Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2018/396 E. 2020/2321 K. 30.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2018/396 Esas
KARAR NO: 2020/2321 Karar
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 05/06/2017
NUMARASI: 2016/425 E. – 2017/581 K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 30/12/2020
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü:
DAVA; Davacı vekili dava dilekçesinde; davacı ve davalı arasındaki ticari ilişki sonucu mal alım-satım işlemi gerçekleştiğini, söz konusu alışverişten kaynaklanan ve cari hesap alacağı olan 7.210,99 TL alacaklarının davalı tarafından ödenmediğini, davalının borcunu ödememesi üzerine Bakırköy … İcra Müdürlüğünün … E. Sayılı dosyası ile takip başlattıklarını, davalının icra takibine kötü niyetli ve alacağı sürüncemede bırakmak amaçlı itiraz ettiğini, beyanla borçlu tarafından yapılan itirazının iptaline, takibin kaldığı yerden devamına, davalının, kötü niyetli itirazı nedeniyle % 20 den az olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine, karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP; Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacı alacağının cari ekstreye dayandırıldığını, cari ekstreye ilişkin faturanın 11.06.2015 tarihli 7.210,99 TL tutarındaki fatura olduğunu, faturanın aslının aynıdır tasdikli suretinin kendilerine tebliğ edilmediğini, cari hesap ekstresinin davacı tarafça tek taraflı olarak oluşturulmuş bir ekstre olduğunu, hukuki geçerliliğinin bulunmadığını, dava konusu faturanın müvekkili şirkete tebliğ edilmediğini, müvekkili şirkette o tarihte … isimli bir kişi çalışıyorsa da; davacı tarafça fatura aslı sunulduğunda beyanda bulunacaklarını, kaldı ki bir an için, faturanın tebliğ edildiği kabul edilecek olsa bile fatura içeriği hususunda taraflar arasında herhangi bir sözleşme ya da teamül oluşmadığını, faturanın müvekkilini borç altına sokacak nitelikte bir belge olmadığını, Faturanın 11.06.2015 tarihinde kur farkı bedeli olarak düzenlendiğini, kur farkının talep edilebilmesi için taraflar arasında bu hususu belirleyen bir sözleşmenin bulunması gerektiğini, ya da taraflar arasında bu hususta oluşmuş bir teamülün olması gerektiğini, taraflar arasında ticaretin 2014 yılında yapılmış olduğunu, davacının kur farkı faturasını altı ay sonra kesmesinin kötü niyetini belli ettiğini, davacının icra takibinde asıl alacağa 01.01.2015 tarihinden itibaren 359,17 TL işlemiş faiz hesaplayarak alacak tutarına eklediğini bu durumun da hukuka aykırı olduğunu, 11.06.2015 tarihli faturaya 01.01.2015 tarihi itibariyle faiz işletilmesinin mümkün olmadığını, davanın reddinin gerektiğini ileri sürerek; davanın reddine, davacının haksız takibi nedeniyle %20 den az olmamak üzere tazminata karar verilmesini talep etmiştir.
MAHKEME KARARI; Bakırköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 05/06 /2017 tarihli 2016/ 425 Esas-2017/581 Karar sayılı kararıyla; “Taraflar arasındaki ticari ilişkinin çoğunlukla imzalı ve kaşeli olmayan sipariş formlarına göre kurulduğu, davacının davalı tarafından talep edilen ürünleri temin ettiği ve davalının da bu ürün bedellerini davacıya ödediği, bu hususta herhangi bir ihtilaf olmadığı görülmüş ve sipariş formlarında Kumaş Cinslerinin Birim Fiyatının USD cinsinden düzenlenmesi ve davalı tarafından bu hususa daha önce itiraz edilmemesi nedeniyle, taraflar arasındaki sözleşmenin bu belgeler üzerinden kurulduğu anlaşıldığından, davacının kur farkı uygulayabileceği kanaati oluştuğu,.. ticari defterler üzerinde yapılan incelemede, davalının söz konusu faturalarda TL cinsinden kayıtlara itirazın bulunmadığı, düzenlenen faturalar ve devam eden uygulama göz önüne alındığında davalıya verilen TL cinsinden faturalar ve buna itiraz edilmediği de dikkate alındığında davacının kur farkı alacağı talep etmesinin dürüstlük kuralına aykırı görülmediği” gerekçesiyle; davanın esastan kabulüne, davalı borçlunun Bakırköy … İcra Müdürlüğünün … E. Sayılı dosyasına yapmış olduğu itirazın iptali ile takibin asıl alacak üzerinden aynen devamına, davalının birikmiş faiz alacağı talebinin reddine, davalı borçlunun hüküm altına alınan asıl alacak üzerinden icra inkar tazminatına mahkum edilmesine, karar verilmiştir.
