Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2018/3089 E. 2021/1371 K. 02.07.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2018/3089 Esas
KARAR NO: 2021/1371
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 24/10/2017
NUMARASI: 2014/581 2017/890
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ: 02/07/2021
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili, müvekkili ile dava dışı … arasında sermaye piyasası araçları alım satımına ilişkin aracılık çerçeve sözleşmesi imzalandığını, adı geçenin müvekkil şirkete fiziken 100.000 lot petrol ofisine ait … grubu … tertip … seri nolu hisse senedini tevdi ettiğini, bu kişinin …’yı vekil tayin ettiğini, vekilin talimatına istinaden 03/07/2003 tarihinde 23.250 lotluk hisse senedi satıldığını, bakiye kalan 76.750 lotluk bölümün de vekilin talimatı üzerine …tan fiziken teslim alınarak …cının vekiline teslim edildiğini, bu arada … A.Ş’nin müvekkiline yazdığı 31/07/2003 tarihli yazı içeriğinden İstanbul 2.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2003/867 sayılı tedbir kararına istinaden müvekkil şirketten 100.000 lotluk yeni hisse senedinin tevdi edilmesinin talep edildiğini, bunun üzerine … tarafından geçici olarak temin edilen 76.750 lotluk hisse senedinin dışında kalan 23.250 lotluk kısmının müvekkili tarafından borsadan satın alınarak … A.Ş’ye tevdi edildiğini, müvekkilinin zararının bu işlemden kaynaklandığını, müvekkiline tevdi edilen hisse senedinin … kasasında saklanan ikizine hisse senedi numarası bastırmak suretiyle piyasaya sürdüklerinin anlaşılması üzerine yapılan hazırlık soruşturması sonunda davalı ve diğer takip borçluları aleyhine sahte evrak düzenlemek ve emniyeti suistimal suçlarından Sincan 1.Ağır Ceza Mahkemesi’nde dava açıldığını, yargılama sonunda sanıkların cezalandırılmalarına karar verildiğini, müvekkilinin o davaya müdahil olup zararın giderilmesini istediğini, ancak bu konuda ağır ceza mahkemesince olumlu olumsuz bir karar verilmediğini, zararın tazmini bakımından başlattıkları icra takibinin davalıların haksız itirazı sonucu durduğunu belirterek itirazın iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı … vekili, dava konusu taleplerin davacı bakımından zamanaşımına uğradığını, zararın oluşma tarihinin 31/07/2003 olup müvekkili ile davacı arasında herhangi bir hukuki ilişki bulunmadığını, dolayısıyla BK’nun 60.maddesindeki 1 yıllık zamanaşımının dolduğunu, ayrıca müvekkilinin esas yönden de sorumlu tutulmasının mümkün olmadığını, müvekkili ile davacı arasında müvekkilinin sorumluluğunu doğuracak akdi veya başka türlü bir ilişki bulunmadığını, dava dilekçesinde anlatılan zararlardan müvekkilinin sorumlu olmadığını, Sincan 1.Ağır Ceza Mahkemesi’nde müvekkili hakkında verilen kararla ilgili olarak HAGB kararı verildiğini, CMK’nun 231/5 maddesi gereğince bu kararın hukuken sonuç doğurmayacağını bildirerek davanın reddini savunmuştur. Davalı … vekili, müvekkiline husumet yöneltilemeyeceğini, olayda iddia edilen hususun haksız fiil olup bir yıllık zamanaşımı süresinin dolduğunu, ayrıca davacının Sincan 1.Ağır Ceza Mahkemesindeki yargılamada zararın tazminini istediğini, mahkeme kararına davacının zararın tazmini gerektiği konusunda itirazda bulunulduğunu, ancak bu itirazın Sincan 2.Ağır ceza mahkemesince reddedildiğini, dolayısıyla ortada kesin hüküm oluştuğunu, yine müvekkilinin ikametgahının Kadıköy ve Silvri’de olup Kadıköy Ticaret Mahkemelerinin yetkili olduğunu bildirmiştir. Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporuna göre; taraflar arasında ticari ilişkinin mevcut olduğu, alacağın davalıya fatura edildiği, ancak davalı tarafından davacı şirkete ödemede bulunulmadığı, bunun üzerine davaya konu icra takibinin başlatıldığını, itiraz üzerine bu davanın açıldığı, Sincan 1.AĞır Ceza Mahkemesi dosyasında yapılan bilirkişi incelemesinde, hisse senedinin düzenlenmesinde esas kusurlu olanın tespit edildiği, buna göre hisse senedinin orjinalinde ayırt edilmeyecek nitelikte olmasına rağmen düzenlenmesini gerektirir herhangi bir haklı sebebin bulunmadığı, sermayeyi temsil eder nitelikte olmaması şeklindeki özellikleri nedeniyle borsada satışını teminen haksız kazanç sağlamak amacıyla davalı … tarafından düzenlendiği ve işleme konulduğu, davacının bu şekilde zarara uğradığı, davalı …’ın ise hisse senedi düzenlenmesinde bir eyleminin olmadığı, hakkında hisse senedinin piyasaya sürülmesine aracılık etmiş ve bu doğrultuda HAGB kararı verilmiş ise de, gerek ceza dosyası içeriğinden, gerekse bu dava dosyası içeriğinden … ile … arasında aracılık ettiği dava konusu hisse senedinin gerçek olmadığını bildiğine dair kesin delil bulunmadığı gerekçeleriyle davalı … hakkındaki davanın kabulüne, itirazın iptali ile takibin bu davalı yönünden kaldığı yerden devamına ve %40 oranında icra inkar tazminatıyla sorumluluğuna, davalı … hakkındaki davanın ise reddine karar verilmiş, kararı davacı ile davalı … vekili istinaf etmiştir. Davacı vekili, istinaf sebebi olarak; kararın … yönünden reddinin hatalı olduğunu, zira her iki davalı hakkında Sincan 1.Ağır Ceza Mahkemesi’nin kesinleşmiş ceza hükmü bulunduğunu, mahkemenin bu hususu dikkate almamasının hatalı olduğunu, zira kararda sahte senetlerin sanıklar … ve … aracılığıyla piyasada tedavüle konulduğu gerekçesine yer verildiğini ve sahte senet suçuna iştirakten hüküm kurulduğunu, HAGB’nin suçun sanık tarafından işlendiğine dair bir hüküm olduğunu, dolayısıyla mahkemenin red kararının bir dayanağının bulunmadığını, ayrıca davalı … yönünden lehine vekalet ücretine hükmedilmesinin de hatalı olduğunu bildirmiştir. Davalı … vekili, istinaf sebebi olarak; mahkemenin ceza mahkemesince verilen HAGB kararını dayanak yapmasının hukuka aykırı olduğunu, zira HAGB kararının kesinleşmiş hüküm niteliğini taşımadığını, davanın TBK’nun 74.maddesi yönünden incelenmesi gerektiğini, buna göre HAGB kararından çıkarım yaparak hukuk mahkemesinde esas alınamayacağını, CMK’nun 231/5 maddesi gereğince HAGB’nin mahkumiyet kararının sanık hakkında bir hukuki sonuç doğurmamasını ifade ettiğini, bu kararlara karşı sadece itiraz edilip temyiz edilemediğini, dolayısıyla maddi vakıaların kesinleşmiş sayılmayacağını, Yargıtay HGK’nun 2011/19-639 Esas, 2012/30 Karar sayılı ilamıyla HAGB’nin mahkumiyet hükmü olmadığını, hukuk hakimini bağlamayacağı yolunda karar verdiğini, yine dosyada alınan bilirkişi raporuna göre hüküm kurulmuş ise de, eğer bilirkişi raporuna taraflar itiraz etmiş ise ikinci bilirkişi