Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2018/3056 E. 2021/1028 K. 20.05.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2018/3056 Esas
KARAR NO: 2021/1028
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 10/07/2018
NUMARASI: 2017/284 2018/267
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 20/05/2021
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili; müvekkilinin, … firmasına ait Almanya’da uluslararası pek çok marka tescili bulunan “…” ibareli ürünleri pazarlama faaliyetlerini … firması ile 16.05.2014 tarihinde imzaladığı distribütörlük sözleşmesi ile yürüttüğünü, bu markanın toplumda tanınmışlık düzeyinden yararlanmak isteyen davalının “…” markasının birebir aynısını müvekkilinin tescilli ve tanınmış olduğu 5.sınıfta olan emtialar bakımından … numarası ile tescil ettirdiğini, müvekkilinin bu marka üzerinde öncelik hakkı olduğunu, “…” markalı ürünlerin 10 yıla yakın zamandır Türkiye de ve dünyanın pek çok ülkesinde satılmakta olduğunu, davalının tescilinin 556 sayılı KHK’nın 8/3 ve 42.maddeleri gereğince hükümsüz kılınması gerektiğini belirterek davalıya ait markanın hükümsüzlüğüne, sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı; “…” markasını Türkiye’de üretim yapıp satmak amacıyla aldığını, davacının bu marka adı altında ürün sattığını iddia etmekte ise de, Tarım Bakanlığından … ürün ruhsatı alması gerektiğini, bu ürünün haşereleri öldürmek için üretilen bir ilaç olup, davacının bu konuda bir izni bulunmadığını, 5 yıl içerisinde “…” markası ile ilgili bir üretim yapamadığını, 5 yıl dolmadan önce bir daha marka başvurusu yaptığını ve süreci 5 yıl daha uzattığını, ileri ki zamanlarda Bakanlığa başvurarak üretim yapmayı hedeflediğini bildirerek davanın reddini istemiştir. Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporuna göre; her ne kadar bilirkişi raporunda davacının gerçek hak sahibi olduğunu ispat edemediği, davalının marka başvurusundan kötüniyetli olduğuna dair yeterli kanaate ulaşılamadığı gerekçeleriyle hükümsüzlük şartlarının oluşmadığı yönünde görüş bildirilmiş ise de somut olayda davacının distribütörü olduğu dava dışı firma ile yaptığı anlaşmada “…” ibaresinin markasal kullanımına yönelik olarak Türkiye’de kullanımı için anlaşma yapıldığını, “…” ibaresinin kendine özgü bir sözcük olup, daha önceden Türkiye içerisinde de internet üzerinde dava dışı firmanın markası olarak bulunduğu, muhabbet kuşu form sitelerinde … firmasına ait “…” ürünlerinden söz edildiği, 15 yılı aşkın süredir uluslararası alanda “…” markasının bilindiği, halk arasında bilinen bu markanın davalı tarafından bilinmemesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğu, davalının markaya yönelik her hangi bir ticari faaliyetinin bulunmadığı, bu nedenle dava dışı firmaya ait markanın piyasadaki bilinirliğinden faydalanarak başkasının tescil almasını engellemek için kötüniyetli tescillendiği, markaya dair üstün hakkın davacının distribütörlük anlaşması imzaladığı dava dışı … firmasına ait olup kötüniyetli tescil edilen markanın hükümsüzlüğü gerektiği gerekçeleriyle davanın kabulüne, davalı markasının kötüniyetli tescil ve üstün hak sahipliği nedeniyle hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilmiş, kararı davalı vekili istinaf etmiştir. Davalı vekili istinafında; müvekkilinin, 2011 yılından bu yana dava konusu markalı ürünleri satış ve dağıtımını gerçekleştirerek markanın bilinmesi, tanınması için çok ciddi yatırımlar yaptığını ve sermaye harcadığını, markayı Türkiye’de tanınır hale getirdiğini, gerçek hak sahibi olduğunu, bilirkişi raporunda davacının hak sahipliğini ispatlayamadığı ve müvekkilinin kötüniyetli olmadığının belirtildiğini, kararın hukuki dayanaktan yoksun olduğunu bildirmiştir. Davalıya ait … tescil numaralı “…” markalı ürünlerin 5.sınıfa dahil emtialar yönünden 07.06.2011’de tescil edildiği görülmüştür. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından mahkemeye gönderilen cevabi yazıda, ticari adı … olan bir veteriner sağlık ürünü bulunmadığının bildirildiği görülmüştür. Davacının sunduğu delillerde; dava dışı .. firmasının “…” markasının 25.02.2003 tarihinde … numarası ile ALPA Birliği içerisinde tescil ettirdiği, Dava dışı …’nin 16.05.2014 tarihli yazı ile “…” isimli markanın Türkiye de … ürün olarak davacı tarafından tescil edilmesine izin verildiği, bu konuda davacı şirket ile dava dışı … arasında 16.05.2014 tarihli gizlilik ve satış sözleşmesinin imzalandığı görülmüştür. Davacı deliller arasında; www…org isimli internet sitesi çıktılarının sunulduğu sitedeki 2011 /2012/ 2013 tarihli kullanıcılar arası paylaşımlarda “…” ve “…” isimlerinin geçtiği görülmüştür. Yargılama sırasında alınan 27.07.2018 tarihli marka patent vekili ve veteriner hekim tarafından düzenlenen bilirkişi heyet raporunda; muhabbet kuşu formunda yer alan 2011 yılı tarihli yazışmalardan “…” isimli bir ilaçtan bahsedilmesinin gerçek hak sahipliğinin ispatı için tek başına yeterli olmadığı, bir markayı oluşturan işaretin aynısı yada benzerinin aynı yada benzer hizmetlerde kullanılmasının kötüniyetli göstermeyeceği, davacının markanın davalının başvurusundan önce Türkiye de kullanıldığını yada bilindiğini ispat edemediğini, davacının gerçek hak sahipliğini ispat edemediği, davalının kötüniyetli olduğu hususunda yeterli kanaate oluşulamadığı yolunda görüş bildirildiği görülmüştür.
GEREKÇE: Dava, marka hükümsüzlüğü ve sicilden terkini talebine ilişkindir. Davacı taraf, davalıya ait markanın hükümsüz kılınmasını istemiş, davalı taraf ise davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, yargılama sırasında alınan bilirkişi raporunda, davacının gerçek hak sahipliğini ispat edemediği ve davalının marka tescilinde kötüniyetli olduğu hususunda yeterli kanaate ulaşılamadığı yolunda görüş bildirilmiş, ancak mahkemece bilirkişi raporuna itibar edilmeyerek yazılı şekilde hüküm kurulmuştur. Bilindiği üzere marka hukukunda ülkesellik prensibi geçerlidir. Davacı tarafın TPMK nezdinde tescilli bir markası bulunmadığı gibi davalının markasının tescilinden öncesi dönemde Türkiye’de davacının distribütörü olduğu dava dışı şirketin ürünlerinin ticaretinin yapıldığı hususunun ispatlanamadığı kanaatine varılmıştır. Zira bu konuda davacı tarafından sunulan deliller incelendiğinde, dava dışı …’nin davacı ile 16/05/2014 tarihinde gizlilik ve satış sözleşmesi imzaladığı, adı geçen firma tarafından düzenlenen ve dosyaya sunulan faturaların Türkiye’de bir müşteriye düzenlenmediği, dolayısıyla bu ürünlerin davalının marka tescilinden öncesine ait dönemde ticaretinin yapıldığını ispatlamaya yeterli olmadığı, öte yandan sunulan bu delillerin davalının marka tescilinde kötüniyetli olduğunu ispatlamaya da yeterli olmadığı, ayrıca davacı tarafça sunulan bir kısım internet ortamında yapılan yazışmaların da davacının iddialarını ispatlamaya yeterli olmadığı kanaatine varılmıştır. Açıklanan bu hususlar gözetildiğinde, davacının davasının reddi gerekirken yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde kabul kararı verilmesi usul ve yasaya aykırı olup davalı vekilinin istinaf talebinin kabulüne karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalı vekilinin istinaf talebinin KABULÜNE, 2-Bakırköy 1.Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 10/07/2018 gün, 2017/284 Esas, 2018/267 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, 3-Davanın REDDİNE, 4-Alınması gereken 59,30 TL harçtan, peşin alınan 29,20 TL harcın mahsubu ile bakiye 30,10 TL harcın davacıdan alınarak hazineye irad kaydına, 5-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 6-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu konuda hüküm kurulmasına yer olmadığına, 7-Davalı lehine Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre belirlenen 5.900,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 8-İstinaf peşin harcının talebi halinde davalıya iadesine, 9- İstinaf aşamasında davalı tarafından yapılan yargılama gideri olan 98,10 TL istinaf yoluna başvurma harcı ile 49,00 TL posta masrafı olmak üzere toplam 147,10 TL’nin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 10-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 11-Gerek ilk derecede gerekse istinaf aşamasında yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısımların karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nun 361.maddesi uyarınca tebliğden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay ilgili hukuk dairesinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.20/05/2021