Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2018/3681 E. 2021/1341 K. 01.07.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2018/3681 Esas
KARAR NO: 2021/1341
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 15. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 12/07/2018
NUMARASI: 2015/1177 2018/788
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 01/07/2021
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekili, müvekkilinin davalı şirkette … numaralı hesap sahibi olduğunu, müvekkilinin 1 Mayıs 2015 tarihinde kendisine sunulan MT4 programı üzerindeki hesabına toplamda 11.600 USD depozito yatırdığını ve bu tarihte açtığı işlemler sonunda 183.807,77 USD kazanç elde ettiğini, müvekkilinin aynı günün sabahında mailine sistemde yaşanan sorun nedeniyle piyasa ile uyumlu fiyatlardan gerçekleştirilmeyen 3:56 ve sonrasındaki emirleriniz kaldıraçlı alım satım işlemleri tebliği maddi 10 çerçevesinde silinmiştir şeklinde posta geldiğini, müvekkilinin kazandığı paranın silinmesinin mevzuata aykırı olduğunu, tebliğin 10/1 maddesi gereğince gerçekleşmiş müşteri emirlerinin aracı kurumlarca iptal edilemez ve değiştirilemez olduğunu, konuyla ilgili olarak davalıya ihtarname çekildiğini, ancak sonuç alamadıklarını, bunun üzerine alacağın tahsili için başlattıkları icra takibinin davalının haksız itirazı sonucu durduğunu belirterek itirazın iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, forex işlemlerinde kaldıraç kullanıldığını, bu işlemlerde müşterilerin %80’inin bütün parasını kaybederek zarara uğradığını, ancak davacının kazandığını, davalının sadece davacının işlemlerini iptal ettiğini, davacının kaldıraçlı işlemleri yasa dışı bir işlem gibi gösterdiği, yapılan işlemin yasal bir finansal işlem olduğunu, işlemlerin Polonya para birimi Zloti üzerinden gerçekleştirildiğini, 208 adet işlem yapıldığını, bu durumun hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, davacıya verilmediği iddia edilen LOG kayıtlarının ekte yer aldığını, davanın hukuki dayanaktan yoksun olduğunu bildirerek davanın reddini istemiştir. Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporlarına göre; taraflar arasında kaldıraçlı işlemler çerçeve sözleşmesi ve eki protokollerin imzalandığı, davacının bu sözleşme gereğince kaldıraçlı alım satım işlemleri yaptığı, davacının 01/05/2015 tarihinde saat 03:56 – 07:50 arasında gerçekleştirdiği yaklaşık 208 adet işlem sonucu 183.807,77 USD kazanç elde ettiği, davalının aynı tarihte saat 10:19:10’da davacıya gönderdiği e-postada “sistemde olmayan bir fiyatla gönderdiklerini ve sistem tarafından reddedildiklerini tespit ettik” şeklindeki açıklamaya dayalı olarak davacının yaptığı işlem kayıtlarını sildiği, tebliğin 29.maddesi gereğince gerçekleşmiş müşteri emirlerinin aracı kurumlarca iptal edilemeyeceği veya değiştirilemeyeceği, davalının ise tebliğin 37.maddesine dayanarak silme işlemini gerçekleştirdiğini savunduğu, yapılan bu işlemin tamamen davacı aleyhine olup davacı müşterinin korunmasına yönelik bir işlem yapılmadığı, incelenen sistem kayıtlarında sistem arızasına ilişkin delil bulunmadığı gibi davalı tarafça da bu konuda dosyaya sunulmuş belge ve bilginin de bulunmadığı, davacının elde ettiği 183.807,77 USD’nin takip tarihindeki TL karşılığının 2,73 kur hesabıyla 501.795,21 TL tuttuğu gerekçeleriyle davanın bu miktar asıl alacak olmak üzere toplam 505.307,61 TL üzerinden kabulüne ve davalının %20 oranında icra inkar tazminatıyla sorumluluğuna karar verilmiş, kararı davalı vekili istinaf