raporu alınması gerektiğini, ancak mahkemenin ceza mahkemesindeki bilirkişi raporuyla birlikte değerlendirme yaparak yeni bilirkişi raporuna gerek görmediğini, dolayısıyla eksik inceleme ile karar verildiğini, faiz oranının fahiş olduğunu, karar metni ile hüküm fıkrasında yazılı faiz oranları arasında çelişki bulunduğunu, yine mahkemenin gerekçeli kararın son sayfasında %20 inkar tazminatına hükmedilmesi şeklinde dediği halde hüküm fıkrasında ise %40 tazminata hükmettiğini, bu durumun da çelişki olduğunu, çelişkinin giderilmesi için dosyanın iade edilmesi gerektiğini, asgari sınırın iki katı da bir tazminata hükmedilmesinin gerekçesinin de bulunmadığını, bu da kararın haksız olduğunu gösterdiğini bildirmiştir. Davacı tarafından davalılar ile dava dışı … aleyhine 92.271,43 TL’si hisse senedi alım bedeli olmak üzere toplam 266.249,98 TL’nin tahsili için ilamsız icra takibi başlatıldığı, dayanak olarak Sincan 1.Ağır Ceza Mahkemesi’nin kararı, Sincan 2.Ağır Ceza Mahkemesi’nin değişik iş kararı gereğince 22/08/2003 tarihinde 23.250 lot PO hisse senedi alımı nedeniyle uğranılan zarar alacağının gösterildiği, davalıların takibe itiraz ettikleri görülmüştür. Davacı ile dava dışı … arasında 20/06/2003 tarihinde sermaye piyasası araçları alım satımına ilişkin aracılık çerçeve sözleşmesi başlıklı sözleşmenin imzalandığı anlaşılmıştır. Sincan 1.Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2005/165 esas, 2008/107 karar sayılı ilamının incelenmesinde, katıların … ile davacı, sanıkların ise davalılar ile dava dışı … olduğu, atılı suçun sahte evrak düzenlemek, bu suça iştirak ve emniyeti suistimal olduğu, mahkemenin yargılama sonunda …’dan uzman olarak çalışan sanık …’ın sanık …’na ait matbaada şirketin kendisine verdiği yetkiye dayanak … grubu … tertip, nominal hisse senetleri bastırarak bu hisse senetlerinin … A.Ş merkez şubesine teslim etmek suretiyle senetlerin rehin edildiğini, sanık …’ın bu hisse senetlerinin ikizlerini sanık …’ın matbaasında numaralandırdığı ve daha sonra senetlerin satımı konusunda sanık … ile anlaştıkları, sanık …’nın da … adına açılan hesaba söz konusu hisse senetlerini yatırdığı, 23.250 lotunu 03/07/2003’de sattığı, 04/07/2003’de ise 76.750 lot hisseyi … vekili olarak … nezdinde çekerek teslim aldığı, aynı gün senetlerin gasp edildiği yönünde polise yanıltıcı bilgi verildiği, senetlerin … isimli şahsın işyerinde bulunduğu, sanık …’in 100 Milyar TL bedelli hisse senetlerini bastırmak suretiyle tedavüle çıkarttığı ve bu suretle sanıklar …, … ve …’ın üzerine atılı suçu işledikleri gerekçeleriyle sanık …’ın sahte evrak tanziminden ve hizmet nedeniyle emniyeti suistimalden, sanıklar … ile …’nın ise sahte evrak tanziminden cezalandırılmalarına ve CMK’nun 231/5 maddesi gereğince HAGB ‘ye karar verildiği, sanık …’nun ise delil yetersizliğinden beraatine karar verildiği, bu karara davalı … ile davacının itiraz ettiği, itirazların Sincan 2.AĞır Ceza Mahkemesi’nin 08/10/2008 tarihli, 2008/1777 D.