Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2018/3693 E. 2021/1363 K. 01.07.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2018/3693 Esas
KARAR NO: 2021/1363 Karar
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 1.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 17/04/2018
NUMARASI: 2017/247 E. – 2018/164 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Maddi ve Manevi Tazminat İstemli)
KARAR TARİHİ: 01/07/2021
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü :DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde; Müvekkillerinden … markasının da sahibi olup, marka ve logosunun TPE nezdinde marka için 29.08.1987 tarih 99900 tescil no.su ile, logo için 19.03.1991 tarih 127709 tescil no.su ile tescilli olduğunu ve ülkemizde de koruma altında olduğunu, firmanın Türkiye’deki temsilcisinin … San. ve Tic. A.Ş. olduğunu; davalı …’nin www.t…m aracılığıyla ikinci el otomobil satış ve kiralama hizmeti verdiğini; dava konusu ihlale dayanak teşkil eden reklam filminde, reklam oyuncusunun, “Arabamız satılıktır, kendisi çok sağlamdır, tank gibidir. …zıpla” dediğini, ardında da Ayşe karakterinin araç üzerinde zıpladığını ve aracın üst kısmında büyük bir hasarın meydana geldiğini; davaya konu reklam filminin başta en fazla reyting alan ana akım medya kanallarında olmak üzere, … gibi sosyal paylaşım sitelerinde de yer aldığını; reklam filminde kullanılan aracın …’nin … modeli olup, … ’nin … modelin üretimine 1994 yılında başladığını, 2005 yılından itibaren … olarak isimlendirilen modelin Türkiye’de … tarafından üretildiğini, reklam filmi ile müvekkili adına tescilli marka hakkında yanıltıcı bilgiler verilerek markanın hukuka aykırı bir şekilde kullanıldığını ve müvekkilinin yarattığı kitlesel tanınmışlık seviyesinin istismar edildiğini, bu sebeple davalının haksız eyleminin müvekkiline ait Hyundai markasına tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiğini; tüm bu nedenlerle, ihlale konu reklam filmine ilişkin İstanbul 4. FSHHM 2015/10 D.İş sayılı dosyası kapsamında tedbir kararı alındığını, reklam filminde aracın markasının belli olduğunu, jantlarında müvekkiline ait Şekil markasının bulunduğunu, tüketiciler tarafından Hyundai marka olduğunun kolayca anlaşılması nedeniyle müvekkilinin marka değerinin ve itibarının zedelendiğini, dava konusu reklamın, haksız ve hukuka aykırı bir şekilde müvekkili …’e ait ve … tarafından üretilip satışı yapılan ürün hakkında tüketiciye yanıltıcı bilgi verdiğini, marka ve ürünün alenen kötülendiğini. … Com’un müvekkilinin marka değerinden faydalanma ve müvekkilinin itibarını zedeleme amacını taşıyan reklamının, açıkça TTK nezdinde haksız rekabet teşkil ettiğini; dava konusu reklamda oyuncunun aracın üzerinde zıplaması sonucunda araç tavanında göçük meydana gelmesi ve son derece ciddi bir hasar oluşmasının yanıltıcı olup müvekkilinin markasının güvenilir ve sağlam olmadığı yönünde bir imaj yarattığını,müvekkiline ait marka hakkına tecavüz ve haksız rekabetle müvekkilinin prestij ve güvenilirliğini zedeleyerek manevi zarara sebebiyet verdiğini; davalı eylemi nedeniyle 556 sayılı KHK’nın 66. maddesine göre 5,000.-TL maddi, 5.000.-TL manevi ve 10.000.-TL itibar tazminatının dava tarihinden itibaren faizi ile birlikte davalıdan tahsiline; müvekkili … bakımın md. 55/1-a md.si ile müvekkiline ait markayı davalı tarafin yanıltıcı, incitici vc kötüleyerek haksız bir şekilde kullanmak suretiyle sebebiyet verdiği haksız rekabet durumunun tespitini, müvekkili … aleyhine yaratılan haksız rekabet nedeniyle 5.000.-TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren faizi ile birlikle davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:Davalı vekili cevap dilekçesinde; görev ve yetki itirazlarının bulunduğunu, söz konusu reklam nedeniyle davacı firmanın markasına tecavüz ve haksız rekabetin söz konusu olmadığını, davacı yana ait markanın reklam esnasında önden ve arkadan hiçbir şekilde görünmediğini, söz konusu reklamın hukuka uygun olduğunu, tecavüzün söz konusu olmadığını, haksız rekabet kapsamında değerlendirilecek bir rekabet alanlarının bulunmadığını, hedef kitlelerinin aracını değiştirmek isteyen internet kullanıcıları olduğunu, müvekkili firmanın araba üreticisi, servisi, otomotiv firması vs. olmadığını, davacının tazminat taleplerinin reddi gerektiğini davanın reddini talep ettiği anlaşılmıştır.
