Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2018/3439 E. 2019/663 K. 28.03.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2018/3439 Esas
KARAR NO : 2019/663
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 09/05/2018
NUMARASI : 2016/252 E. – 2018/616 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 28/03/2019
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden Dairemiz Başkanlığının 20.02.2019 tarihli kararı ile davacı vekilinin öne alım talebinin kabulüne karar verilmekle dosya ele alınarak incelenmiştir.
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü :Davacı vekili dava dilekçesi ile, davalı …’ın, işbu davanın konusu olan 15/01/2015 tanzim tarihli ve 30/10/2015 vadeli olduğunu iddia ettiği 12.750.000,00TL miktarlı bir senet için ihtiyati haciz talebinde bulunduğunu, İstanbul 7.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/39 D.İş sayılı dosyası ile açılan davada ihtiyati haciz kararı verildiğini, daha sonra İstanbul ….İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası ile davacı aleyhine kambiyo senetlerine ilişkin icra takibi başlatıldığını, yapılan haksız icra takibine binaen davacının taşınmazlarına ve bütün mal varlığına haciz koyulduğunu, davacırın çok ciddi ve büyük bir usulsüz ve sahtecilik olayı ile karşı karşıya olduğunu, bonodaki imzanın davacıya ait olmadığını, ayrıca bonodaki yazıların da davacının eli ürünü olmadığını, bonoya göre davacının işbu bonoyu …’a verdiğinin gözüktüğünü, ancak davacının … ile asla böyle bir bono alışverişi olmadığını, ayrıca 15/01/2015 tanzim tarihinde davacının bono lehdarı ile hiçbir görüşmesinin de olmadığını, bu tarihin de uydurulmuş bir tarih olduğunu, davacının davalılar ile hiçbir ticari veya ticari olmayan ilişkisi bulunmadığını beyanla, icra takibinin tedbiren durdurulması için ihtiyati tedbir kararı verilmesini, bu mahkemece kabul görülmez ise mahkemenin takdir edeceği teminat mukabilinde takibin durdurulması için ihtiyati tedbir kararı verilmesini ayrıca müvekkilinin İstanbul …. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı takip dosyasına konu olan bono nedeniyle borçlu olmadığının tespiti ile davalıların %20’den aşağı olmamak üzere kötüniyet tazminatına mahkum edilmelerine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalılar vekilleri cevap dilekçesi ile; davalılar aleyhine açılan davayı kabul etmediklerini, taraflar arasındaki hukuki ilişki ve ticari alışverişin 2010 yılından beri devam ettiğini, davalılardan …’ın tekstil işi ile iştigal ettiğini ve yurt dışına tekstil ürünleri sattığını, yine bu davalıya ait İstanbul’un çeşitli noktalarında değeri yüksek miktarlarda olan gayrimenkullerin bulunduğunu, ayrıca çeşitli marka ve modellerdeki toplam 9 adet aracının bulunduğunu, … ile davacının sahibi olduğu …. San. Tic. Ltd. Şti arasında yapılan, inşaat yapılıp satılarak gelirinin paylaşımı ve kat karşılığı inşaat sözleşmelerinin imzalandığını, davalının gayet varlıklı bir insan olduğunu, davacı ile ortak arsa alma ve alınan bu arsalar üzerinde konut yapılarak satılması şeklinde ticaret yapılması hususunda anlaşıldığını, tüm bu süreç boyunca davalı ile davacının iletişimde olduğunu ve tüm ödemeleri …’ya yaptığını, elden ödenen paraların yanında inşaat yapılıp satılması ve gelirinin paylaşılması esnasında …’nın satılan dairelerin parasını davalıya ödemediğini, yeni işler yapacağını ve daha çok para kazanacaklarını belirterek davalıya ödeme yapmadığını, daha sonra toplam alacak olan 12.750.000,00 TL karşılığı dava konusu senedin imzalanarak davalıya verildiğini, kendisinin önceden düzenlemiş olduğu senedi davalının yanında imzalayarak davalıya verdiğini belirterek açılan davanın reddine ve %20 icra inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiştir. İstanbul 10.Asliye Ticaret Mahkemesi, 09.05.2018 gün ve 2016/252 E., 2018/616 K.sayılı kararıyla; Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesinden alınan 21/06/2016 tarihli 4074 sayılı ATK raporunda gerekse bu rapora yapılan itiraz sonucu ATK Genişletilmiş Uzmanlar Kurulundan aldırılan 24/01/2018 tarih 424/375 sayılı ATK raporları dikkate alındığında davaya konu senet altındaki imzanın davacı … eli ürünü olduğunun tespit edildiği, gerek davacı tarafın beyanları, gerekse davalılar vekillerinin beyanları dikkate alındığında davacı … ile davalı … arasında öncesine dayalı bir ticari ilişki olduğu, davaya konu senedin de bu ticari ilişki kapsamında davalı …’a verildiği hususunda mahkemede tam bir vicdani kanaat oluştuğu, kambiyo senetlerinin sebepten mücerret olduğu, senet altındaki imzanın davacı eli ürünü olduğu kesinleştikten sonra ATK raporunda belirtilen diğer hususlar olan imzanın farklı bir kalemle atılmış olması diğer yazıların farklı bir kalemle atılmış olması, inceleme konusu senedin ebat, baskı, kağıt kalitesi, kenar kesim özellikleri bakımından matbu mutat senetlerden olmadığı yönündeki incelemelerin, inceleme konusu senedin alt ve sağ kenar kesimindeki saçaklanmaların, üst kenar kesimindeki yıpranma ve saçaklanmalardan fazla olduğu, çizgilerin kalıklıklarının farklı olduğu, harf ve desen baskısının homojen olmadığı, inceleme konusu senette mutat olmayan kat izleri bulunduğu, inceleme konusu senette yapıştırıcı bakiyeleri mevcut olduğu, (mahkemece yapılan fiziki inceleme ve gözlem sonucunda bu şekilde yapıştırıcı bakiyesine isabet edilemediği) inceleme konusu senedin sağ kenar ortasında belirgin olmak üzere mürekkep ve karbon benzeri bakiyelerin bulunduğu şeklindeki diğer tespit ve iddiaların sonuca etkin olmadığı, senet üzerindeki yazıların başka bir kalemle atılan imzanın başka bir kalemle atılmış olmasının senedin sahte olduğu anlamını taşımayacağı, senedin ebat, baskı ve kenar kesim özelliklerinin farklı olmasının yada mutat senet olmamasının da düzenlenen bu senedi, senet olma vasfından çıkarmayacağı, kaldı ki söz konusu bir kambiyo senedinin geçerli olabilmesi için mutat senetlerden veya matbu senetlerden olmasının da gerekmediği, A4 kağıda da taraflarca kambiyo senedi vasfı niteliği şeklinde düzenlenecek bir evrakla dahil senet oluşturabileceği, inceleme konusu senetteki yıpranma ve saçaklanmaların, üst kenar kesimindeki yıpranma ve saçaklanmalardan fazla olmasının da senedin sahte olduğuna kesin bir kanaat yada delil teşkil etmediği, saçaklanmaların cüzdan içerisine konulma, farklı yerden katlama gibi sebeplerle oluşabileceği, yine senet üzerindeki çizgilerin kalınlıklarının farklı olmasının da senedi geçersiz yada sahte hale getirmeyeceği, yine ATK raporunda mutat olmayan kat izlerinden bahsedilen kavramın ne olduğu hususunun da anlaşılamadığı, senedi yada herhangi bir kağıdı ne şekilde katlanırsa o şekilde katlanan yerlerden kat izi oluşmasının doğal olduğu, tüm bu hususlar dikkate alındığında senet altındaki imzanın davacı asile ait olduğunun tespit edildiği, ayrıca davacı tarafça davanın başlangıcında senet altındaki imza inkar edilmiş ise de yapılan inceleme sonucu senedin altındaki imzanın davacı eli ürünü çıkması sonrası ve davacı asilin mahkemede alınan beyanında söz konusu imzanın kendisine kargo teslimi yapılırken attırılmış olabileceğine yönelik beyanı ve daha sonra vekiller aracılığıyla verilen beyanlarda ise davacının ele geçirilen imzasının üzerine senet oluşturulduğu iddiaları ve bu iddiaların yargısal süreç içerisinde sürekli değişkenlik göstermesi de dikkate alındığında davacının bu iddialarının borçtan kurtulmaya matuf olduğu ,davaya konu senet altındaki imzanın bilimsel ve