Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2018/3595 E. 2018/2655 K. 10.12.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2018/3595 Esas
KARAR NO : 2018/2655
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
NUMARASI : 2017/543
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 10/12/2018
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili, “… ” ibareli markanın müvekkilince ilk olarak 9.sınıfta 01/09/2009 tarihinde tescil edildiğini, marka tescil belgelerinde müvekkilinin eski ticaret unvanı ” … ” yer aldığını, dava dışı … A.Ş’nin müvekkilinin daha önceki Türkiye Distribütörü olup sözleşmenin müvekkilince feshedildiğini, fesihten sonra bu şirketin vekilinin markasını müvekkilden habersiz ve izinsiz olarak 2010/79869 numara ile tescil ettirdiğini ve 29/03/2017 tarihinde bu markayı muvazaalı olarak aralarında organik bağ bulunan davalı şirkete devrettiğini, davalının kötü niyetli olduğunu ve söz konusu markayı kötü niyetli olarak kullandığını belirterek 6969 Sayılı SMK uyarınca davalıya ait markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesini istemiş , ayrıca ihtiyati tedbir olarak davalının apart markalı ürünleri ithal etmemesi ve müvekkilinin pazarlamasına engel olmaması için ihtiyati tedbir kararı verilmesini istemiştir.
Davalı … A.Ş (Birleşen 2018/86 esas sayılı dosya davalısı ) vekili, müvekkiline ait … markasının başvurusunun 16/10/2010 da, tescilinin ise 13/08/2012 de yapıldığını, 5 yıllık hak düşürücü sürenin dolduğunu, dolayısıyla dava açılamayacağını, davacının sessiz kalması nedeniyle hakkını kaybettiğini, müvekkili lehine kazanılmış hak oluştuğunu, ayrıca markanın müvekkili tarafından gerçek bir satış yoluyla diğer davalıya satıldığından müvekkili hakkındaki davanın da reddinin gerektiğini bildirmiştir.
Mahkemece, tensiple birlikte davalının kullanımının marka tesciline dayandığı, markanın kötü niyetli tescil edilip edilmediği veya davacının marka üzernide üstün hak sahibi olup olmadığının yargılama sonunda tespit edilebileceği, HMK 390/son maddesindeki ıspat koşulunun bu aşamada gerçekleşmediği gerekçeleriyle ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmiş, kararı davacı vekilinin, müvekkilinin şimdiki Türkiye Distribütörü olan …i A.Ş’nin ticaret yapamadığını, çünkü davalı tarafın … markasını Türkiye’de tescil ettirdiği için, ….A.Ş’nin apart markalı ürünleri ithal etmesine ve Türkiye’de satışının yapılmasına engel olduğu, bu durumun da HMK da belirtilen bir hakkın elde edilmesinin önemli derecede zorlaştırdığını, ayrıca bu markanın giderek Türkiye’deki müşterileri gözünde itibarsızlaştırdığı, davalının kendisini Türkiye distribütörü olarak tanıttığını, bu durumun haksız rekabet teşkil ettiğini, müvekkilinin müşterilerinden … Ltd. Şti ‘nin müvekkiline sipariş verilen ürünlerin yaklaşık 90 gün, apart markalı ürünlere davalının talebi üzerine Cumhuriyet savcılığı tarafından el konulması nedeniyle teslim edilemediğini, müvekkilinin 10.000 dolar zarara uğradığını, yine aynı şekilde müşterilerden … Ltd. Şti’ne teslim edilemeyen ürünler nedeniyle müvekkilinin 12.800 EURO zarara uğradığını, yerel mahkemenin durumun ciddiyetinin farkına varamadığını bildirerek istinaf ettiği, dairemizin 2017/4686 Esas 2018/1150 Karar sayılı ilamıyla “1-Davacı vekilinin istinaf talebinin KISMEN KABULÜNE, KISMEN REDDİNE,
2-İstanbul Anadolu 2.Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 29.05.2017 günlü ihtiyati tedbir talebinin reddine dair kararının KALDIRILMASINA,
3-Davacının ihtiyati tedbir talebinin kısmen kabulü ile; HMK’nun 389 vd.maddeleri ile TRİPS 16/1 maddeleri uyarınca 60.000,00 TL nakdi teminat veya banka teminat mektubu davacı tarafından ibraz edildiğinde, davacının … markası altındaki ( hoparlör ve ses sistemlerinin davalı tarafından kullanımının tedbiren önlenmesine ), fazlaya dair ihtiyati tedbir isteminin reddine,
4-İşbu tedbir kararının HMK’nun 393/1 maddesi gereğince verildiği tarihten itibaren bir hafta içinde teminatın yatırılmaması ya da yatırılsa bile aynı süre içinde infazı için başvurulmaması halinde tedbirin kendiliğinden kalkmış sayılacağına” şeklinde karar verildiği görülmüştür.
