Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2018/3137 E. 2021/1153 K. 03.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2018/3137 Esas
KARAR NO: 2021/1153
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İSTANBUL 14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 12/04/2018
NUMARASI : 2015/274 2018/491
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 03/06/2021
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekili, müvekkilleri aleyhine senede dayalı takip başlatıldığını, müvekkilinin takibe konu senet nedeniyle davalılara borçlu olmadığını, müvekkili …’ın diğer müvekkili şirketin sahibi olduğunu, davalı … ile müvekkili şirket arasında … plakalı otomobilin satışı konusunda anlaşma yapıldığını, buna göre aracın anahtar teslim fiyatının 284.490,00 İngiliz sterlini olduğu, teslim tarihinin ise Kasım 2011 olarak kararlaştırıldığını, davalı …’in 28.300,00 İngiliz sterlini peşinat olarak ödediği, kalan bakiyeden 35.190,00 İngiliz sterlini KDV düşülerek 221.000,00 İngiliz sterlinin araç teslimiyle birlikte ödeneceğinin kararlaştırıldığını, sözleşmede aracın önce davacı şirket üzerinden tescil edileceği, 24 ay sonra da davalı …’e devredileceğinin KDV bedelinin ödenmesi halinde devir işleminin yapılacağının hükme bağlandığını, ayrıca taraflar arasında 05/12/2011 tarihinde ek bir protokol imzalandığını, bu protokole göre 200.000 İngiliz sterlini tutarında teminat senedi verileceğini ve bu senedin cirolanamayacağının hüküm altına alındığını, buna göre keşide ve vade tarihleri boş 200.000 İngiliz sterlini tutarındaki senedin davacı müvekkili … tarafından imzalanarak verildiğini, aracın 10/12/2011 tarihinde davalı …’e teslim edildiğini, ancak bakiye bedelin ödenmediğini, müvekkilinin bakiyeyi istemesi üzerine bu davalının ödeme yapamayacağını, aracı müvekkili şirketten kiralamak istediğini söylediğini, görüşmeler sırasında davalı …’in yanında diğer davalı …’in de yer aldığını, müvekkili ile … arasında 20/02/2012 tarihli araç kiralama protokolü imzalandığını, bu sırada müvekkilinin teminat senedini istediğini, ancak davalı … senedin yurtdışında olduğunu söyleyerek müvekkiline vermediğini, ancak kiraladığı aracı kullanmaya devam ettiğini, müvekkilinin ısrarları üzerine … müvekkilinin işyerine gelerek cebinden çıkarttığı bir senedi yırtarak müvekkilinin önüne attığını, müvekkilinin de senedi iade aldığını düşünürken söz konusu senede keşide ve tanzim tarihi yazılmak suretiyle diğer davalı …’e cirolandığını ve müvekkilleri aleyhine takibe konulduğunu, davalı …’in diğer davalı aleyhinde hiçbir icra işlemi yapmadığını, bu durumun davalıların birlikte hareket ettiğini gösterdiğini, yapılan suç duyurusu üzerine hazırlık soruşturması başlatıldığını, davalı …’in ifadesinde senedin teminat senedi olduğunu açıkça ikrar ettiğini, konuyla ilgili tanık beyanı da bulunduğunu belirterek müvekkilinin satış sözleşmesi ve araç kiralama sözleşmesi kapsamında davalılara borçlu olmadığının tespitine, dava konusu senedin 05/11/2012 tarihli ek protokolde teminat senedi olarak verildiğinin, davalılar arasında muvazaalı ilişki bulunduğunun, davalı …’in senedin teminat senedi olduğunu bilecek olduğunun ve şahsi def’ilerin bu davalıya yöneltilebileceğinin kabulüne, müvekkilinin davalılara borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı …, müvekkilinin aracı satın almak için davacı şirkete başvurduğunu, davacı …’ın sahibi olduğu şirketin araç kiralama lisansı olduğunu, KDV ve ÖTV indirimi uygulanabilmesi için araç devrini sonra yapabileceğini, bu dönem süresince aracı kiralık olarak gösterebileceğini, iyi müşteriler için bu şekilde uygulama yaptıklarını ve