teknik olarak davacı eli ürünü olduğunun tespit edildiği gerekçesiyle davanın reddine karar verdiği görülmüştür. Davacı vekili süresinde ibraz ettiği istinaf dilekçesinde; Taraflar arasında, bahse konu, senedin düzenlenmesinin miktar açısından bakıldığında, hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, taraflar arasında 12.750.000,00 TL miktarlı senedin düzenlenmesini gerektirecek ticari ilişki bulunmadığını, dosya da 5 ayrı rapor bulunduğunu, mahkemenin senedin borçluya ait olmadığı ve sahte olduğu konusunda birden fazla rapor mevcut olmasına rağmen ilk derece mahkemesinin Adli Tıp Kurumundan yedi ayrı kişiden oluşan heyetten yeni bir inceleme istediğini, senedin sahteliğinin net bir şekilde tespit edildiğini, ancak bunlara rağmen senedin sahte olmadığı, geçerli olduğu kanaatiyle davayı reddettiğini, -Mahkemenin davalıların ceza dosyasındaki ifadelerine ve buradaki kabullerine rağmen bunlara hiç değinmeyip, sanki normal bir ticari ilişkiden kaynaklı borç ilişkisi varmış gibi hareket ettiğini, davalılardan …’nin ifadesinde; “Davacıya 12.000.000.00.TL. civarında ödeme yaptığını ve senedi bu ödemeye karşılık aldığını” açıkça ifade ettiğini, diğer davalı …’in ise “davacıyı tanımadığını, lehdar …in amcasının oğlu olduğunu,… ile ticari ilişkisinin olduğunu, alacakları için bu senedi kendisine verdiğini ve tahsil için icraya koyduğunu” söylediğini, -Davalı … vekilinin, 08/02/2017 tarihli celsede “…müvekkilimiz davacıya nakit para vermiştir ve nakit para karşılığında söz konusu senedi almıştır…” dediğini, senedin kaynağının, nakit para olduğunu beyan ettiğini, davalının, bu nakit para verilişini, kaynakları ve veriliş şekli ile birlikte ispat külfetini üzerine aldığını, Ayrıca davalı alacaklı … vekilinin ” İstanbul 18.İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2016/46 E.sayılı dosyasına sunulan beyanında “…kaldı ki senet borçlu tarafından hazırlanmış ve imzalı bir şekilde müvekkile verilmiştir…” diyerek senedin önceden müvekkili tarafından imzalanmış ve hazır halde getirilip …a teslim edildiğini beyan ettiğini, oysa senede göre arada diğer davalı …’ın olduğunu, ayrıca …’ın savcılıkta açıkça senedi kendisine …ın kendisine verdiğini ve kendinsin tahsil için icraya koyduğunu ifade ettiğini, buna rağmen davalı alacaklının, senedin doğrudan borçlu tarafından kendisine imzalı olarak getirildiğini beyan ettiğini, çelişkili ifade ve beyanların dikkate alınmadığını, …’ın 30/06/2016 tarihli İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı 2016/9502 Soruşturma nolu dosyada verdiği ifadede açıkça “…şu an bana göstermiş olduğunuz 15/01/2015 tarihli 12.750.000 TL bedelli senedi … benim yanımda imzalayarak bana vermiştir” dediğini, senedin lehdarı ile alacaklı olduğunu iddia eden kişilerin beyanlarının birbiriyle çeliştiğini, birlikte hareket ettiklerini, organize şekilde müvekkiline kumpas kurduklarını, sahteliği sabit olan bonunun borç doğan senet olduğunu, kabul etmenin mümkün olmadığını beyanla mahkeme kararının kaldırılmasını istemiştir. Davalılardan … vekili istinafında; kambiyo senedinin, borçtan mücerret olduğunu, davacının istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü hususların mücerretlik ilkesine aykırı olduğunu, bononun tüm unsurlarının yerinde olduğunu, davacının imzanın kendisine ait olmadığı yalanını uydurduğunu, önce para ile uyduruk raporlar aldığını, daha sonra imzanın kargo şirket elemanınca hile ile alındığını iddia ettiğini, ATK raporunda, imzanın taşıma şeklinde yapıldığına dair kesin sonuca varılamadığını, imzanın yaşının tespitinin de mümkün olmadığının belirtildiğini, senedin orta bölümünde mürekkep yığılmasının olmasının ve kenar hatlarda mürekkep taşmasının, katlanma izinin olmasının, atılan imza ile