Davacı vekili 06/06/2018 tarihli dilekçesiyle bölge adliye mahkemesince istinaf taleplerinin kısmen kabul edildiğini, ancak bölge adliye mahkemesi kararının 31/05/2018 tarihinde tebliğ aldıklarını, bu tarih itibariyle uygulama süresinin geçtiğini belirterek yeniden tedbir kararı verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece 21/06/2018 tarihinde davacının kararın infazı için yatırması gereken parayı süresinde yatıramadığı, bu nedenle tedbir talebini yenilediği gerekçeleriyle “1-Davacı vekilinin ihtiyati tedbir talebinin KISMEN KABUL ,KISMEN REDDİNE
2 HMK’nun 389 vd.maddeleri ile TRİPS 16/1 maddeleri uyarınca 60.000,00 TL nakdi teminat veya banka teminat mektubu davacı tarafından ibraz edildiğinde, davacının…markası altındaki ( hoparlör ve ses sistemlerinin ) davalı tarafından kullanımının tedbiren önlenmesine , fazlaya dair ihtiyati tedbir isteminin reddine,
4-İşbu tedbir kararının HMK’nun 393/1 maddesi gereğince verildiği tarihten itibaren bir hafta içinde teminatın yatırılmaması ya da yatırılsa bile aynı süre içinde infazı için başvurulmaması halinde tedbirin kendiliğinden kalkmış sayılacağına,
İhtiyati tedbir kararının İcra Müdürlüğü aracılığı ile yerine getirilmesine
HMK 398 mad. gereğince ihtiyati tedbir kararının uygulanmasına ilişkin emre uymayan veya tedbir kararına aykırı davranan kimsenin, bir aydan altı aya kadar disiplin cezası ile cezalandırılacağının ihtarına” şeklinde karar verilmiş, davalı … A.Ş vekilinin 19/07/2018 tarihli itiraz dilekçesiyle distribütörlük sözleşmesinin 11/03/2014 tarihli olduğunu, davacının ise sözleşmeyi 05/01/2017 de feshettiğini, oysa müvekkilinin marka tescil başvurusunu 16/10/2010 da yaptığını, buna göre tescil işlemlerinin sözleşmenin imza tarihinden 4 yıl öncesine ait olduğunu, davacının Ekim 2011 yılı içinde söz konusu … ibareli markanın wipo/madrid uluslararası marka tescili kapsamında ayrıca tescil ettirdiğini, davacının hükümsüzlük talebini kötüniyetli tescile dayandırdığını, bu nedenle müvekkilinin kötü niyetli olduğunu ispatlaması gerektiğini, davacının müvekkilinin tescil başvurusu ve işlemlerine 7-8 yıl sessiz kaldığını, dolayısıyla bu davanın kötüniyetli olduğunu, dava açma süresinin tescilden itibaren 5 yıl olup bu sürenin de hak düşürücü süre niteliğinde olduğunu, davacının sessiz kaldığı için sonuçlarına katlanmak zorunda olduğunu, müvekkilinin iyi niyetli kazanımlarının ve dolayısıyla bu tescilli ilgili yapmış olduğu tasarruf işlemlerinin korunması gerektiğini bildirmiştir.
Mahkemece, duruşma açılarak yapılan inceleme sonunda; 02/10/2018 tarihinde davanın marka hükümsüzlüğü davası olduğu, davalı şirkete markayı devreden şirketin davacının distribütörü olduğu, marka müddet olmuş ise de, daha önce Türkiye’de kullanıldığı distribütörlük sözleşmesinde markayı devreden şirketin … markasını kandesine ait olan mallar veya ticari işler için kullanamayacağının kararlaştırıldığını, bu nedenle davalının markayı kullanmasının davacıya zarara uğratma ihtimali bulunduğu ve TRİPS 16/1 maddeleri de dikkate alınarak itirazın reddine karar verilmiş, kararı davalı … A.Ş vekili istinaf etmiştir.
