Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2018/3513 E. 2021/1266 K. 17.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2018/3513 Esas
KARAR NO: 2021/1266
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 31/05/2018
NUMARASI: 2017/787 2018/152
DAVANIN KONUSU: Fikir Ve Sanat Eseri (Maddi Tazminat İstemli)
KARAR TARİHİ: 17/06/2021
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekili, müvekkili birliğin üyesi olan … orjinal adı “…” olan kitabın “…” adıyla Türkçe’ye çevrildiğini, kitabın birinci baskısının davalı … şirketi tarafından 2006 yılında yapıldığını, ikinci baskısının ise eser sahibinin izni alınmaksızın … gazetesi tarafından gerçekleştirildiğini ve promosyon amacıyla okurlarına dağıtıldığını, bu eylemin eser sahibinin mali haklarından olan çoğaltma ve yayma haklarını ihlal ettiğini, … ile davalı pegasus şirketi arasında bir mali hak devri sözleşmesi imzalanmadığından bu davalının diğer davalıya herhangi bir hakkı devretmesinin söz konusu olamayacağını, konuyla ilgili olarak daha önceden İstanbul 1.FSHHM’de dava açtıklarını, bu dava sırasında alınan raporda FSEK 68.maddesi uyarınca hesaplanan tazminatın 39.375 TL olduğunu, açtıkları dava sonunda 20.000 TL maddi tazminata hükmedildiğini, ilk davada saklı tuttukları 19.375 TL’nin FSEK 68.maddesi kapsamında yayın tarihinden itibaren işleyecek reeskont faiziyle davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı … şirketi vekili, davacının daha önceden açtığı dava sonunda 20.000 TL yönünden davanın kabul edildiğini ve kararın Yargıtay’dan geçerek kesinleştiğini, davacının talep edebileceği fazlaya ilişkin hakların zamanaşımına uğradığını, şöyle ki davacının daha önceki davada 3.000 TL istediğini, davasını 22/10/2012’de ıslah ederek toplam 20.000 TL’ye çıkardığını, ıslahtan sonra alınan raporda zararın 39.375 TL olarak hesaplandığını, davacının zararın bu miktar olduğunu 08/01/2013 tarihli raporunun tebliği ile öğrendiğini, buna göre bu tarih ile tazminat istemi tarih arasında iki yıldan fazla süre geçtiğini, ayrıca yayın tarihinden itibaren faiz işletilmesi talebinin de yerinde olmadığını bildirmiştir. Davalı … Gazetesi … A.Ş vekili, alacağın zamanaşımına uğradığını, davanın belirsiz alacak davası olarak açılamayacağını, davacının da gerçek hak sahibi olmadığını bildirerek davanın reddini istemiştir. Mahkemece, toplanan delillere ve İstanbul 1.FSHHM’nin kesinleşen dosyası içeriğine göre; davacının davalılardan 39.375 TL tazminat talep hakkı bulunduğu, önceki kararda 20.000 TL maddi tazminata hükmedildiği, eldeki davanın ek dava olarak açılıp zamanaşımı süresinin dolmadığı ve o dosyada alınan 08/01/2013 tarihli rapor kapsamında davanın kabulü gerektiği gerekçeleriyle davanın kabulüne, 19.375 TL’nin davalılardan müştereken ve müteselsilen 2009 yılından itibaren işletilecek reeskont faizi ile davalılardan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş, kararı davalı vekilleri ayrı ayrı istinaf etmiştir. Davalı … şirketi vekili, istinaf sebebi olarak; davacının zararını 08/01/2013 tarihli bilirkişi raporunun tebliği ile öğrendiğini, huzurdaki ek davayı ise 27/12/2017 tarihinde açtığını, dolayısıyla 6098 Sayılı TBK’nun 72.maddesi gereğince uygulanması gereken iki yıllık zamanaşımının dolmasından sonra bu davanın açıldığını, davanın bu nedenle reddi gerektiğini, mahkemenin gerekçesinin yerinde olmadığını, ayrıca hükmedilen tutara 2009 yılından itibaren reeskont faizi yürütülmesinin de doğru olmadığını, kabul anlamına gelmemek kaydıyla faizin dava tarihinden itibaren yürütülmesi gerektiğini bildirmiştir. Davalı … Gazetesi … A.