Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2018/3820 E. 2019/317 K. 14.02.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2018/3820 Esas
KARAR NO : 2019/317
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 1. FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 28/11/2017
NUMARASI : 2017/351 2017/201
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Fikir Ve Sanat Eseri Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 14/02/2019
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili, davalının 20/05/2012 tarihli sipariş teyit ve kabul formu ile vakumlu saklama poşeti siparişi geçtiğini, tarafların anlaşması üzerine söz konusu eşyaların müvekkili tarafından üretilerek 3 adet faturayla davalıya teslim edildiğini, davalının kendisine gönderilen borç mutabakat belgesini kabul ederek imzaladığını, ancak borcunu ödemediğini, alacağın tahsili için başlattıkları icra takibinin davalının haksız itirazı sonucu durduğunu belirterek itirazın iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, taraflar arasındaki ilişkinin marka ortaklığı uygulama sözleşmesi ve açığa satış – konsinya mal satışına dayandığını, sözleşmeye göre davacının ürettiği poşetleri dağıtıcı ve satıcı olan müvekkiline konsinye olarak vereceğini, müvekkilinin de bu malları sattıktan sonra oluşan geliri paylaşılacağını, ancak davacının sözleşmeden doğan edimlerine aykırı hareket etmesi neticesinde ticari ilişkinin katlanılamaz bir hal aldığını, bu nedenle müvekkilince alacağı oluşturan emtiayı davacıya iade ederek ticari ilişkiyi sonlandırmak istediklerini bildirmiş, yine takibin daha önce de açıldığını, derdest takip bulunduğunu, ayrıca İstanbul Anadolu 14.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2013/930 Esas sayılı davasının bulunduğunu, bahse konu dosyada FSHHM’nin görevli olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı verildiğini bildirerek davanın reddini istemiştir. Mahkemece, davaya konu uyuşmazlığın marka hakkının ihlali ve haksız rekabet iddialarına dayanmadığı, uyuşmazlığın TTK hükümlerinin uygulanarak çözümlenmesi gerektiği gerekçeleriyle 556 Sayılı KHK’nun 71 ve 6769 Sayılı SMK’nun 156/1 maddesi uyarınca mahkemenin görevsizliğine, İstanbul Anadolu Asliye Ticaret Mahkemelerinin davaya bakmakla görevli olduğuna karar verilmiş, kararı davalı vekili istinaf etmiştir. Davalı vekili istinaf sebebi olarak; uyuşmazlığın çözümünün taraflar arasındaki marka ortaklığı sözleşmesine göre giderilmesi gerektiğini, dolayısıyla mahkemenin görevli olduğunu, müvekkilinin sözleşme uyarınca davacıdan konsinye mal satın aldığını, ancak davacının sözleşmenin 10,14,17,18,22,23,24 ve diğer maddelerine aykırı olarak bilgi vermediğini ve onayları da almadan piyasadaki 3. şahıslara fason üretim yaptığını, ortak noktalara düşük fiyattan mal sattığını ve haksız rekabet oluşturacak şekilde hareket ettiğini, piyasaya çok ucuz fiyata mal sürdüğünden müvekkilinin mal satamaz hale geldiğini, dolayısıyla davacının sözleşmeye aykırı davrandığını, çekilen ihtara rağmen olumlu yaklaşım göstermediğini bildirmiştir. Davaya temel alınan İstanbul Anadolu …İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyasının incelenmesinde; davacının 18/12/2012 tarihinde İzmir …İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyasında davalı aleyhine 3 adet faturaya dayalı olarak ilamsız icra takibi başlattığı, davalının ise yetkiye ve borca itiraz ettiği, İzmir 7.Asliye Ticaret Mahkemesi’nde açılan dava sonunda 24/10/2013 tarihinde icra dairesinin yetkisiz olması gerekçesiyle davanın reddine dair karar verilmiş, bunun üzerine İstanbul Anadolu …İcra Müdürlüğü’nde yeniden ödeme emri çıkarılmış, bu ödeme emrinde ise davalının