Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2018/3624 E. 2021/1375 K. 02.07.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2018/3624 Esas
KARAR NO: 2021/1375
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 20/09/2018
NUMARASI: 2016/1212 2018/706
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 02/07/2021
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili, davalının müvekkili aleyhine çeke dayalı takip başlattığını, takip konusu çekteki kaşe ve imzanın müvekkiline ait olmadığını, konuyla ilgili suç duyurusunda bulunduklarını belirterek müvekkilinin borçlu olmadığının tespitine, takibin iptaline ve %20 oranında tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, müvekkilinin 28/01/2016’da şahsına ait aracı … isimli şahsa sattığını, ödeme olarak bir kısım nakit ile dava konusu çeki aldığını bildirerek davanın reddini istemiştir. Mahkemece, toplanan delillere ve adli tıp kurumu raporuna göre; grafoloji uzmanından alınan raporda çekteki imzanın davacıya ait olmadığının belirtildiği, adli tıp kurumundan alınan raporda ise imzanın davacıya ait olup olmadığının tespit edilemediği yolunda görüş belirtildiği, imzanın davacıya ait olduğu hususunun davalı tarafından ispatlanması gerektiği, alınan raporlara göre imzanın davalıya ait olduğunun tespit edilemediği gerekçeleriyle davanın kabulüne, davacının takip nedeniyle davalıya borçlu olmadığının tespitine, icra dosyasına bir kısım ödeme yapılması nedeniyle ödenen kısım yönünden dava istirdat davasına dönüştüğünden ödenen 11.487,97 TL’nin davalıdan istirdadına, davalının davacıya atfen atılı imzanın davacının eli ürünü olup olmadığını bilemeyeceği gerekçesiyle davacının tazminat talebinin reddine karar verilmiş, kararı taraf vekilleri istinaf etmiştir. Davacı vekili, istinaf sebebi olarak; müvekkilinin çekin keşidecisi ve cirantaları ile idari ilişkisi bulunmadığını, kaşe ve imzasının sahte olarak atıldığını, müvekkilinin mallarına haciz konulduğunu ve tahsilat yapıldığını, bu nedenle müvekkili lehine tazminata hükmedilmesi gerektiğini bildirmiştir. Davalı vekili, istinaf sebebi olarak; cevap dilekçesindeki hususları aynen tekrar etmiş, ayrıca davacının icra hukuk mahkemesinde imzaya itiraz etmediğini, icra takibinde davacının aracının satış işlemleri başlatılana kadar dava yoluna da başvurmadığını, davacının icra dosyasını sürüncemede bırakmak amacıyla davayı açtığını, grafolog raporunda imzanın davacıya ait olmadığının tespit edildiği, adli tıp raporunda ise imzanın aidiyetinin tespit edilemediğini, kararın bozulması gerektiğini, mahkemenin çekin keşide tarihinden önce ve sonraki resmi kurumlardaki imzaları istemediğini ve eksik inceleme ile bilirkişi incelemesi yaptırdığını, adli tıp kurumunun son merci olması nedeniyle kendisine verilen görevi yerine getirmeyerek raporu sonuçsuz bırakmasının mümkün olmadığını, adli tıp kurumunun verdiği raporda imzanın tespiti için gerekli önemli karakteristik materyal ve yazı unsuru olmadığı gerekçesine dayandığını, dolayısıyla uyuşmazlığın çözümü için bu eksiklerin giderilmesi gerektiğini, bu nedenle resmi kurumlardan davacıya ait imza örneklerinin incelenmesi gerektiğini, ayrıca icra takibindeki tebligatlar üzerindeki imzaların da incelemede esas alınması gerektiğini, mahkemenin davanın tamamı üzerinden vekalet ücretine hükmettiğini, ortada maktu bir karar ve düşük bedelli kabul kararı olduğunu, fazla vekalet ücretine hükmedildiğini, davacı haklı olsa bile maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğini bildirmiştir. Davalı tarafından davacı ve dava dışı çek borçluları aleyhine çeke dayalı olarak toplam 45.249,58 TL’nin tahsili için kambiyo senetlerine özgü yolla icra takibi başlatıldığı, takip dayanağı çekin keşidecisinin dava dışı … Ltd.Şti, lehtarın davacı, sonraki cirantanın …, hamilin ise davalı olduğu, çekin ibraz edildiği ve karşılıksız şerhinin yazdırıldığı görülmüştür. Yargılama sırasında alınan tek kişilik grafolog bilirkişi raporunda; çekteki imzanın davacının eli ürünü olmadığı yolunda görüş belirtildiği görülmüştür. Yargılama sırasında adli tıp kurumundan alınan 25/04/2018 tarihli bilirkişi raporunda; davacıya atfen atılı imzanın teşhise götürecek önemli karakteristik materyal ve yazı unsuru içermediği, tersiminin basit, taklidinin kolay imza olması nedeniyle imzanın aidiyetinin davacının eli ürünü olup olmadığının tespit edilemediği yolunda görüş bildirildiği görülmüştür. Davacı vekilinin vermiş olduğu dilekçe ile; müvekkilinin hesabından tahsil edilen 11.487,97 TL’nin istirdadını istediği görülmüştür. Davalı vekilinin rapora karşı vermiş olduğu 19/09/2018 tarihli dilekçesinde ise; resmi kurumlardan davacıya ait imza örneklerinin istenmesini ve yeniden adli tıptan rapor alınmasını istediği görülmüştür.
