsil için yeniden davacı hakkında icra takipleri yaparak alacağını tahsil cihetine gitmesi imkanı varken, ibra sözleşmesindeki taahhüdüne uygun şekilde sözleşmenin imzalandığı tarihte takipten vazgeçmesi gerekirken davacının dava tarihinden önce teslim etmeyi istediği çeki almamak suretiyle davacının ibra sözleşmesine aykırı davrandığından bahisle hakkındaki takipten vazgeçmeyip davacıyı cebri icra tehdidi altında tutmasının TMK 2.maddeye aykırı olduğu değerlendirilmiş kaldı ki, sözleşmenin 3.1. Maddesinde çeklerin tamamının sözleşmenin akdedildiği tarihte teslim olunması gerektiğine dair bir şart kararlaştırılmadığı halde ve vadesi 15/11/2014 olan çekin verilmediğinden bahisle 07/10/2013 tarihli ihtarla sözleşmenin fesh edildiğinin bildirilmesinin de herkesin haklarının kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kuralına uyma yükümlülüğüne aykırı olması karşısında davacının haklı görülen davasının kabulüne karar verilmiş, her ne kadar davacı tarafça davalının kötü niyetli olduğu sebebine dayanılarak İİK 72/5.madde hükmüne göre kötü niyet tazminatı talep olunmuş ise de, takipten ve takibin kesinleşmesinden sonra yapılan sulh ve ibra sözleşmesinin ihlalinde takip tarihi itibariyle davalı takip alacaklısının kötü niyetli olduğundan söz edilemeyeceğinden kötü niyet tazminatı talebi red olunmuştur … Denilerek davanın kabulü yönünde karar vermiştir. Bu karara karşı davalı yanca ( yargılamanın iadesini talep eden tarafça ) TEMYİZ yasa yoluna başvurulmuş ve yargılamanın iadesi gerekçesinde bildirdiği tüm talepleri tekrar ederek kararın bozulması talep edilmiş, Yargıtay 19. Hukuk Dairesi de temyiz talebi hakkında 2016/3757 ESAS ve 2016/15011 KARAR sayılı ilamı ile “…. Mahkemece, toplanan delillere göre,davalının yapılan sulh ve ibra sözleşmesinin imzalandığı tarihte takipten vazgeçmesi gerekirken, davacının dava tarihinden önce sözleşme uyarınca teslim etmeyi istediği çeki almayarak, davacının sözleşmeye aykırı davrandığından bahisle icra takibine devam etmesinin ve sözleşmeyi fesh ettiğini bildirmesinin, TMK. 2. maddesine aykırı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne, davalının takip tarihi itibariyle kötü niyetli olduğundan söz edilemeyeceğinden kötü niyet tazminatı talebinin reddine karar verilmiş,hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalı vekilinin yerinde görülmeyen bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA,….22.11.2016 tarihinde karar verilmiştir. Karar düzeltme yoluna gidilmediğinden ilamın 03.02.2017 tarihinde kesinleştiği görülmektedir. Yargılamanın yenilenmesi olağanüstü bir kanun yolu olmakla yasada belirli ve geniş yorumlanma olanağı bulunmayan hallerde mümkün kılınmıştır. HMK 375. Maddeye göre bu sınırlı sebepler: a) Mahkemenin kanuna uygun olarak teşekkül etmemiş olması. b) Davaya bakması yasak olan yahut hakkındaki ret talebi, merciince kesin olarak kabul edilen hâkimin karar vermiş veya karara katılmış bulunması. c) Vekil veya temsilci olmayan kimselerin huzuruyla davanın görülmüş ve karara bağlanmış olması. ç) Yargılama sırasında, aleyhine hüküm verilen tarafın elinde olmayan nedenlerle elde edilemeyen bir belgenin, kararın verilmesinden sonra ele geçirilmiş olması. d) Karara esas alınan senedin sahteliğine karar verilmiş veya senedin sahte olduğunun mahkeme veya resmî makam önünde ikrar edilmiş olması. e) İfadesi karara esas alınan tanığın, karardan sonra yalan tanıklık yaptığının sabit olması. f) Bilirkişi veya tercümanın, hükme esas alınan husus hakkında kasten gerçeğe aykırı beyanda bulunduğunun sabit olması. g) Lehine karar verilen tarafın, karara esas alınan yemini yalan yere ettiğinin, ikrar veya yazılı delille sabit olması. ğ) Karara esas alınan bir hükmün, kesinleşmiş başka bir hükümle ortadan kalkmış olması. h) Lehine karar verilen tarafın, karara tesir eden hileli bir davranışta bulunmuş olması. ı) Bir dava sonunda verilen hükmün kesinleşmesinden sonra tarafları, konusu ve sebebi aynı olan ikinci davada, öncekine aykırı bir hüküm verilmiş ve bu hükmün de kesinleşmiş olması. i) Kararın, İnsan Haklarını ve Ana Hürriyetleri Korumaya Dair Sözleşmenin veya eki protokollerin ihlali suretiyle verildiğinin, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kesinleşmiş kararıyla tespit edilmiş olması (Ek ibare: 7145 – 25.7.2018 / m.19) “veya karar aleyhine Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvuru hakkında dostane çözüm ya da tek taraflı deklarasyon sonucunda düşme kararı verilmesi” . Davalı yan ; ilk yargılamada savunma olarak öne sürdüğü, sonrasında Temyiz nedeni yaptığı sebepleri tekrarlayarak yargılamanın yenilenmesini talep etmiştir. İleri sürdüğü sebepler HMK 375. Maddedeki hiçbir sebebe dayanmadığından başvurusunun esasa girilmeden usulden reddi doğru bir uygulama olmakla istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M:Yukarıda açıklanan gerekçe ile 1 – Yargılamanın yenilenmesini talep eden davalı yanın istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE 2- Alınması gereken 54,40 TL maktu karar ve ilam harcından peşin alınan 31,40 TL nin mahsubu ile bakiye 23,00 TL harcın davalıdan tahsili ile Hazineye gelir yazılmasına 3- Davalı tarafından yapılan istinaf yargılama gideri olen ; başvuru harcı gideri 85,70 TL, istinaf dilekçesinin tebliği için yapılan tebligat gideri 12,50 TL , dosyanın istinafa gidiş/dönüşü için yapılan 45 TL olmak üzere toplam 243,20 TL yargılama giderinin davalı ( yargılamanın iadesini talep eden yan) üzerinde bırakılmasına 4- İnceleme duruşmasız olarak yapılmış olmakla ücreti vekalet tayin ve takdirine yer olmadığına Dair; dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu HMK 361.madde uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık yasal sürede Yargıtay’a temyiz yolu olanaklı şekilde 14/12/2020 tarihinde ve oy birliği ile karar erildi.