Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2018/3357 E. 2021/1725 K. 07.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2018/3357 Esas
KARAR NO: 2021/1725 Karar
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 1. FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 10/07/2018
NUMARASI: 2017/483 E., 2018/252 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 07/10/2021
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili, müvekkilinin TPMK nezdinde … markasını tescil ettirmek üzere 29/05/2015 tarihinde başvuru yaptığını, ancak davalının benzerlik itirazı üzerine başvurunun reddedildiğini, bu red kararı üzerine Ankara 1.FSHHM’nin 2016/385 esas sayılı dosyasında kararın iptali için dava açtıklarını, davanın halen derdest olduğunu, yaptıkları araştırmada davalı şirketin itirazına dayanak gösterdiği markasını 12.sınıftaki (12.16 harci) 5 yıldır hiç kullanmadığını tespit ettiklerini, bunun üzerine İstanbul Anadolu 1.FSHHM’nin 2016/182 esas sayılı dosyasında iptal davası açtıklarını, davanın açılmasından sonra Anayasa Mahkemesi’nin 556 Sayılı KHK’nun 14.maddesini iptal ettiğini, bu konudaki haklarını saklı tuttuklarını, bununla birlikte davalı şirketin markasını dava açıldıktan sonra da kullanıp kullanmadıklarının araştırıldığını, ancak kullanmadığını tespit ettiklerini belirterek davalı şirket adına tescilli olan … numaralı … markasının 12.sınıf yönünden (12.16 hariç) tüm alt sınıflarında SMK’nun 9.maddesi gereğince iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, davacının aktif husumet ehliyetinin ve bu davayı açma konusunda hukuki yararının bulunmadığını, daha önceden 556 Sayılı KHK’nın 14.maddesi gereğince dava açmaları nedeniyle derdestlik itirazlarının olduğunu, ayrıca hak düşürücü sürenin geçtiğini, esasa ilişkin olarak ise müvekkilinin … markasını yaygın ve etkin bir şekilde uzun süredir kullandığını bildirerek davanın reddini istemiştir. Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporuna göre; davacı tarafça daha önceden aynı mahkemede 556 Sayılı KHK’nın 14.maddesine dayalı olarak açılan davanın yargılaması sonunda 14.maddenin Anayasa Mahkemesi’nce iptal edildiğinden konusuz kalan davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına dair karar verildiği, kararın temyiz edilmeksizin kesinleştiği, bu davada karar verilmediğinden davacının huzurdaki davayı açmakta hukuki yararı bulunduğu, derdestlik itirazının yerinde olmadığı, yapılan bilirkişi incelemesi yönünden davalının 12.sınıfta (12.16 hariç) her alt sınıfta ayrı ayrı kullanımının görülmediği, davalının bu yönden kullanımı ispatlayamadığı, davalının ticari defterlerine delil olarak dayanmadığı, kullandığını ispat yönünden herhangi bir delil de sunmadığı gerekçeleriyle davanın kabulüne, davalıya ait TPMK nezdinde tescilli … sayılı “…” markasının 12.sınıfta (kara ve deniz taşımacılığı hizmetleri) alt sınıfı dışında tescilli olduğu tüm sınıf ve alt sınıflar yönünden kullanmama nedeniyle iptaline karar verilmiş, kararı davalı vekili istinaf etmiştir. Davalı vekili, istinaf sebebi olarak; mahkemenin tasarruf ve taleple bağlılık ilkelerini ihlal ettiğini, davacının talebinin 12.sınıf açısından 16.alt sınıf hariç olmak üzere iptalinin talep edildiğini ve dava dilekçesinin talep sonucu bölümünde alt sınıfları tek tek yazdığını, buna rağmen mahkemenin markayı tescilli olduğu tüm sınıflar bakımından iptal etmesinin talep aşımı niteliğinde olduğunu, öncelikle kararın bu yönden kaldırılması gerektiğini, ayrıca davacının talebinin dayanaksız ve kötüniyetli olduğunu, dava açmasındaki amacın tescil ettirmeye çalıştığı … ibaresinin müvekkilinin hem markası hem de ticari unvanı olan …’a tanınan yasal korumanın engeline takılması ve bu nedenle markasının tescil edilmemesi olduğunu, zaten bundan dolayı marka başvurusunun TPMK tarafından reddedildiğini, TPMK kararının iptali için açılan