nasıl alaka kurulduğunun açıklanamadığını, imzanın borçlu tarafından atıldığını, ticaret hayatında birçok şirketin basılı kağıtları değil, A4 üzerine yasal unsurları içeren bono kullandıklarını beyanla istinaf başvurusunun kabulü ile %20 oranında davacının tazminata mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … vekili istinaf dilekçesinde; davacının usul ve esas yönünden istinaf taleplerinin reddi gerektiğini, ATK raporu ile imzanın davacının eli ürünü olduğunun tespit edildiğini, davacı aleyhine %20’den az olmamak kaydıyla tazminata hükmedilmesi gerektiğini, beyanla inkâr tazminatı yönünden istinaf talebinde bulunmuştur. Davacı vekilinin, davalı …’ın istinaf dilekçesine cevabında; davalıların istinaf dilekçesinde yer verilen beyanları tekrar edilerek, her iki davalıların amca çocukları olduğu, hayatın olağan akışına göre taraflar arasında bu kadar büyük meblağın elden nakden verildiğini beyan etmesinin mümkün olmadığını, İstanbul 36.Asliye Ceza Mahkemesinin 2018/304 E.sayılı dosyasında …’ın 02.10.2018 tarihli dilekçesinde; “birlikte inşaat yaptıklarını ve alacağın kaynağının buradan kaynaklı ticari alacak-verecek işi olduğunu” beyan ettiğini, ispat yükünün davalı tarafta olduğunu, delil listesi de sunmadığını beyanla hukuka aykırı kararın kaldırılmasını istemiştir.
GEREKÇE: Menfi tespit talepli davada; davacı vekilinin 15.01.2015 tanzim 30.10.2015 vadeli 12.750.000,00 TL bedelli senetteki imzanın müvekkiline ait olmadığını ileri sürerek dava açtığı, daha sonra mahkeme tarafından yapılan bilirkişi incelemesinde imzanın davacıya ait olduğunun tespiti üzerine, senedin bir kargo teslimi yapılarak hile ile alındığını ileri sürdüğü, ilk derece mahkemesinin imzanın davacıya ait olduğu, davacının önce imza inkârında bulunması daha sonra ise ele geçirilen imzasının üzerine senet oluşturulduğu iddialarının değişkenliğinin borçtan kurtulmaya matuf olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verdiği görülmüştür.Davalı … ve … vekillerinin davanın reddine karar verildiğini ancak davacı tarafın tazminata mahkum edilmemesinin hatalı olduğunu ileri sürerek, istinaf talebinde bulundukları, …’ın istinaf karar ve başvuru harcı yatırmadığı , dairemizce muhtıra tebliği üzerine harç yatırdığı anlaşılmıştır. Davacı vekilinin istinaf başvurusunun incelenmesinde, ilk derece mahkemesi tarafından alınan 21.06.2016 tarihli Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesinin raporu ile daha sonra tekrar alınan Genişletilmiş Uzmanlar Kurulu tarafından düzenlenen, “24.01.2018 tarihli raporda; İstanbul C.Savcılığının 2016/19502 sayılı dosyasına ibraz edilen 21.06.2016 tarihli rapordaki görüş tekrarlanarak; ” İnceleme konusu senette …’ya atfen atılı borçlu imzası ile …’nın mukayese imzaları arasında; tersim biçimi, işleklik derecesi, alışkanlıklar, istif, eğim, doğrultu, seyir, hız ve baskı derecesi bakımından uygunluk ve benzerlikler saptandığından söz konusu imzanın …’nın eli ürünü olduğu, inceleme konusu senetteki borçlu imzasının bir kalem, senet üzerindeki diğer yazıların farklı fiziki evsafta 2. bir kalem ile yazılmış olduğu, inceleme konusu senedin kağıt kalitesi, ebat, baskı ve kenar kesim özellikleri bakımından matbu, mutad senetlerden olmadığı, inceleme konusu senette alt ve sağ kenar kesimindeki saçaklanmaların üst kenar kesimindeki yıpranma ve saçaklanmalardan fazla olduğu (üst kenar kesiminin daha yeni bir kesim olduğu), inceleme konusu senette ” Vade – Ödeme Tarihi – Türk Lirası – No” ibareleri altında yer alan çizgilerin kalınlıklarının farklı olduğu ve düz bir hat üzerinde yer almadıkları, inceleme konusu senetteki harf ve desen baskısının homojen olmadığı, orta bölümlerde mürekkep yığılması bulunduğu ve kenar hatlarda mürekkep