Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2018/3281 E. 2021/1202 K. 10.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2018/3281 Esas
KARAR NO: 2021/1202
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İSTANBUL 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 19/06/2018
NUMARASI: 2014/1077 E. – 2018/690 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit
KARAR TARİHİ: 10/06/2021
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü :TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili hakkında İstanbul …. İcra Müdürlüğü’Nün … Sayılı dosyası toplamda 669.838,85-TL meblağlı lehdarı … ciranta alacaklısı … olan toplam 3 adat bono dayanak gösterilerek Ciranta alacaklısı tarafından icra takibi başlatıldığını, müvekkilinin tehditi ile sindirildiğini ve takibe itiraz edemediğini, aynı dönemlerde davalıların da mensubu olduğu suç örgütü üyeleri değişik isimler ile sürekli olarak müvekkili aleyhine icra takipleri başlatıldığını ve bu takiplere itiraz etmesi engellenerek takiplerin kesinleşmesinin sağlandığını, bu takiplerin bazılarında müvekkilinden çok yüksek miktarda tahsilatlar yapılarak haksız kazanç elde edildiğini, sonrasında müvekkilinin korkularını yenerek aleyhine bu kişilerce başlatılmış olan icra takiplerine konu senetlerdin imzaların kendisine ait olup olmadıkları yönünde bilirkişi incelemesi yaptırıldığını ve bilirkişi heyetinin İstanbul …. İcra Müdürlüğü’nün … sayılı takibine konu edilen senetlerden davaya kon 15/02/2008 vadeli 187.000,00- TL meblağlı lehdarı … Ciranta alacaklısı diğer davalı … ve aynı şekilde 15/06/2008 vadeli 66.000,00-TL meblağlı olmak üzere toplam 253.000,00-TL’lik senetlerinde içlerinde bulunduğu birçok senette müvekkile atfen atılı imzaların müvekkilin eli ürünü olmadıkları yönünde rapor tanzim ettiklerini, açıklanan nedenle davanın kabulü ile İstanbul…. İcra Müdürlüğü’nün … sayılı icra takibine konu senetlerden 15/07/2008 vadeli 187.000,00- TL meblağlı ve 15/06/2008 vadeli 66.000,00 TL meblağlı senetlere dayalı olarak davacının davalılara borçlu olmadığını tespitine ve İstanbul …. İcra Müdürlüğünün … sayılı icra takibini davaya konu bu iki senet yönünden iptaline keza davaya konu senetlerin İptali ile iptali istenen senet bedelinin %40 dan az olmamak üzere kötü niyet tazminatını her bir davalıdan ayrı ayrı tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacı aleyhine 2009 yılında icra takibi yapıldığını, davacının herhangi bir itirazı olmadığını, ancak yaklaşık 5 yıl sonra davacı müvekkiline karşı duyduğu sözde korku ve dehşetten her nedense kurtularak, her nedense imzanın kendisine ait olmadığını hatırladığını ve bu davayı açtığını, davanın 1 yıllık hak düşürücü süreye tabi olduğundan reddi gerektiğini, davacının ispatlayamayacağı bu korku ve baskı iddiaları ile süreci biraz daha uzatmak amacı gütmekte ve kötü niyetle davranmakta olduğunu, davacı …’un müvekkili …’ a olan toplam 669.838,85 TL. borca konu olan 3 adet bononun ödemediği için, hakkında İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı takip dosyası ile kambiyo senetlerine mahsus takip yolu ile icra takibi başlatıldığını, davacının ifadelerinin çelişkili olduğunu, davacının borca itiraz etmesinin müvekkilin de içinde bulunduğu bir şebekenin baskıları sonucu olduğu iddia ettiğini ve asılsız bir suç duyurusu ile ispatlanmaya çalışılmakta olduğunu, aradan geçen beş yıldan sonra imzaların kendisine ait olmadığı ile ilgili mütalaa almış, Cumhuriyet Savcılığına müracaat etmiş ve delil uydurarak huzurdaki bu davaya adeta bir ön hazırlık yapıldığını, teknik uzman mütalaasında senetlerin pek çoğunun yakın tarihli olması ve azımsanamayacak bir kısmının fotokopilerden oluşması sonucunda imza atılırken kaleme uygulanan baskının şiddeti ölçülemediği ve bu durumun asıl imza sahibinin tayinini güçleştirmekte olduğunu, teknik