Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2018/3071 E. 2021/1449 K. 13.07.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2018/3071 Esas
KARAR NO: 2021/1449
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 2. FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 12/09/2017
NUMARASI: 2015/156 2017/170
DAVANIN KONUSU: Marka (Tecavüzün Giderilmesi İstemli)
KARAR TARİHİ: 13/07/2021
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili, müvekkili şirketlerin dünyanın pek çok ülkesinde tescilli …, …, … ve … markalarının sahibi olduğunu, bu markaların tanındığını, TPMK nezdinde de tescilli olduğunu ve Türkiye de de tanındığını, İstanbul Gümrük ve Ticaret Bölge Müdürlüğü-Haydarpaşa Gümrük Müdürlüğü muayene memurlarınca davalı adına işlem gören … sayılı ve tarihli serbest dolaşma muhteviyatı kot pantolon, t-shirt, spor kıyafetleri, gömlek ve yelek cinsi eşyaların üzerinde …, …, … ve … logo ve markalarının bulunduğunun tespit edildiğini, davalı tarafın fiillerinin müvekkili şirketlerin marka hakkına tecavüz teşkil ettiğini, davalı tarafın haksız kullanımı neticesinde müvekkilleri şirketlerin maddi, manevi zarara uğradığını, bu sebeplerle davacı tarafından gerçekleştirilen tecavüzün tespitine, önlenmesine ve durdurulmasına, Haydarpaşa Gümrük Müdürlüğü nezdinde … tarih ve sayılı transit beyannamesi muhteviyatı ürünler içinde yer alan ve müvekkillerinin tanınmış markalarını taşıyan ürünlere el konulmasına, el konulan ürünlerin hüküm kesinleştiğinde masrafı davalıdan alınmak suretiyle imhasına, ürünlerin depolama ve sundurma ücretinin davalıya tahmiline, maddi ve manevi tazminat haklarının saklı tutulmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, benzer şekilde müvekkili tarafından taşımacılığı yapılan başka firmalara ait ürünlerle ilgili İstanbul Anadolu Fikri ve Sınai Haklar Ceza Mahkemesinin 2016/85 Esas sayılı davasının açıldığını, bu davanın konusunu oluşturan ürünlerin de aynı şekilde yargılama konusu edildiğini ve yapılan yargılama sonucunda müvekkilinin yalnızca taşıma işlemini gerçekleştirdiği, ürünlerin … ve … isimli firmalar tarafından üretilip satışa sunulduğu tespit edilerek beraat kararı verildiğini, dava konusu mallarla müvekkili arasında hiç bir bağlantı bulunmadığını, davanın kabulüne karar verilmesi halinde ceza mahkemesinin kararı ile bu davada verilecek kararın çelişkili hale geleceğini, bu nedenlerle davanın reddine karar verilmesini, Mahkeme aksi kanaatte ise müvekkilinin davanın açılmasına sebebiyet vermediğinden müvekkili aleyhine vekalet ücretine hükmedilmemesini istemiştir. Davalı vekili 17.02.2017 tarihli dilekçesi ile savunmalarını ıslah etmiş, dava konusu ürünlerin üreticisinin … olduğunu, ürünlerin yurt dışındaki alıcısının ise …-… olduğunu, ürünlerin göndericisinin ise … Ticaret Limited Şirketi olduğunu, ürünlerin 10/04/2015 tarihinde …’a teslim eidlmek üzere Mısır Gümrüğüne çekilmesine rağmen Mısır Gümrük Memurlarınca malların kabul edilmediğini, malların gelen ülke limanına iade edilmesi için müvekkili şirketle diyalog içinde olan … ile anlaşarak malların yeniden Türkiye Gümrüğüne gönderilmesini talep ettiğini, gemi ile Mısır’dan gönderilen konteynerin Haydarpaşa Gümrüğü’ne çekildiğini, 02/07/2015 tarih ve … numaralı Gümrük Beyyannamesi ile gönderici … Ticaret Limited Şirketi, alıcı …, Beyan sahibi … Ticaret Limited Şirketi tarafından hazırlanan beyanname ile konteynerin mahrece iade olarak gönderilen ülkeye iade edilmek istendiğini, yapılan kontrollerde taklit ürünlerin tespit edildiğini, müvekkiline husumet yöneltilemeyeceğini, yalnızca konteyner taşımacılığı yaptığını, ürün satmadığını, gümrük görevlilerince düzenlenen evraklarda müvekkilinin imzasının bulunmadığını, ceza mahkemesi sonucunun beklenmesi gerektiğini bildirmiştir. Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporuna göre; davalının taklit olduğunu bildiği davacılara ait …, …, … ve … markalarını taşıyan ürünleri gümrük sahasına sokmak ve gümrük işlemine konu etmeye çalışmak suretiyle ticaretini yaptığı anlaşıldığından, 556 sayılı KHK’nin 61/I-c maddesi uyarınca marka hakkına tecavüzün gerçekleştiği ve tecavüze konu ürünlerin 556 sayılı KHK’nin 62/I-d maddesi uyarınca imhasına, depolama ve sundurma ücretinin davalıdan alınmasına karar verilebileceği gerekçeleriyle; Davanın KABULÜNE, Davalının davacılar adına tescilli “…”, “…”, “…”, “…” markalarını taklit ürünler üzerinde kullanarak marka haklarına tecavüz ettiğinin TESPİTİNE, Davalının davacılara markalarına iltibas yaratan tüm kullanımlarının ÖNLENMESİNE, tecavüzün DURDURULMASINA, Haydarpaşa Gümrük Müdürlüğü nezdinde … tarih ve sayılı transit beyannamesi muhteviyatı ürünler içinde yer alan ve davacıların tanınmış markalarını taşıyan ürünlere EL KONULMASINA, el konulan ürünlerin hüküm kesinleştiğinde masrafı davalıdan alınmak suretiyle İMHASINA, ürünlerin depolama ve sundurma ücretinin davalıya tahmiline, Davacının maddi ve manevi tazminat haklarının saklı tutulmasına, ” şeklinde karar verilmiş, kararı davalı vekili istinaf etmiştir. Davalı vekili istinafında; mahkemenin davanın tarafı olmadığı yönündeki beyanlarını dikkate almadığını, müvekkilinin sadece taşıma yaptığını, mahreci iade edilmek üzere yurtdışından başka bir firma aracılığıyla gönderilen davaya konu malların sadece sevk edilmesini sağlayan aracı bir acenta olduğunu, mallardan bir bilgisinin bulunmadığını, müvekkili şirket yetkilisinin gerek dava konusu gerekse Gümrük Beyannamesinde düzenlenen diğer mallar için yapılan şikayet sonucunda açılan ceza davasında beraat ettiğini, mahkemenin bilirkişi raporunda belirtilen eksiklikleri gidermediğini, eksik ve hatalı rapora dayalı karar verdiğini, Gümrük Müdürlüğü tarafından ibraz edilen belgelerin asılları getirtilmeden tahrif edilmiş fotokopi belgeler üzerinde inceleme yapıldığını, müvekkilince düzenlenen Gümrük Beyannamesi bulunmadığını, kararda belirtilen Gümrük Beyannamesindeki gönderici ihracatçı ibarelerinin matbu belgede bulunan ibareler olduğunu, bu beyannamenin müvekkilince değil … Ltd Şti tarafından doldurulduğunu, bu malların sahibinin, üreticisinin, taklitcisinin ve ticarete sunanın müvekkili olmadığını, asıl sahibinin yabancı bir firma olduğunu, üreticisinin ise Türkiye de ki … isimli bir firma olduğunu, malların Mısır’a gönderilmesinden sonra eksik gümrük işlemlerinin tamamlanması için geri çevrilmesi neticesinde müvekkilinin müdahil olduğunu, malların iltibas oluşturduğunun müvekkilinin bilgisi dahilinde olmadığını, müvekkiline ait defter kayıtları ve sgk kayıtlarının incelenmediğini bildirmiştir. Gümrük Müdürlüğünce düzenlenen tespit tutanağı başlıklı 13.08.2015 tarihli belgenin tasdikli örneğinin incelenmesinde; dava konusu ürünler ile ilgili hangi marka ve kaç adet olduklarına dair tespit yapıldığı görülmüştür. Mahkemece, TPMK’dan davacılar adına tescilli marka tescil kayıtlarının celp edildiği görülmüştür. 02.07.2015 tarihli Gümrük Beyannamesinin incelenmesinde; ürünlerin mahrecine iade edileceğinin yazıldığı ve davalının isminin ve adresinin yer aldığı, beyan sahibi olarak davalı kaşesi ve … isminin ve imzasının bulunduğu görülmüştür. Ticaret Sicil Müdürlüğünden gelen cevabi yazı ekinde bulunan Türkiye Sicil Gazetesinin incelenmesinde; davalının taşımacılık, uluslararası transit ticareti, gümrük birliği serbest liman işleri vb. olduğu görülmüştür. İstanbul Anadolu FSHCM’nin 2016/85 E. – 2017/252 K.sayılı ilamının incelenmesinde; davalı şirket yetkilisi hakkında dava açıldığı, yargılama sonunda 20.06.2017 tarihinde davalı şirketin ihracatçı/tacir olmadığı, ticaretin tarafı olmadığı, eşyaların tedarikçi ve ihracatçısının … Nakliyat firması olduğu, imalatçı ve ihracatçının … Tekstil olduğu, davalının transit hükmünde beyan