Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2018/3588 E. 2018/2661 K. 12.12.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2018/3588 Esas
KARAR NO : 2018/2661
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
NUMARASI : 2018/159
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka Hakkına Tecavüzden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 12/12/2018
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili, müvekkilinin saf esansiyel gül yağı kullanarak cilt bakım ürünleri geliştirdiğini ve kozmetik alanda tüketicilere hizmet verdiğini, müvekkilinin çalışanlarından … isimli birisinin şirket ürünlerinden olmayan fakat benzer paketleme ve tanıtım broşürü ile şirket mesai saatleri içerisinde uğraştığını tespit ettiklerinde iş akdini feshettiklerini, yaptıkları araştırmada davalının benzerlik ile ortalama tüketicinin kafasını karıştırarak müvekkiline ait müşteri kitlesinden haksız olarak yararlanmaya çalıştığını, müvekkilinin … markasının … tescil numarası ile tescil edildiğini, davalıya ait … markasının ise 2015 yılında tescil edildiğini, davalı şirketin müvekkiline ait ürünlerine birebir iltibasa meydana verecek şekilde üretim yaptığını, bu durumun haksız rekabet teşkil ettiğini belirterek haksız rekabetin tespitine, men’ine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, dava dilekçesinin HMK’nun emredici hükümlerine uygun olmadığını, müvekkilinin sırf gül ve lavantayı kullanarak gül suyu, gül sabunu veya gül yağı üretmesinin haksız rekabet anlamına gelmeyeceğini, iddiaların mesnetsiz olduğunu, ürünlerin isimleri, görselliği ve tanıtımı bakımından farklılıklar bulunduğunu bildirerek davanın reddini istemiştir.
Davacı vekili, 03/07/2018 tarihli dilekçesi ile müvekkilinin uğradığı maddi zararlar nedeniyle şimdilik 10.000 TL’nin, manevi zararlardan yönünden ise 50.000 TL tahsilini istemiş, ayrıca davalı ürünlerine el konulması, toplatılması, satışlarının engellenmesine ilişkin olarak TTK’nun 61 ve HMK’nun 389 vd maddeleri uyarınca ihtiyati tedbir kararı verilmesini istemiştir.
Mahkemece, davacı vekilinin bu talebi üzerine bilirkişi incelemesi yapılmış ve alınan bilirkişi raporu gerekçe yapılarak davacı tarafa ait ürün ambalajları ile davalı tarafa ait ürün ambalajları arasında kullanıcı üzerinde yarattığı genel izlenimde belirgin farklılıklar bulunduğu, bu sebeple farklı algılandıkları gerekçeleriyle ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmiş , kararı davacı vekili istinaf etmiştir.
Davacı vekili istinaf sebebi olarak; dava dilekçesindeki iddalarını tekrar etmiş, ayrıca gerekçe yapılan raporun eksiz, yetersiz inceleme sonucu oluşturulduğunu, raporda haksız rekabet kapsamında bir değerlendirme yapılmadığını, bilirkişinin sadece tasarım uzmanı sıfatıyla inceleme yaptığını, raporda ürünlerin piyasadaki diğer ürünlere nazaran ne kadar benzer olduğuna hiçbir şekilde değinilmediğini ve haksız rekabet koşullarının değerlendirilmediğini, dosyada bulunan görsellerden de anlaşılacağı üzere haksız rekabete neden olan açık benzerliğin gözardı edildiğini, yine raporda cevaba cevap dilekçesinde hazırladıkları karşılaştırmalı sunumların hiçbir şekilde incelenmediğini, huzurdaki davanın haksız rekabet hükümlerine dayalı olup sadece marka hakkında tecavüz kapsamında değerlendirme yapılmasının yanlış ve yetersiz olduğunu, bilirkişinin ise sadece tasarım konusunda uzman olduğunu, bu nedenle bu raporun hükme esas alınamayacağını, davalının müvekkilinin gül bazlı ürünlerini birebir taklit ettiğini, organik ürünler üretmemesine rağmen tüketiciler nezdinde yanlış bir intiba oluşturma suretiyle haksız rekabete yol açtığını, yine müvekkili ürünlerinin ambalaj ve dizaynlarını iltibasa yol açakacak derecede taklit ettiğini, tarafların imal ettikleri mamüllerin tanıtma amacı olarak kullandıkları ambalajın ebadı, şekli ve renklerinde ayniyetin iltibasa yol açabileceğinin aşikar olduğunu, Yargıtay’ın bu şekildeki kullanım halini haksız rekabet olarak kabul ettiğini, yine müvekkilinin tanıtım ve reklam ve pazarlama stratejisinin de davalı tarafından haksız bir şekilde taklit edildiğini, yine davalının ürünleri ile ilgili olarak tanıtım etiketlerinde eksik bilgi verilmek suretiyle de haksız rekabette bulunduğunu belirtmiş, ayrıca istinaf dilekçesi ekinde 01/10/2018 tarihli uzman tespit raporu başlıklı rapor ibraz ettiği görülmüştür.
GEREKÇE:
Dava, davalı tarafın davacının ürünleri ile birebir iltibasa sahip ürünler oluşturarak haksız rekabete yol açtığı iddiası ile açılan haksız rekabetin tespiti, men’i davasıdır. Dairemiz önüne gelen uyuşmazlık ise ihtiyati tedbir talebinin reddi kararına yöneliktir. Mahkemece alınan bilirkişi raporunda; davacıya ait ürün ambalajları ile davalıya ait ürün ambalajları arasında kullanıcı üzerinde oluşturduğu genel izlenimde belirgin farklılıklar bulunduğu belirtilmiş olup açıklanan rapor ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde, davacı vekilinin istinaf talepleri yerinde görülmemiştir.
Hal böyle olunca usul ve yasaya uygun olan ilk derece mahkemesi kararına yönelen davacı vekilinin istinaf talebinin reddi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf talebinin HMK’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Harç peşin alındığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
3-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliği ile HMK’nun 362/1-f maddesi uyarınca kesin olarak karar verildi.12/12/2018