Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2018/3134 E. 2021/1022 K. 20.05.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2018/3134 Esas
KARAR NO: 2021/1022
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 19/09/2017
NUMARASI: 2014/1224 2017/708
DAVANIN KONUSU: Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 20/05/2021
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili; müvekkilinin davalıdan 22/09/2012 tarihli ve … sayılı faturaya konu … Diş Ünite ve Diş Ünitine bağlı intro oral kamera, DTE DI kavitron, LCD monitör, Saab Işınlı cihaz ile HP2’lik komprosörü KDV dahil 9.724,40 TL bedelle satın aldığını, bahsi geçen ürünlerin teslim edildiği tarihten bu yana sayısız defa arızalandığını, arızaların ilk bakışta anlaşılmayan ve kullanımla ortaya çıkan arızalar olduğunu, müvekkilinin aleti bir ay dahi kullanamadığını, bu durumun müvekkilinin maddi ve manevi yönden zarara yol açtığını, müvekkilinin onarım hakkını kullanmasına rağmen cihazlardan yararlanamamasının süreklilik arzettiğini ve cihazın artık tamirinin mümkün olmadığının anlaşıldığını, davalının cihazı yenisiyle değiştireceğini söylemesine rağmen yenisini teslim etmediğini bildirerek, mal bedeli olan 9.724,40 TL’nin ihtarnamenin tebliğinden itibaren işletilecek avans faiziyle davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, müvekkilinin davaya konu cihazı 22.09.2012 tarihli fatura ile satıp aynı tarihte tam ve hatasız olarak teslim ettiğini, cihazda ayıp bulunmadığını, davacının 16.09.2014 tarihine kadar hiçbir ayıp ihbarında bulunmadığını, TTK’nın 23 ve BK ‘nın 223.maddeleri tapelerinde öngörülen sürelerde ayıp ihbarı yapılmadığı gibi TTK 18.maddesinde belirtilen usulde de ihbar yapılmadığını, davacının ihtarnamede seçimlik hakkını onarımdan yana kullandığını açıkça belirttiğini, buna rağmen bu hakkından dönerek sözleşmeden dönme hakkını kullanmasının hukuken mümkün olmadığını bildirerek davanın reddini istemiştir. Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporlarına göre; dava konusu cihazın 22.09.2012 tarihinde davacıya teslim edildiği, ayıp ihbarının ise 12.09.2014 tarihinde yapıldığı, davacının gizli ayıp niteliğindeki ayıpları davalı satıcıya süresinde ve usulüne uygun olarak ihbar ettiğini ispatlayamadığı gerekçeleriyle davanın reddine karar verilmiş, kararı davacı vekili istinaf etmiştir. Davacı vekili istinafında; davayı 2014 yılında açtıklarını, kararı veren hakimin dördüncü hakim olduğunu ve ilk celsede karar verdiğini, davaya uzunca süre bakan ilk hakimin tamir masrafları konusunda bilirkişileri görevlendirdiğini, bu durumun hakimin tamir masrafları ile ilgili bir değerlendirme yapacağını gösterdiğini, kararı veren hakimin dosyaya tam anlamıyla nüfuz edemediğini, ayıp ihbarının süresinde yapılmadığı iddiasının doğru olmadığını, cihazların onarılmaz tamirlerle orjinalliğini kaybettiği iddiasının gözden kaçtığını, cihazların ilk alındığında ayıplı olduğu yolunda bir iddialarının bulunmadığını, ayıp ihbarının süresinde yapılmadığı iddiasının doğru olmadığını, temel iddialaranın ayıbın kullanımla ortaya çıktığı ve müvekkilinin tamir ile oyalandığı ve personelin yetersiz olması nedeniyle cihazların orjinalliğini kaybettiği yolunda olduğunu, Yargıtay 19.HD’nin 2015/954 E. – 14032 K.ilamına göre; aracın servise gitmesinin ihbar olarak kabul edilmesi gerektiğinin belirtildiğini, buna göre tamir için personel gelmesinin ayıp ihbarı kabul edilmesi gerektiğini, raporun eksik incelemeye dayalı hazırlandığını, cihazlarda gizli ayıbın ve kusurlu hizmetin bulunduğunun kabul edilmesine rağmen tamir edilebileceklerinden söz edilmesinin doğru olmadığını, ek rapora tamir masraflarının belirlenmesi için gidildiğini, ancak bilirkişilerin bu hususu yerine getirmediklerini bildirmiştir. Davalı tarafından davacıya düzenlenen 22.09.2012 tarihli faturanın 9.724,40 TL bedelli olduğu görülmüştür. Davacı tarafından davalıya gönderilen 12.09.2014 tarihli ihtarnamede; cihazın sayısız defa arıza verdiği, bir ay dahi kullanılamadığı, cihazdan yararlanılamadığı, yenisinde teslim edileceğinin söylenilmesine rağmen teslim edilmediğini belirterek cihaz bedelinin ödenmesi, ayıplı ürünlerinde iade alınmasının istendiği görülmüştür. Yargılama sırasında alınan 07.09.2015 tarihli bilirkişi heyet raporunda; ürünün mevcut durumda diş hekimi tarafından ihtiyaç duyulan basınçlı hava temini ile işlem yapma, su verme, bardak dolumu, koltuk pozisyonu ayarı gibi temel operasyon kabiliyetlerini yerine getirebilir vaziyette olduğu, cihazın modüler yapıda imal edilmiş ve kalite / fiyat oranında temel fonksiyonlarını yerine getirebildiği, Servo sistemleri ve elektrik düzenleri üzerinde yapılan onarım ve tamiratların teknik