bir sorunla karşılaşmadıklarını beyan ettiğini, müvekkilince araç bedelinin nakden ödendiğini, aracın teslim edildiğini, ancak aracın ilk iki yıl boyunca davacı şirket adına kayıtlı olarak ve müvekkiline kiralanmış olarak gösterildiğini, bu bağlamda müvekkilince senet alındığını, esasen kira sözleşmesinin hiçbir anlamda sonuç doğurmadığından kiralara ilişkin davacı tarafından fatura düzenlenmediğini ve müvekkilinden de kira bedeli talep edilmediğini, taraflar arasındaki ilişki bu şekilde devam ederken davacı … aracı bir başka müşterisine göstermek istediğini beyan etmesi ve müvekkilinin de seyahata çıkacak olması nedeniyle aracı aradaki güven ilişkisine dayalı olarak davacıya bıraktığını, ancak döndüğünde aracın üçüncü kişiye devredildiğini öğrendiğini, önce aracın devrinin, aksi halde bedelin iadesini istediğini, ancak davacıların buna yanaşmadığını, davacıların aracın devri yükümlülüğünü yerine getirmediğini, senedin geçerli senet olarak verildiğini bildirerek davanın reddini istemiştir. Davalı … vekili, iddiaların doğru olmadığını, müvekkilinin senedi ciro yoluyla devralan iyiniyetli üçüncü kişi konumunda olduğunu, şahsi def’ilerin müvekkiline karşı ileri sürülemeyeceğini bildirerek davanın reddini istemiştir. Mahkemece, toplanan delillere ve tanık beyanlarına göre; taraflar arasında akdedilmiş bir kira protokolü bulunduğu, davacının aracın bedelinin teslimatla ödenmesi gerekirken ödenmediğini, davalının ise elden nakden ödendiğini iddia ettiği, sözleşme gereğince aracın devri için kalan bakiyenin ödenmesi gerektiği, davacının ödeme yapılmadan aracı teslim etmesinin düşünülemeyeceği, davacının bu konuda yazılı delil sunmadığı, davacıların borçlu olmadıklarının tespiti taleplerinin yerinde olmadığı gerekçeleriyle davanın reddine, verilen tedbir kararı gözetilerek İİK’nun 72/5 maddesi uyarınca 144.094,80 TL tazminatın davacıdan alınarak takip alacaklısı davalıya verilmesine karar verilmiş, kararı davacı vekili istinaf etmiştir. Davacılar vekili, istinaf sebebi olarak; dava dilekçesindeki iddialarını tekrar etmiş, davanın yazılı yargılama usulüne tabi olduğunu, yazılı yargılama usulüne tabi davalarda HMK’nun 186.maddesine göre sözlü yargılama yapılmasının zorunlu olduğunu, mahkemenin 12/04/2018 tarihli celsede tahkikatın bitirilerek sözlü yargılamaya geçildiği ihtarını yapmadan ve sözlü yargılamaya ilişkin diyecekleri taraflara sorulmadan davanın reddi yönünde karar verildiği, yapılan uygulamanın HMK’nun 184 ve 186.maddelerine aykırı olduğunu, konuyla ilgili Yargıtay’ın değişik dairelerinin kararları bulunduğunu, bakiye kısmın ödendiğinin ispat külfetinin bunu savunan davalı tarafta olduğunu, ödemeye konu bedelin 221.000 İngiliz sterlini olup bu denli yüksek miktarın ödenmesine rağmen belge alınmamasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, davalı …’in 28.300 İngiliz sterlini ödediğine dair protokole yazılarak belgelenmiş iken 221.000 İngiliz Sterlinin belgesiz ödenmesinin mümkün olmadığını, kaldı ki bu kişinin ticari hayatın içinde olduğunu, kaldı ki aracın tesliminin yapılmasından maksadın devrinin yapılması anlamına geldiğini, sözleşmede devrin 24 ay sonra yapılacağının kararlaştırıldığını, ancak davalının aracı bir yıldır kullandığını, madem ki para ödenmiş ise aracın niye davalı adına tescil edilmediğini, bunun yerine görünürde kira sözleşmesi ilişkisi oluşturulmasının mantıklı açıklanamayacağını, davalının parayı ödediğini ispat edemediğini, HMK’nun 200.maddesi gereğince davalının ödemesini senetle ispatlaması gerektiğini, satış sözleşmesi yerine kira sözleşmesi imzaladığını, buna göre mülkiyetin müvekkili şirkette olduğunu, müvekkilinin