mütalaanın da hiçbir hukuki ve geçerliliğinin olmadığını belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; takibe konu senetlerin sıra senetler olduğunu, özel bilirkişi heyeti tarafından “vital değerler ritm/form dengesi, eğim, doğrultu, hız vs bitirme özelliği bakımından farklılıklar saptandığı” ifadesiyle bilirkişi heyetinin açıkça takibe konu senetlerdeki imzanın borçluya ait olmadığı hakkında kesin tespite varamadıklarını, takibe itiraz edilmediğini, senetlerin protesto edilmediğinden … takip yöneltilmediğini, müvekkili ile davacı arasında uzun yıllara dayanan (25-30 yılı aşkın) arkadaşlığı ve tanışıklığının mevcut olduğunu, 2008 yılında müvekkiline makul fiyatla daire satabileceğini söylemesi üzerine 500.00TL karşılığı anlaştıklarını, peyder pey ödemenin yapıldığını, ödenen bedele karşılık davacının sıralı senetleri verdiğini, daireyi 2009 da teslim edemediğinden müvekkilinin de nakde ihtiyacı olduğundan konuyu anlatarak daireye ait senetleri ciro yolu ile dava dışı … isimli arkadaşına teslim ederek davacıdan almış olduğu taşınmaz hakkını da devrettiğini, … çekleri teslim aldığını, davacının müvekkili ile yapmış olduğu ticari ilişkiyi inkar ettiğini, olaydan 5-6 yıl sonra müvekkili aleyhine menfi tespit davasını ikame ettiğini belirterek, iddialarının yerinde olmadığını, müvekkilini mağdur ettiğini belirterek davanın reddini talep etmiştir.Davalı …’nün vefat etmesi nedeni ile mirasçıları … ve …’ye tebligat yapılmıştır.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARI: İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…mahkemece yaptırılan imza incelemesi sonucunda senetlerdeki imzaların davacının el ürünü olmadığının tespit edildiği, dosyaya sunulan teknik uzman raporunda da Kriminal raporda da ve en son alınan mahkemece yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucu alınan raporda da senettteki imzaların davacının el ürünü olmadığı belirlenmiş olduğu, ayrıca ceza dosyasına sunulu deliller alınan raporlar neticesinde davalıların kötüniyetle hareket etmiş oldukları sabit olduğu, gerekçesiyle davanın kabulüne, davaya konu İstanbul ….İcra Müd’nün … esas sayılı (eski İstanbul ….İcra Müdürlüğü’nün … ) takip dosyasına dayanak yapılan 15/07/2008 vade tarihli, 187.000-TL bedelli, lehdarı … olan ve ayrıca 15/06/2008 vade tarihli, 66.000-TL bedelli, lehtarı … olan senetlerden dolayı davacının davalılara borçlu olmadığının tespitine, takibin iptaline, iptali istenen senet bedelleri olan toplam : 253.000-TL üzerinden % 40 oranında kötüniyet tazminatına hükmedilmesine, davalılardan tahsiline…” karar verilmiştir.
İSTİNAF İSTEMİ:Davalı … vekili istinaf dilekçesinde özetle; Müvekkilinin dava konusu senetleri ciro yoluyla teslim aldığını ve yetkili hamil olduğunu, senet üzerindeki keşidecinin imzasının sahte olup olmadığını bilebilecek durumda olmadığını, Yargıtay 12. HD. E. 2016/28283 K. 2018/1596 T. 20.02.2018 tarihli kararın belirtildiği üzere müvekkilinin yetkili hamil sıfatıyla yer aldığı bu hukuki ilişkide aleyhine tazminata hükmedilmesinin hatalı olduğunu, kötü niyetle hareket edenin 5 yıl sonra imza itrazında bulunan davacı olduğunu, Mahkemenin davanın kabulüyle birlikte ”Takibin iptaline” karar vermesinin hatalı olduğunu Yargıtay kararında da denildiği gibi takibin iptaline değil , takibin durdurulmasına karar verilmesi gerektiğini, Söz konusu davada en önemli hususun senetlerdeki imzanın davacıya ait olup olmadığı noktasında toplandığından imza incelemesinin mutlaka yasaya uygun yapılması gerektiğini, ancak mahkemenin 16/02/2016 tarihli 2. celsesinin 3 no’lu ara kararında ”Davacı asilin imza örneklerinin kalemde celse arasında alınmasına, imza örneklerinin alınması için davacı asili hazır etmesi hususunda davacı vekiline 30 gün süre verilmesine” karar verildiği ve bu ara kararın bu haliyle tatbik edildiğini, Yargıtay 