taşmaları mevcut olduğu, inceleme konusu senette mutad olmayan kat izleri bulunduğu, inceleme konusu senette borçlu imzası çevresinde yapıştırıcı bakiyeleri mevcut olduğu, inceleme konusu senedin sağ kenar ortasında belirgin olmak üzere belge yüzeyinin genelinde mürekkep ve karbon benzeri bakiyeler bulunduğu, tüm bulgular birlikte değerlendirildiğinde inceleme konusu senedin imzadan faydalanılarak oluşturulmuş olduğu, İnceleme konusu senette kullanılan kalem mürekkeplerinde yazı yaşı tayinine yarayan ve halen kullanılagelen bilimsel herhangi bir yöntem bulunmadığından, söz konusu senetteki imzanın senet metninden önce yada sonra atıldığı hususunda zaman birimleri açısından bir tespite gidilemediği” hususlarının tespit edildiği beyan edilmiştir.Her ne kadar dosya kapsamında alınan bilirkişi raporunda, senet üzerindeki imzanın davacıya ait olduğu tespit edilmiş ise de; davacı vekilinin imzanın kendisine kargo teslimi yapılırken attırılmış olabileceğini ve ele geçirilen imza üzerine senedin oluşturulduğunu ileri sürdüğü, Yargıtay 19.HD’nin 23.05.2012 tarihli 2012/568 E. – 2012/8673 K.sayılı kararı ve 13.10.2006 tarihli 2006/2437 E. – 2006/9637 K. sayılı kararları ile davacının imza inkarı yanında, senedin veya senetteki imzanın iradesinin fesada uğratılarak hile ile alındığının iddia edilmesi halinde, tüm delillerin toplanarak değerlendirilmesi gerektiğine işaret edildiği, dosya içine alınan Ceza Dosyasındaki ifade tutanakları, dilekçeler ve iddianame örneğinden, tarafların daha önce ortak iş yaptıkları ancak daha sonra arsa alımında hissedarlardan bir kısmının şufa hakkını kullanması nedeniyle arsanın kaybedildiği, taraflar arasında bu nedenle husumet doğduğu, davacının ifadelerinde arsa bedeli nedeniyle davalının gönderdiği paraların bankadan iade edildiğini beyan ettiği ve dekont örnekleri sunduğu, davalı …’ın savcılık soruşturması sırasında karakolda alınan 12/11/2015 tarihli ifadesinde;”arsa alımı nedeniyle açılan davanın kaybedilmesi olasılığında ortaya çıkacak olan ve 4 yıldır içeride kalan 3.270.000 TL parayı buraya bağladığını bundan dolayı zarara uğradığını, kendisine mal olan zararın, kendisinin (davacı …) arsanın davalık olduğunu gizlemesi nedeniyle zararı yarı yarıya paylaşacaklarını söylediğini,ancak kendisinin (davacı) kabul etmediğini,sadece arsa üzerine inşaat yapmak üzere anlaştığını, zarara ortak olmayacağını söylediğini” beyan ettiği, savcılık soruşturmasında alınan 30/06/2016 tarihli ifadesinde “2011 yılında arsa alındığını, arsanın %40’ının kendisine ait olduğunu,…’nın inşaatı yapacağını, peyder pey 12.000.000,00TL ödediğini….tapunun iptal edildiğini öğrendiğini…kendisinden para aldığı için bu senedi aldığını,tahsil için …’a verdiğini ” beyan ettiği, soruşturma neticesinde, Resmi Belgede Sahtecilik suçundan açılan ceza davasında duruşmada alınan ifadesinde “davalının arsa alımı nedeniyle davacıdan 15-16 trilyon alacağının bulunduğunu ve davacının bu senedi yanında imzalayarak verdiğini, kendisinin de, diğer davalı …’den borç aldığı için bu senedi ona ciroladığını” beyan ettiği , ceza dosyasındaki tüm aşamalarda alınan ifadelerden arsa alımı nedeniyle davalı …’ın zarara uğradığını iddia ettiği ancak zarar miktarı konusunda aşamalarda alınan ifadelerde farklı rakamların telaffuz edildiği, davalının banka kanalıyla davalıya ödediği paranın iade edildiğini borcunun bulunmadığını, savunduğu ceza dosyasına banka dekont örnekleri sunduğu anlaşılmıştır. Dosya kapsamında alınan Adli Tıp Kurumu raporları ile senet üzerinde olağan dışı yıpranma, saçaklanma, katlanma izleri bulunduğu, imzanın çevresinde yapıştırıcı bakiyeleri bulunduğunun, senedin sağ kenar ortasında belirgin olmak üzere mürekkep ve karbon benzeri bakiyelerin bulunduğu, senedin