İş sayılı kararıyla reddedildiği görülmüştür. Sincan Ağır Ceza Mahkemesi’nin yargılaması sırasında alınan bilirkişi raporunda; adli emanette bulunan hisse senedinin orjinalinden ayırt edilmeyecek nitelikte olmasına rağmen düzenlenmesini gerektirecek herhangi bir sebebin bulunmaması, sermayeyi temsil eder nitelikte olmaması şeklindeki özellikleri nedeniyle borsada satışını teminen haksız kazanç sağlamak amacıyla düzenlendiği ve işleme konulduğu yolunda görüş bildirildiği görülmüştür. Yargılama sırasında alınan 04/03/2015 tarihli üç kişilik bilirkişi heyet raporunda; dava dışı … ile davacı arasında aracılık sözleşmesi imzalandığı, bu kişinin vekili …’dan 10 tertip A grubu … seri nolu 100 Milyon TL nominal değerli … hisse senetlerinin 26/06/2003 tarihinde fiziken teslim alındığı ve … hesabına kaydedildiği, bu hisse senetlerinin 30/06/2003 tarihinde …’a teslim edildiği, 23.250 lotunun 07/07/2003 tarihinde borsada satıldığı ve satış bedeli olarak 92.150 TL tutarında nakit giriş olduğu, … A.Ş’nin davacıya gönderildiği 31/07/2003 tarihli yazısında davacı tarafından 30/06/2003 tarihinde bankalarına tevdi edilen 100.000 lotluk hisse senedi üzerine İstanbul 2.ATM’nin 23/07/2003 tarihli kararıyla ihtiyati tedbir konulduğu, bu nedenle sözleşme hükümleri gereğince 5 gün içinde bunların tesliminin istendiği, davacı tarafından …’dan geçici alınan 76.750 lotluk hisse senedi temin edilerek kalan 23.250 lotluk kısmın ise 20/08/2003 tarihinde borsadan toplam 92.271,43 TL bedelle satın alınarak …’a teslim edildiği, takibe konu alacağın borsadan alınan 23.250 lot hisse senedinden kaynaklandığı, bu hisse senetlerinin 22/08/2003 tarihindeki bedelinin 92.271,43 TL olduğu, tahakkuk ettirilen temerrüt faiz ve BSMV dahil takip tarihi itibariyle alacak talebinin 266.249,98 TL olduğu, Sincan 1.Ağır Ceza Mahkemesi’nin kararının gerekçesinde, sanık …’nın sanık …’ın eylemine katılarak isnat edilen suçu işlediğine ilişkin mahkemede tam vicdani kanaat hasıl olduğu şeklinde gerekçeye yer verildiği, Sincan 2.Ağır Ceza Mahkemesi’nin itirazın reddine gerekçe olarak davacı tarafın zararın tazminine ilişkin ticaret mahkemesinde açtığı davanın derdest olması ve davada ihtiyati tedbir verilmiş olması ve yetkileri dışında olması gerekçelerine yer verildiği, buna göre davacı alacağının bir kısım davalılardan tahsili isteminin reddine dair kesinleşmiş bir mahkeme kararının bulunduğu anlamına gelmeyeceği kanaatine varıldığı, mahkemenin davalıların zarardan sorumlu olduklarını takdir etmesi halinde davacının takip tarihi itibariyle davalılardan toplam 266.249,98 TL alacağının bulunduğu, mahkemenin davalıların herhangi bir sorumluluğunun bulunmadığı yönünden kanaate varması halinde ise davacının , davalılardan herhangi bir alacağının bulunmadığı sonucuna ulaşılacağı şeklinde görüş bildirildiği görülmüştür. Davalı … tarafından verilen 08/07/2003 tarihli taahhütnamede; …’ya ait 100 milyar TL nominal hisse değerli 10 tertip 573 seri nolu hisse senedini sahte olarak bastırmak suretiyle tedavüle çıkarması ve teslimini usulüne uygun olarak yapmamış olması nedeniyle tüm usulsüz işlemleri dolayısıyla …’nun doğmuş veya ilerde doğması muhtemel bütün zararını tazmin ile …’ya ait 1 Milyar TL nominal değerli 10 tertip 20 adet hisse senedini fiziken derhal iade etmeyi, aksi takdirde meskur hisselerin bedellerini nakden ve def’aten derhal ödemeyi taahhüt ettiği görülmüştür. Davalıların vekillerinin ayrı ayrı bilirkişi raporuna karşı beyanda bulundukları görülmüştür.