davanın da reddedildiğini, davacının aktif husumet ehliyeti ve bu doğrultuda davayı açmakta hukuki yararı bulunmadığını, … ibaresinin araştırıldığında davacı adına kullanım gösteren herhangi bir sonuca ulaşılamadığını, aksine bu ibarenin dünyanın değişik ülkelerinde farklı firmalar tarafından kullanıldığının görüldüğünü, davacı tarafın wıpo veri tabanından edindiğini belirttiği bir belge kopyası sunmuş ise de, yaptıkları araştırmada … ibaresinin WIPO kapsamında davacının menfaat sahibi olmasını sağlayacak bir koruma olmadığının görüldüğünü, hak düşürücü süre itirazlarının mahkemece değerlendirilmediğini, müvekkili adına tescilli olan markanın 1997’de … firmasının adında kullanılmaya başlandığını ve müvekkili tarafından uzun süredir aktif bir şekilde kullanıldığını, dolayısıyla davanın marka tescilinden itibaren 5 yıllık süre içerisinde açılması gerekirken açılmadığını, mülga KHK bakımından Yargıtay’ın 5 yıllık hak düşürücü süreyi gözettiğini, yine SMK’ya göre de davanın 5 yıllık süre içerisinde açılmadığını, derdestlik itirazlarının reddinin de hatalı olduğunu, zira davacının bu davada dayandığı SMK’nun 9.maddesinin mülga KHK’nın 14.maddesine karşılık geldiğini ve önceki davanın da KHK’nın 14.maddesine dayalı olarak açıldığını, esasa ilişkin itirazlarının değerlendirilmediğini, müvekkilinin markasının eski ve bilinen bir marka olduğu hususunun bilirkişi raporuyla da tespit edildiği halde mahkemenin hatalı değerlendirme yaptığını, müvekkilinin bu markayı yaygın bir coğrafi çevrede etkin ve yoğun reklam kampanyası eşliğinde uzun süredir kullandığını, … ibaresinin araştırılmasında davalı ile bir bağlantılı sonuç ortaya çıkmadığını, müvekkilinin üstün hak sahibi olduğunu, aksi takdirde müvekkilinin tanınmışlığından haksız yararlanma sonucunun ortaya çıkacağını bildirmiştir. Davaya konu … tescil numaralı … markasının tüm sınıflarda davalı adına 09/02/2005 tarihinde tescil edildiği ve 08/02/2015 tarihinde 10 yıl müddetle yenilendiği görülmüştür. Davalı şirketin ticaret sicil müdürlüğünden gelen cevabi yazı içeriğinden ana sözleşmesinin 15/08/2003 tarihinde tescil edildiği görülmüştür.
İstanbul Anadolu 1.FSHHM’nin 2016/182 esas sayılı dosyasının incelenmesinde; tarafların aynı olduğu, davacının davalı aleyhine 556 Sayılı KHK’nın 14.maddesi gereğince davalı markanın 12.sınıfın alt sınıfları bakımından iptalini istediği, mahkemenin Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararını gerekçe yaparak 07/11/2017 tarihinde konusuz kalan davanın esası hakkında karar vermesine yer olmadığına dair karar verdiği, kararın taraflara tebliğ edildiği, ancak kanun yoluna başvurulmadığı görülmüştür. Ankara 1.FSHHM’nin 2016/385 , 2017/515 karar sayılı ilamının incelenmesinde, davacı tarafından davalı ve TPMK aleyhine YİDK kararının iptali için dava açıldığı, yargılama sonunda mahkemenin 28/12/2017 tarihinde markaların ve emtiaların benzer bulunduğu, somut olayda 556 Sayılı KHK’nın 8/1-b maddesindeki koşulların oluştuğu, TPMK kararının yerinde olduğu gerekçeleriyle davanın reddine karar verildiği görülmüştür. Yargılama sırasında alınan 29/05/2018 tarihli iki kişilik bilirkişi raporunda; davacıya ait web adreslerinde yapılan araştırmada … ibaresine rastlanmadığı, davalıya ait web adreslerinde yapılan araştırmada ise … ibaresinin arandığı ve bu ibarenin kullanıldığının tespit edildiği, ayrıca davalının web sitesinin alan adında … ibaresinin geçtiği, dosyaya sunulan evraklarda 12.sınıfta yer alan deniz kara taşımacılığında kullanılan araçlarla ilgili emtialarda … ibaresinin kullanıldığı, davacı tarafın 12.sınıfta yer alan alanlarda hizmetler verdiği, yapılan incelemelerde davalı markasında 12.sınıfta (12.16 hariç) her alt sınıfta ayrı ayrı kullanımının görülemediği, … markasının eski ve bilinen bir marka olması sebebiyle hükümsüzlük sebebinin oluşmadığı yolunda görü ve kanaat bildirildiği görülmüştür.