alt ve üst kısımlarındaki yıpranma ve saçaklanmaların farklı olduğu, A-4 kağıda basılmış mutad matbu senetlerden olmadığı, senet üzerindeki çizgi kalınlıkları, harf ve desen baskısının homojen olmadığının tespit edildiği ve ” tüm bulgular birlikte değerlendirildiğinde inceleme konusu senedin imzadan faydalanılarak oluşturulmuş olduğu” görüşünün beyan edildiği, taraflar arasında bononun 15.01.2015 tanzim tarihinde 12.750.000,00 TL bedelli borç doğuracak hukuki ilişkinin varlığının davalı tarafça ispatlanamadığı, senedin hile ile alındığı iddiasının bilirkişi raporu ile ispatlandığı kanaatiyle ilk derece mahkemesinin, sadece imzanın davacıya ait olması nedeniyle hile iddiası incelenmeden davanın reddi kararının yerinde olmadığından, davacı vekilinin istinaf talebinin kabulüne, mahkeme kararının kaldırılmasına, davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine, davacının davaya konu 15.01.2015 tarihli 30.10.2015 vadeli 12.750.000,00 TL miktarlı bono nedeniyle davalılara borçlu olmadığının tespitine, ancak icra takibinin lehdar tarafından değil ciranta hamili … tarafından yapıldığı, senedin hile ile alındığını bilecek durumda olmadığı kanaatiyle kötüniyet tazminatı talebinin reddine karar verilmiştir. Davalılar … ve …’ın inkâr tazminatına ilişkin istinaf taleplerinin de davanın kabulüne karar verilmesi nedeniyle reddine karar verilmiştir.
H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan gerekçe ile:1-Davalılar vekillerinin istinaf başvurularının 6100 sayılı HMK.’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE,2-Davacı vekilinin istinaf isteminin kabulüne, 6100 sayılı HMK.’nın 353/1-b-3 maddesi gereğince İstanbul 10.Asliye Ticaret Mahkemesi, 09.05.2018 gün ve 2016/252 E., 2018/616 K.sayılı kararının KALDIRILMASINA,-Davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine, -Davacının İstanbul ….İcra Müdürlüğünün … E. Sayılı icra dosyasına konu 15.01.2015 tanzim, 30.10.2015 vade tarihli 12.750.000,00 TL bono nedeniyle davalılara borçlu bulunmadığının tespitine,-Davacının kötüniyet tazminatı isteminin reddine,İlk derece mahkemesi yargılama yönünden; 3-Alınması gereken 870,952,50 TL harçtan, peşin yatırılan 217.738,13 TL’nin mahsubu ile bakiye 653.214,37 TL harcın davalılardan alınarak hazineye irad kaydına, 4-Davacı lehine Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre takdir edilen 192.700,00 TL vekaletinin ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,5-Davacı tarafından ilk derece mahkemesinde yapılan: 29,20 TL başvurma harcı, 217.738,13 peşin harç, 4,30 TL vekalet harcı, 297,00 TL tebligat, müzekkere ve posta gideri olmak üzere toplam 218.068,63 TL’nin davalılardan müştereken tahsili ile davacıya verilmesine,6-Artan gider avanslarının karar kesinleştiğinde ve talep halinde taraflara iadesine,İstinaf yargılaması yönünden; 7-İstinaf talebi kabul edildiğinden davacı tarafından yatırılan istinaf harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde iadesine,8-Davalı … yönünden alınması gereken 44,40 TL harçtan, peşin yatırılan 35,90 TL’nin mahsubu ile bakiye 8,50 TL harcın davalıdan alınarak hazineye irad kaydına, 9-Davalı … yönünden 44,40 TL harç peşin alınmakla bu yönde karar verilmesine yer olmadığına, 10-İstinaf yargılaması için davacı tarafından yapılan 98,10 TL istinaf yoluna başvurma harcı, 157,80 TL tebligat, müzekkere ve posta gideri olmak üzere toplam 255,90 TL’nin, davalılardan alınarak davacıya verilmesine, 11-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından avukatlık ücreti tayinine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda iş bu kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtayda temyiz yolu açık olmak üzere 28/03/2019 tarihinde oy birliği ile karar verildi.