Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2018/3079 E. 2021/1214 K. 10.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2018/3079 Esas
KARAR NO: 2021/1214
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İSTANBUL ANADOLU 1. FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 28/12/2017
NUMARASI: 2017/226 E. – 2017/244 K.
DAVANIN KONUSU: Markaya Tecavüz, Tazminat
KARAR TARİHİ: 10/06/2021
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü : TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin 1967 yılında Mustafa Kemalpaşa, Bursa’da kurulmuş olup halen Mustafa Kemalpaşa, Bursa Karacabey, Bursa ve Torbalı İzmir tesislerinde salça, ketçap, mayonez, domates ürünleri, sebze konservesi faaliyetlerini sürdürdüğünü, 1989 yılında doğranmış domates üretim teknolojisini Türkiye’ye getirdiğini, aynı hatta kutulu doğranmış domates ve soyulmuş tüm domateslerin üretilmeye başlandığını, müvekkilinin işletmelerinin Türk Standartları Enstitüsü tarafından verilen T5 EN ISO 9001: 2008 Kalite Belgesine sahip olduğunu, TPE nezdinde 1997/015409 sayılı … markasının müvekkili adına 31.sınıfta tescilli bulunduğunu, davalının ise müvekkilinin tescilli markasını aynı sektör olan ziraat sektöründe kullandığını, … markalı soğan’nın sadece güz ve kış başına tekabül eden aylarda üretimi ve Mayıs ayında hasadı yapılan ve kısıtlı bir süre geçerli olan bir ürün olduğunu, … markalı soğanın gerek marka gerek Tarım Bakanlığında tescilli cins olarak sadece müvekkile ait olmasına rağmen, davalının müvekkilinin markasını haksız biçimde kullandığını ve … markalı soğanın ünlü ve kaliteli bir soğan olmasından yararlanarak, bu marka altında gerçek … markasına konu soğanı satmamalarına rağmen her yıl güz aylarında sanki AKİ markalı soğanı satıyormuşçasına özellikle internet üzerinden online satış yöntemi ile ciddi kar marjları elde ettiğini, bu şekilde müvekkilinin manevi zarara uğradığını, itibarının zedelendiğini, …. küçük ve kalitesiz tohumcular tarafından sahiplenildiğini ve önemli kar kayıpları ve fiili zararlara maruz kaldıklarını, zira … 1997 yılından bu yana hem marka olarak hem de ıslahçı hakkı olarak kayıtlı olduğunu, bu tohumu üreten ve piyasada sadece belli kalite ve standartta olan distribütörlerine ibraz eden müvekkilinin bundan başka hiç kimseye satmadığını, üreticilerin esasında tamamen bir başka soğan üreterek ve … soğanmış gibi internette satışa arz ettiğini, bunu alan tüketicinin ise … aldığını düşündüğünü ama esasen bir başka tohum alarak kandırılmış olduğunu, bunun da müvekkilinin itibarını ve markasını zedelediğini, bu nedenlerle davalının müvekkilinin tescilli markasına tecavüzünün tespitine, durdurulmasına, tekrarı ya da tekrar edeceğine dair somut ve yakın tehlike durumunda önlenmesine, ayrıca davalının, müvekkili şirkete ait markaya tecavüz suretiyle haksız rekabette bulunduğunun tespitine ve önlenmesine ve her tür sonuçların ortadan kaldırılmasına, mümkünse ürünlere, araçlara el konulmak suretiyle ya da imhası suretiyle eski hale iadenin teminine, belirsiz alacak şeklinde evvela 2.000,00 TL maddi ve 2.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş, 30.12.2016 harç ikmal tarihli ıslah dilekçesi ile maddi tazminat talebini 58.414,65 TL’ye yükselttiklerini beyan etmiştir. Davalı asil cevap dilekçesinde; davacı adına tescilli markayı haksız olarak kullanmadığını, internet dahil herhangi bir reklam, tanıtım ve teşhir faaliyetinde bulunmadığını, internet sitesinin incelenmesinde bu hususun ortaya çıkacağını, bu sebeplerle açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARI:İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “….davacı adına 14/10/1997 başvuru tarihli 97/015409 sayılı soğan tohumu emtiasında tescilli … markasının aynısının kullanıldığı markanın iktibas suretiyle kullanıldığının görüldüğü, davalının Bursa Ticaret ve Sanayi Odasından celp edilen kaydından, … ticaret ünvanı ile yaş sebze ve meyve komisyonculuğu yaptığının anlaşıldığı, 556 sayılı KHK 9/1-e maddesinde “markanın kullanımına ilişkin hakkı veya meşru bir bağlantısı olmaması koşulu ile markanın aynı veya benzerinin internet ortamında ticari etki yaratacak biçimde, alan adı, yönlendirici kod, anahtar sözcük veya benzeri biçimlerde kullanılmasının marka tescilinden doğan hakların ihlali fiili teşkil edeceğine