de teminat senedi verdiğini, olayda aracın davalıya teslim edilmesi ve kullanım izni verilmesindeki sebebin kira ilişkisi olduğunu, bu kira sözleşmesinin görünürde kira sözleşmesi olmayıp gerçek bir kira sözleşmesi niteliğinde olduğunu, mahkemenin davalının savunmasına itibar ederek davayı reddetmesinin doğru olmadığını, mahkemenin tanık dinlemesine rağmen davacı tanıklarına itibar etmediğini, kararın HMK’nun 297/1-c bendinde belirtilen hususları taşımadığını, davalı …’in müvekkilinin zararına olarak ve bilerek senedi iktisap ettiğini, davalılar arasında ticari ilişki bulunmadığını, zaten davalı …’in diğer davalı aleyhine hiçbir icra işlemi yapmadığını bildirerek her iki davalı yönünden kararın kaldırılmasını istemiştir. Dosyadaki fotokopi belgelerden, davalı …’in davacılar aleyhine bonoya dayalı olarak toplam 205.497,26 İngiliz Sterlinin alacağının temini için kambiyo senetlerine özgü yolla icra takibi başlattığı, dayanak olarak bononun gösterildiği, takibe dayanak bononun 05/11/2011 tanzim, 05/12/2012 vadeli, 200.000 İngiliz Sterlini bedelli, nakden kaydıyla düzenlenmiş, keşidecisinin davacı şirket, lehtarının ise davalı … olduğu, hamilin ise davalı … olduğu senet fotokopisinden anlaşılmıştır. Davacı … ile davalı … arasında satış protokolü düzenlendiği, protokolde dava konusu aracın anahtar teslim satış fiyatının 284.490 İngiliz Sterlini, teslim tarihinin Kasım 2011 olarak gösterildiği, 28.300 İngiliz Sterlininin peşin ödendiği, bakiye 35.190 İngiliz Sterlininin KDV düşülerek 221.000 İngiliz Sterlinin araç tesliminde nakden ödeneceği, aracın davacı şirket adına tescil edileceği, satıcının 24 ay sonra davalı …’e hiçbir bedel talep etmeksizin araç devrini yapacağı, 24 aydan önce satış devri istendiği takdirde 35.190 İngiliz Sterlini ödeme yapılmasının müteakip aracın devrinin yapılacağının hükme bağlandığı görülmüştür. 05/12/2011 tarihli ek protokolün incelenmesinde; 200.000 İngiliz Sterlini tutarındaki ekteki senedin satış protokolünün 4 ve 5.maddelerinde belirtilen aracın devir işleminin davacı şirket tarafından gerçekleştirilmediği durumda alacak senedi hükmü kazanacağı, aksi halde alacak senedi hükmü taşımayacağı, bu senedin teminat senedi olup ciro edilemeyeceğinin hükme bağlandığı, ek protokolün davacı şirket ile davalı … tarafından imzalandığı görülmüştür. 20 Şubat 2012 tarihli araç kiralama protokolünün incelenmesinde ise; davacı şirketin kiralayan, davalı …’nin kiracı olarak yer aldığı, kira süresinin 24 ay olarak kararlaştırıldığı görülmüştür. Yargılama sırasında dinlenen tanık … “davacı … diğer davacı … Şirketi’nin sahibi olup, davalılardan … bu şirketten … marka araç satın almıştı, araç bedelinin ödenmesi sırasında indirim yapılabilmesi için lizing yöntemi ile satış yapılması kararlaştırıldı, indirimden sonra oluşan araç bedeli … tarafından tamamen ödendi, bunun karşılığında davacılardan 200.000,00 Sterlin bedelli bono alındı, bunun nedeni davalı … tarafından davacılara yapılan peşin ödemenin karşılığı olarak verilmiş olmasıdır, davacılar hangi nedenle ödemekten kaçınıyorlar bunu bilemiyorum, bilgim bundan ibarettir” şeklinde beyanda bulunduğu, Yargılama sırasında dinlenen Tanık …’in ” … ofiste bir kere gördüm, diğer davalı ile birlikte gelmişlerdi, davalı … beyden aracı teslim alan kişi benim, teslimden sonraki bir tarihte 2014 yılı ağustos aylarında Efe ile Arzu şirkete geldi. Davacı … bey ile hararetli konuşmaları duydum, Efe” bana güvenmiyormusuz” diyerek eldeki senedi yırttı, daha sonraki konuşmalarda anladım. … bu tarih harici görmedim. Artuğ beyin odası showrun içindedir kapısı her zaman açıktır davalı … İle arkadaş oldukları için sürekli