19. H.D. E. 2016/11600 K. 2018/441 T. 7.2.2018 tarihli kararında özetle ”Davacının davaya konu bonodaki keşideci imzasının kendisine ait olmadığını iddia etmesi üzerine 23.01.2014 tarihli celsede taraf vekillerinin huzuru ile duruşma yapıldıktan sonra 1 numaralı ara kararı ile davacının huzurda imza örneklerinin alınmasına karar verilmiş ise de daha sonra alınan imza örneği tutanağında hakim ve katip imzası bulunmakla birlikte bunun duruşmada tarafların huzurunda yapılmadığı, ara karar ile duruşmadan sonra yapıldığı anlaşılmıştır. Bu durum imza incelemesi usulüne aykırı olduğu gibi alınan rapora yönelik olarak davalı itirazına konu olmuştur. Usule aykırı tahkikata dayalı karar verilemez. Mahkemece yapılacak iş davacı asilin imza için isticvap edilmek üzere duruşmaya çağırmak, hazır olan tarafların önünde takip konusu bono aslı kendisine gösterilip imzanın kendisine ait olup olmadığı sorulup kabul etmezse huzurda medarı tatbik imza örnekleri alınıp daha sonra tarafların gösterdiği yerlerden getirtilen diğer medarı tatbik imza örnekleri ile birlikte grafolojik rapor alınmaktan ibarettir.” şeklinde belirtildiği üzere usule aykırı olan bu tahkikata dayalı hüküm verildiğini, 10/10/2017 tarihli bilirkişi raporunun usule aykırı olduğu gibi hüküm kurmaya elverişli olmadığını, mukayeseye esas evrakların; 5 adedinin fotokopi nüshası olup belge asılları olmadığını, Yargıtay 12. HD E. 2016/28617 K. 2018/1846 T. 22.2.2018 tarihli kararında özetle ”İmza incelemesinde öncelikle senedin keşide tarihinden öncesine dair borçlunun uygulamaya elverişli imzalarını taşıyan belgeler, keşide tarihine en yakın tarihli olanından başlayarak bilirkişice mukayeseye esas alınmalıdır. Senedin keşide tarihinden öncesine dair belge bulunamazsa daha sonraki tarihli belgeler, uygulamaya elverişli imza örneği taşıyan herhangi bir belge temin edilemez ise, borçlunun duruşmada alınan medarı tatbik imza ve yazı örnekleri üzerinden inceleme yapılmalıdır. Sıhhatli bir sonuç alınabilmesi için, inkar edilen imzanın atıldığı tarihten öncesinde veya mümkün olduğu kadar yakın tarihlerde düzenlenen belgelerde bulunan borçluya ait imzaların celbedilip, ondan sonra bilirkişi incelemesi yapılması gerekir. Ayrıca yerleşik Yargıtay uygulamasına ve Dairemizin istikrar bulan kararlarına göre fotokopi üzerinden imza incelemesi yapılması mümkün değildir” şeklindeki kararında belirtildiği üzere imza incelemesine esas evrakların fotokopi olmasının hatalı olduğunu, Yargıtay HGK’nın E. 1994/12-114 K. 1994/463 T.22.6.1994 tarihli kararının da aynı yönde olduğunu, Yargılamaya konu senetlerin her ikisinin de düzenlenme tarihinin 15.02.2008 olup bilirkişi tarafından incelemeye esas alınan belgeler arasında bu tarihten öncesine ait olan ve belge aslı mevcut olan sadece 1 numaralı ve 5 numaralı belgeler olduğunu, ancak 1 numaralı belgenin 1995 tarihli diğerinin 1982 tarihli belgeler olup ilki senedin düzenlenme tarihinden 13 yıl öncesine, diğeri ise 26 yıl öncesine ait olduğunu, Yargıtay’ın istikrar kazanan kararlarında da yer verdiği üzere imza incelemesinde; mukayese edilecek belgelerdeki imzaların, ihtilaf konusu imza tarihinden öncesine ait ve fakat ona yakın tarihli olması gerektiğini, Yargıtay 11. HD E. 2015/9891 K. 2015/9370 T. 16.9.2015 kararın bu yönde olduğunu,Bir kimsenin bugün ila 13 yıl ya da 26 yıl gibi uzun süreler öncesine ait imzalarının aynı olmasının beklenemeyeceğini, kişinin imzası; şekil, görünüm itibariyle benzese dahi kağıda uygulanan baskı kas gücünün yaş aldıkça zayıflaması vb biyolojik sebeplerle yıllar içinde değişmesinin mümkün olduğunu, Geriye yalnızca istiktap tutanağı kalmakta ise de; usul ve yasaya aykırı alınan istiktap tutanağını kabul etmediklerini, usul ve yasaya aykırı bilirkişi raporunu hükmüne esas alan yerel mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, imza inkarına dayalı olarak İİK 72.maddesine dayalı olarak açılan menfi tespit istemine ilişkindir.