İSTİNAF BAŞVURUSU; Davalı vekiline gerekçeli kararın 17 Temmuz 2017 tarihinde tebliğ edildiği, davalı vekilinin 24/07/2017 tarihli dilekçesiyle, istinaf başvurusunda bulunduklarını, tehiri icra kararı talep ettiklerini beyan ettiği görülmüştür. Davalı vekilinin ibraz ettiği 06/09/2017 tarihli istinaf dilekçesinde; mahkemenin gerekçesinde dayandığı sipariş formlarının yasal süre içerisinde sunulmadığından dikkate alınamayacağını, sipariş formlarında imza ve kaşe bulunmadığını, imza ve kaşenin bulunduğu tek sipariş formunda da, kur farkının kabul edilmediğinin açıkça belirtildiğini, bu belgenin raporda ve kararın gerekçesinde değerlendirilmediğini, bilirkişinin davacıdan temin ettiği 7 adet belgenin tamamının imzasız bulunduğunu, -kur farkı istenebileceği noktasında sözleşme yada teamül bulunmadığını, -mahkemenin kararın gerekçesinde yer verilen Yargıtay kararının dava konusu olayda uygulanabilir ve emsal nitelikte bulunmadığını, kararda kur farkı uygulanacağına ilişkin sözleşme bulunmasına rağmen somut olayda bu yönde sözleşme bulunmadığını beyanla mahkeme kararının kaldırılmasına davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davacı vekilinin istinafa cevabında; davalının 24/07/2017 tarihli istinaf dilekçesinde istinaf sebeplerinin ayrıca ve açık açık belirtilmediğini, kamu düzenine aykırılık bulunmadığından başvurunun reddi gerektiğini, süre tutum dilekçesi verilmesinin mümkün olmadığını, ikinci dilekçenin mükerrer olması nedeniyle kabul edilemeyeceğini, taraflar arasındaki satım akdinin USD cinsinden para ile yapıldığını, aynı belgelerde kur farkının isteneceğinin de yazılı olduğunu beyanla istinaf başvurusunun reddini talep etmiştir.
DELİLLER; Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı icra dosyasının incelenmesinde; davacı alacaklının, davalı borçlu aleyhinde 7.210,99 TL cari hesap alacağının, 359,17 TL işlemiş faizi ile birlikte tahsili talepli ilamsız takip başlattığı görülmüştür. Mahkemece alınan 21/03/2017 tarihli bilirkişi raporunda; Davacı şirketin 2014 ve 2015 yılı ticari defterlerinin sahibi lehine delil teşkil ettiği, davacı şirketin, davalı şirkete 2014 yılında 7 adet toplam 87.053,72 TL tutarında fatura düzenlediği, hesaba karşılık davalıdan davacıya 87.053,89 TL tutarında ödeme yapıldığı, hesabın 2014 yılı sonu itibariyle 0,17 TL davalı lehine borç bakiyesi verdiği, 2015 yılında davacı defterlerinde sadece 7.210,99 TL tutarında fatura düzenlendiği ve defterine kaydedildiği, davacı tarafça davalı adına düzenlenen 11/06/2015 tarihli 7.210,99 TL (KDV dahil) fatura içeriğinin, 15/02/2015 vadeli çekin satış kur farkı 1.852,90 TL, 28/02/2015 vadeli çekin satış kur farkı 2.407,22 TL,31/03/2015 vadeli çekin satış kur farkı 852,45 TL,15/04/2015 vadeli çekin satış kur farkı 1.564,27 TL olmak üzere 6.676,04 TL+534,15 TL KDV bedelli olduğu, faturanın … isimli şahıs tarafından imza edildiği, cevap dilekçesinde bu şahsın davalı çalışanı olduğunun beyan edildiği, sipariş formlarında “Dövizli satışlarımızda yapılacak olan TL ödemelerinde vadesine göre kur farkı uygulanır. Döviz cinsinden birim fiyatlar sevk tarihinde, tatil günleri yapılan sevkiyatlarda önceki iş günü saat 15:30’da TCMB tarafından ilan edilen satış kuru ile TL’ye çevrilecektir.” şeklinde açıklama bulunduğu, taraflar arasındaki ticari ilişkinin çoğunlukla imzalı ve kaşeli olmayan formlara göre kurulduğu, talep edilen ürünlerin davalıya temin edildiği, bedellerin davalı tarafça ödendiği davacının kur farkı alacağının oluştuğu, mahkemece aynı yönde kanaat oluşacak olursa 2.674,93 TL’nın ödeme tarihindeki kur üzerinden hesaplanacak TL tutarını talep edebileceği beyan edilmiştir. Dosyaya ibraz edilen çek alım bordrolarından, çeklerin TL bedelli olduğu, faturaların TL bedelli olarak düzenlendiği, sipariş formlarının bir kısmında TL, bir kısmında USD üzerinden birim fiyat belirlenerek yukarıda yer verilen açıklamanın yer aldığı ancak sipariş veren imza ve kaşesinin bulunmadığı, 15/05/2015 tarihli yazıda; 19/12/2014 tarihinde teslim edilen, 25/04/2015 vadeli çekle ilgili kur farkı faturası kesilip cari hesaba borç kaydedileceğinin yazıldığı ancak altında davalı şirket imza ve kaşeli yazıda “Kur farkı kabul edilmiyor, Hesaplarımız TL olarak tutulmaktadır bilgilerinize” yazdığı görülmüştür.