ve yasaklanabileceğine” düzenlemekle KHK 61/1-a maddesinde de fiil markaya tecavüz fiillerinden düzenlenmekle davalının meşru bir hakkı bulunmaksızın internet sitesinde davacı markasının tescilli olduğu … emtiasında …, ibarelerine markasal olarak kullandığı ve …, … tohumu tanıtımı ve satışı yaptığı, davacının, dava dilekçesi ile 2000 TL maddi tazminat talep ettiği, daha sonra, tazminat talebini 13/10/2016 tarihli ıslah dilekçesi ile 58.414,65 TL ye yükselttiği anlaşılmışsa da, Bursa 3 Asliye Hukuk Mahkemesi aracılığı ile alınan bilirkişi raporunda davalının 2013 yılında 39.173,83 TL, 2014 yılında 34.381,37 TL, kar elde ettiğinin tespit edildiği, ancak raporda davalının fatura dip koçanlarında ve ticari defterlerinde, dava konusu yapılan … marka / … adı ile satışına ilişkin her hangi bir kayda rastlanmadığı anılan yıllarda yapılan satışların … adı altında yapıldığının tespit edildiği, beyan edilmekle, ayrıca davacı vekilinin dava dilekçesinde başka firmalarında ihlallerinin bulunduğunu bu nedenle müvekkilinin bu ürünün cirosunda ve kar marjında önemli düşüşler yaşadığını beyan ettiği ,gözönüne alınarak, bilirkişi raporunda ve ek raporunda, yapılan tespitler, davalı firmanın 2013 ve 2014 yılı satışlarından elde ettiği kar marjı gözönüne alınarak, TBK 50/2 madde ve 51/1 mad. gereğine tazminat miktarı kesin olarak belirlenemediği, davalının ticaret sicil kaydından … isimli firma kaydının bulunduğu, firmanın tüzel kişiliğinin bulunmadığı, davalı … hakkında da dava açıldığı gerekçesiyle davalı …’in tüzel kişiliği bulunmadığından, bu davalı hakkında karar verilmesine yer olmadığına, davalı … hakkında açılan davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine, davalının davacıya ait 188988 sayılı “…” markasını haksız olarak kullanmak suretiyle davacının marka haklarına tecavüz ettiğinin ve haksız rekabette bulunduğunun tespitine, marka haklarına yapılan tecavüzün ve haksız rekabetin durdurulmasına, davalının “…” markasını kullanarak ticaret yapmasının, ürün ya da hizmetleri satmasının veya sağlamasının, ithal ve ihraç etmesinin, bulundurmasının, kendine ait internet sitesinde veya başkaca internet sitelerinde ve tüm mecralarda tanıtmasının, teşhir etmesinin, satmasının ve satışa arz etmesinin önlenmesine, davalıya ait “…” markasını taşıyan her türlü ürünleri, ambalaj, etiket, tabela, tanıtım malzemesine el konulmasına, masrafı davalıdan alınarak hüküm kesinleştiğinde imhasına, 5.000,00 TL maddi ve 2.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline, davacının fazlaya ilişkin 53.414,65 TL’lik maddi tazminat talebinin reddine..” karar verildiği anlaşılmıştır.
İSTİNAF İSTEMİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; yargılama aşamasında 5 farklı bilirkişi raporu düzenlendiğini, 3.bilirkişi kurulunun 20.06.2016 Tarihli raporuna göre tazminat talebinin ıslah edildiğini ancak mahkemenin raporu yeterli görmeyerek ek rapor alınmasın akarar verdiğini, 11.05.2017 Tarihli dördüncü rapor da doğru tespitler içermekle birlikte mahkemece “18.11.2013-16.04.2014 Tarihleri arasında 556 sayılı Kanun’un 66/2-a maddesi gereğince davacı tarafça itiraz edilmeyen 20.06.206 Tarihli raporda yapılan hesaplama yöntemi ile ” ek rapor düzenlenmesine karar verildiğini, ancak 20.06.2016 Tarihli raporda kullanılan hesap yöntemi belirtilen aralıklar için kullanıldığında hesaplama şeklinin değiştiğini, işbu hesap yönteminin farklı aralıklardaki gelirin ortalamasının alınması şeklinde olduğunu, ortalama alınmaksızın mahkemenin belirlediği aralıkların dikkate alınması halinde 66/2-a maddesi ile uyuşmayan bir hesaplama yöntemi olduğunu, Mahkemenin kararda “davalının 2013-2014 yılı satışlarından elde ettiği kar marjı gözönüne alınarak” karar verildiğini belirtilmişse de66/2-a maddesine göre davalının kazancının değil, müvekkilinin davalı yanın ihlali nedeni ile kazanamadığı muhtemel gelirin dikkate alınması gerektiğini,20.06.2016 Tarihli raporda 2011, 2012, 2013 yıllarından elde edilen net karın ortalaması alınarak kar marjına ulaşılmış ve müvekkili şirketin elde edebileceği muhtemel gelirin 58.414,65TL olduğunun tespit edildiğini, 11.05.2017 Tarihli raporda ise 73.806,28Tl maddi tazminat hesaplandığını, mahkemenin raporlardan birini yahut ikisinin ortalamasına karar vermesi gerekirken hatalı karar verdiğini, 66/2-b