Ş vekili, istinaf sebebi olarak; davacının dava dilekçesinde … ile davalı … arasında mali hak devir sözleşmesi yoktur şeklinde açıkça ikrarda bulunduğunu, buna göre TBK’nun 72.maddesi uyarınca haksız fiillerde uygulanması gereken iki yıllık zamanaşımının uygulanması gerektiğini, davaya konu promosyon olayının gerçekleştiği ve 05/12/2008’de açılan davadan itibaren usulden reddi gerektiğini, müvekkili aleyhine bu davanın açılmasının MK 2’ye aykırı olduğunu, davacının talep ettiği hakla ilgili olarak İstanbul 1.FSHHM’den verilen kararın Yargıtay 11.HD’nin 25/10/2017 tarihli kararıyla onandığını ve kesinleştiğini, söz konusu kararın müvekkil şirket aleyhine açılan işbu davada kesin hüküm teşkil ettiğini, kesin hükme rağmen müvekkili aleyhine dava açılmasının dayanağının bulunmadığını, dava şartı yokluğundan davanın reddi gerektiğini, mahkemenin bilirkişiye göndermeden karar verdiğini, kararın haksız ve hukuka aykırı olduğunu, 5846 Sayılı FSEK gereğince tercümelerin işleme eser olduğunu, bir eserin çevirisini yapmasının eser üzerindeki mali haklara ya da bu hakları kullanma selaheyetine sahip olma imkanı vermediğini, davacının hak sahipliğini ispat etmesi gerektiğini, oysa böyle bir ispatın yapılmadığını, eser üzerindeki mali hakları kullanma yetkisinin diğer davalıya ait olduğunu, müvekkilinin bu anlamda sorumluluğunun bulunmadığını, kitabın orjinalini yayınlayan … ile diğer davalı arasında 23/11/2005’de akdedilen sözleşme ile eserin her türlü telif ve mülkiyet hakkının davalı … şirketine devredildiğini, müvekkili şirketin de dava konusu kitaba ilişkin mali hakları devren iktisap ettiğini, bu nedenle sözleşmenin 1-g maddesi dikkate alınarak müvekkiline kusur isnat edilemeyeceğini bildirmiştir. Davacı tarafından davalı aleyhine İstanbul 1.FSHHM’nin 2008/220 esas sayılı dosyasında FSEK’in 68.maddesi uyarınca dava açıldığı, fazlaya ilişkin hakların saklı tutularak 3.000 TL’nin istendiği, daha sonra ıslahla davanın 20.000 TL’ye yükseltildiği, yargılama sonunda davanın kabul edildiği, kararın Yargıtay 11.HD tarafından davalıların zarardan müteselsilen sorumlu oldukları, tüm tutar yönünden müteselsilen tahsil hükmü kurulması gerekirken alacağın bir kısmı yönünden müteselsilen, diğer kısmın ise her iki davalıdan tahsili şeklinde hüküm kurulmasının doğru olmadığı, ayrıca hüküm altına alınan tutar üzerinden davacı yararına nispi vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken maktu vekalet ücretine hükmedilmesinin doğru olmadığından bahisle kararın bozulmasına karar verildiği, bozma sonrası aynı mahkemenin 2015/233 esas – 245 karar sayılı ilamıyla, kesinleşen konularda yeniden hüküm kurulmasına yer olmadığına, önceki hükümle tahsiline karar verilen 20.000 TL’nin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, dava tarihinden itibaren reeskont faizi yürütülmesine karar verildiği, işbu kararın Yargıtay 11.HD’nin 25/10/2017 tarihli ilamıyla onandığı görülmüştür. Huzurdaki davanın 27/12/2017 tarihinde açıldığı görülmüştür. İstanbul 1.FSHHM’nin dosyası içeriğinde alınan 08/01/2013 tarihli bilirkişi heyet raporunda; … adlı kitabın kupon karşılığı promosyon olarak dağıtılması, promosyon süresinde ve sonrasında normal şartlarda piyasaya sürülmesi halinde satılabilecek 7.500 adet kitabın satışını engellediği, kitabın satış fiyatının KDV dahil 35,00 TL olabileceği, buna göre tazminatın KDV dahil 13.125 TL olduğu, FSEK’in 68.maddesi gereğince 3 katı hesabıyla toplam tazminatın 39.375 TL olduğu yolunda görüş bildirildiği görülmüştür. İstanbul 1.FSHHM’de açılan ilk davanın 05/12/2008 tarihinde açıldığı görülmüştür.