İlk derece mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir. Bu karara karşı davalılardan … vekili, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi gereğince, ileri sürülen istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.Yazılı belgelerde yer alan imzanın inkarı halinde, incelemenin, imzasını inkar eden tarafın belge tarihinden önceki mukayeseye esas imzalarını içerir belge asılları temin edilip, mahkeme huzurunda imza istiktabı sağlanarak, imzası inkar edilen belge aslı ile karşılaştırılmak suretiyle bilirkişi incelemesi yaptırılmalıdır. İmza incelemesinde öncelikle senedin keşide tarihinden öncesine ilişkin borçlunun uygulamaya elverişli imzalarını taşıyan belgeler, keşide tarihine en yakın tarihli olanından başlayarak bilirkişice mukayeseye esas alınmalıdır. Senedin keşide tarihinden öncesine ilişkin belge bulunamazsa daha sonraki tarihli belgeler, uygulamaya elverişli imza örneği taşıyan herhangi bir belge temin edilemez ise, borçlunun duruşmada alınan medarı tatbik imza ve yazı örnekleri üzerinden inceleme yapılmalıdır. Sıhhatli bir sonuç alınabilmesi için, inkar edilen imzanın atıldığı tarihten öncesinde veya mümkün olduğu kadar yakın tarihlerde düzenlenen belgelerde bulunan borçluya ait imzaların celbedilip ondan sonra bilirkişi incelemesi yapılması gerekir.Ayrıca yerleşik Yargıtay uygulamasında istikrar bulan kararlarına göre fotokopi üzerinden imza incelemesi yapılması mümkün değildir. Bu nedenle imza incelemesine esas alınan borçlunun uygulamaya elverişli imzalarının bulunduğu belge asıllarının getirtilerek, incelemenin bunlar üzerinden yapılması gerekir.Somut uyuşmazlıkta; 10.10.2017 Tarihli bilirkişi raporunda mukayeseye esas alınan evraklardan 16.10.1995 Tarihli ve 30.12.1982 Tarihli belgeler dışındakilerin fotokopi olduğu, senetlerin tanzim tarihinin 15.02.2008 olup mukayese evrak asıllarının tanzim tarihinden yaklaşık 10-20 yıl öncesine ait oldukları, senet tarihine yakın evrakların asılları celp edilmeden rapor alındığı, raporun davalı … tebliğ edilemediği, keza davacının imza isticvabının tarafların yokluğunda yapılmasının da usule aykırı olduğu (Aynı yönde Yargıtay 19. H.D. E. 2016/11600 K. 2018/441 T. 7.2.2018 tarihli kararı) dikkate alındığında neticeten mahkemece öncelikle davacının belirlenen duruşma gün ve saatinde imza örneklerinin alınması ve senet tarihine en yakın tarihli evrak asıllarının celbi ile gerekli görüldüğü takdirde İstanbul 48.Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2015/368 E sayılı dosyası ceza dosyası da değerlendirilerek üç kişilik bilirkişi heyetinden rapor alınması gerekirken eksik inceleme ile karar verilmesi yerinde görülmemiş, davalı … vekilinin istinaf isteminin bu yönü ile kabulüne, sair hususların bu aşamada incelenmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir.Açıklanan nedenle davalı … vekilinin istinaf isteminin kısmen kabulü ile ilk derece mahkemesinin kararının HMK 353/1-a-6 md gereğince kaldırılmasına karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi ayrıntılı kararda açıklandığı üzere;1-Davalı … vekilinin istinaf isteminin kısmen kabulüne, 2-İlk derece mahkemesinin kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince KALDIRILMASINA, -Yargılamaya devam olunmak üzere, dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-İstinaf talebi kısmen kabul edildiğinden, istinaf nisbi harcının talebi halinde davalı tarafa iadesine, 4-İstinaf aşamasında davalı tarafça yapılan yargılama gideri olan 98,10 TL istinaf yoluna başvurma harcı ile 68,30 TL tebligat ve posta gideri olmak üzere toplam 166,4 TL’nin davacıdan alınarak davalı … verilmesine,5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu 10/06/2021 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.