Davalı … A.Ş vekili istinaf sebebi olarak; davanın kötüniyetli tescil edildiği iddia edilen advalıya ait markanın hükümsüzlüğü davası olduğunu, mevcut dosya kapsamına göre davacı markasının Türkiye’de tescilli olmadığını, davalının ise … numaralı … markasının tescilli olduğunu, davalının kullanımının marka tesciline dayandığını, markanın kötüniyetli tescil edilip edilmediğinin yargılamayı gerektirdiğini, müvekkilinin Türkiye’deki müşteri çevresi ve tanınırlığı sayesinde markanın ciddi boyutta tanınan bir marka haline geldiğini, davacının müvekkilinin bu şekildeki yatırım, reklam ve markaya yönelik katkısı ve markayı tesciline sessiz kaldığını, hatta bir anlamda muvafakat ettiğini, ticari ilişkilerin sona ermesi sonucu tescil tarihinden yaklaşık 6 sene sonra açılan bu davanın tamamen davacının kötüniyetini gösterdiğini, davacının böyle bir tescilden haberi olmadığına dair beyanının ticari hayatın akışına aykırı olduğunu, davacının hakkın kötüye kullanılmasına teşkil eden bu girişimine istinaden mahkemenin tedbir kararı vermesinin doğru olmadığını bildirmiştir.
Davacı vekilince sunulan cevaba cevap dilekçesinde; müvekkilinin marka başvurusundan hiçbir şekilde haberdar edilmediğini, başvurunun gizlice yapıldığını, ayrıca kötüniyetli tescilli olduğu için hükümsüzlüğün her zaman ileri sürülebileceği belirtilmiştir.
Türk Patent Enstitüsü’nün 28/12/2017 tarihli cevabi yazısı ekinde davacı tarafın 2011/81333 sayılı markasının müddet olduğu görülmüştür. Yine aynı cevabi yazı ekinde gönderilen sicil kaydından davalı adına tescilli … markasının 9,11 ve 15.sınıflarda 16/12/2010 tarihinden itibaren 10 yıl müddetle tescil edildiği, tescilin ise 12/08/2012 tarihinde yapıldığı görülmüştür.
Dosya içerisinde davacı şirket ile dava dışı … A.Ş arasında 15/02/2017 tarihli distribütörlük sözleşmesinin imzalandığı görülmüştür.
Davacı ile davalının daha önceki distribütörü olduğu belirtilen… Şirketi arasında 14/03/2014 tarihli distribütörlük sözleşmesinin imzalandığı görülmüştür.
İstinaf aşamasında dosyaya getirtilen 01/03/2017 tarihli marka devir sözleşmesinin incelenmesinde; davacının önceki distribütörü … A.Ş’nin … markasını davacı şirkete devrettiği anlaşılmıştır.
Dava dilekçesine ekli görsellerden … markalı ürünlerin hoperlör ile ses sistemlerin ilişkin olduğu anlaşılmıştır.
GEREKÇE:
Dava, marka hükümsüzlüğüne ilişkindir. Dairemiz önüne gelen uyuşmazlık ise ihtiyati tedbir kararına itirazın reddi kararına yöneliktir. Dava dosyası daha önceden ihtiyati tedbir talebinin reddedilmesi üzerine istinaf incelemesi üzerine dairemize gelmiş, dairemizce 11/05/2018 günlü kararla distribütörlük sözleşmesi, davacının tescilden önce markayı Türkiye’de kullanması nedeniyle TRİPS 16/1 maddesi uyarınca ihtiyati tedbir talebinin kabulü gerektiği gerekçeleriyle ihtiyati tedbir kararı verilmiş, davacı tarafın süresinde teminatı yatıramaması üzerine yeniden ihtiyati tedbir talebinde bulunmuş ve mahkemece de bu talep kabul edilmiş, itiraz üzerine istinafa konu karar verilmiştir. Gerek dairemizin önceki kararı, gerekse dosya kapsamı dikkate alındığında ilk derece mahkemesince verilen kararda usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığından davalı …vekilinin istinaf talebinin reddi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı …vekilinin istinaf talebinin HMK’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Harç peşin alındığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
3-Davalı …tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliği ile HMK’nun 362/1-f maddesi uyarınca kesin olarak karar verildi.10/12/2018