MAHKEME KARARI: İstanbul 1.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 17.04.2018 tarihli 2017/247 E. – 2018/164 K. sayılı kararıyla; “DAVANIN KISMEN KABULÜNE, KISMEN REDDİNE, l- Davalının davacı … ‘ye karşı eylemi nedeniyle Davalının davacıya ait tescilli marka hakkına tecavüzün ve haksız rekabet oluşturduğunun tespitine, durdurulmasına, önlenmesine, 1-Maddi tazminatın yasal şartları oluşmadığından bu yöndeki istemin reddine, 2-Manevi tazminat isteminin kabulü ile 5.000-TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan tahsiline, 3-İtibar tazminat isteminin kabulü ile 10.000-TL itibar tazminatının dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan tahsiline, ll- Davalının davacı … ‘a karşı eylemi nedeniyle Davalı eyleminin haksız rekabet teşkil ettiğinin tespitine” karar verilmiştir.
İSTİNAF BAŞVURUSU: Davalı vekilinin süresinde ibraz ettiği istinaf dilekçesinde; mahkemenin dosya kapsamında aldığı bilirkişi raporlarının çelişkili olduğunu, çelişki giderilmeden karar verildiğini,- haksız rekabetin tespiti noktasında dayanak olarak TTK m. 54 ve m. 55’i göstermiştir. TTK 54/2 kapsamında haksız rekabetin genel anlamda varlığı için aranan şartlardan hiç biri somut olayda bulunmadığını, ticari nitelik taşıyan bir davranış ve uygulamanın bulunmadığını, reklam filmindeki davranış veya uygulamanın aldatıcı olmadığını ve dürüstlük kuralına da aykırı olmadığını, davaya konu reklam filminde kullanılan araç üzerinde değil, kilolu birisinin üzerinde zıpladığı her marka araçta aynı şekilde bir hasar meydana geleceğini, reklamdaki bu eylemin, hiçbir şekilde davalının aracının dayanıksız veya kötü olduğu izlenimini yaratmadığını, müvekkili firmanın verdiği hizmetin kişilerin araçlarını daha kolay satmaları için oluşturulmuş bir platform olduğunu, aracını satmaya çalışan kesime hitap edecek bir reklamda, aracını satacak kişinin aracını kötülediği izlenimi bırakılmayacağını, kötüleme yapıldığı iddia edilen eylemin, bir kadının herhangi bir araç üzerinde zıplaması ve her araçta olacak kadar basit bir hasar meydana getirmesinden başka bir şey olmadığını, bu görüntüyle hiç bir … müşterisinin görüşünün olumsuz etkilenmesi ve davacı şirketlerle ilişkilerinin bozulmasının mümkün olmadığını,- 556 sayılı KHK’ye göre marka hakkının ihlali oluşmadığını, reklamın araç satış reklamı olmadığını, reklamın açıkça “aracınızı nasıl satıyorsunuz’ şeklinde sorduğunu, sınırlama hükümleri 556 sayılı KHK madde 12 ve 13 dikkate alındığında müvekkilin yayınladığı “…. Zıpla” reklamının ticari amacına yani araç-alım satımına yönelik, mizansen niteliğinde, kesinlikle markayı kötüleme amacı taşımayan, MK madde 2 hükmü kapsamında dürüstlük kuralına uygun, açıkça kendi hizmetine yönelik olduğunu, -marka sahibinin tüzel kişi olması halinde manevi tazminat istenmesine engel bir durum olmasa da, Yargıtay kararlarında da belirtildiği üzere ilgili markaya ve tüzel kişiye karşı tüketici tarafından duyulan güvenin sarsılması ve markanın ekonomik önemi ile piyasadaki etkinliğinin azaldığına dair somut verilerin bulunması gerektiğini, müvekkili firmanın, davacının markasına yönelik itibar kaybettiren herhangi bir eylemde bulunmadığını bu durumun ilk raporla da sabit olduğunu, Yargıtay’ın çoğu kararına göre, manevi tazminat ile itibar tazminatına aynı anda hükmedilemeyeceğini,- reklam ajansı tarafından reklamın çekildiği dönemden önce üretimi durmuş olan bir otomobil ile davaya konu reklam filmi çekildiğini, bu