verdiği gerekçeleriyle davalı şirket yetkilisinin beraatine, davalı şirket yönünden ise güvenlik tedbirinin uygulanmasına yer olmadığına dair karar verildiği görülmüştür. Ceza Mahkemesinde alınan 14.04.2017 tarihli bilirkişi raporunda ise; davalının … nolu transit beyannamesinde, ihracatçı tacir olmadığı, yurtdışından gelen faturayı aynen kullandığı, fatura kesmediği, ticaretin tarafı olmadığı, … nolu İhracat beyannamesinde imalatçının … firması olduğu, … nolu beyanname de ise tedarik ve ihracatçısının … Nak. Firmasının olduğu tespit edildiği, davalının acenta olarak hareket ettiği yolunda görüş bildirildiği görülmüştür. Kararın kesinleşip kesinleşmediği anlaşılamamıştır. Yargılama sırasında alınan 07.10.2016 tarihli üç kişilik bilirkişi heyet raporunda; davacılara ait markaların 25.sınıfta tescil edildiği, Gümrük işlemleri durdurulan dava konusu tekstil ürünleri üzerinde ve etiketlerinde …, …, … ve … ibarelerinin markasal olarak kullanıldığı, davalının bu markaların aynısını/benzerini içeren bir marka tescilinin bulunmadığı, ürünlerin taklit ürünler olduğu, davalının mal sahibi/gönderici/ihracatçı olduğu, ürünler üzerinde davacıların markalarının kullanılmasının markaya tecavüz niteliğinde olduğu, davalı ile dava dışı gerçek kişi arasındaki sorumluluk anlaşmasının sonuca etkisi bulunmadığı, dava konusu ürünlerin imha edilebileceği yolunda görüş bildirildiği heyetten ayrık rapor veren tekstil bilirkişisi …’un ise dava dosyasına konulan mallarda markaya tecavüz ve haksız rekabetin tespiti için dosyadaki delillerin yeterli olmadığı, davalı ürünlerindeki marka kullanımları ile davacının marka kullanımları arasındaki farklılığın açığa kavuşturulması gerektiği, davacının benzer ürünlerini veya kataloglarını dosyaya koyduktan sonra karşılaştırma yapılması gerektiği davalının 2015 ve 2016 yılı ticari defter ve kayıtlarının bilirkişi vasıtasıyla incelenerek davacılar ile veya davacıların mal sattığı üçüncü kişiler ile dava konusu ürünler hakkındaki ticari ilişkilerin tespit edilmesi gerektiği, daha sonra markaya tecavüz ve haksız rekabetin olup olmadığının incelenebileceği yolunda görüş bildirildiği görülmüştür.
GEREKÇE: Dava, markaya tecavüzün tespiti, önlenmesi ve durdurulması taleplerine ilişkindir. Davacı taraf, Haydarpaşa Gümrük Müdürlüğü muayene memurlarınca davalı adına işlem gören taşınan eşyanın içeriğindeki kot pantolon, tişört, spor kıyafetleri, gömlek ve yelek cinsi eşyalar üzerinde …, …, … ve … logo ve markalarının bulunduğunu belirterek bu durumun müvekkilinin tanınmış markalarına tecavüz teşkil ettiğini iddia etmiş, davalı taraf ise müvekkili şirket hakkında ceza davası açıldığı ve müvekkilinin sadece taşıma işlemini yaptığını, ürünlerin dava dışı firmalara ait olduğunu, konuyla ilgili olarak ceza mahkemesinde de beraat kararı verildiğini bildirerek davanın reddini istemiştir. Dosya içeriğinden Haydarpaşa Gümrük Müdürlüğü çalışanları tarafından düzenlenen 13/08/2015 tarihli tespit tutanağı içeriğinde, eşyalar üzerinde inceleme yapıldığı ve bir kısım davacıya ait markalı ürünlerle aynı ürünlerin bulunduğu tespit edilmiş ve ayrıca dosyada bulunan gümrük beyannamesinde davacı adının da geçtiği görülmekte ise de, yine dava dosyası içeriğinde bulunan İstanbul Anadolu FSHCM’nin 2016/85 esas, 2017/252 karar sayılı ilamının incelenmesinde, davalı şirket yetkilisi hakkında markaya tecavüz suçundan dolayı cezalandırılmasının istendiği, dava konusunun da işbu hukuk davasına dayanak teşkil eden … sayılı transit beyannamesi muhteviyatı eşyalar olduğu ve yargılama sonunda alınan bilirkişi raporu gerekçe yapılarak söz konusu beyannamenin serbest dolaşıma giriş beyanı olmadığı, beyannamenin rejim beyanına esas … nolu hanesine … beyanı ile transit rejiminin beyan edildiği, davalı şirketin ihracatçı olmadığı, önceki ihracat beyannamelerinin devamında eşyaların yurt dışına