G E R E K Ç E: İtirazın iptali talepli davada,davacı tarafça cari hesaba dayalı olarak takip başlatılmış, cari hesap alacağının, çeklerle yapılan ödemelere kur farkı işletilmesinden kaynaklandığı, davacı tarafça dört adet çekin ödeme tarihindeki kur farkından kaynaklanan 6.676,04 TL+534,15 TL KDV =7.210,99 TL bedelli fatura düzenleyerek, davalı çalışanı … imzası ile teslim ettiği ancak davalı tarafın kur farkı faturasını, defterlerine kaydetmediği anlaşılmıştır. Faturanın içeriğine TTK 23. Madde gereğince, 8 günlük yasal süre içerisinde itiraz edilmemesi, faturada belirtilen verilerin doğru olduğu karinesini doğurmakla beraber, tek başına kur farkı istenebileceğine dair taraflar arasında sözleşme bulunduğu sonucunu doğurmaz. Davacı tacir olup 6102 sayılı TTK’nun 18.maddesi uyarınca bütün fiil ve işlemlerinde basiretli davranması gerekir. Davacı tarafça düzenlenen çek teslim bordrolarından, davacı alacaklarının TL cinsi çeklerle tahsil edildiği, davacının davalıdan çeklerin dolar üzerinden düzenlemesini istemediği gibi, TL üzerinden düzenlenen çekleri alırken ihtirazi kayıt koymadığı anlaşılmıştır. Davacı tarafça kur farkının tahsil edileceğine dair taraflar arasında sözleşme yahut teamül bulunduğu ispatlanamamıştır. Ayrıca çeklerle yapılan ödemelerde kur farkı istenemeyeceği yönünde, yerleşik uygulama bulunmaktadır.(emsal Yargıtay 19.Hukuk Dairesi’nin 13/03/2019 tarihli 2018/1227 Esas-2019/1611 Karar sayılı ve 2017/3234 -Karar No :2019/1778 Karar tarihi: 19/03/2019 sayılı kararları) Hal böyle iken, mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerekirken , farklı gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmesi yerinde görülmediğinden, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, mahkeme kararının kaldırılmasına, davanın reddine karar verilmiştir. Davacı vekili istinafa cevabında davalı tarafça ikinci verilen dilekçenin dikkate alınmayacağı ileri sürülmüşse de, 06/09/2017 tarihli istinaf dilekçesi, istinaf süresi içerisinde ibraz edilmekle, Dairemizce incelenmiştir.
H Ü K Ü M: Yukarıda açıklanan gerekçe ile: 1-Davalı vekilinin istinaf isteminin esastan KABULÜNE, 2-6100 sayılı HMK.’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince Bakırköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 05/06/2017 tarihli 2016/425 E. – 2017/581 K. Sayılı kararının KALDIRILMASINA, 3-DAVANIN REDDİNE, 4-İlk derece yargılaması yönünden; -Alınması gereken 54,40 TL maktu red harcının peşin yatırılan 124,93 TL harçtan mahsubu ile bakiye, 70,53TL harcın, talep halinde davacıya iadesine, -Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, -Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT. hükümleri uyarınca 4.080,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine, -Gider Avansından kalan miktarın 6100 SY nın 333 md göre karar kesinleşince taraflara iadesine, 5-İstinaf yargılaması yönünden; -Davalı vekilinin istinaf talebi kabul edildiğinden, istinaf peşin harcının talep halinde iadesine, -İstinaf yargılaması sırasında davalı tarafından yapılan 85,70 TL istinaf yoluna başvurma harcı ile 12,50 TL tebligat ve posta gideri olmak üzere toplam 98,20 TL’nin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, -İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına, -Artan gider avanslarının karar kesinleştiğinde ve talep halinde taraflara iadesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu 30/12/2020 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.