hususun değerlendirilmediğini, hükmedilen manevi tazminat ve itibar tazminatında, davacı firmaya duyulan güvenin ve itibarın sarsıldığına, tüketici nezdinde güvenin azaldığına, markanın ekonomi önemi ve piyasadaki etkinliğinin azaldığına ilişkin somut bir veri bulunmadığını beyanla, mahkeme kararının kaldırılarak, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.Davacı vekilinin istinaf dilekçesine cevabında; mahkemenin markaya tecavüz ve haksız rekabet yönünden değerlendirmenin hukuki niteliğinin bulunduğuna dair tespitinin ve ikinci rapordaki görüşü benimseyerek karar vermesinin gayet olağan bir durum olduğunu, rapordaki tespitlerin hukuka uygun olduğunu, mahkemenin aldığı her iki bilirkişi raporunda davaya konu reklam filminin haksız rekabet teşkil ettiğinin tespit edildiğini, mahkemenin de kararında “dava konusu reklam filmi incelendiğinde davalının davacının aracının yeterince sağlam olmadığı algısı yarattığının açık ” olduğunu açıkladığını, dosya kapsamına sundukları belgelerden birçok sosyal medya platformunda dava konusu reklam filminde kullanılan aracın … olduğunun tüketiciler tarafından anlaşıldığını ve tüketiciler tarafından olumsuz yorumlar yaptıklarını, reklam filminde kullanılan aracın müvekkiline ait olduğunu ve jantlarında müvekkilinin şekil markasının bulunduğunu, hukuka aykırı olarak müvekkilinin markasının bulunduğunu, marka ve ürünün alenen kötülendiğini, müvekkilinin dünya çapında tanınan markasının imajının istismar edildiğini, davalının kullanımının 556 Sayılı KHK 13. Madde kapsamında değerlendirilerek önlenmesinin istenebileceğini ve müvekkilinin markasının yanıltıcı ve incitici şekilde kötülenerek haksız bir şekilde kullanıldığını, davalının KHK 12 ve 13. Maddeler kapsamında kullanımların haklı olduğuna dair iddialar ileri sürmesinin abesle iştigal olduğunu, 556 Sayılı KHK 68. Madde gereğince markanın kötü yada uygun olmayan şekilde kullanılması nedeniyle marka itibarı zarar gördüğünden itibar tazminatı istenebileceğini, marka hakkına tecavüz ve haksız rekabete sebebiyet verilmesi nedeniyle müvekkilinin prestij ve güvenilirliğinin zedelendiğini manevi tazminat koşullarının oluştuğunu beyanla istinaf başvurusunun reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER: Mahkemece bilirkişiler …’dan oluşan heyetten alınan 02.04.2016 tarihli raporda; Marka hakkına tecavüz edenin, markayı kullanmak yoluyla elde ettiği kazanca göre’ davacının talep edebileceği maddi tazminatın bulunmadığını, davalının fiillerinin ticaretin olağan gidişatı içerisinde bulunmaması nedeniyle davacının marka hakkının, marka hukuku bağlanımda ihlal edilmediğini, davalının reklam filminde davacının ürettiği aracı kötülemesi biçimindeki fiilinin haksız rekabet teşkil ettiğini beyan etmişlerdir.Mahkemece bilirkişiler …’den oluşan 04.07.2017 tarihli raporda; Davalı eyleminin TTK. 56 vd gereğince haksız rekabet oluşturduğunu, davalı eyleminin KHK 61 yollamasıyla 9/c,d gereğince markaya tecavüz oluşturduğunu, davalı şirketin dava tarihinde ve dava tarihinden sonra da zararda olduğu ve kazancının olmadığı tespit edilmiş olduğundan, davacının davalıdan 556 Sayılı KHK’nin 66/1-b maddesinde ifade edilen “Marka hakkına tecavüz edenin, markayı kullanmak yoluyla elde ettiği kazanca göre” talep edebileceği maddi tazminatın bulunmadığını, davacı tarafın manevi tazminat ve itibar tazminatı talebinde bulunabileceğini ancak bunun takdirinin mahkemeye ait olduğunu beyan etmişlerdir.