GEREKÇE: Dava, davalıya ait markanın kullanmama nedeniyle kısmen iptali talebine ilişkindir. Davalıya ait dava konusu markanın 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10, 11, 12, 13, 14, 15, 16, 17, 18, 19, 20, 21,22, 23, 24, 25, 26, 27, 28, 29, 30, 31, 32, 33, 34, 35, 36, 37, 38, 39, 40, 41, 42, 43, 44, 45.sınıflar yönünden 02/06/2006 tarihinde tescil edildiği görülmüştür. Davalı tarafça davacının bu davayı açmakta hukuki yararı bulunmadığı ileri sürülmüşse de davacının “…” ibareli marka başvurusunun davalının itirazı üzerine reddedildiği, bu karara karşı davacı tarafça açılan davanın da reddedildiği, buna göre davacının huzurdaki davayı açmakta hukuki yararı bulunduğu anlaşılmakla bu konudaki istinaf talebi yerinde değildir. Davalı taraf markasının tanınmış olduğunu ve tanınmış markalarda kullanmama nedeniyle iptal kararı verilemeyeceğini ileri sürmüş ise de markanın kullanımı her marka için yükümlülük olup tanınmış markalar bakımından bu konuda bir istinai hüküm bulunmadığından bu konudaki istinaf talebi yerinde değildir. Davalı tarafça derdestlik hususu ileri sürülmüşse de aynı mahkemede açılan 2016/182 Esas, 2017/172 Karar sayılı dava dosyasının incelenmesinde; davanın Anayasa Mahkemesi’nin 556 Sayılı KHK’nun 14.maddesini iptal etmesi nedeniyle konusuz kalan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına şeklinde karara bağlandığı, kararın temyiz edilmeksizin kesinleştiği anlaşıldığından bu konudaki istinaf sebebi de yerinde değildir. Davalı taraf, davanın 5 yıllık hak düşürücü sürede açılmadığını savunmuşsa da; kullanmama sebebiyle iptal davalarında bu süre dikkate alınmayacağından bu yöndeki istinaf talebi de yerinde değildir. Kullanmama sebebiyle iptal davalarında ispat külfeti markayı kullandığını ileri süren davalı taraftadır. Somut olayda alınan bilirkişi raporunda davalının dava konusu markayı 12.sınıfta (12.16 hariç) kullanmadığı görülmüştür. Bu bakımdan davacının davasına konu alt sınıflar bakımından markanın kullanılmadığına ilişkin iddiası sübuta ermiştir. Dolayısıyla davalının etkin ve yoğun bir şekilde kullanımı olduğuna dair istinaf talebi de yerinde değildir. Ne var ki, dava dilekçesinde davacının talebi davalı markasının 12.sınıfının 12.16 hariç tüm alt sınıflarında iptalini istediği halde mahkemece hüküm fıkrasında markanın tüm sınıf ve alt sınıflar bakımından iptaline karar verildiği bu durumun HMK’nun 26.maddesinde yer alan taleple bağlılık ilkesine aykırı olduğu, davalı vekilinin de bu hususu açıkça istinaf konusu yaptığı anlaşılmakla bu yön itibariyle davalı vekilinin istinaf talebinin kabulü gerekmiştir. Hal böyle olunca ilk derece mahkemesi kararına yönelen davalı vekilinin istinaf talebinin kısmen kabulü kısmen reddi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Yukarıda açıklanan gerekçe ile: Davalı vekilinin istinaf isteminin KISMEN KABUL, KISMEN REDDİ İLE; 1-6100 sayılı HMK.’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince İSTANBUL ANADOLU FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ’nin 10/07/2018 tarihli 2017/483 E. – 2018/252 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA, 2-Davanın KABULÜNE, 3-Davaya konu davalı adına TPMK nezdinde tescilli … tescil numaralı … markasının 12.sınıfta “Kara ve Deniz Taşımacılığı Hizmetleri” alt sınıfı dışında tescilli olduğu tüm alt sınıflar yönünden kullanmama nedeniyle İPTALİNE, 4-Karar kesinleştiğinde kesinleşme şerhini içerir bir örneğinin ilk derece mahkemesi yazı işleri müdürlüğü tarafından TPMK’ya gönderilmesine, 5-İlk derece yargılaması yönünden; a-Alınması gereken 59,30 TL harçtan peşin alınan 31,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 27,90 TL harcın davalıdan tahsili ile Hazine’ye gelir kaydına, b-Davacı vekiline Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince takdir olunan 3.145,00 TL ücreti vekaletin davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, d-Davacı tarafından yapılan 62,80 TL harç, 221,40 TL tebligat ve müzekkere masrafları ile 2.000,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 2.284,20 TL yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, e-Davalı tarafından ilk derece mahkemesinde yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 6-İstinaf yargılaması yönünden; a-İstinaf talebi kabul edildiğinden davalı tarafça yatırılan istinaf harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilk derece mahkemesince iadesine, b-İstinaf yargılaması için davalı tarafından yapılan 98,10 TL istinaf yoluna başvurma harcı ile 57,80 TL tebligat, müzekkere ve posta gideri olmak üzere toplam 155,90 TL’nin, davacıdan alınıp davalıya verilmesine, -İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından avukatlık ücreti tayinine yer olmadığına, -Artan gider avanslarının karar kesinleştiğinde ve talepleri halinde ilk derece mahkemesince yatıran taraflara ilk derece mahkemesince iadesine; Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda iş bu kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 07/10/2021