Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2018/3363 E. 2021/1343 K. 01.07.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2018/3363 Esas
KARAR NO: 2021/1343
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 08/03/2018
NUMARASI: 2017/473 2018/225
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 01/07/2021
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili, davalının müvekkili aleyhine senede dayalı takip başlattığını, müvekkilinin davalının tek başına ortağı olduğu şirkette 06/02/2006 tarihinden 23/02/2015 tarihine kadar muhasebe elemanı olarak çalıştığını, davalının işlerinin bozulması sebebiyle müvekkili ve diğer çalışanlarına asabi tavırlar sergilediğini, bunun üzerine müvekkilinin işten ayrılmaya karar verdiğini, davalının 23/02/2015 tarihinde sabah şirkete gelerek müvekkiline hakaret edip şiddet uyguladığını, odanın kapısını kilitleyerek şahsi cep telefonuna el koyduğunu, ayrıca masa üzerine bir takım belgeler koyarak zorla imzalamasını, aksi halde ölümle tehdit ettiğini, müvekkilinin tehdit ve zorlama altında senedi imzaladığını, konuyla ilgili 10/03/2016 tarihinde suç duyurusunda bulunduklarını, ayrıca davalının müvekkilinden dairesinin tapusunu ve 81.000 USD’sini aldığını belirterek dava konusu 500.000 TL bedelli senet nedeniyle müvekkilinin davalıya borçlu olmadığının tespitine ve davalının %20 oranında tazminatla sorumluluğuna karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, davacının iddialarının haksız ve dayanaksız olduğunu, davacının müvekkiline ait işyerinde yapmış olduğu dolandırıcılık ve evrakta sahtecilik eylemlerinin ortaya çıkması sonuncu iş akdinin feshedildiğini, ancak uğrattığı zararın miktarının tespiti açısından şirkette 15 gün çalıştığını, daha sonra hakkında suç duyurusunda bulunulduğunu, soruşturma sonunda davacı ve eşi hakkında Bakırköy 13.Ağır Ceza Mahkemesinde açılan davanın halen devam ettiğini, ayrıca davacının suçunu ve müvekkiline uğrattığı maddi zararları kabul ettiğini, bu nedenle müvekkili hakkında açılan soruşturma sonunda takipsizlik kararı verildiğini bildirerek davanın reddini istemiştir. Mahkemece, toplanan delillere göre; davanın zor kullanılarak tehditle alınan bonodan dolayı menfi tespit davası olduğu, dava tarihinde yürürlükte bulunan TBK’nun 39.maddesi uyarınca irade bozukluğu sebebiyle sözleşmeyi imzalayan tarafın aldatmayı öğrendiği tarihten itibarin bir yıl içinde sözleşmeyle bağlı olmadığını beyan etmediği takdirde sözleşmeyi kabul etmiş sayılacağı, davacının bononun 23/02/2015 tarihinde düzenlendiğini iddia ettiği, 10/03/2015 tarihinde şikayette bulunduğu, eldeki davayı ise 15/02/2017’de açtığı, davacının şikayette bulunduğu tarih itibariyle korkunun etkisinin geçmiş sayılması ve bir yıllık hak düşürücü sürenin bu tarihten itibaren başlatılması gerektiği gerekçeleriyle hak düşürücü süre içinde açılmayan davanın reddine, koşulları oluşmadığından davalı vekilinin tazminat talebinin reddine karar verilmiş, kararı davacı vekili istinaf etmiştir. Davacı vekili, istinaf sebebi olarak; dava dilekçesindeki iddialarını tekrar etmiş, ayrıca davalının müvekkilinden aldığı senedin daire tapusunun ve 81.000 USD’nin müvekkilince iadesinin istenmesine rağmen davalının haksız yere bunları iade etmediğini, müvekkilinin suç duyurusuna karşı davalının da müvekkiline karşı suç duyurusunda bulunduğunu ve müvekkili hakkında Bakırköy 13.Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2015/337 esas sayılı dosyasında dava açıldığını, bu davanın halen derdest olduğunu, bekletici mesele yapılması gerektiğini, ancak mahkemenin bunu beklemediğini, yine müvekkilince Küçükçekmece 3.Asliye hukuk Mahkemesi’nin 2015/84 esas sayılı dosyasında tapuyla ilgili olarak dava açtığını, yine 81.000 USD yönünden sebepsiz zenginleşme davası açıldığını, senedin zorla imzalattırıldığı hususunun dava dosyası içeriğinden anlaşılmakta olduğunu, menfi tespit davasının tüm şartlarının gerçekleştiğini, müvekkilinin davalıya hiçbir borcu bulunmadığını, davalının beyanlarında da bu hususu ikrar ettiğinin görüleceğini, davaya konu bedelli bir senedin davacının kendi rızasıyla hiçbir zorlama olmadan davalıya vermesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğun bildirmiştir. Davalı tarafından davacı aleyhine 03/04/2015 tarihinde senede dayalı olarak toplam 508.184,03 TL’nin tahsili için kambiyo senetlerine özgü yolla icra takibi başlatıldığı, takip konusu senedin 24/02/2015 tanzim, 28/02/2015 vade, 500.000 TL bedelli, keşidecisinin davacı, lehtarın davalı olduğu ve nakden kaydıyla düzenlenmiş bulunduğu görülmüştür. Davacının davalı ve dava dışı şahıslar aleyhine nitelikli yağma, hakaret ve tehdit suçlarından yaptığı suç duyurusu üzerine yapılan soruşturma sonunda, davacının yağmaya uğradığını iddia ettiği tarihten itibaren bir süre daha şirkette çalışmaya devam ettiği, şirket kamera kayıtlarında müştekinin herhangi bir tedirgin tavrının olmadığı, olay anında ve olay tarihinden sonra kolluk birimlerine müracaatta bulunma imkanı varken bulunmadığı, iddianın soyut kaldığı ve inandırıcı olmadığı, yeterli delil elde edilemediği gerekçeleriyle takipsizlik kararı verildiği görülmüştür. Davalı ve yetkilisi olduğu dava dışı şirketin şikayeti üzerine davacı ve dava dışı … aleyhine resmi belgede sahtecilik ve dolandırıcılık suçlarından Bakırköy 13.Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2015/337 esas sayılı dosyasında kamu davası açıldığı, davanın 03/10/2017 tarihi itibariyle derdest olduğu anlaşılmıştır.
GEREKÇE: Dava, İİK’nun 72.maddesi uyarınca açılan menfi tespit davasıdır. Davacı taraf, dava konusu senedin cebir ve tehdit altında imzalatıldığını iddia etmiş, davalı taraf ise davanın reddini savunmuştur. Takip ve dava konusu senet 24/02/2015 tanzim tarihlidir. Senedin tanzim tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6098 Sayılı TBK’nun 39.maddesi uyarınca korkutulma sonucunda sözleşme yapan taraf korkutmanın etkisinin ortadan kalktığı andan itibaren bir yıl içinde sözleşmeyle bağlı olmadığını bildirmez veya verdiği şeyi geri istemez ise sözleşmeyi onamış sayılır. Somut olayda davacı taraf, davalı hakkında 10/03/2015 tarihinde şikayette bulunmuştur. Dolayısıyla bu tarih itibariyle davacı üzerindeki korkutmanın kalktığının kabulü gerekir. Huzurdaki dava ise 15/02/2017 tarihinde açılmış olup TBK’nun 39.maddesinde öngörülen bir yıllık hak düşürücü sürenin geçtiği görülmüştür. Açıklanan bu hususlar gözetildiğinde davacı vekilinin istinaf talepleri yerinde değildir. Hal böyle olunca usul ve yasaya uygun olan ilk derece mahkemesi kararına yönelen davacı vekilinin istinaf taleplerinin reddi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacı vekilinin istinaf talebinin HMK’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Alınması gereken 59,30 TL harçtan, peşin alınan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 23,40 TL harcın davacıdan alınarak hazineye irad kaydına, 3-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nun 361.maddesi uyarınca tebliğden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay ilgili hukuk dairesinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.01/07/2021