etmiştir.Davalı vekili, istinaf sebebi olarak; dava konusu olaya ilişkin olarak SPK’nın yaptığı inceleme dosyası celbettirilmeden karar verilmesinin hatalı olduğunu, müvekkilinin SPK’nın denetiminde olduğunu, bu konuda SPK’nın dosyasının celbini istediklerini, nitekim SPK tarafından davacının şikayet konusu işlem iptaline ilişkin mevzuata aykırılık nedeniyle müvekkiline cezai ya da idari bir yaptırım uygulandığına dair bir bildirim yapılmadığını, SPK mevzuatı ve taraflar arasındaki sözleşme gereğince müvekkili şirketin işlemleri iptal yetkisi bulunduğunu, konunun tebliğin 29.maddesinde düzenlendiğini, müvekkilinin de bu yetkisini kullandığını, müvekkilinin davacıdan aldığı emirlerle gerçekleştirilen işlemlerle ilgili koruma amaçlı işlemleri likidite sağlayıcı kuruluşla yapabilmek için emirleri bu kuruluşa gönderdiğini, ancak bu kuruluşun işlemleri geçersiz fiyattan yapması nedeniyle koruma amaçlı işlemleri iptal ettiğini, davacının verdiği toplam 208 emrin hiçbirinin o anda uluslararası piyasalarda geçerli fiyatı içermediğini, bu nedenle mevzuatın ve sözleşmenin verdiği yetki çerçevesinde işlemin iptal edildiğini ve durumun davacıya derhal bildirildiğini, işlem kayıtlarının sistemden silinmesinin söz konusu olmayıp işlemin iptalinin söz konusu olduğunu, bu durumun log kayıtlarıyla da sabit olduğunu, dolayısıyla mahkemenin işlem kayıtlarının silindiğinin tartışmasız olduğu şeklinde tespitinin hatalı olduğunu, müvekkilinin yaptığı işlemin sözleşme ve mevzuata uygun olduğunu, işlemin ve iptalin kayıtlarını içeren müvekkili şirketin log kayıtları incelenmeden karar tesis edildiğini, bu durumun eksik incelemeye dayalı karar verildiğini gösterdiğini, dolayısıyla log kayıtlarını incelemeyen bilirkişi raporunun da hükme esas alınamayacağını, işlemlerin Türkiye’de resmi tatil olan 1 Mayıs günü sabaha karşı 4 saatlik zaman dilimi içinde son derece dar işlem hacmine sahip Polonya para birimi Zlopi üzerinden gerçekleşmesi ve 208 işlem yapılıp yaklaşık %1480 kazanç elde edilmesinin makul bir işlem akışı olmadığı ve bunun sistem kötüye kullanılmadan böyle bir kazanç elde edilemeyeceğini, bu durumun davacının kötüniyetli olduğunu gösterdiğini, davacıyla ilgili olarak basında çıkan haberlerde davacının bir grup oluşturarak özellikle gece yarısından sonra hareket geçip aracı kurumların sistemlerdeki teknik aksaklıklardan yararlanarak haksız kazanç elde ettiklerini, bu durumun meslek haline getirdikleri bilgisinin mahkemeye sunulduğunu, ayrıca icra inkar tazminatı koşullarının gerçekleşmediğini bildirmiştir. Davacı tarafından davalı aleyhine 502.523,34 TL asıl alacak olmak üzere toplam 505.307,61 TL’nin tahsili için ilamsız icra takibi başlatıldığı, dayanak olarak ihtarname gösterildiği, davalının itirazı üzerine takibin durduğu görülmüştür. Taraflar arasında 18/04/2018 tarihli sözleşmenin imzalandığı görülmüştür. Yargılama sırasında alınan 21/09/2016 tarihli 3 kişilik bilirkişi heyet raporunda; davacı tarafından 01/05/2015 tarihinde yaklaşık 280 adet işlem yapıldığı, davalının ise sistemde yaşanan sorun nedeniyle piyasa ile uyumlu fiyatlardan gerçekleştirilememiş olması nedeniyle kaldıraçlı alım satım tebliğinin 10.maddesi çerçevesinde işlemleri iptal ettiği, ancak iptal için gösterilen sistem arızasına ilişkin herhangi bir belgenin dosya kapsamında bulunmadığı, sorunun sistemden kaynaklanıp kaynaklanmadığının kanıtlanamadığı, davalının davacıya gönderdiği e-mailde, 10.maddenin hangi bendine göre fiyatlarının iptalinin yapılacağının açıkça bildirmediği, müşteri