G E R E K Ç E :Davacı vekili dava dilekçesinde; davalının reklam filminin, müvekkilinin markasına tecavüz teşkil ettiğini, markanın itibarını zedelediğini ve haksız rekabet teşkil ettiğini beyanla markaya tecavüz ve haksız rekabetin tespiti, meni, refi ile maddi tazminat, manevi tazminat ve itibar tazminatı talep etmiştir. Mahkeme davanın kısmen kabulüne karar vermiştir.Davalı vekilinin istinaf dilekçesinde, mahkemenin aldığı bilirkişi raporları arasında çelişki bulunduğunu, çelişki giderilmeden karar verilmesinin usule uygun bulunmadığını ileri sürmüştür. 6100 Sayılı HMK 266/1 maddesinde, mahkemenin çözümü hukuk dışında özel veya teknik bilgiyi gerektiren hallerde bilirkişi görüşüne başvurabileceğini, HMK 282. Madde de; “hakimin bilirkişinin oy ve görüşünü diğer delillerle birlikte serbestçe değerlendireceğini” düzenlemiştir. Mahkemece alınan ilk raporda, hukuki değerlendirme kısmında, TRIPs m 16/1 maddesi, 556 Sayılı KHK 9. Madde ile birlikte değerlendirilerek, “markanın ekonomik bir faaliyet sırasında üçüncü kişi tarafından marka sahibinden izin alınmaksızın gerçekleşen kullanımın marka hakkının kapsamına girebilmesi için ya markanın fonksiyonlarına yönelik bir karışıklık yaratması ya da bu şekilde bir etki yaratabilecek olması gerektiğini, markanın verdiği yetkinin, markanın aynısının ya da benzerinin karışıklık olasılığına neden olacak şekilde, aynı veya benzer ürün gruplarındaki ticari kullanımların önlenmesi olduğunu…marka ile bu anlamda karışıklık/iltibas yaratmayacak bir ticari kullanımın, haksız rekabet yaratabilecekse de, marka hakkını ihlal etmediğini, marka hukukunun koruduğu hususun, genel anlamda markanın itibarı değil, markanın ekonomik değerini düşürebilecek her türlü eylemin ticari nitelikte olsa bile, marka hakkını ihlal etmiş olmayacağını” beyanla eylemin haksız rekabet teşkil ettiği ancak markaya tecavüz teşkil etmediğini beyan etmişlerdir. Mahkemece alınan ikinci raporda ise; ” 556 Sayılı KHK 9/1-c maddesindeki tanınmış markanın itibarına zarar verme ve 9/1-d maddesindeki “işaretin teşebbüsün iş evrakı ve reklamlarında kullanılmasının” marka sahibi tarafından önlenebileceğine yönelik düzenlemelere atıf yaparak, markanın itibarına zarar verici eylemin mutlaka markanın tescilli olduğu mal ve hizmet sınıfında gerçekleşmesinin gerekmediğini, somut uyuşmazlıkta ikinci el araba satışı ile iştigal eden davalının kendi firmasının ve faaliyetlerinin reklamını yapmak amacıyla gerçekleştirdiği reklam filminde davacı markalı arabasını kullanarak kötülemesinin markasal kullanım olduğunu ve markaya tecavüz teşkil ettiğini ” beyan ettikleri görülmüştür. Görüldüğü üzere mahkemece alınan bilirkişi raporlarının her ikisinde de davalı reklam filminin haksız rekabet yarattığı görüşü beyan edilmiş ancak davalının fiilinin markaya tecavüz teşkil edip etmediği konusunda farklı sonuca varılmıştır.Bilirkişi raporlarındaki tespitlerden; dava konusu “… com … Zıpla” reklam filminde, davacı aracının yandan tam kadraj göründüğü, aracın jantlarındaki markanın kapatılmadığı ve yan görünüşünden aracın marka ve modelinin tespit edilebildiği, reklamda satıcının “arabamız satılıktır. Kendisi çok sağlamdır, tank gibidir.” sözlerinin ardından kadın oyuncunun aracın üzerine çıkarak