borca ve faiz oranına itiraz ettiği ve takibin durduğu görülmüştür. Takibe dayanak faturaların incelenmesinde; vakumlu poşet emtiası olduğu görülmüştür. Taraflar arasındaki marka ortaklığı uygulama sözleşmesinin incelenmesinde; sözleşmenin taraflar arasında marka ortaklığını belirlediği, sözleşmeyle davacıya ait zippbak markasının %50’sinin davalıya bila bedel devredildiği, 11.maddede; davalının davacının onayı olmaksızın markayı 3.kişilere devredilemeyeceği, devam eden maddelerde ise markanın ortak kullanımına ilişkin esasların düzenlendiği görülmüştür. İşbu dava başlangıçta İstanbul Anadolu 7.Asliye Ticaret Mahkemesi’nde açılmış olup mahkemenin 2014/663 Esas, 2015/966 Karar sayılı kararıyla davanın fikri ve sınai haklar hukuk mahkemesinde görülmesi gerektiği gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiş, kararın temyiz edilmeksizin 18/02/2016 tarihinde kesinleştiği, daha sonra dosyanın fikri ve sınai haklar hukuk mahkemesine geldiği görülmüştür. İstanbul Anadolu 14.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2013/930 Esas, 2014/124 Karar sayılı ilamıyla aynı şekilde fikri ve sınai haklar hukuk mahkemesine görevsizlik kararı verildiği, ancak kararın temyiz edilmeden 30/04/2014 tarihinde kesinleştiği, daha sonra mahkemenin davanın açılmamış sayılmasına karar verdiği, bu kararın davalı karşı davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nce temyiz incelemesi yapıldığı ve avukatlık ücreti yönünden düzelterek onama kararı verildiği görülmüştür.
Dosyada konsinye mal satış sözleşmesi örneği başlıklı bir belge var ise de, bu belgenin imzasız olduğu görülmüştür.
GEREKÇE:
Dava, itirazın iptali davasıdır. Dairemiz önüne gelen uyuşmazlık ise davaya bakma görevinin hangi mahkemeye ait olduğuna ilişkindir. İtirazın iptali davaları takibe sıkı sıkıya bağlı davalardır. İtirazın iptali davası, itiraz üzerine duran takibin canlandırılmasına yöneliktir. Davaya konu icra takibinin dayanağı faturaların içeriğinin vakumlu poşet emtiasına ilişkin olduğu görülmüştür. Bir başka deyişle faturalar taraflar arasındaki satış ilişkisi nedeniyle düzenlenmiştir. Zaten davacı, davalının siparişi üzerine poşet üreterek davalıya satıp teslim ettiğini ve mal bedelinin ödenmediğini iddia etmiştir. Davalı ise malların konsinye olarak verildiğini savunmuştur. Bir anlamda davalı konsinye satış ilişkisi olduğu yönünde savunmada bulunmuştur. Niteleme yetkisi hakime ait olmakla birlikte her iki taraf, taraflar arasındaki uyuşmazlığın satış olduğu noktasında mutabıktırlar. Öte yandan somut olay bakımından gerek 556 Sayılı KHK, gerekse 6769 Sayılı SMK’nın uygulanmasını gerektirir bir ihtilaf bulunmamaktadır. Açıklanan bu hususlar gözetildiğinde davaya bakmaya asliye ticaret mahkemesi görevlidir. Bu itibarla davalı vekilinin istinaf talepleri yerinde değildir.
Hal böyle olunca usul ve yasaya uygun olan ilk derece mahkemesi kararına yönelen davalı vekilinin istinaf taleplerinin reddi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı vekilinin istinaf talebinin HMK’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gereken 44,40 TL harçtan peşin alınan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 8,50 TL harcın davalıdan alınarak hazineye irad kaydına,
3-Davalı tarafından istinaf yoluna başvuru sırasında 98,10 TL istinaf yoluna başvurma harcı yatırılması gerekirken sehven 176,60 TL temyiz yoluna başvurma harcı yatırıldığı anlaşıldığından, talebi halinde fazladan yatırılan 78,50 TL harcın davalıya iadesine, geri kalan kısım ile diğer istinaf giderinin davalı üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK’nun 353/1-a-3 maddesi uyarınca oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.14/02/2019