yolu seçilmiş gibi hesaplama yapılmış olduğunu, 2011’den 2014’e kadar müvekkilinin satışının artmış olması gerekirken 20113 yılından itibaren davalının haksız fiil ile satış rakamlarının düştüğünü, 20.06.2016 tarihli raporda da bu durumun tespit edildiğini, Müvekkili şirketin satışlarındaki düşüş 2011 yılından itibarenki satışların artışına ilişkin oranlama ile hesaplandığından davalı yanın kazancına dair hesaplamanın da 2011 yılındaki aynı ürüne ilişkin kazancına dair oran ile yapılması gerektiğini, müvekkili şirketin 2013 2014 yıllarına ilişkin muhtemel gelirinin hesaplanamsı gerektiğini, muhtemel gelirin ise dava tarihinden geriye 3 yıla bakılarak hesaplanacağını, 20.06.2016 Tarihli raporla aynı hesaplamanın yapılabilmesi için 2011-2012-2013-2014 yıllarının ortalamasının alınması gerektiğini, 18.11.2016 ve 16.01.2014 Tarihlerindeki yoksun kalınan karın bulunabilmesi için ya 2011-2014 yılları arasındaki kar marjının hesaplacağını ya da davalının bu aralıktaki satışlarına müvekkili şirketin kar marjının uygulanacağını, mahkemenin hesaplama yönteminin yerinde olmadığını belirterek neticeten “davacının 53.414,65TL’lik maddi tazminat talebinin reddine şeklindeki kararın kaldırılmasına, tazminat hususunda talep gibi karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, davacı adına tescilli 1997/015409 sayılı “…” markasına davalı yanca tecavüzün ve haksız rekabetin tespiti, meni, durdurulması ile maddi ve manevi tazminat istemlerine ilişkindir.İlk derece mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekili, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi gereğince, ileri sürülen istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.Mahkemece davalının, meşru bir hakkı olmaksızın davacının … ibareli markasını soğan emtiasında markasal olarak kullandığı tespit edilerek davalı … yönünden markaya tecavüzün ve haksız rekabetin tespitine, durdurulmasına, önlenmesine karar verilmiş, karara karşı davalı yan istinaf kanun yoluna başvurmamıştır. Dairemiz önüne gelen istinaf istemi; davacının maddi tazminat isteminin 53.414,65TL’lik kısmının reddinin hatalı olduğu iddiasına ilişkindir.Davacı, maddi tazminat talebinin 556 sayılı KHK’nın 66/2-a maddesine dayalı olduğunu açıklamıştır. Bu madde hükmüne göre “marka hakkına tecavüz edenin rekabeti olmasaydı marka sahibinin markanın kullanılması ile elde edeceği muhtemel gelire göre” yoksun kalınan kazancın hesaplanması gerekir. Dosyada üç ayrı bilirkişi heyetinden rapor alınmış ise de maddi tazminat yönünden farklı hesaplama yöntemleri ile farklı sonuçlara ulaşıldığı, davacının 20.06.2016 Tarihli bilirkişi raporuna göre talebini 58.414,65TL olarak ıslah ettiği, 17.10.2017 Tarihli duruşmada tazminatın mahkemece takdir edilmesini talep ettiği, davacının 20.06.2016 Tarihli rapordaki hesaplama yöntemine itiraz etmediği, bu durumda son raporda 18.11.2013 -16.01.2014 Tarihleri esas alınarak 20.06.2016 Tarihli rapordaki hesaplama yöntemine göre 5.776,15TL olarak hesaplandığı anlaşılmaktadır.Dosyada mevcut bilirkişi raporları, davacının dava dilekçesinde başka firmaların da dava konusu marka yönünden ihlallerinin olduğunu, taklit üreticiler sebebiyle müvekkilin bu ürün cirosunda ve kar marjında önemli bir düşüş olduğunu açıkça belirttiği dikkate alındığında mahkemenin tazminat miktarı kesin olarak belirlenememesi ve ihlal süresini de dikkate alarak TBK 50/2, 52/1 maddelerine göre maddi tazminat takdir edilmesi yerindedir. Açıklanan nedenle davacı vekilinin istinaf isteminin HMK 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi ayrıntılı kararda açıklandığı üzere;1-6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince, davacı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf isteminin ESASTAN REDDİNE, 2-Alınması gereken 59,30 TL harçtan, peşin yatırılan 35,90 TL’nin mahsubu ile bakiye 23,40 TL harcın davacıdan alınarak hazineye irad kaydına, 3-İstinaf yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, 4-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti tayinine yer olmadığına, 5-Artan gider avanslarının talep halinde ilk derece mahkemesince taraflara iadesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda istinaf edilen kısım dikkate alındığında KESİN olmak üzere 10/06/2021 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.