emrinin alınması sonrasında davalının emir iptali veya fiyat değişikliği yapıp yapmadığının kanıtlanamadığı, sadece bloomberg işlem kayıtlarındaki işlem fiyatları ile davacının gerçekleştirdiği işlemlerin fiyatlarının farklı olduğu, davalının SPK’dan aldığı yetkiyle aracılık faaliyeti yürüttüğü, buna göre tebliğin 19.ve 30.maddesine uygun faaliyet göstermekle yükümlü olduğu, ayrıca işlemlerin yapısı ve doğası gereği yedi gün ve 24 saat esasına göre faaliyet göstermek durumunda olduğu, bu nedenle kendi internet sitesinde ve ekranlarında yer verdiği fiyatlar hakkında gerçekleşmiş emirler bakımından III-37.1 tebliğde belirtilen haklı sebepler dışında bir sebepten yararlandırılmasının haklı görülemeyeceği, davacının 28.149,84 TL faiz alacağı ve 505.307,61 TL ana para alacağı olmak üzere toplam 533.457,45 TL alacaklı olduğu, alacağın USD olarak ödeneceğinin kabulü halinde ise davacının toplam 189.658,98 USD alacaklı olduğu yolunda görüş bildirildiği görülmüştür. Yargılama sırasında alınan 22/03/2018 tarihli ek bilirkişi raporunda ise; dosyaya sonradan giren belgeler üzerinden yapılan tespitlerin kök rapordaki tespitleri teyit eder mahiyette olduğu yolunda görüş bildirildiği görülmüştür.
GEREKÇE: Dava, İİK’nun 67.maddesi uyarınca açılan itirazın iptali davasıdır. Davacı taraf, davalı şirkette hesap sahibi olduğunu ve yaptığı işlemler sonucunda 183.807,77 USD kazanç elde ettiğini, ancak davalının müvekkilinin yaptığı işlem kayıtlarını sildiğini belirterek kazandığı paranın tahsili için davaya konu icra takibi başlatmış, davalı taraf ise yapılan silme ve iptal işleminin mevzuata uygun olduğunu bildirerek davanın reddini istemiştir. Somut olayda davacının 01/05/2015 tarihinde yaklaşık 280 adet işlem yaptığı, davalının ise işlemlerin piyasa ile uyumlu fiyatlarda gerçekleştirilememiş olması nedeniyle kaldıraçlı alım satım tebliğinin 10.maddesi çerçevesinde işlemleri iptal ettiği anlaşılmıştır. Yargılama sırasında alınan bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere iptal için gösterilen sistem arızasına dair herhangi bir belgenin dosyaya sunulmadığı, sorunun sistemden kaynaklanıp kaynaklanmadığı hususunun davalı tarafça kanıtlanamadığı, davalı tarafından davacıya gönderilen elektronik postada tebliğin 10.maddesinin hangi bendine göre fiyatların iptalinin yapıldığının açıkça bildirilmediği, davacı müşteri emrinin alınması sonrasında davalının emir iptali veya fiyat değişikliği yapıp yapmadığının kanıtlanamadığı, davalının tebliğin 19.ve 30.maddesine uygun faaliyet göstermekle yükümlü olduğu, buna göre kendi internet sitesinde de ekranlarında yer verdiği fiyatlar hakkında gerçekleşmiş emirler bakımından tebliğde belirtilen haklı sebepler dışında bir sebepten yararlandırılmasının haklı görülemeyeceği anlaşılmakla davalı vekilinin istinaf talepleri yerinde değildir. Hal böyle olunca usul ve yasaya uygun olan ilk derece mahkemesi kararına yönelen davalı vekilinin istinaf taleplerinin reddi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;1-Davalı vekilinin istinaf talebinin HMK’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,2-Alınması gereken 34.517,56 TL harçtan, peşin alınan 8.630,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 25.887,56 TL harcın davalıdan alınarak hazineye irad kaydına, 3-Davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nun 361.maddesi uyarınca tebliğden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay ilgili hukuk dairesinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.01/07/2021