gönderilmesine ilişkin transit hükmünde beyan verdiği, bu vesileyle ticaret erbabı olmadığı, beyanı acenta aktarmasına dayalı verdiği, gerçek tedarikçi ve ihracatçının … nakliyat olduğu, transit beyannamesinde ticari fatura kullanılmadığı, bunun yerine gümrük idaresince de kabul gören yurt dışından gelen faturanın aynen kullanıldığı, imalatçı ve ihracatçının … tekstil ve … nakliyat olduğu, imalatçısının ise bayan edilmediği, davalı firmanın ihracatçı/tacir olmadığı, yurt dışından gelen faturayı aynen kullandığı, dolayısıyla markaların iktibas edilmesinden sorumlu olmadıkları, davalının suça konu ürünlerin transit taşımacılığını yaptığı ve eşyaların muhteviyatı ile ilgili bilgisinin olduğuna ve atılı suçu kasten işlediğine dair yeterli delil elde edilemediği, transit taşımacılık şeklinde yapılan eylemle suçun oluşmadığı gerekçelerine yer verildiği görülmüştür. Söz konusu ürünün dosya içeriğinden konteynerlerle taşınan bir ürün olduğu anlaşılmaktadır. Dolayısıyla dava konusu ürünlerin muhteviyatının davalı şirket tarafından bilindiği hususu usulüne uygun delillerle kanıtlanamamıştır. Yukarıda da özetlenen ve İstanbul BAM 16.Ceza Dairesi kararıyla kesinleşen beraat kararı içeriğine göre davalı şirket ihracatçı, imalatçı veya ithalatçı da değildir, sadece malı taşımaktadır. Ürün içeriğini bildiği hususu da kanıtlanamamıştır. Öte yandan mahkemece alınan raporun da iki hukukçu ve tekstil mühendisi bilirkişi tarafından düzenlendiği, bilirkişilerin gümrük ve uluslararası taşımacılık konusunda uzmanlıklarının da bulunmadığı, tekstil mühendisi bilirkişinin de muhasebeci bilirkişiden rapor alınmasına dair ayrık rapor verdiği anlaşılmaktadır. Bilindiği üzere 6098 Sayılı TBK’nun 74.maddesi gereğince ceza mahkemesinin beraat kararı hukuk hakimini bağlayıcı değil ise de, kesinleşen ceza mahkemesi kararında sabit olan maddi vakıalar hukuk hakimini bağlar. Ceza mahkemesinin kesinleşen kararı ve ceza mahkemesinde alınan bilirkişi raporu ile davalı şirketin gümrükte ele geçen malların üreticisi, ithalatçısı, ihracatçısı olmadığı, eşyanın muhteviyatı ile ilgili bilgisinin bulunmadığı ve transit taşımacılığı yaptığına ilişkin tespit hukuk hakimini de bağlayıcıdır. Dolayısıyla davanın bu gerekçeler doğrultusunda reddi gerekirken yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde kabul kararı verilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Hal böyle olunca davalı vekilinin istinaf talebinin kabulüne karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalı vekilinin istinaf talebinin KABULÜNE, 2-İstanbul Anadolu 2.Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 12/09/2017 gün, 2015/156 Esas, 2017/170 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, 3-Davanın REDDİNE, 4-Alınması gereken 59,30 TL harçtan, peşin alınan 27,70 TL harcın mahsubu ile bakiye 31,60 TL harcın davacılardan alınarak hazineye irad kaydına, 5-Davacılar tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerlerinde bırakılmasına, 6-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına, 7-Davalı lehine Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre belirlenen 5.900,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 8-İstinaf peşin harcının talebi halinde davalıya iadesine, 9- İstinaf aşamasında davalı tarafından yapılan yargılama gideri olan 98,10 TL istinaf yoluna başvurma harcı ile 31,50 TL posta masrafı olmak üzere toplam 129,60 TL’nin davacılardan alınarak davalıya verilmesine, 10-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 11-Gerek ilk derecede gerekse istinaf aşamasında yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısımların karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nun 361.maddesi uyarınca tebliğden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay ilgili hukuk dairesinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.13/07/2021