GEREKÇE: Dava, İİK’nun 72.maddesi uyarınca icra takibinden sonra açılan menfi tespit ve istirdat davasıdır. Davalı taraf, davacı aleyhine çeke dayalı takip başlatmış, davacı ise çekteki lehtar ciranta imzasının kendisine ait olmadığını iddia etmiş, davalı ise davanın reddini savunmuştur. Yargılama sırasında grafolog bilirkişiden alınan raporda, imzanın davacının eli ürünü olmadığı yolunda görüş belirtildiği, adli tıp kurumundan alınan raporda ise davacıya atfen atılı imzanın teşhise götürecek önemli karakteristik materyal ve yazı unsuru içermediği, tersiminin basit, taklidinin kolay imza olması nedeniyle aidiyetinin davacının eli ürünü olup olmadığının tespit edilemediği yolunda görüş bildirildiği görülmüştür. Somut olayda ispat külfeti çeke dayalı hak talep eden davalı tarafta olup alınan raporların içeriği itibariyle çekteki lehtar ciranta imzasının davacının eli ürünü olduğu ispatlanamamıştır. Davalı tarafça adli tıp kurumunun raporu sonuçsuz bırakmasının doğru olmadığı ve mukayeselerin yeterli olmadığı şeklinde istinaf sebepleri ileri sürülmüş ise de, gerek adli tıp kurumu raporunda, gerekse grafolog bilirkişi raporunda yeterli mukayeselerin bulunduğu, adli tıp kurumunun raporunun da kendi içinde bir sonuç içerdiği, bu şekilde görüş bildirmenin raporun sonuçsuz bırakıldığı anlamına gelmeyeceğinden davalı vekilinin bu yönlere ilişkin istinaf talepleri yerinde değildir. Dava menfi tespit davası olup nispi harca tabi davalardan olduğundan ve davanın kabulü nedeniyle dava değeri üzerinden davacı yararına karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca nispi vekalet ücretine hükmedilmesinde usule aykırı bir yön bulunmadığından davalı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf talepleri de yerinde değildir. Davacı vekilinin istinafı, müvekkili yararına tazminata hükmedilmesine ilişkindir. Takip konusu çekteki ciro silsilesi incelendiğinde, davacı ile davalı arasında dava dışı … cirosunun bulunduğu, dolayısıyla davalının çekteki imzanın sahte olduğunu bilebilecek durumda bulunmadığı anlaşıldığından davacı vekilinin istinaf talebi de yerinde değildir. Hal böyle olunca usul ve yasaya uygun olan ilk derece mahkemesi kararına yönelen taraf vekillerinin istinaf taleplerinin ayrı ayrı reddi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Taraf vekillerinin istinaf taleplerinin HMK’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE, 2-Davacıdan alınması gereken 59,30 TL harçtan, peşin alınan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 23,40 TL harcın davacıdan alınarak hazineye irad kaydına, 3-Davalıdan alınması gereken 3.091,00 TL harçtan, peşin alınan 772,75 TL harcın mahsubu ile bakiye 2.318,25 TL harcın davalıdan alınarak hazineye irad kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin taraflar üzerinde bırakılmasına, 5-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.02/07/2021