zıpladığı, araçta çökme meydana geldiği, dış sesin “Peki siz aracınızı nasıl satın alıyorsunuz” dediği anlaşılmıştır. Yukarıda yapılan alıntılardan da görüleceği üzere, bilirkişi raporundaki görüş farklılığı, davalının reklam filminde davacı aracının, marka ve modeli anlaşılır şekilde kullanılmasının ve kullanım şeklinin markasal olup olmadığı, markasal kullanım ise markaya tecavüz teşkil edip etmediğinden kaynaklanmıştır. Reklam filmi içeriği rapor içeriklerinde tespit edilmekle, mahkemece yeniden rapor alınmadan, hukuki değerlendirmenin yapılmasında usul ve yasaya aykırılık görülmemiştir. Mahkemenin gerekçeli kararında da açıklandığı üzere, markaya tecavüz fiilinin gerçekleşmesi için, markanın tescil edildiği mal ve hizmetlerde kullanımı şart değildir. Otomobil satış ve kiralanması hizmeti verilen davalı internet sitesinin reklamında, davacının aracının ve markasının kullanıldığı, kullanımın ticari bir kullanım olduğu, markanın tescil edildiği sınıflarda ve marka ile bağlantılı şekilde olduğu, tanınmış markanın kötülendiği, davacı tarafça dava dilekçesi ekinde sunulan sosyal medyadaki yorumlardan da kullanım şeklinin markanın itibarına zarar verdiğinin anlaşıldığı göz önüne alınarak, davacının markanın kullanımına yönelik fiilin önlenmesini ve menini talep edebileceği, markaya tecavüzün gerçekleştiği kanaatine varılmıştır. Davalı vekilinin reklam filminin 556 Sayılı KHK 12 ve 13. Maddeler kapsamında değerlendirilmesi gerektiğine yönelik savunması yerinde değildir. Kaldı ki KHK 13. Madde de “marka sahibinin malın piyasada satılmasından sonra üçüncü kişiler tarafından değiştirilerek veya kötüleştirilerek ticari amaçla kullanılmasını önleme yetkisi bulunduğu” düzenlenmiştir. Davalı fiili aynı zamanda TTK 54/2 maddesi gereğince de ticari dürüstlük kuralına aykırı olmakla, haksız rekabet teşkil etmektedir, mahkemece markaya tecavüz ve haksız rekabetin tespiti, meni, refi taleplerinin kabulüne karar verilmesi yerinde görülmüştür.Mahkemenin markanın kötülenerek kullanılması nedeniyle davacı tanınmış markasının itibarının zedelendiği sonucuna varılarak 556 Sayılı KHK 68. Madde gereğince 10.000 TL itibar tazminatına ve davacının uğradığı manevi zararlar yönünden 5.000 TL manevi tazminata hükmedilmesi de dosya kapsamına uygun olup, yerinde görülmeyen davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan gerekçe ile:1-6100 sayılı HMK.’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince davalı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf isteminin ESASTAN REDDİNE,2-Alınması gereken 1.367,00 TL nispi istinaf harcı peşin alındığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına, 3-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına,4-İstinaf yargılama giderleri olarak;a)Davacı avansından kullanıldığı anlaşılan; 28,00 TL (posta-teb-müz) masrafının davalıdan alınarak, davacıya verilmesine, b)Davalı tarafça yapılan masrafların üzerinde bırakılmasına,5-Artan gider avanslarının karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilk derece mahkemesince yatıran tarafa iadesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda iş bu kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere 01/07/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.