gelirdi. ” şeklinde beyanda bulunduğu,Yargılama sırasında dinlenen Tanık …’un “Ben Artuğ beyin şirketin çalışıyorum, Efe ve Arzu birlikte gördüm, bundan 3 sene önce 2014 yılı Ağustos ayında senedi teslim etmeye geldiler. Ben şirketin finans müdürü olarak çalışıyorum, bu nedenle senedi getirdiklerini biliyorum, Arzu’yu şirkette bir kere gördüm, bunun dışında Efe beyi cep telefonunda aradığımda telefona Arzu çıktı, Arzu olduğunu telefondan kendisi söyledi, bu nedenle biliyorum, Efe beyin bize senedi iade etmesi gerekiyordu, yanında da Arzu Hnm vardı, Efe Bey senedi iade etti,. Arzu ve Efe Senedi iade etmek üzere geldikleri gün davacı ısrarla senet diye söyleyince davalı … seneden bu kadar senedi dert ettin dedi, bunun üzerine davacı bu zaten teminat senedi işlem yapamazsın, araç satışı gerçekleşmedi, neden dert edeyim ki dedi. Davalı … Senedi yırtarak attı, bu konuşmalar sırasında diğer davalı … da oradaydı” şeklinde beyanda bulunduğu görülmüştür. Konuyla ilgili hazırlık soruşturmasına ilişkin bir kısım evrak fotokopilerinin incelenmesinde; davacıların müşteki olduğu, davalılar hakkında ise bedelsiz senedi kullanmak, sahtecilik ve dolandırıcılık suçlarından soruşturma yapıldığı, davalı …’in ise ifadesinde, müşteki ile araç alım satımı konusunda konuştuklarını, müştekiden indirim yapılmasını istediğini, müştekinin de bu işin bir yöntemi olduğunu söyleyerek kiralama şirketi olduğu için aracın şirket üzerine alınırsa ÖTV ve KDV indirimi sağlanacağını, bu durumda şirketin vergiden dolayı bir kazancı olacağını, bunun da indirim olarak kendisine yansıtılabileceğini söylediğini, araç için peşin 28.300 pound verdiğini, araç gümrüğe geldiğinde 221.000 pound ödediğini, buna göre gerek kaporayı, gerekse araç bedelini müştekiye elden ödediğini, kendisinin de müştekiden garanti olması için senet istediğini, müştekinin de vade tarihi doldurulmuş 200.000 poundluk senet verdiğini, bunun üzerine arabayı teslim alıp kullanmaya başladığını, bir süre sonra sahibi olmadığı için sıkıntı olacağını düşünerek durumu müştekiye anlattığını, müştekinin de bu sorunu kira sözleşmesi yaparak aşabileceklerini söylediğini, bunun üzerine kira sözleşmesi yaptıklarını, ancak bir süre sonra müştekinin kendisini arayarak aynı araçtan almak isteyen başka bir müşterisi olduğunu söyleyip test için izin verip vermeyeceğini sorduğunu, kendisinin de bunu kabul ettiğini, yurtdışında bulunduğu sırada müştekinin aracı başka bir araca sattığını öğrendiğini, kendisinin de bunu sorun etmeyerek kaça satıldıysa parasını istediğini, müştekinin aracı takasla verdiğini ve henüz karşılık almadığını, aldığında vereceğini söylediğini, ancak türlü bahanelerle borcunu ödemediğini, bunun üzerine kendisine elindeki senedi işleme koyacağını söylediğini, müştekinin ise senet teminat senedi olduğundan birşey yapamazsın dediğini, diğer şüpheli … bir ürünün İngiltere distribütörlüğünü yapma konusunda anlaştıklarını, bu nedenle … para yerine senet verdiğini, suçlamayı kabul etmediğini beyan ettiği görülmüştür. Davalı … ise; müştekiyi tanımadığını, Amerikada gıda işi yapan şirketin sahibi olduğunu, Amerikada bir toplantı sırasında diğer şüpheliyle tanıştığını, ticari bir sözleşme sebebiyle şahıstan nakit para yanında senedi de aldığını, sonradan takibe koyduğunu, kendisinin herhangi bir suça karışmadığını beyan ettiği görülmüştür.Hazırlık soruşturması sonunda davalılar hakkındaki suçlamalardan dolayı taraflar arasındaki ihtilafın hukuki ihtilaf mahiyetinde olduğu, başlı başına suç teşkil etmediği gerekçeleriyle takipsizlik kararı verildiği, takipsizlik kararına yapılan itirazın sulh ceza hakimliğince reddedildiği görülmüştür.