GEREKÇE: Dava, İİK’nun 67.maddesi uyarınca açılan itirazın iptali davasıdır. Davacı taraf, davalıların eylemleri nedeniyle zarara uğradığını iddia etmiş, davalı taraf ise davanın reddini savunmuştur. Davacı taraf, davalıların bir kısım hisse senetlerinin sahte olarak ikizini yaptırdıkları ve tedavüle koydukları ve müvekkilinin 23.250 lotluk hisse senedini piyasadan temin etmek zorunda kalması nedeniyle zarara uğradığını iddia etmiştir. Konuyla ilgili olarak Sincan 1.Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılama yapıldığı anlaşılmıştır. Ceza davası sırasında alınan bilirkişi raporunda, adli emanette bulunan hisse senedinin orjinalinden ayırt edilemeyecek nitelikte olmasına rağmen düzenlenmesini gerektirecek herhangi bir sebebin bulunmadığı, sermayeyi temsil eder niteliğinin olmadığı, bu özellikleri itibariyle borsada satışının haksız kazanç sağlamaya yönelik olduğu yolunda görüş bildirildiği görülmüştür. Her ne kadar ceza davası sonunda CMK’nun 231/5 maddesi uyarınca HAGB işlemi yapılmış ise de, bu husus ceza davası sırasında toplanan delillerin değerlendirilmesine engel değildir. Bu anlamda ceza yargılaması sırasında alınan bu rapor içeriğinden bir kısım hisse senetlerinin sahte olarak tedavüle konulduğu anlaşılmıştır. Yine ceza dosyası içeriğindeki bilgi, belge ve ifadelerden davalıların birlikte hareket ettikleri anlaşılmıştır. Bu açıdan hakkında red kararı verilen davalı … hakkındaki red kararı yerinde değildir. Bu açıdan davacı vekilinin istinaf talebinin kabulü gerekmiştir. Davalı … vekilinin istinaf talebinin değerlendirmesine gelince; her ne kadar zamanaşımı hususu ileri sürülmüş ise de, davalıların üzerine atılı eylem 765 Sayılı TCK’nun 342/1 maddesinde düzenlenen sahte evrak düzenleme suçu olup atılı suçun TCK’nun 102.maddesinde öngörülen zamanaşımı süresi dikkate alındığında bu konudaki istinaf talepleri yerinde değildir. Her ne kadar HAGB işlemi yapılan kararlar bakımından hukuk mahkemesinde hükme esas alınamayacağı ileri sürülmüş ise de, bu husus yukarıda da belirtildiği üzere ceza dosyasındaki deliller hukuk hakimi tarafından değerlendirilmesine engel değildir. Kaldı ki dosya içeriğinde davalı … tarafından düzenlenen 08/07/2013 tarihli taahhütname bulunmaktadır. Dolayısıyla davalılar meydana gelen zarardan sorumludur. Ne var ki, davalılar ile davacı arasında herhangi bir sözleşme ilişkisi (aracılık sözleşmesi vs) bulunmamaktadır. Zarar davalıların haksız eylemlerinden kaynaklanmaktadır. Dolayısıyla davacının uğradığı zarara haksız fiil tarihinden itibaren takip tarihine kadar yasal faiz işletilmesi, asıl alacak miktarına da takipten itibaren yasal faiz yürütülmesi gerekirken davacının takibinde istediği bütün tutar üzerinden kabul kararı verilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu açıdan işlemiş faiz hesabının (haksız fiil tarihinden takip tarihine kadar olan dönem için yasal faiz) bilirkişiye hesaplattırılması gerekir. Ayrıca kararın gerekçe kısmında %20 inkar tazminatına hükmedilmesine denildiği halde hüküm fıkrasının birinci bendinin ikinci paragrafında %40 tazminata hükmedilmesi kabul şekli itibariyle çelişki olup bu çelişkinin de mahkemece giderilmesi gerekir. Hal böyle olunca davacı vekilinin istinaf talebinin kabulüne, davalı … vekilinin ise istinaf talebinin kısmen kabulüne, kısmen reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacı vekilinin istinaf talebinin KABULÜNE, 2-Davalı … vekilinin istinaf talebinin KISMEN KABULÜNE, KISMEN REDDİNE, 3-İstanbul 12.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 24/10/2017 gün, 2014/581 Esas, 2017/890 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, 4-Yukarıda gerekçede belirtildiği şekilde araştırma ve inceleme yapılarak bir karar verilmek üzere dosyanın ilk derece mahkemesine İADESİNE, 5-İstinaf peşin harçlarının talepleri halinde taraflara iadesine, 6- İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama gideri olan 98,10 TL istinaf yoluna başvurma harcı ile 28,35 TL posta masrafı olmak üzere toplam 126,45 TL’nin davalılardan alınarak davacıya verilmesine, 7-İstinaf aşamasında davalı … tarafından yapılan yargılama gideri olan 98,10 TL istinaf yoluna başvurma harcı ile 90,00 TL posta masrafı olmak üzere toplam 188,10 TL’nin davacıdan alınarak davalı …’a verilmesine, 8-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK’nun 353/1-a-6 maddesi uyarınca oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.02/07/2021