GEREKÇE: Dava, FSEK’in 68.maddesi uyarınca tazminat talebine ilişkindir. Davacı tarafça daha önceden davalılar aleyhine İstanbul 1.FSHHM’de aynı konuda dava açılmış, yargılama sırasında davacı tarafın davasını 20.000 TL olarak ıslah ettiği ve yine alınan bilirkişi raporunda ise davacının isteyebileceği zararın 39.375,00 TL olduğu yolunda görüş bildirildiği ve mahkemenin de bu rapor doğrultusunda ıslah talebi de gözetilerek davayı kabul ettiği görülmüştür. Yapılan bu açıklamadan huzurdaki davanın İstanbul 1.FSHHM’de görülen davanın eki niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır. Bahse konu İstanbul 1.FSHHM dosyasında verilen karar Yargıtay’dan onanarak kesinleşmiştir. Dolayısıyla davalıların vekillerinin davacının mali hak sahibi olmadığı yolundaki istinaf talepleri yerinde değildir. Öte yandan davalıların vekillerince zamanaşımına yönelik istinaf talebinde bulunulmuş ise de, FSEK’in 68.maddesi uyarınca taraflar arasında sözleşme ilişkisi kurulduğu ve Borçlar Kanunu uyarınca sözleşme genel zamanaşımının 10 yıl olduğu gözetildiğinde bu yöne ilişkin istinaf talepleri yerinde değildir. Ayrıca söz konusu eylem FSEK’in 71/1-1 maddesi kapsamında kalıp anılan eylemle ilgili ceza zamanaşımının da 8 yıl olduğu gözetildiğinde bu konudaki istinaf talepleri yerinde değildir. Öte yandan faize ilişkin istinaf taleplerine gelince ilk kararda dava tarihinden itibaren faiz yürütülmesine karar verildiği ve ilk davanın 05/12/2018 tarihinde açıldığı, davacı tarafın ilk davada fazlaya ilişkin haklarını saklı tuttuğu gözetildiğinde bu konudaki istinaf taleplerinin de yerinde olmadığı kanaatine varılmıştır. Hal böyle olunca usul ve yasaya uygun olan ilk derece mahkemesi kararına yönelen taraf vekillerinin istinaf taleplerinin reddi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;1-… vekilinin istinaf talebinin HMK’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,2-… vekilinin istinaf talebinin HMK’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,3-Davalı …nden alınması gereken 1.323,51 TL harçtan, peşin alınan 330,87 TL harcın mahsubu ile bakiye 992,64 TL harcın davalı …nden alınarak hazineye irad kaydına, 4-Davalı …den alınması gereken 1.323,51 TL harçtan, peşin alınan 330,87 TL harcın mahsubu ile bakiye 992,64 TL harcın davalı …den alınarak hazineye irad kaydına, 5-Taraflarca yapılan istinaf yargılama giderlerinin taraflar üzerinde bırakılmasına,6-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.17/06/2021