GEREKÇE: Dava, İİK’nun 72.maddesi uyarınca icra takibinden sonra açılan menfi tespit davasıdır. Davalı … tarafından davacılar aleyhine bonoya dayalı takip başlatılmış, davacılar ise takibe konu bononun teminat senedi olduğunu ve gerçek bir borcu içermediğini, davalı …’in iade etmesi gerektiğini, ancak iade etmediğini iddia etmiş, davalı taraf ise davanın reddini savunmuştur. Taraflar arasındaki satış protokolünün incelenmesinde, davalı …’in davacı tarafla araç alım satımı hususunda anlaştığı, 28.300 İngiliz sterlininin peşin ödendiği, 35.190 İngiliz sterlini KDV düşülerek kalan 221.000 İngiliz sterlininin araç tesliminde nakden ödeneceğinin kararlaştırıldığı görülmüştür. İlk derece mahkemesi kararında da isabetle belirtildiği üzere davacı taraf aracı adı geçen davalıya teslim etmekle protokolde belirtilen bakiye bedelin davalı … tarafından ödendiğinin kabulü gerekir. Öte yandan taraflar arasında düzenlenen ek protokolün içeriğinden, aracın devrinin davacı şirket tarafından gerçekleştirilmemesi halinde senedin alacak senedi hükmü kazanacağı anlaşılmaktadır. Somut olayda davacı tarafın aracın devrini gerçekleştirmediği ve taraf beyanlarından aracın dava dışı başka bir kişiye satışının yapıldığı sabit olmakla dava konusu senedin bedelinin istenebilir olduğu kanaatine varılmıştır. Konuyla ilgili olarak yapılan hazırlık soruşturması sırasında dinlenen davacı tarafın tanığı olan … 30/12/2014 tarihli ifadesinde, davalı …’in ödediği paraların teminatı olması için ek protokolle 200.000 sterlinlik teminat senedini şirket adına düzenlenen verildiği yolunda beyanda bulunduğu görülmüştür. Adı geçen tanığın davacı şirkette finans müdürü olduğu kendi ifadesinden anlaşılmaktadır. Dolayısıyla bu tanığın beyanı da davalı …’in aracın bakiye tutarının davacı tarafa ödendiğini ispatlamaktadır. Her ne kadar dosyaya kiralamaya ilişkin protokol sunulmuş ise de, yukarıda yapılan açıklamalar gözetildiğinde bu protokolün gerçeği yansıtmadığı anlaşılmaktadır. Açıklanan bu nedenlerle davacı taraf menfi tespit iddiasını ispatlayamadığı gibi diğer davalı yönünden de iddialarını ispatlayamamıştır. Yapılan bu açıklamalar doğrultusunda davacılar vekilinin istinaf taleplerinin reddi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;1-Davacılar vekilinin istinaf talebinin HMK’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,2-Alınması gereken 59,30 TL harçtan, peşin alınan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 23,40 TL harcın davacılardan alınarak hazineye irad kaydına, 3-Davacılar tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nun 361.maddesi uyarınca tebliğden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay ilgili hukuk dairesinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.03/06/2021