standartlar altında olduğu, cihazın uygun ve kaliteli işcilik ve uygun orjinal parça değişimi ile orjinallik vasfını yeniden kazanabileceği, servis kapsamında gerçekleştirilen onarımların cihazın orjinalliğini bozacak nitelikte olduğu, onarım faaliyetlerinin yeterli eğitim, bilgi ve beceriye sahip olmayan elamanlarca gerçekleştirildiği, cihazın kullanımını engelleyen unsurların servis hizmetinin kötü verilmesinden kaynaklandığı, cihazda bulunan bazı önemli olmayan eksikliklerin uygun servis hizmeti ile giderilebileceği, bu koşullar altında cihazın BK anlamında ayıplı olmadığının değerlendirildiği, mahkemenin ayıbın varlığını kabul etmesi halinde davacının süresinde ve uygun ayıp ihbarında bulunduğunu ispatlaması gerektiği yolunda görüş bildirildiği görülmüştür. Yargılama sırasında alınan 14.03.2016 tarihli bilirkişi raporunda; cihazdaki ayıplı sayılabilecek parçanın cihazın kreşuar kısmındaki problemlerin imalat kaynaklı olduğu, müşterinin aldığı sırada farkedilmesinin mümkün olmadığı ve gizli ayıp niteliğinde olduğu, reflektör kısmındaki sabitleme sorununun da gizli ayıp sayılabilecek nitelikte bulunduğu, cihanız belli parçalarının ayıplı olmasının cihazın tümünün ayıplı olduğunu ortaya koymayacağı, servis hizmetinin satıcı tarafından verildiğinin tespit edilebilirse servis hizmetindeki hatalı uygulamadan servis hizmeti verenin sorumlu olacağını, ayıp ihbarının tanık ile ispat edilebileceği, bu konuda takdirin mahkemeye ait olduğu yolunda görüş bildirildiği görülmüştür. Yargılama sırasında alınan 09.11.2016 tarihli ikinci ek raporda ise; ayıba bağlı hakların kullanılmasının teslim sırasında varlığı gereken bir ayıbın bulunması ve zamanında yapılmış ayıp ihbarı bulunmasına bağlı olduğu, 12.09.2014 tarihli ihtarnameden önce davacının ayıp ihbarında bulunduğunun dosyadan anlaşılamadığını, açık ayıplardan ve kontrole bağlı ayıplardan dolayı davalının sorumluluğuna gidilemeyeceği, ihtarnamenin ayıp ihbarı olarak kabul edilmesi halinde teknik tespitte yer alan temel fonksiyonlar açısından mevcut kullanıma engel bir problemi bulunmaması, onarım bedelinin toplam cihaz bedeline oranının düşük olması sebebiyle tümü ile iadesi için gerekli şartların oluşmadığı, değerlendirilmeleri çerçevesinde TBK 227/4 maddesindeki şartlar konusunda takdirin mahkemeye ait olduğu yolunda görüş bildirildiği görülmüştür.
GEREKÇE: Dava, satıma konu cihazın ayıplı olduğu iddiasıyla sözleşmeden dönülerek mal bedelinin tahsili talebine ilişkindir. Davacı taraf, davalıdan satın aldığı cihazın ayıplı olduğunu ve tamirlerle oyalandığını iddia etmiş, davalı taraf ise davanın reddini savunmuştur. Somut olayda ispat külfeti davacı tarafta olup satıma konu cihazın ayıplı olduğunu ve süresinde usulüne uygun bir şekilde ayıp ihbarı yapıldığını ispatlaması gerekir. Dosya içinde alınan bilirkişi raporlarından dava konusu cihazda bir kısım imalat ayıpları bulunduğu, bir kısım sorunların da kötü onarımdan kaynaklandığı yolunda tespitler yapıldığı görülmüştür. Davalı taraf, onarım ve servis hizmetlerinin kendisi tarafından yapılmadığını savunmuş, davacı taraf ise bu konuda onarımların ve servis işlerinin davalı tarafından yapıldığına dair yazılı belge sunamamıştır. Dolayısıyla onarım ve servisten kaynaklanan sorunlar nedeniyle davacı, davalıdan bir talepte bulunamayacaktır. Her ne kadar Yargıtay yerleşik uygulaması gereğince cihazın servise götürülmesi ayıp ihbarı olarak kabul edilmekte ise de, somut olay bakımından servis hizmetinin davalı tarafından verildiği usulüne uygun delillerle kanıtlanamamış olup cihazda bulunan imalat hataları yönünden de süresinde ayıp ihbarı yapıldığından söz edilemeyecektir. Zira cihazın satışı 22/09/2012 tarihli faturayla gerçekleşmiş, ayıbın ihbarına ilişkin noter ihtarı ise 12/09/2014’te gönderilmiştir. Dolayısıyla cihazda bulunan imalat hataları yönünden süresinde ayıp ihbarı bulunmamaktadır. Ayrıca davacı taraf ayıp ihbarı hususunda tanık dinletilmesini istemiş ise de, Yargıtay 19.HD’nin yerleşik uygulamaları (Bakınız. Yargıtay 19.HD 2014/19609 E. 2015/14554 K., 2014/19421 E. 2015/2265 K.) gereğince bu konuda tanık dinlenemez. Açıklanan bu hususlar gözetildiğinde davacı tarafın istinaf talepleri yerinde değildir. Hal böyle olunca usul ve yasaya uygun olan ilk derece mahkemesi kararına yönelen davacı vekilinin istinaf taleplerinin reddi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacı vekilinin istinaf talebinin HMK’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Alınması gereken 59,30 TL harçtan, peşin alınan 31,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 27,90 TL harcın davacıdan alınarak hazineye irad kaydına, 3-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.20/05/2021